- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Yapay Zekânın Mimarlıkta Tasarım ve Temsil Aracı Olarak Kullanımı Seminerinde Şube Sekreterimiz Ahmet Erkan’ın Gerçekleştirdiği Açılış Konuşması
Ahmet Erkan – TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi
Değerli katılımcılar, meslektaşlarım, bilim ve emek dünyasının kıymetli üyeleri,
Hepiniz hoş geldiniz.
Bugün burada, insanlık tarihinin kırılma anlarından birinde, bir kavşağın başında durduğumuzu bilerek konuşuyorum.
Endüstri devriminden bu yana en büyük dönüşümlerden birine tanıklık ediyoruz: Yapay Zeka Çağı’na.
Yapay zeka, yalnızca teknik bir ilerleme, bir gelişme olmasının ötesinde; üretim, düşünme, karar alma ve hatta hayal etme biçimlerimizi dönüştüren köklü bir paradigma değişimidir.
Mimarlık mesleği açısından ise bu dönüşüm, sadece tasarım süreçlerini değil, mesleğin anlamını, işlevini ve toplumsal sorumluluğunu da yeniden tanımlamaya zorlamaktadır.
Yapay zeka teknolojileri; veri analizi, otomasyon, görsel tanıma, öngörüsel modelleme gibi alanlarda yüksek verimlilik sağlamakta, insan hatasını azaltmakta ve yeni yaratıcı imkânlar sunmaktadır.
Tasarımdan şehir planlamasına, enerji verimliliğinden kullanıcı odaklı çözümlere kadar birçok disiplinde katkı sunmaktadır.
Ancak öte yandan, algoritmik önyargılar, veri tekelleşmesi, iş gücü piyasasında belirsizlik, gözetim toplumunun yaygınlaşması gibi ciddi tehlikeleri de beraberinde getirmektedir.
Bu nedenle yapay zekâyı yalnızca bir araç olarak görmek yetersizdir. Onu; hangi amaçlar için, kimlerin kontrolünde ve ne tür toplumsal sonuçlar doğuracağı sorularıyla birlikte ele almak gerekir.
Mimarlık ve Yapay Zeka İlişkisinden Kısaca Söz Edecek Olursak
Mimarlık mesleği, tarihi boyunca teknolojik gelişmelerle evrilmiştir.
CAD programları, BIM sistemleri, parametrik tasarım araçları gibi teknolojilerle birlikte yapay zeka, bugün artık tasarımın algoritmaya dökülmesini mümkün kılmaktadır.
Yapay zekâ destekli yazılımlar; topoğrafya, iklim, kullanıcı davranışı gibi karmaşık verileri analiz ederek daha sürdürülebilir ve verimli çözümler üretmeye katkı sağlamaktadır.
Burada özellikle şunu vurgulamak gerekir: Yapay zeka, mimarlık bilgi birikimine sahip olmayanlar için faydalı bir araç değil işin sahibidir. Ancak bilgi birikimine hâkim olan ve mesleki birikimini algoritmalara aktarabilecek düzeyde donanımlı meslek insanları için son derece güçlü, işlevsel ve faydalı bir araçtır.
Mesele yalnızca teknik bir kolaylık ya da hız değildir. Mimarlık, yalnızca “nasıl inşa ederiz?” sorusuyla değil, aynı zamanda “kimin için, neye hizmet ederek ve nasıl bir dünya tahayyülüyle inşa ederiz?” sorusuyla ilgilidir.
Peki Bu İlişki Nasıl Doğru Kurgulanmalı?
Bu noktada birkaç ilkesel duruşun altını çizmek isterim:
- İnsan Merkezli Yaklaşım: Yapay zekânın yönettiği değil, insanın yön verdiği bir mesleki yaklaşımı savunmalıyız. Mimarlar, yalnızca veriyi değil, toplumsal hafızayı, mekânsal adaleti ve etik sorumluluğu da gözetmelidir.
- Kamu Yararını Önceleyen Politikalar: Yapay zeka, özel sektörün maksimum kâr elde etme politikasına teslim edildiğinde değil; kamusal çıkarlar için, toplumsal fayda temelinde kurgulandığında gerçek anlamını bulur. Bu nedenle, meslek örgütleri olarak yasal, etik ve politik düzenlemelerde söz sahibi olmalıyız.
- Mesleki Dayanışma ve Eğitimin Güncellenmesi: Yeni kuşak mimarları yalnızca çizim değil; kodlama, veri analizi ve etik okuryazarlık gibi alanlarda da yetkin hale getirmek zorundayız. Aynı zamanda meslek büyüklerinin deneyimini dışlamayan, kuşaklar arası bir bilgi aktarımını da gözetmeliyiz.
Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler Karşısında Toplum Olarak Sorumluluğumuz
Bilimsel gelişmelerin yönü nötr değildir; bu yönü belirleyen toplumsal sınıflar, ideolojiler ve politik iradelerdir.
Yapay zekâ, insan emeğini özgürleştirmek için de, emeği denetim altına almak için de kullanılabilir.
Burada belirleyici olan, halkın, emekçilerin, bilim insanlarının ve meslek örgütlerinin bu sürece müdahil olup olamayacağıdır.
Toplum olarak sorumluluğumuz; teknolojiyi kutsallaştırmadan, ama gerici bir reddiyeciliğe de sapmadan, akılcı ve özgürlükçü bir perspektifle ele almak, eşitlik, adalet ve ekolojik denge ilkeleri doğrultusunda bir yol haritası çizmektir.
Toplumsal Gelişmeler Açısından Yapay Zekâ
Yapay zekânın sağlık, eğitim, ulaşım, afet yönetimi gibi alanlarda yaratabileceği olumlu etkileri göz ardı edemeyiz.
Ancak bu katkılar, demokratik katılımın, şeffaflığın ve kamu denetiminin olduğu bir ortamda gerçekleşebilir.
Bu bağlamda, yapay zekânın mimarlık üzerinden şehir planlamasına, iklim değişikliğiyle mücadeleden afet dayanıklılığına kadar birçok alanda katkı sunabileceğini, ama bu katkının halktan, doğadan ve gelecek kuşaklardan yana olup olmayacağının politik bir mesele olduğunu vurgulamalıyız.
Yapay zeka alanında öncü çalışmalarıyla tanınan Prof. Stuart Russell şu uyarıda bulunuyor:
“Yapay zekâyı yalnızca neyin mümkün olduğunu düşünerek değil, neyin istenebilir olduğunu tartışarak yönlendirmeliyiz.”
Benzer şekilde, araştırmacı Kate Crawford şunu söylüyor:
“Yapay zeka, yalnızca teknoloji değil; aynı zamanda emek, çevre, veri ve güç ilişkilerinin bir ürünüdür.”
Bu sözler, mesleğimizin geleceğini yalnızca yazılımlarla değil, sınıfsal ve toplumsal analizlerle şekillendirmemiz gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Bizler, mimarlığı yalnızca bir teknik uzmanlık alanı değil; kamusal sorumluluk taşıyan bir meslek, bir etik zemin, hatta bir direniş hattı olarak görüyoruz.
Yapay zekâyı da bu hat üzerinde; ne tamamen dışlayarak, ne de sınırsızca teslim olarak değil; dönüştürerek, yönlendirerek, sorgulayarak sahiplenmek zorundayız.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak bu sürece dair sözümüz var.
Politik irademiz, mesleki etik değerlerimiz ve toplumsal sorumluluğumuz var.
Teknolojiye değil, insana ve doğaya bağlılığımız var.
Hep birlikte, emeğin ve bilimin yol göstericiliğinde, yapay zekâyı bir gelecek tehdidi değil; özgürleşmenin ve toplumsal adaletin hizmetkârı haline getirebiliriz.
Katılımınız ve katkılarınız için hepinize, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi adına teşekkür ediyorum.







