- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
“Usul, Esastan Önce Gelir…”
Mimarlar Odası’nın Genel Kurul Toplantıları’na ilk katıldığım günlerden bu yana çıkan tartışmalarda, ya Genel Kurul Divan Başkanı ya da üyelerden biri “Usul Hakkında” söz alır ve bu ünlü; “Usul, Esastan Önce Gelir…” cümlesini söylerdi…
Bu bir yerde Makyavelizm’in “Kazanmak için her yol mübahtır…” Oportünist İlkesi’ne karşı; uyarı olarak dile getirilen sihirli ilkesel bir cümleydi… Ortam sakinleşir ve Genel Kurul çalışmalarına kaldığı yerden devam edilirdi… Ve sonraları da bu böyle devam etti…
Yeni yapılacak bir çalışmanın tanıtımı sırasında önce “Gerekçe” bölümü yazılır/söylenir ki; bu çalışmanın hangi ihtiyaçtan doğduğunu gösterir. Sonra “Amaç” bölümü yer alır; bu da varılmak istenen hedefi tanımlar…
Ancak asıl sorunlar; “İhtiyaçlar Hiyerarşi”sinin(*) ortaya çıkması ile sonunda ihtiyaçların giderilmesi arasındaki süreçlerde yaşanır.
Gazetecilik mesleğinde olduğu gibi; “5N+1K” temel sorular ilkesine benzer bir biçimde; yani “Ne?”; “Nerede?”; “Neden?”; “Nasıl?”; “Ne için?”+ “Kim?” sorularının bileşiminden oluşan yanıt; ancak aktarılabilir ve paylaşılabilir haberi ortaya çıkarabilir…
Tüm bunlar “Doğal Çevre” ve/veya “Yapılı Çevre” içinde yaşayan insanların ilişkilerinde ortaya çıkan hukukun da yapı taşlarıdır…
“Hukukun tek kaynağı, insanlar arasındaki; insani, doğal ve açık olan her türlü ilişkilerdir… Kanunlar, bu ilişkileri korumak için yazılırlar…”
Yine başka bir temel kuraldır; yazılı/tanımlı cezası olmayan suç yoktur; tanımlı olmayan suç; ceza ile de değerlendirilemezdir… Tüm bunlar, insanların bireysel ve toplumsal ilişkileri sırasındaki ortaya çıkan paylaşımları sırasında varlık kazanan “Hak” kavramının çoğulu(“Karşılıklı Haklar”) olan “Hukuk” sistematiği ile dengeyi korumaya yarar…
Örneğin; “Hammurabi Kanunları”(**) hiçbir zaman “Hukuk” içermezler… Çünkü doğrudan ve tek yanlı olarak; tanrı adına konuştuğu savunulan “Kralın Buyrukları”ndan oluşmuştur… Ve “Adalet Güvenceli Hukuk” ile de hiçbir bağı yoktur… Ancak bir tür “Nepotik Kakistokrasi” olan bu sistemde sadece “Çoban’ın Kuralları” ile sadece “Koyun Sürüsünün Bir Koyunu Olmak Hakkı” ile sınırlı bir “Hegelyen Hukuk Felsefesi’nin Esirleri Olmak Hakkına Sahip Olunabilir…” Daha fazlasına değil!…
Bütün bu özgürlükleri kısıtlayıcı gibi görünen hukuksal süreçler; aslında tüm toplumun rızası ile özgürlüğün “açık, şeffaf, hesap verebilir ve denetlenebilir” biçimde belgelendirilmesine dayanır… Tam da bu konuda “Baruch Spinoza”nın bu ünlü sözü herkes için çok değerlidir… “İnsan özgürlüğe yalnızlık şartlarında değil; prensiplerini bilinçlice kabul ettiği kent/toplum içerisinde yaşarken ulaşabilir…”
Hep birlikte kent yaşamını her gün ve her an yeniden yenilenen ilişkilerle üreten bizlerin; içinde bulunduğumuz doğal ve yapılı alanlarla olan ilişkilerimizi daha dikkatle inceleyerek sorgulamamız ve geliştirmemiz; ancak “Adalet Güvenceli Hukuk” ile sorgulanmış “Anayasal Haklarımız”a sahip çıkmamızla olanaklıdır…
Her bir farklı toplulukta bireylerin “Ahlak Anlayışı” kendine özgü birikimleri nedeniyle birbirlerinden farklılıklar taşıyabilir… Toplumsal açıdan ise kamusal alanın her bir biriminde; ahlak artık bireysel alandan çıkarak kamuyasal bir niteliğe dönüşür ve o birim alanında herkesi bağlayan “Etik Kodlar” halini alır…
İşte “Usul, Esastan Önce Gelir…” sözü bir yerde “İş Ahlakı, İşin Kendisinden Önce Gelir…” anlamını da taşıyan “Etik Bir Değerdir…”
Bu nedenlerle “Usul Gereği”; sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak, “Etik Olarak” herkes için “Anayasal Bir Hak”; yetkili ve sorumlular için ise “Öncelikli Bir Görevdir!…”
Zaten “Usule Dahil Bir Esas Olarak” da; “Hak Verilmez; Alınır!…”
(*)
Maslow teorisi veya Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, Amerikalı psikolog Abraham Maslow tarafından 1943 yılında yayınlanmış bir çalışmada ortaya atılmış ve sonrasında geliştirilmiş bir insan psikolojisi teorisidir.
(**)
Hammurabi, Amori kökenli Birinci Babil Hanedanlığı’nın altıncı kralıdır. Orta kronolojiye göre y. MÖ 1792’den y. MÖ 1750’ye kadar hüküm sürmüştür.
Mimarlara Mektup Bülteni, Sayı: 301