Galata Kulesi

Yazar- Refael Avidor 11 Eylül 2020 Cuma

Galata Kulesi bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Yönetimi’nden Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Bu devir işlemiyle amaçlanan besbelli İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Galata Kulesi gelirlerinden yararlanmasını önlemek.

2019 yılında yapılan yerel seçimlerde birçok büyükşehir belediyesini kaybeden merkezi yönetim belediye seçimlerini yeniden kazanmak için yollar arıyor. Siyasi rakiplerine geçen belediyelerin çalışmalarında başarısız olmaları için her yola başvuruyor. Yeter ki bir daha kazanamasınlar.

Ağrı, Batman, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Van ve daha birçok yerde seçimle gelen belediye yönetimi yerine kayyım atadılar. Seçilmiş yönetimlerin varlığına bile tahammül edemediler. İnsanın aklına gelen soru “Madem kayyım atayacaktın, seçimler niye?” oluyor.

İstanbul, Ankara, İzmir gibi birçok il ve ilçede ise değişik yol ve yöntemler kullanarak belediyeleri iş yapamaz hale getirmek istiyorlar. Bunların en önemlilerinden biri ise belediye gelirlerini azaltmak. Belediye başarısız olmuş, kent halkı eziyet çekmiş, hiç önemi yok.

Galata Kulesi’ni İBB’nin elinden alıyorlar.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi; bütün güçler Cumhurbaşkanı’nda.

Halbuki çok iyi biliyoruz ki demokrasinin, yani halk idaresinin en önemli niteliği güçler ayrılığı ilkesi. Yasama, yürütme, yargı; üç ayrı güç…

Ve biliyoruz ki, yürütme gücü ne kadar çok halka inebilirse ne kadar halkın görüşünü ve oyunu alabilirse, yönetim o kadar demokratik oluyor.

Konu ne?

Galata Kulesi’nde restorasyon çalışması.

Bu çalışmanın yönüne, ayrıntılarına, içeriğine nasıl karar vermeli?

Öncelikle yerel ölçekte herkesin fikri sorulmalı; büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesi, muhtarlık… Bunlar hep seçimle gelen yerel kurullar. Mahalle dernekleri, meslek odaları, yerel vakıflar…

Yalnız fikirleri sorulmakla kalınmamalı, alınacak kararlarda mutlaka payları olmalı.

Keşke yakın çevrede oturanların, çalışanların da görüşleri, düşünceleri alınabilse.

Çok önemli bir nokta daha var. Galata Kulesi “Dünya Mirası”. Yani bütün dünyanın, bildiği, tanıdığı, sahiplendiği bir bina. O halde bütün dünyada kimin görüşü, düşüncesi varsa onlar da mutlaka hesaba katılmalı…

Vakıflar Genel Müdürlüğü eline “hilti”yi alıp, projesiz, sorgusuz, sualsiz duvarları kırmaya başlayamamalı. Neyin, nerenin duvarlarını kırıyor ve aşağı indiriyorsun; düşünmelisin…1339 yılında yapılmış, o zamandan beri birçok önemli tarihi olaya tanıklık etmiş ve o olayların izlerini taşıyan bir kule… Büyük Burç (Megalos Purgos) veya İsa Kulesi (Christea Turris)… Fetihten sonra da birçok ilave ve tamirat  görmüş.

Böyle bir inşa faaliyeti, yani projesiz, onaysız, rasgele… Bu bana, kuleyi ziyaret etmek için ta nerelerden gelip kule kapısında sabır ve ilgiyle bekleyen binlerce, on binlerce insana yapılan bir haksızlık, saygısızlık gibi geliyor. Şimdiye kadar kule tarihini araştıran, yazı yazan, kuleye tarihten gelen değerini vermeye çalışan insanlara da…

Kulenin resimlerini yaparken hep düşünmüşümdür… Günümüzde artık çok gelişmiş olan canlandırma teknikleri kullanılarak kulenin inşa tarihiyle ilgili görselli bir belgesel hazırlanabilir mi?

Niye olmasın?

Peki final sahnesi ne olacak?

Ellerindeki hiltilerle tarihi duvarı yıkan bir ekip…

Son görselde de duvar yok…

Yakışacak mı?

Eylül 2020

Çizim: Refael Avidor

Yazar- Refael Avidor 11 Eylül 2020 Cuma