“Bir ‘Amok Koşucusu(*)’ Olarak ‘İmar Zihniyeti’nin ‘Arka Plan’ Profili…”

Yazar- Metin Karadağ 14 Kasım 2017 Salı

Dillere destan güzellikte bir örnektir; İspanya Hükümeti’nin Avrupa Birliği(AB)’ne girmeden 2 yıl önce, Ülke Mimarlık Politikası’na yön veren zorlu/kritik bir karara imza atması…

Ülke Meclisi’nin onayından da geçen o kararda, dünyaya derler ki İspanyollar; “İspanya’da herkesin(kamunun) kullanımında olan resmi ya da özel tüm yapı ve yapılaşmaların mimari projeleri, uluslararası mimarlık yarışmaları ile elde edilecektir…”

Sanki, “Eyy, bu dünyanın mimarları, buyurun gelin hodri meydan!…” demişlerdir…

Ve o 2 yıl boyunca “uluslararası jürilerin titiz katkı ve denetimleri eşliğinde” yapılan tüm uluslararası yarışmalarda, neredeyse tüm yarışmaları, İspanyol Mimarlar’dan oluşan ekipleri kazanmışlardır. Bu önemli başarı, aynı zamanda özgüven aşısıyla güçlendirilmiş olan Ülke Mimarlık Politikası’nın da başarısı ile sonuçlanmıştır.

-Gerçi yakın geçmişte, bu güneş ve deniz ülkesinin kıyılarını yapılaşma yağmasıyla bizim Kumburgaz, Altınoluk kıyıları gibi mundar etmiş olsalar bile…-

Bugün aynı uygulama, uluslararası bir alan olan AB üyeliği sırasında da aynen sürdürülmektedir… AB üyeliği öncesi süresindeki bu cesur atılım İspanyol Mimarları’nın, İspanya Mimarlığı’na bu büyük başarı hediyesini vermesine yol açmıştır… Ne güzel, değil mi?…

Keşke bizde de öyle olsaydı…

En azından özgüven aşımızı tazeleyip güncelleyerek; dünya aleme Ülke Mimarlık Politikamız’ın tutarlılığını göstermiş olurduk…

Hani şu an var olmayan Ülke Mimarlık Politikamızı!…

Hiç olmazsa İspanyol örneğinden hareketle şu sıralar “Abidikgubidik itiraflarla süslü, kişisel halüsinasyonlarla sınırlı olan keyfi imarsız gidişatın…” kaderini değiştirip sağlam bir Ülke Mimarlık Politikası ortaya koyabilirdik!…

Yaşam, umutları sömürme sevinciyse eğer; bizde de olur en sonunda…

Öte yandan “Peki Brexit bir yana da bugün bizim AB sürecimiz neden fiyasko ile sonuçlandı?…” diye aykırı bir soru üzerinde düşünebiliriz…

Olağan koşullarda olup bitecek olan, Türkiye-AB görüşmelerine konu olan iç yasa hükümleriyle, AB uluslararası yasal mevzuatı arasında uyum sağlama süreciydi aslında…

AB ile öncelikle ekonomik olmak üzere karşılıklı asıl konu/larda yani ticari, sosyal, kültürel, bilimsel vb olmak üzere 35 başlık altında sürdürülmesi gerekiyordu…

Ancak nedense sadece Kamu İhale Kanunu(KİK) ve KİK-İhale Yönetmelikleri’nin uluslararası koşullara uyumlaştırılması konulu başlıklarda(özellikle İmar Mevzuatı gibi konularda!…)ki girişimler; “sessiz geri çekilmeler ve ayak diremeler nedeniyle aksıyordu!…”

Oysa ki “GATT bağlamında Gümrük Birliği sözleşmesi 01 Ocak 1996 tarihinde dönemin hükümeti tarafından imzalanmıştı!…”

Son yıllarda Kamu İhale Kanunu(KİK)nun 50 kez ve KİK-İhale Yönetmelikleri’nin 300 kez değiştirilmesi AB uyum süreci ile hiç bir ilişkisi kurulamayacak derecede uygulamalara konu olması, dikkat çekici bir hal almıştı… Kamu kaynaklarının talanı sürecinde ihalelerin “ihalesiz olarak açık isimli adreslere teslim edilir hale getirilmesi” sonucu; (alttan alta süren ihale savaşlarının, ekonomik kümelenmelerine denk düşen) cemaatler arası savaşın da artık kanlı-bıçaklı olarak dışa vurmasına yol açtı.

“Kamuya geri dönen hiçbir hizmet katkısı olmayan” ve ayrıca “hiçbir katma değer üretmeyen kazanç kapıları olan bu ihaleler”; tarihi, kültürel, doğal kaynakların “ihalelerden muaf(!) grupların talan ve paylaşım alanına dönüştü!…”

Hiçbir katma değer üretmeyen ve ilk el koyanın yanına kâr kalan kamusal kaynakların talanı nedeniyle;

uzun vadeli olmayan inşaat sektörüyle sınırlı ekonomik hareketlilikler;

yine uzun vadeli olmayan, ancak önemli oranda geçici istihdam sağlayan ekonomi politikaları;

yapı sektöründeki sermaye birikiminin(şişmenin) katma değer üreten alanlarda verimli olabilecek yatırımlara yöneltilmeden kendi içinde ekonomi çukurları yaratması;

ısrarla sürdürülen bu yanlış ekonomi politikanın, dış borç okyanusu karşısında orta vadeli bir ömre bile sahip olmadığı su yüzüne çıkmıştır…

Bugünün uygulamaları olan aleni imar rantı sömürüsüyle bir süre daha idare etmeye çalışılarak, kısa ve orta vadeli politikalarla “anca kurtarır” görünüm verilse de; uzun vadeli olarak güvenli hiçbir çözüm yolu getirilememektedir…

Ülke ekonomi politikası olarak ısrarla tutturulan bu şuursuz inşaat bağımlılığı; “Hayatta yalnızca bir tek çekiç sahibi olanların herşeyi çivi olarak görmesi…” yanlışlığının yanısıra bir de “Tüm yumurtaları tek sepette taşımak!…” yanlışlığı; ülke ekonomisini katmerli bir kötümserlikle başbaşa bırakmıştır.

Bu kötümserliğin etkisiyle, “(**)yetişmiş beyin gücü göçünün grafik haritaları” çizilebilecek kadar hızlanıp büyümesinin dikkatlerden kaçırılmaması gerekir.

Bugün, dünya ekonomisinin önemli bir bölümünü yönlendiren burnumuzun dibindeki AB’nin karşılıklı “eşdeğer(akreditasyon) ilişkiler hukuku” üzerine kurulu yapısını beğenmezken; içinde bulunduğumuz durumun hiç de iç açıcı olmadığının yani “Adalet Güvenceli Hukuk” çöküntüsünün de farkında olmak bile önemli bir kazanım olacaktır.

Kaliteli hiçbir mimarlık hizmeti içermeyen süreçlerin denetimsizliği sonucu oluşanlar; yalnızca dere/sel yatağında yapılaşmaların yol açtığı hukuksuzluklarla sınırlı değildir.

Mimarlık politikası olarak, ”insanı mutsuz etmeyen” asgari hizmet sınırını; “bugünün insanı insan yerine koymayan sınırına doğru itekleyen bir imar ve yapılaşma anlayışına karşı,” gelecekte daha başka yıkımlarla karşılaşmamak dileğimizle sınırlanmış talebimizi; “Kaliteyi belirleyen, kaliteyi talep etme kalitesidir…” sınırına doğru genişleterek ilerletmek birinci görevimizdir.

Sorunları sahiplenip çözümler üzerine odaklanmak gündemimizi daha da güçlü kılıp ilerlemek boynumuzun borcu olmalıdır.

Yaşam, umutları sömürme sevinciyse eğer; “çıkmadık canda umut vardır…”

Çünkü, “Adalet Güvenceli Hukuk”tan asla ümit kesilmez…

 

Göç Haritası (Kim hangi ülkeye göç ediyor?) Grafiği hazırlayanlar: Yiğit Güneli ve Arkadaşları…

(*)“Amok Koşucusu”: Daha çok Güneydoğu Asya’da yaygın bir cinnet/çılgınlığı olup; şuursuzca koşarken önüne çıkan herkesi öldüren seri katillere verilen ad.

(**)“Yazılımcılar Türkiye’yi terk ederken”-Barış Soydan-

http://t24.com.tr/yazarlar/baris-soydan/yazilimcilar-turkiyeyi-terk-ederken,18356

Yazar- Metin Karadağ 14 Kasım 2017 Salı