Mimarlık ve Kent Odaklı Olmayan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği Geri Çekilmelidir!

Yazar- MO İstanbul 24 Nisan 2017 Pazartesi

Genç Türkiye’de nitelikli planlama ve mimarlık uygulamaları yoluyla insanın kent için değil, kentin insan için var olması gerektiği anlayışı ile biçimlenmiş olan kentlerimiz; ilerleyen yıllarda göç, kaçak yapılaşma ve gecekondulaşma; ardından imar afları, kentsel dönüşüm ve yenileme süreçleri ile değişmiştir.

Barınma, çalışma ve yaşama haklarını bağımlı hale getiren merkezi ve yerel yönetimler; toplumda yaratılan ekonomik ve sosyal sınıfların şehirlerimizde, planlama ilkelerine aykırı biçimde kentleşmesine ve yapılaşmasına göz yummuştur.  Bütünleştirici kentsellik anlayışı yerine eşitsiz sosyo-mekânsal yapıların ortaya çıkmasına neden olan parçacıl bir kentsel gelişme anlayışının izlenmesi bir politika olarak kabul edilmiştir.

Eşitsiz bir kentsel yapılı çevre oluşturan bu alanlar; küresel sermayenin dinamiklerine uygun olarak finansa, iletişime ve ulaşıma ilişkin altyapının geliştirilmesine, lüks barınma, konaklama ve eğlence tesislerinin kurulmasına olanak sağlamak üzere metalaştırılmaktadır. İnşaat ve yapı sektöründe getirilen düzenlemelerle sermaye; kent toprağı ve emlak üzerinden rant sağlamaya ve birikime yönlendirilmekte, kentlerimiz üretimin örgütlendiği mekânlardan tüketimin örgütlendiği mekânlara dönüştürülmektedir.

Bugünlerde ise sermaye odaklı ve finans merkezli ekonomik yapılanmaya dönük bu değişime yol vermek üzere; kentsel alanlarda sermaye ve rant paylaşımını merkezi ve yerel idarelerin karar mekanizmalarına bağlayan, çoklu imar uygulamalarına izin veren mevzuat yeniden düzenlenmektedir. Bu kapsamda ‘Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ni değiştirmek üzere T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bir taslak metin hazırlanmış; 24.03.2017 tarihinde görüşe açılmıştır.

Ancak, yapılı çevrenin üretim sürecinde etkin olan, işverenden meslek mensuplarına geniş bir yelpazede yer alan tüm aktörlerin katılım ve görüşleri ile kamu yararını öncelik kabul eden bir anlayışla hazırlanması gereken Yönetmelik Taslağı, uygulayıcısı ve kullanıcısı olan ilgili kesimler bilgilendirme, danışma, değerlendirme süreçlerine dahil edilmeden oluşturulmuştur.

Genel çerçevede değerlendirildiğinde, yayımlandığı tarihten bugüne on yedi kez değiştirilen Yönetmeliğin; şimdiye kadar yapılan değişikliklere benzer biçimde, yapılaşmayı artırıcı, teknik ve sosyal altyapıların standartlarını düşürücü nitelikte düzenlendiği görülmektedir.

Taslakta, hızlı ve çok sayıda yapı üretimini kolaylaştırmaya odaklı, planlama ve mimarlık kültürünü yok sayan, imar plan tadilatlarını kalıcılaştırarak özendiren, kamusal alanları daraltan, araç odaklı ulaşım altyapısı öngören, nitelikli ve özgün mesleki hizmetlerin kullanıcıya erişimini kısıtlayan ve mesleki hak ve yetkileri sınırlandıran bir yapılaşma süreci tariflenmektedir.

Planlama bütünlüğü ve şehircilik ilkelerini temel alan anlayış terk edilmekte, parsel ölçeğinde değişiklikler getiren ve yapı yoğunluklarını artırarak çözümsüzlüklere ve çoklu uygulamalara sebep olan düzenlemeler getirilmektedir. Yenileme ve koruma amacından sapan; plan bütünlüğünü yok sayarak şehircilik ilkelerini dışlayan bir yaklaşımla yerleşim kararları alınan dönüşüm uygulamalarının yaygınlaştırılması öngörülmektedir.

Kentsel alanların tamamında; tabiat varlıkları, koruma alanları, ormanlar, kıyılar, milli parklar, doğal sit alanları, meralar, yaylalar ve kışlakların yapılaşma koşullarında değişiklik öngören pek çok düzenleme eliyle bu alanların yatırım ve çekim merkezi haline getirilmesi hedeflemektedir.

Barınaktan kentsel boyuta kadar, bütün yerleşmelerin fiziksel ortamını oluşturan yapı üretimi ve mekân tasarımı etkinliği olan mimarlık, imar süreçlerinden koparılmakta; mimarların mesleki alanda sahip oldukları bilgi, beceri ve uzmanlıkları yok sayılarak özgün tasarım kısıtlanmaktadır. Gelişmekte olan mimari tasarıma, özgünlüğe, ileri yapım tekniklerine ve inşaat teknolojisine kayıtsız kalan taslak; mekânsal kurgu ve ölçülere hangi bilimsel verilere ve araştırmalara dayanarak belirlendiği anlaşılamayan sınırlar koymaktadır.

2013 yılında Yönetmeliğe eklenen ancak uygulanmasında istenen sonuca ulaşılamayan “Mimari Estetik Komisyon”larına; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa açıkça aykırı olan, mimarların müelliflik haklarını yok sayan yetkiler verilmektedir. Mimarların mesleki haklarında yaşanan ihlalleri derinleştirecek olan bu komisyon marifetiyle meslektaşlarımızın eserleri üzerindeki söz söyleme hakkı ellerinden alınarak inşaat sektörüne terk edilmektedir.

Meslek mensuplarının topluma; yapılı çevrenin ve yapılı çevrenin parçası olduğu toplumsal kültürün gelişimi için gerekli mesleki uzmanlıklarını sunmalarının güvencesi olan meslek kuruluşlarının; üyelerinin mesleki hak ve yetkilerini koruyan denetim mekanizmaları engellenmektedir.

Ülkemizde yatırımların büyük bir bölümü inşaat alanında gerçekleşmekte, mimarlık hizmetleri, tasarım, uygulama, yönetim ve denetim boyutuyla bu yatırımların en önemli bileşeni olmaktadır. Bakanlıkça hazırlanmış olan Yönetmelik taslağı ile mesleki kaygıların geri plana itildiği, kamusal ve hukuki denetim sağlayan bürokratik süreçlerin engel olarak algılandığı, yapı piyasasının ve inşaat sektörünün istekleri doğrultusunda hızlı iş üretilmesini sağlamak üzere düzenlemeler getirmiş olduğu görülmektedir.

İmar uygulamalarında çok hukuklu bir sistem getirerek; belirli şartlara haiz kişilere, farklı tanım ve kurallara sahip düzenlemelerden birini tercih etme imkânı sunan; bir bölgede aynı kurallara bağlı olması gereken yapılaşmalarda farklı kuralların uygulanmasının yolunu açan düzenlemelerle şekillenen mevcut Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin değişiklikler yoluyla yeniden yürürlüğe sokulması; düzensiz imar uygulamaları nedeniyle yaşanan sorunları çözmek yerine artıracaktır.

Anılan nedenlerden ötürü, mimarlık ve kent odaklı olmayan, mevzuat hazırlama esaslarına uymayan, ilgili kesimlerin sürecin başından itibaren dahil edilmediği bu “Yönetmelik Taslağı” geri çekilmelidir. İmar uygulamalarını düzenleyecek olan bu Yönetmeliğin, mevcut metni değiştirerek yeniden önermek yerine sağlıklı ve güvenli bir yapılı çevrede yaşama hakkını korumaya ve bu çerçevede standartlar önermeye odaklı şekilde yeni bir yönetmelik hazırlanması gerekmektedir.

Yapılı çevrenin sağlıklı ve kamu yararını gözeten politikalar çerçevesinde üretilmesi, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkının sağlanması Mimarlar Odası’nın, mimarların, kamu yönetiminin, yerel yönetimlerin, ilgili tüm kesimlerin ve kurumların, ülke adına ortak sorumluluğudur.

Bu kapsamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği Taslağı hakkında Mimarlar Odası raporu değerli kamuoyu ve meslektaşlarımızla paylaşılmaktadır.

Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği Taslağı Hakkında Mimarlar Odası Raporu için tıklayınız.

 

TMMOB MİMARLAR ODASI

Yazar- MO İstanbul 24 Nisan 2017 Pazartesi