Mimarlar Odası 48. Dönem 1. Merkez Danışma Kurulu Toplandı

Yazar- MO İstanbul 28 Aralık 2022 Çarşamba

TMMOB Mimarlar Odası 48. Dönem 1. Merkez Danışma Kurulu, 23-24 Aralık 2022 tarihlerinde Ankara’da toplanarak; ülke gündeminin kente, mimarlığa, meslek örgütüne, meslektaşlara etkileri kapsamlı bir şekilde değerlendirilerek çözüm önerileri geliştirilmiştir. Toplantıda yapılan ortak değerlendirmeler ışığında kamuoyuna bir bildiri yayınlanması benimsenmiştir.

MESLEK ALANINI VE ÖRGÜTLÜLÜĞÜNÜ YOK SAYAN POLİTİKALARA KARŞI DAYANIŞMA VE ÖRGÜTLENME ÇAĞRISI!

Kriz koşullarında, antidemokratik uygulamalar yoluyla, aydınlanma ve uygarlaşma karşıtı baskıcı rejim kurumsallaşmaktadır.

Parlamenter sistemin yetkilerine el konduğu ve demokrasinin bütün kurumlarının baskı altına alınarak işlevsizleştirildiği, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırıldığı, mutlak siyasi gücün denetimsiz olarak bir kişide toplandığı karanlık bir dönemden geçmekteyiz.

Anayasa değiştirilerek fiilen kurulan “Otokratik Rejim” ile birlikte olağanüstü hal kalıcı hale getirilmiş, kamusal ve hukuki denetimden muaf, kişiye özgü yönetim rejimi uygulamaları kurumsallaştırılmıştır.

İçinde bulunduğumuz süreçte; ekonomik, sosyal ve siyasal krizin etkileri giderek ağırlaşmakta, düşünce ve ifade, özgürlüğü, örgütlenme, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı gibi temel hak ve özgürlükler kısıtlanmakta, hukuksuzluk ve uygarlaşma karşıtı uygulamalar artmaktadır.

Temel insan hak ve özgürlüklerine getirilen kısıtlamalarla; kadınlara yönelik şiddet ve istismar meşrulaştırılmaktadır.

Tüm dünyada ve ülkemizde etkili olan kriz koşulları, salgın ve afetler, çatışma ve şiddet ortamı, güvencesizlik, yoksulluk, işsizlik, sömürü ve ayrımcılık; iktidar tarafından temel insan hak ve özgürlüklerine yapılan gerici ve çağdışı müdahaleleri meşrulaştırma aracı haline getirilmiştir.

Hak ihlalleri, fiziksel, psikolojik ve cinsel istismar suçları yasal düzenlemelerle koruma altına alınmaya çalışılmaktadır. Kadınlara yönelik baskı ve şiddetin görünürlüğü sermaye odaklı ulaşım, kentleşme ve yapılaşma politikaları aracılığıyla gizlenmekte; kamusal alanlar ve toplumsal yaşam cinsiyet rolleriyle şekillendirilmektedir.

Merkezileşme odaklı politikalarla, yerel yönetimlerin özerk yapıları yok sayılarak, yerinden yönetim engellenmektedir.

Merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki “vesayet” ilişkisinin kaldırılmasının gerektiği koşullarda; yerel yönetimleri iktidara ve merkeze bağımlı hale getiren düzenlemeler giderek artmaktadır. Yerelde yönetim biçimi merkezîleşmekte; yönetim ve kamu hizmetlerinde yakınlık ilkesinden uzaklaşılmaktadır.

Demokratik yönetim ve seçim kanunları yok sayılarak seçme ve seçilme hakkı Anayasaya aykırı biçimde kısıtlanmaktadır. Seçim sonucu göreve gelen yerel yönetimler; “demokrasi ve hukuk normlarına” aykırı bir şekilde baskı, istifaya zorlama, görevden uzaklaştırma ve ihraç gibi yöntemlerle engellenmekte, özerk yapıları yok sayılmaktadır.

Yönetim şekilleri değiştirilerek büyükşehirlere dönüştürülen şehirlerimizde kent merkezinden uzakta yaşayanların temsil ve denetim yetkisi azalmış, belirsizleşen kır ve kent ayrımı nedeniyle doğal ve kırsal alanlar azalmış, kırsal alanlarda ve tarım alanlarında yapılaşma baskısı artmıştır. Merkezi idarece yürütülen kıyı ve çevreye yönelik planlama süreçleri idari ve mülki yetki sorunlarını da beraberinde getirmekte, yerelde ihtiyaç duyulan kamusal hizmetlerin aksamasına neden olmaktadır.

Yeni imar düzeninde sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı yok sayılmakta; kentsel ve kırsal alanlarda rant kamu yararının önüne geçmektedir.

2002 yılından bugüne siyasi iktidar; kentlerimizin finans ve hizmet sektörüne yönelik yapıya kavuşması için tüketim ve büyüme odaklı yatırım projelerini uygulamaya sokmuş; kentsel ve kırsal alanları, tabiat varlıklarını, koruma alanlarını, ormanları, kıyıları, milli parkları, doğal sit alanlarını, meraları, yaylaları, kışlakları ve tüm çevreyi rant alanları olarak belirlemiştir.

Kamu yararı yerine özel çıkarlar korunarak çoklu imar uygulamalarına izin verilmiş, nitelikli mimarlık ve planlama hizmetleri engellenmiş, devletin kamu adına denetim sorumluluklarını yok sayan bir anlayışla yapı denetimi özel sektöre devredilmiştir.

Mesleki hak ve yetkiler, müelliflik ve telif hakları; bürokratik işlem ve engel olarak gösterilmiş; ilgili idarelerin kurumsal yapılarındaki eksiklikler ve denetimsiz imar uygulamaları nedeniyle yaşanan sorunların sorumlulukları meslek mensuplarına yüklenmiştir.

Nitelikli mimarlık, mühendislik ve planlama hizmetlerinin topluma ulaşması ve meslek mensuplarının yetkinliklerinin güvencesi olan meslek kuruluşlarının topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmesi engellenmektedir.

En temel hak olan sağlıklı bir çevrede yaşam ve barınma hakkı; her yönüyle sermaye ve tüketim odaklı politikaların bileşeni haline getirilen “planlama ve mimarlık” uygulamaları nedeniyle neredeyse olanaksız hale gelmiştir.

Kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen bina ve tesisler dâhil olmak üzere, yargı tarafından planları ve ruhsatları iptal edilen, ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir “kent ve çevre suçu” niteliğinde yükselen bütün kaçak yapıları yasallaştırmanın yanı sıra, yaklaşan seçim döneminde ekonomik gelir ve oy elde etmek amacıyla “İmar Barışı” adı altında “imar affı” yeniden gündeme getirilmiştir.

Yapı güvenliği olmayan, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş̧, teknik olarak sağlık ve güvenlik koşulları belirsiz yapılarda Yurttaşların can ve mal güvenliği tehlikeye atılmakta ve kaçak yapılaşma teşvik edilmektedir.

Mesleki uzmanlık alanları önemsizleştirilmekte, meslek kuruluşları baskı altına alınarak işlevsizleştirilmek istenmektedir.

Toplumsal gelişmenin öncüleri, demokrasinin asli kurumlarından olan meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin demokratik ve özgürlükçü yapılarına yönelik müdahaleler artmaktadır.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bağlı Meslek Odaları, Türk Tabipleri Birliği ve bağlı Odaları, Türkiye Barolar Birliği ve bağlı Barolarla ilgili gündeme getirdiği düzenlemelerle iktidar; anayasaya ve tarafı olunan uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde; kamu hizmetlerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yürütülmesini engellemeyi, meslek kuruluşlarının görev ve yetkilerini daha da kısıtlamayı, örgütlü yapılarını zayıflatarak görevlerini kamu ve toplum yararına yerine getirmelerinin olanaklarını tamamen ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.

Toplumsal yaşamımızı, yaşam değerlerimizi ve mesleki uygulama alanlarımızı derinden etkileyen baskıcı ve otoriter uygulamalar yeni boyutlar kazanmış; Gezi Parkı ile başlayan eşitlik, insan hakları, demokrasi, insancıl ve onurlu bir yaşam hakkı talepleriyle büyüyen mücadele ve toplumsal muhalefet; siyasi iktidar tarafından yeniden hedef alınmıştır.

Yargının verdiği beraat kararları; hukuksuz ve dayanaktan yoksun bir şekilde bozularak davalar yeniden açılmış, evrensel hukuk normlarına ve yerleşik yargı usullerine aykırı biçimde meslek odalarının temsilcileri hapis cezası verilerek tutuklanmıştır.

Oda Çalışma Programı çerçevesinde, kamu yararı ve meslek ilkeleri doğrultusunda çalışmalar yürüten;  sağlıksız ve düzensiz kentleşmeye yol açacak plan ve uygulamalara karşı çıkan; kentli haklarını savunan Oda yöneticileri hakkında hukuksuz soruşturmalar açılmakta, kamu görevi yürüten meslektaşlarımız ve yöneticilerimiz; tutuklama, baskı, istifaya zorlama, görevden uzaklaştırma, ihraç gibi yöntemlerle itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Temel insan hak ve özgürlüklerinden olan eğitim ve öğrenim hakkına erişim engellenmektedir.

Eğitim kamusal, bilimsel ve laik değerlerden uzaklaştırılarak niteliksizleştirilmekte; kamu ve toplum yararını gözetmeyen, çağdaş ve bilimsel ilkelerden uzak piyasa odaklı bir ticaret alanına dönüştürülmektedir.

Mimarlık eğitimi çevresel bağlamından yalıtılmakta; asgari eğitim koşulları sağlanamayan, sayıları hızla artan mimarlık bölümlerinde mesleki yeterlilik, bilgi, beceri ve yetkinliklerin kazanılması olanaksız hale getirilmektedir.

Bedelsiz, nitelikli eğitim ve öğrenim hakkından herkesin eşit biçimde yararlanması engellenmekte; toplumsal gelişmenin sağlanması ile yükümlü olan yükseköğretim kurumlarının özgürlükçü ve demokratik yapıları, bilimsel özerklikleri ortadan kaldırılmaktadır.

Yaklaşan seçim sürecinde; baskı, eşitsizlik ve adaletsizlik yükselmektedir.

Çalışma Dönemi içerisinde Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimleri ile Yerel Yönetim Seçimleri; mutlak siyasi gücün denetimsiz olarak bir kişide toplandığı “otokratik rejim” koşullarında gerçekleştirilecektir.

Ülkemizde; düşünce, ifade, haberleş­me, toplanma, çalışma, eğitim ve sağlıklı / güvenli bir çevrede yaşam gibi temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına ve bunlardan yararlanılmasına her geçen gün yeni kısıtlamalar getirilmekte; top­lumsal yapıda baskı, tehdit, eşitsizlik ve adaletsizlik giderek yükselmektedir.

Aydınlanma ve uygarlaşma karşıtı gerici uygulamalarla, Cumhuriyet devrimi ve kazanımları yok edilmek istenmektedir.

Otokratik rejimle birlikte artan ekonomik, sosyal ve siyasal kriz koşullarında; hukukun evrensel ilkelerine ve demokrasiye aykırı kararlar alınmakta, bireysel temel hak ve özgürlükler çiğnenmekte, erkler ayrılığı ilkesi yok sayılarak yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kaldırılmakta, çağdaşlaşma ve uygarlaşma karşıtı uygulamalar artmaktadır. Cumhuriyet devrimi ve değerli kazanımları, özgün mimarlık mirası ve bellek değerleri yok edilmektedir.

Mimarlar Odası olarak, bu tespit ve değerlendirmeler ışığında;

Temel hak ve özgürlüklere dair hiçbir kısıtlama, ayrımcılık ve mahrumiyetin yaşanmadığı; sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkının güvence altına alındığı, aydınlık ve uygar bir gelecek için tarihsel ve toplumsal sorumluluklarımız kapsamında;

  • eğitim, bilim, kültür, sanat, kentleşme ve diğer alanlardaki çağdaşlaşma sürecinin geliştirilmesi için bağımsız, eşitlikçi ve özgürlükçü Cumhuriyet mücadelesini yükseltmek;
  • toplumun, bütün kurum ve kurallarıyla işleyen tam ve eksiksiz demokrasi beklentisini özenle gözeterek laik, demokratik parlamenter sistemin etkinliğini artırmak; halkın iradesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama yetkisine sahip çıkmak,
  • insan onuruna yakışır bir yaşamın dayanağı olan adaletin sağlanması için yaşamın tüm alanlarında demokratik işleyişin, yargı bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için çaba sarf etmek,;
  • sağlıklı ve güvenli bir çevrede, barış içinde yaşama hakkına sahip çıkmak; tarihsel, kültürel ve doğal değerleri koruyarak, kent ve planlama politikalarının kamu yararına geliştirilmesi için mimarlığın, kamusal politikaların her düzeyinde yer alması için çaba sarf etmek,
  • mesleki hak ve yetkileri korumak ve geliştirmek, uzmanların sunduğu nitelikli mimarlık, mühendislik ve planlama hizmetlerinin topluma ulaşmasını sağlamak,
  • meslek mensuplarının yetkinliklerinin ve nitelikli hizmetlerin güvencesi olan meslek kuruluşlarının kamusal ve özerk yapılarını yok sayan politikalara karşı örgütlenme hakkına sahip çıkmak,
  • yaklaşan seçimlerde demokratik yerelleşme ve sağlıklı kentleşme anlayışını teşvik etmek, rant odaklı ve otoriter anlayışı teşhir etmek, üzere bütün duyarlı ve ilgili kesimleri uygar bir gelecek için örgütlenmeye ve dayanışmaya çağırıyoruz.

TMMOB MİMARLAR ODASI

Yazar- MO İstanbul 28 Aralık 2022 Çarşamba