Kurultay Sonrası Gündeminden Notlar

Yazar- Bülend Tuna 18 Ocak 2022 Salı

11. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı 26-27 Kasım 2021 tarihlerinde Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde toplandı. 25 Kasım tarihinde düzenlenen MOBBİG 51 (Mimarlık Okulları Bölüm Başkanları İletişim Grubu) toplantısıyla birlikte üç gün boyunca eğitimin sorunları irdelendi, pandemi şartlarında gerçekleştirilen uzaktan eğitimin sıkıntıları ve yarattığı olanaklar sorgulandı. Toplantılarda yapılan sunuşların, katılımcılarla birlikte yürütülen tartışmaların verimli olduğunu söylemek mümkün. Böylesi toplantılarda ele alınan konuların, dile getirilen ve kabul gören önerilerin ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından gündeme alınmasının ve takip edilmesinin önemli olduğunu vurgulamak isterim. Özellikle Kurultay formatı başından beri böylesi bir düzenlemeyi gerekli kılıyor. Süreç içinde yapılan çalışmaların, yürütülen tartışmaların Kurultay günlerinde sunulması, irdelenmesi ve Kurultay Sonuç Bildirisine yansıyan hususların takip edilmesi, ilgili kurumlar için yol gösterici bir çalışma programı haline getirilmesi beklenir.

Kurultay öncesinde yeni öğrenim yılının başında mimarlık okullarının son durumunu aktaran ve endişelerimi paylaştığım bir yazım Mimarlık dergisinde yayınlanmıştı (Mimarlık Eğitiminin Güncel sorunları, Mimarlık sayı 421, Eylül-Ekim 2021). Bu yazıda yer alan ve hayli karanlık bir tablonun oluşmasına neden olan rakamları ve yorumlarımı burada aktarmayacağım, ilgilenenler yazıya internet ortamından ulaşabilirler.

Bu yazıda Kurultay tartışmaları çerçevesinde aldığım notları ve öne çıkarılmasını gerekli gördüğüm hususları kısaca aktarmaya çalışacağım. Elbette değindiğim konular ayrıntılı olarak ele alınmayı, çok yönlü olarak irdelemeyi gerektiriyor. Tartışmaların sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, bilgi aktarımının kesintiye uğramaması, sürekliliğin sağlanması bu alanda bir yapılanmayı gerekli kılıyor. Yazının sonunda onu dile getirmeye çalışacağım.

Kurultay’daki tartışmaların önümüze koyduğu konu başlıklarını şöyle sıralayabiliriz:

Akademik Enflasyon: Öncelikle ülkemizdeki yüksek öğrenimin içinde bulunduğu vahim durumun ele alınması ve yılların yanlışlarıyla katmerleşen yıkımın sergilenmesi gerekli. Bu tablonun istenmeden ortaya çıkan bir durum olmadığını, bir politikanın ürünü olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Üniversite kapısında kimsenin kalmaması, üniversite mezunlarının ülke nüfusu içerisindeki oranının artırılması üzerine kurulu bir “nüfus makyajı politikası” uzun bir süredir yükseköğrenimin en önemli sorunu olarak duruyor. Ülkemizdeki siyasi iklimin, akademik özgürlükleri yok eden baskı ortamının, kayyım rektör atamalarının, üniversitelerden uzaklaştırılan nitelikli kadroların yarattığı boşluğun doldurulamamasının bugünkü ortamın ana nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Bu tespitten hareketle sadece mimarlık eğitiminin değil yükseköğrenimle ilgili tüm mesleklerin, akademisyenlerin, ilgili kurum ve kuruluşların ortaklığının aranması, ortak çözüm yollarının bulunması ve bunların takipçisi olunması hedeflenmelidir.

Eğitim Pazarı: YÖK uzun süredir bu alanı eğitim pazarının vahşi düzenlemesine terk etmiş durumdadır. Her isteyenin üniversite açabildiği bir ortam yaratılmıştır. Vakıf okullarının kontenjanları hızla düşmektedir, bu öğrenim yılında her beş mimarlık kontenjanından biri boş kalmıştır. Devlet okullarında da kontenjanlar doldurulamamaktadır. Kurultay sonuç bildirisine “yetersizliğini gideremeyen mimarlık bölümleri kapatılmalı ya da birleştirilmelidir” diye yazılmasını gerekli gördüğümü burada bir kez daha belirtmek isterim. Uluslararası eğitim pazarından daha fazla pay kapabilmek adına yapılan bazı düzenlemelerin de ciddi sorunlara yol açabileceğini düşünmemiz gerektiği açık. Bazı devlet okullarında paralı eğitim denemeleri yapılmaktadır. Bu uygulamanın çok önemli bir haksızlığa yol açacağını düşünüyor ve özellikle uyarmak istiyorum.

Mimarlık Eğitiminde Nicelik Takıntısı: YÖK’ün politikasını “her isteyen mimar olabilsin ama her mimar mimarlık yapmasın” diye kendi alanımıza tercüme edebiliriz. Bu yığılma, yetersizliğine rağmen eğitime başlamasına izin verilen okulların açılmasıyla, kontenjanların artırılmasıyla oluştu ve ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor, eğitimdeki her türlü kalite arayışını anlamsızlaştırabiliyor. Yapı piyasasının bu artışı istihdam edememesi, kamu sektöründeki teknik eleman istihdamındaki azalmalar ciddi bir nitelik erozyonuna yol açıyor. Bunun sonucu olarak da mimarlık üniversiteye giriş tercihinde 15. sıraya gerilemiş durumda.

Diplomalı İşsizler: Ciddi bir işsizlik sorunuyla karşı karşıyayız. Özellikle üniversite mezunlarının işsizliği dikkat çekiyor. Gösterilen tablo TÜİK verilerinden alınmış, üniversite mezunlarının yaklaşık üçte birinin işsiz olduğu görülüyor. İş bulabilenlerin yaşadığı sorunlar da ayrıca ele alınmayı gerektirecek boyutlarda, düşük ücretler, uzun çalışma saatleri, özlük hakların gözetilmemesi, iş ortamında yaşanan etik sorunlar bu kapsamda dile getiriliyor. Genç meslektaşlarımız meslek ortamına ciddi bir hayal kırıklığıyla başlıyorlar.

Meslekler Arası Gerilimler: Bir yandan da uzmanlıkların meslekleşmesi sürecinin sıkıntılarını yaşıyoruz. Ekonomideki daralma, işsizlik, meslekler arası gerginliklere yol açıyor. Son örnek İç Mimarlar Odası’nın yazışmalarıyla ortaya çıkıyor. Diğer tasarım disiplinleri kendi alanlarını genişletmek adına mimarlarla mücadele etmeyi öncelikli hedef olarak görüyorlar. Önemli olan mesleki birikimlerimizin ortaklaşa kullanıldığı iş ortamlarının yaratılması, yapı sektöründe gerekli eğitimi almamış, ehliyetsiz kişilerin çalışmasının önlenmesidir. Bu konuyu tasarım ve yapı alanındaki meslek örgütleriyle birlikte ele almamız, birlikte daha kaliteli yapı ve yapılı çevre üretimi için gerekli teknik hizmetlerin nasıl elde edilebileceği doğrultusunda görüşlerimizi ilgili kurumlara aktarmamız ve mevzuatı bu yönde geliştirmeye gayret etmemiz, enerjimizi bu yönde sarf etmemiz daha doğru olmaz mı?

Mimarlığın ve Mimarların Kimyası Değişiyor: Mesleğimizin yapısında ve yapı üretim sürecindeki değişimler, mimarın bu süreçteki rolünde gözlediğimiz başkalaşımların irdelenmesi gerektiğini özellikle hatırlatmak isterim. Bu konunun farklı ortamlarda verileriyle birlikte ele alınması ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette bu değişimin, yapı üretim sürecindeki farklılaşmanın mimarlık eğitimindeki karşılığının da ayrıca ele alıması ve değerlendirilmesi gerekiyor.

Etik Sorunlar: Toplumumuzdaki genel sorunlarla birlikte etik tartışmaların da yoğunlaşmaya başladığını gözlüyoruz. Ekonomik kriz ortamında etik konusu daha sık gündeme geliyor. Mimarlık eğitimi sürecinde etik konusunun daha etkin bir şekilde işlenmesi, meslek ortamında etik duyarlılığa vurgu yapılması için çaba gösterilmesi gerektiği açık.

Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikası: Kurultay süreçlerinde olgunlaştırılarak kabul edilen Türkiye Mimarlık Politikası ve Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikasının benimsenmesi, her fırsatta kamuoyuna duyurulması, acil hedefimiz olarak önümüzde duruyor. Toplum ve mimarlık başlığı altında ele alınabilecek çalışmaların çok yönlü sürdürülmesi, eğitim kurumlarıyla birlikte topluma yönelik yayınların, farklı iletişim kanallarının yaratılması önemli bir konu. Ayrıca mimarlık okullarındaki gençlerin konuyla ilgili olarak bilgilendirilmeleri ve meslek ortamına hazırlanmalarına yardımcı olunması, sadece yıldız mimarların performansları üzerinden meslekle ilişkilenmelerinin yanlışlığının gösterilmesini önemli buluyorum.

Mesleğe Kabul Süreci: Kurultay’da da dile getirildiği gibi bu aşamada Türkiye’de mesleğe kabul sürecinin oluşturulması en acil konu olarak önümüzde durmaktadır. Mimarlar Odası bünyesinde bir süredir çalışmalarını yürüten MiMEKK (Mimarlık Mesleğe Kayıt ve Kabul Kurulu) uluslararası diplomaların incelenmesi yanında bu alanın nasıl olması gerektiği yönünde de önerilerini sunmaktadır. Bilindiği gibi ülkemizde dört yıllık mimarlık lisans eğitimine dayalı bir yetkilendirme söz konusudur. Mimarlık yetkisi verilmesinin önündeki mevzuat eksikliğinin giderilmesi, uluslararası standartlara uygun bir uygulamanın ülkemizde de hayata geçirilmesi için çaba sarf edilmesi gerekiyor.

Diploma Projelerinin Değerlendirilmesi: Kurultaylarda diploma projeleri sergileri düzenlenir ve ilgiyle izlenirdi. İlk defa bu kurultayda ayrıca diploma projelerinin irdelenmesine yönelik bir oturum gerçekleştirdi. Diploma projesi şu andaki mevzuatımıza göre meslek yetkisi öncesindeki son aşama olarak görülüyor. Benzer ortamlardaki tartışmalarda karşılaştığımız farklı görüşler bu oturumda da dile getirildi: “Meslek eğitimi mi, mimarlık eğitimi mi?” Özellikle akademik ortamın temsilcileri ile serbest meslek alanından gelenlerin yaklaşımlarında gözlenen farklı eğilimler konunun ne kadar önemli bir tartışmayı barındırdığını gösteriyor. Bu tablo bize mimarlık eğitiminden beklenenler, bir mimarın eğitim sürecinde edinmesi gerekli beceriler vb. konularını tekrar tekrar ele almamızı hatırlatıyor. Diploma projeleri sergisi bir program çerçevesinde farklı illerde sergilenecek. Bu sergiyle birlikte kurultaydakine benzer tartışma platformlarının şubelerde, ilgili üniversitelerle birlikte gerçekleştirilmesini diliyorum.

Kurultay Kazanımlarının Korunması: Kurultay süreçlerinde önemli kazanımlar olmuştur. 1999 Marmara depreminden sonra başlayan kurultaylarda mimarlık meslek ortamı ve mimarlık eğitiminin paydaşları birlikte sorunları ele almaya, çözüm üretmeye gayret etmişlerdir. Ülkemizin siyasi durumunun farklılaşmasıyla bazı alanlarda yeteri kadar etkin olunamadığı söylense de birçok alanda kurumlaşma adımları atılmış ve bugüne kadar başarıyla sürdürülmüştür. Şimdi önümüzdeki görev bu kurumların korunması, geliştirilmesi, gerekli adımları atabilmelerinin sağlanması yönünde çaba gösterilmesidir. Kurultay süreçlerinin öne çıkan kazanımlarını ve birlikte oluşturulan kurumları şöyle sıralayabiliriz.

  • MiAK (Mimarlık Akreditasyon Kurulu)
  • SMGM (Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi)
  • Türkiye Mimarlık Politikası
  • Türkiye Mimarlık ve Eğitim Politikası
  • MiMEKK (Mimarlık Mesleğe Kayıt ve Kabul Kurulu)
  • Ar (Mimarlık Araştırma Merkezi)

Staj ve Meslek Pratiği Eşgüdüm Kurulu: Kurultay süreçlerinde gündeme gelen, eğitim sonrası meslek pratiğinin ve eğitim sürecinde yapılması gerekli stajların eşgüdümünü hedefleyen bir yapı olarak düşünülmüştü. Meslek örgütüyle eğitim kurumlarının bilgi paylaşımını sağlayacak, bu alandaki eksiklikleri belirleyecek, staj ve meslek pratiği alanından derlenen verilerin ışığında bir tür işyeri sicili tutulmasına kadar varan bir ortaklaşa çalışma öngörülmüştü. Ne yazık ki bu oluşum kurultay kararları içinde kaldı. Tam da şimdi hayata geçirilmesi için çalışılmasının zamanıdır.

Mimarlık ve Eğitim Kurulu: Eskişehir’deki kurultay programında yer alan MİDEKON (Mimarlık Dekanları Konseyi) oturumunda hocalarımız bu alandaki çalışmaları aktardılar. Bir gün önce yine aynı kurumda gerçekleştirilen MOBBİG toplantısında mimarlık okullarının temsilcileri eğitimle ilgili gelişmeleri ele aldılar, görüşlerini dile getirdiler. Kurultay oturumlarında eğitimle ilgili oluşturulan kurumların temsilcileri yaptıkları çalışmaları aktardılar, programlarını, gelecek planlarını paylaştılar. Söz alan, katkı koyan meslek örgütü temsilcileri, şubelerden gelen meslektaşlarımız tartışmaları görüşleriyle zenginleştirdiler. Şimdi önemli olan kurultayda dile getirilenlerin, kurultay sonuç bildirilerinin takipçisi olunmasıdır. Doğal olarak kurultaya katılan her kurum kendi yoğun gündemine dönmüştür. Kurultay konuşmamda da belirttiğim gibi bu noktada sürekliliğin sağlanması için yeni bir kurulun oluşturulmasını öneriyorum: Mimarlık ve Eğitim Kurulu. Mimarlık ve Eğitim Kurultayı’nın etkin çalışmasının örgütlenmesi, YÖK ve ilgili kurumlar nezdinde temsil niteliği yüksek bir oluşumun yaratılması, yıllık ve dönemsel raporların hazırlanması, kamuoyuna yönelik yayın yapılabilmesi, kurumsal sürekliliğin, bilgi birikiminin sağlanması bu oluşumun hedefleri arasında olmalıdır. Bu alanda çalışma yürüten oluşumların bu kurumun doğal olarak paydaşları kabul edilmesiyle verimli bir beraberlik sağlanabileceği düşüncesindeyim.

***

Dünyamız ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya. Bilim insanlarının, aktivistlerin bütün uyarılarına rağmen egemenlerin gerekli önlemleri almakta isteksiz davranmaları krizin etkilerini daha bir görünür kılmış, içinden kolay çıkılamaz duruma getirmiştir. Mimarlar olarak bu durumu görmezden gelme lüksümüz bulunmamaktadır. Mimari tasarımın her aşamasında bu konudaki sorumluluğumuzun bilincinde olarak davranılması gerektiği açıktır. Elbette bu konunun mimarlık eğitimine aynı yoğunlukta taşınması, iklime duyarlılığın, çevre bilincinin eğitimin her alanında daha etkin bir şekilde işlenmesi gerekir.

Ülkemizdeki genel duruma bağlı olarak mimarlık alanında da burada dile getirilmeyen çok ciddi sorunlar vardır. Özellikle genç meslektaşlarımızı zor bir meslek ortamı beklemektedir.

Ülkemizdeki eğitim sisteminin, keza mimarlık eğitiminin burada dile getirilmeyen çok ciddi sorunları vardır.

Kentlerimizin yaşam kalitesini artırmak ve kentlerimizi, yaşam çevrelerimizi depreme hazırlamak, yaşanılır çevreler oluşturmak gibi önemli bir görevle karşı karşıyayız.

Sorunların büyüklüğü, daha etkin beraberlikleri gerekli kılmaktadır, gerçekleştirebileceğimize inanıyorum.

Yazar- Bülend Tuna 18 Ocak 2022 Salı