İznik Teknik Gezisi’nde Neler Oldu?

Yazar- MO İstanbul 2 Ocak 2017 Pazartesi

İznik Teknik Gezisi’nde Neler Oldu?

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Öğrenci Komisyonu tarafından düzenlenen gezi için İstanbul’un birçok mimarlık bölümleri olan okullarından bir araya gelen, 26 öğrenci olarak 11 Aralık Pazar günü saat 08.00’da TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Karaköy binasında toplandık.

Yolculuğumuz saat 09.00 gibi başladı. Yolculuk sırasında hangimiz kaçıncı sınıf, hangi okul hatta hangi uyruktan olduğumuzu sorduk ve kaynaştık. Öyle ki aramızdan Omar Almasri adındaki İstanbul Teknik Üniversitesi 2. Sınıf öğrencisi olan arkadaşımız İran vatandaşıymış. Tanışmadan sonra önceden kararlaştırılan gezi programı üzerinde duruldu. İstanbul Aydın Üniversitesi öğrenci temsilcileri Sinem Avcı ve Osman Karakaya gezi ile ilgili kısa bilgiler verdiler.

İlk ziyaretimiz Ayasofya Cami oldu ki gezimiz orada denk geldiğimiz rehber ile biraz daha teknik bir hal aldı. Örneğin; eski bazilikanın daha çok kolonu olduğunu ve camiye dönünce kolonlar kesilerek kemerlere dönüştüğünü öğrendik. İstanbul Sabaattin Zaim Üniversitesi öğrenci temsilcisi Mücahit Demir’in farkettiği sonradan başı koparılan insan figürlerini görünce toplumdaki tarihe olan değer yargılarımızı bir kere daha düşünmeden edemedik. Fotoğraf çekimlerinden (selfilerden) sonra ise güzergahımız seramik atölyeleriydi. Bu süreci, şu cümleler özetleyebilir; annem bu kolyeye bayılır, eve bu magnetlerden almalıyım, şu tespih ne hoş tam İznik hatırası gibi… Haliç Üniversitesi öğrenci temsilcisi Nazlıcan Aşık bir atölye sahibinden seramik oluşum ve aşamalarını anlatmasını rica edince, her birimiz seramik hamurunun, fırının hatta soğuma sürecine kadar kulak kesildik. Seramik ile uğraşmak bir hayli emek istiyormuş meğer. Sonrasında yolumuz “Lefke Kapısı’na” düştü. Gördük ki tadilat var ama bekçi ya da bir güvenlik bulunmamakta… İçeri girip koca sur kapısını yerinde görmek amacımızdı. Bu sebeple; İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğrenci temsilcisi Tolgahan Kasap arkadaşımız sur kapısında biraz daha vakit geçirebilmek için bekçiyi bulup ikna etmeyi başardı.

Böylece gezi ekibi olarak maceramız kaldığı yerden devam edebildi.

Sıradaki adres İznik Müzesi idi. Fakat bilmediğimiz şey surların şehrin giriş kapısına kadar devam ettiğiydi. O kadar yürüdük ki bir şehrin surlarla çevrili olmasının önemini yaşayarak gördük sanıyorum. Müzede bir kazı çalışması ve sonuna yaklaşılmış restorasyon uygulaması mevcuttu. Sinem Avcı ile birlikte şantiye şefiyle görüşüp kısa bir müze ziyareti izni alabildik. Birçok tarihi yazıtları, lahitleri, kabartmaları vb. inceleme fırsatı yakaladık. Yakınında bulunan mermer ve granitten yapılan Yeşil Cami’yi ziyaret ettik. Programda sıradaki yer olan Sultan Hamamı günümüzde işlevini yitirip, sergi salonu olarak kullanılmaya başlamış ve bahçesinde ise yine seramik dükkanları mevcuttu. Yol ve gezi acıktırmış olacak ki gezi ücretleriyle rezervasyon yaptırdığımız restoranda kimse fazla konuşmuyor herkes yemeğinin tadını çıkarıyordu. Verdiğimiz aradan sonra Tarihi Antik Tiyatro’ya gitmemiz gerekiyordu. İstanbul Gedik Üniversitesi öğrencisi Kadir Bilgin haritayı alarak yol gösterdi. Vardığımızda yine bir tadilat ve kazı çalışması vardı. İşçiler paydos etmek üzereyken geldiğimiz için biraz dertlenseler de kısa bir ziyaret onayı verdiler. İşçilerden öğrendiğimiz kadarıyla tadilat sırasında tiyatronun çevresindeki yerleşim alanları keşfedilmiş ve kazı çalışmaları bu sebeple başlatılmıştı. Böylece herbirimiz bir zamanlar orada yaşayan insanların varlığını düşünerek tamamen tarih kokan kente sanırım o an başka gözlerle bakmaya başlamıştık. Yüzyıllar öncesinde yaşayan başka insanların ve onların yaşamlarının parçaları…

Gezinin son durağı Göl Kapısı ve İznik Gölü’ydü. Zamanlamanın müthişliğinden midir bilinmez akşam güneşi batarken ellerimizde kameralarla gölü, ayrıca gezinin son saatlerini sanırım ölümsüzleştirmeye çalışıyorduk. İznik’deki son anılarımız diyedir belki de… Bir kentin yüzyıllar sonra günümüze kadar tüm surlarıyla ayakta kalması heyecan verici olması gezinin en ilginç yanıydı sanırım. Gezi son bulurken mimarlık öğrencileri olarak tarihle yaşayan bir kenti yerinde gözlemleme fırsatını yakalamışken iyi değerlendirdiğimizi düşünüyorum. Ayrıca herbirimiz geziden mutlu ayrılarak birçok sıkı dostlukların ilk adımlarını attık. Bu güzel geziyi bize sağlayan TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’ne teşekkür ederiz.

Gözde Der
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Öğrenci Temsilcisi,
İstanbul Gedik Üniversitesi Öğrencisi

Yazar- MO İstanbul 2 Ocak 2017 Pazartesi