Demokrasi Düşmanı Anlayışa Dur Demek İçin #HAYIR!

Yazar- C. Sami Yılmaztürk 1 Nisan 2017 Cumartesi

#HAYIR!

Laik, demokratik parlamenter sistemi geliştirerek güçlendirmek için #HAYIR!

Demokrasi düşmanı anlayışa dur demek için #HAYIR!

Tek adam rejimine geçit vermemek için #HAYIR!

Geleceğimizin oylanacağı referanduma bir aydan kısa zaman kaldı. Bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı ve bilumum yandaşları, #HAYIR diyenlere terörist, yabancı uşağı, FETÖ’cü vb suçlamalar yöneltiyor. Savcıların görmezden geldiği bu hayâsız karalama kampanyası altında ve özgürce tartışmanın yasaklandığı OHAL koşullarında ülkenin geleceğine karar verilecek bir referanduma gidiyoruz.

Kamu araçlarına bindirilerek TMMOB önüne yığılan, mimar ve mühendis oldukları iddia edilen bir gruba TMMOB’nin #Hayır kampanyasına karşı kırk yıllık bayat tekerlemeyle “siyaset yapma, işine bak” dedirtilirken, hayır diyenlerin her türlü baskıyı gördüğü, sokaklarda, meydanlarda farklı seslere izin verilmeyen koşullarda sandığa gidiyoruz.

Sonuç 17 Nisan sabahı belli olacak. Türkiye ya 200 yıllık aydınlanma serüvenine yine bir ara verecek ya da “yola devam” diyecek!

Türkiye halkının çoğunluğu siyasal yapıyı kökten değiştirecek nitelikteki bu  “anayasa”ya evet diyecek olursa, kendi seçtikleri vasıtasıyla temsil edilme hakkını tek bir kişiye teslim etmiş olacak. Bu sistemin nasıl bir şey olacağına ilişkin uzun boylu yoruma gerek yok. İktidarın ve yandaşlarının dili, önerdikleri, özlemini duyduklarını açıkça dile getirdikleri, aslında askeri diktatörlük altındakilerden farklı değil.

Bıçaklı saldırılar, gözaltılar, görevden almalar, tehdit, baskı ve engellemeler, oylama tarihi yaklaştıkça artıyor. Kentlerimizin sokaklarında sadece “evet” pankartlarının görülüyor olması, 16 Nisan’a hangi koşullarda gidiyor olduğumuzu özetlemeye yetiyor. Bu tek sesli baskı ortamı, anayasa değişikliği ile yapılmak isteneni şimdiden gözler önüne seriyor.

Ancak bu kader değildir. 16 Nisan’da sandığa gidenler, her türlü tehdit ve sindirme ortamına rağmen, ülkeyi ve geleceğini, demokrasiyi, hak ve özgürlükleri savunmak için, bu topraklarda birlikte yaşama iradesini güçlü bir şekilde ifade etmek için, HAYIR diyerek, parlamenter sistemi çağdaş değerlere uygun olarak geliştirip güçlendirme yolunda tarihi bir adım atabilirler.

Tekrar anımsatmakta yarar vardır:

  • Anayasa metinleri toplumların mutabakat metinleridir ve birlikte yaşamanın kurallarının birlikte oluşturulduğu belgelerdir. Sadece devletin örgütlenme biçimini değil, aynı zamanda bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini hukuki güvence altına alır. Bu nedenle hazırlanışı ve değiştirilmesinde açıklık, şeffaflık, katılımcılık ve sağlıklı tartışma zeminleri yaratılması esastır. Hedeflenen anayasa değişikliği metni hazırlanırken toplumsal uzlaşma aranmamış, 2 parti kapalı kapılar ardında bu taslağı hazırlayarak, mecliste bile detaylı görüşülmeden halkımızın önüne getirilmiştir.”
  • Referanduma sunulan anayasa metni ile amaçlanan, iktidarın ve yandaşlarının sürekli iddia ettiklerinin aksine, 97 yıl önce geçilen parlamenter sistemi ortadan kaldırmak, parlamentoyu tek adamın “danışma meclisi” haline getirmektir.
  • Anayasa değişikliği ile aslında sıradan bir-iki değişiklikten öte mevcut sistem bütünüyle ortadan kaldırılmak istenmektedir. Demokratik anayasaların özünü oluşturan erkler ayrılığı ortadan kaldırılmakta, bütün güç tek elde toplanmaktadır. 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nde ilk defa dile getirilen, “… Erkler ayrılığının bulunmadığı toplum(lar)da anayasa yoktur” ifadesi referanduma sunulan anayasa değişikliği ile vücut bulacaktır.
  • Bin yıldır birlikte yaşamakta olmasından övünç duyulduğu her fırsatta dile getirilen toplum, referandum oylaması yapılmadan, daha bugünden ikiye bölünmüştür. Bunun nedeni, sadece Meclisteki basit aritmetik çoğunlukla toplumsal mutabakatı dışlayan bir oldu bittinin “anayasa” haline getirilmek istenmesidir.
  • “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” şiarı ile tüm komşularımız ve dünya ile bugüne kadar sürdürülmeye çalışılan iyi ilişkiler bugün bütünüyle bozulmuştur. Bu kötüye gidişin sorumluları, şimdi halkın kendi seçtikleri aracılığı ile temsil edildiği parlamenter sistemi ve yargının görece bağımsızlığını tamamen ortadan kaldırarak, keyfi ve sorumsuzca eğilimlere karşı her türden demokratik ve hukuki denetim olanaklarını tümüyle ortadan kaldırmayı hedeflemektedirler.
  • Ülke kaynakları hiç olmadığı kadar yandaşlara, eşe dosta, akrabaya, uluslararası sermayeye peşkeş çekilmektedir. Yüzsüzce HAYIR kampanyası ile hizmet ettiğimizi iddia ettikleri emperyalist tekeller, bugün maden, enerji, petrol, otomobil, ilaç, tarım, kimya vb alanlarda hiç olmadığı kadar ülke ekonomisinde egemen durumdadırlar. Ülkenin su kaynakları, ormanları, tarım arazileri uluslararası tekellerin ellerindedir. Türkiye, tarımda kendi kendine yeten ülke konumunu hızla yitirmiş, yaşamsal gıda üretiminde dahi dışa bağımlı hale gelmiştir. Böylesi bir Türkiye’yi yaratan iktidar bugün iktidarını korumak, yarattığı kaosun hesabını vermemek için denetim mekanizmalarını yok etmek istemektedir.
  • Kimseye hesap vermeden serbestçe at koşturabilmek için demokratik cumhuriyet ideali, tüm ilke ve kurumları ile birlikte yok edilmek istenmektedir. Yok edilmek istenen cumhuriyet kurumları arasında TMMOB ve bağlı meslek odaları da baş sırada yer almaktadır. İşte bu nedenlerle mimarların %85’i bu sürece HAYIR diyor.

TMMOB’ye bağlı meslek odaları yöneticileri olarak ülkemizin, çocuklarımızın ve mesleğimizin geleceği için “HAYIR”ı yükseltmeye, sokakta, pazarda, sosyal medyada ve yayınlarımızda “HAYIR” demeye, tüm baskılara rağmen laik ve demokratik cumhuriyet özlemini dile getirmeye, demokrasiyi savunup geliştirmek için sonuna dek çaba göstermeye devam edeceğiz.

Yazar- C. Sami Yılmaztürk 1 Nisan 2017 Cumartesi