17 Ağustos Depremi’nin 26. Yılında Afetlere Karşı Dirençli Kentler İçin Acil Çağrı!
Basına ve Kamuoyuna
26 yıl önce, 17 Ağustos 1999’da, bu ülkenin kalbine kazınmış en büyük acılardan birini yaşadık. O gece, Marmara’nın sularında yankılanan çığlıklar, yerle bir olmuş kentler, yitip giden on binlerce can, yalnızca bir doğal felaketin değil; ihmallerin, rant uğruna göz ardı edilen bilimsel uyarıların, yok sayılan planlama ilkelerinin sonucuydu.
17 Ağustos İzmit ve 12 Kasım Düzce depremleri, ardından Afyon, Van, İzmir ve son olarak 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri… Her defasında aynı acı tablo: yıkılmış kentler, kaybolan hayatlar, yarım kalan yaşamlar. Her deprem, her felaket, bizlere bir kez daha gösterdi ki; bu topraklarda afet değil, tedbirsizlik öldürmektedir.
Son günlerde yaşanan Balıkesir depremi ise bu gerçeği yeniden gözler önüne sermiştir. Bir kez daha yurttaşlarımız geceyi panik içinde sokaklarda geçirmiş, binaların güvenliğine duyulan kaygı, ülkemizin afetlere karşı hâlâ hazırlıksız olduğunu ortaya koymuştur. Can kaybı yaşanmamış olması, bir şansın ötesinde değildir; böylesi bir deprem, yapı stokumuzun ne kadar kırılgan ve güvencesiz olduğunu hatırlatmıştır.
Aradan geçen 26 yılda merkezi yönetim politikaları değişmemiş; yerel yönetimlerin yetkileri daraltılmış; deprem toplanma alanları, yeşil alanlar, kıyılar ve doğal yaşam alanları birer rant kapısına çevrilmiştir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile TOKİ eliyle doğal, kültürel ve tarihi miras yatırım aracına dönüştürülmüş; afetlerde hayat kurtaracak kamusal alanlar AVM’lere, rezidanslara, stadyumlara dönüştüren inşaat firmalarına teslim edilmiştir.
Kentsel dönüşüm, amacı olan riskli yapı stokunu yenileme hedefinden saptırılmış; asıl yenilenmesi gereken bölgeler yerine, yapı rezerv alanı ilan edilen boş alanlarda, doğayı ve kent ekosistemini yok eden yoğun yapılaşmalar hayata geçirilmiştir. Üretilen milyonlarca metrekare inşaata rağmen, mimar ve mühendisler işsiz bırakılmış; iş bulanlar ise yoksulluk sınırının altında ücretlere mahkûm edilmiştir. Bu tablo, tekelleştirilmiş yapı üretim ve denetim süreçlerinin ürünüdür. Meslek odaları ve bağımsız uzmanlar süreçten dışlanmış; denetim, özel sektör tekellerine devredilmiştir. Bu tekelleşme derhal dağıtılmalı, adil ve katılımcı bir yapı üretim ve denetim sistemi hayata geçirilmelidir.
Türkiye yüzölçümünün %66’sı aktif fay hatları üzerindedir; nüfusun %70’i deprem tehlikesi altındaki bölgelerde yaşamaktadır. Buna rağmen, her büyük depremin ardından aynı can ve mal kayıpları yaşanmakta; bilimsel veriler doğrultusunda bütüncül bir afet politikası hayata geçirilmemektedir. 2018’de çıkarılan “İmar Barışı” ile milyonlarca kaçak ve güvensiz yapı yasallaştırılmış; halk, teknik güvenlikten yoksun binalarda yaşamaya mahkûm edilmiştir.
İstanbul’da 2000 yılı öncesinde yapılmış yaklaşık 793 bin yapı risk altındadır. Mevcut yapı stokunun %60’ı mühendislik hizmeti almamış, milyonlarca insan olası bir depremde ölümle burun buruna yaşamaktadır. Bununla birlikte kentin doğal varlıkları, mega projeler ve kontrolsüz altyapı yatırımlarıyla yok edilmektedir. Ormanlar, tarım alanları, kıyılar ve askeri alanlar, “büyüme” adı altında talan edilmekte; ekolojik denge bozulmakta, afetlere karşı direnç kapasitemiz her geçen gün azalmaktadır.
Ülkemizde afet yönetimi politikaları, rant odaklı yaklaşımlardan arındırılmalı; planlama, yapı üretim ve denetim süreçleri, yalnızca teknik uzmanlığı ve bilimsel bilgi birikimi olan mimar, mühendis, şehir plancıları ve meslek odalarının katılımıyla yürütülmelidir. Yetkilileri, bu tekelleşmeyi sonlandırmaya, kamusal yararı esas alan, şeffaf, adil ve bilimsel bir süreci hayata geçirmeye çağırıyoruz.
Devletin asli görevi, tüm yurttaşlarına eşit, güvenli ve sağlıklı yaşam koşulları sağlamaktır. Bunun yolu; merkeziyetçi ve rant odaklı politikaları terk ederek, bilim insanlarının, meslek odalarının, üniversitelerin ve tüm ilgili uzmanlık alanlarının ortak aklıyla planlama yapmaktan geçmektedir.
TMMOB Mimarlar Odası olarak, 17 Ağustos’ta yitirdiğimiz yurttaşlarımızı saygıyla anıyor; bilimsel mimarlık ve şehircilik ilkelerine aykırı her türlü rant politikası karşısında, halkın yaşam hakkı, sağlıklı çevre ve güvenli kentler için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi
17 Ağustos 2025