Suriçi’nde Yerinden Etme, Mülksüzleştirme ve Soylulaştırma Projesinden Vazgeçilmelidir

Yazar- MO İstanbul 22 Kasım 2017 Çarşamba

22 Kasım 2017

TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu ve Şube Yönetim Kurulları 27 Ekim 2017 tarihinde Suriçi’ndeki yıkım ve uygulamalar ile bunların kente, kentlilere ve mimarlığa etkilerini değerlendirmek üzere Diyarbakır’da toplanmıştır. Toplantıda yapılan ortak değerlendirme, tespit ve yerinde incelemeler ışığında; Suriçi’nde yaşananların ve gerçeklerin kamuoyu ile bir açıklama yapılarak paylaşılması benimsenmiştir.

2011 yılında TOKİ, Diyarbakır Valiliği, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Sur Belediyesi arasında imzalanan protokolle “Diyarbakır Tarihi Sur Koruma Bandı Kentsel Yenileme Projesi” başlatılmıştır. Proje ile Suriçi’nde yaşayan kentliler hak sahibi kabul edilip TOKİ konutlarına taşınmak borçlandırılmış, hak sahibi kabul edilmeyenlerin ise zorla tahliyesine başlanmıştır. Konutların zamanında tamamlanmaması, borçluların ödeyemeyecekleri kredi taksitlerine mecbur edilmesi nedeniyle tepkilerin artması, bölgede yaşayanların evlerini terk etmemesi ve yıkımlara direnmesi nedeniyle projenin durması üzerine ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2012’de Sur ilçesinde riskli alan ve 2013’te Hevsel Bahçelerini de kapsayan alanda rezerv alanı ilan etmiştir.

Basın yayın organlarında çıkan ve Bakanlığın Dicle Nehri ile bütünleşen yeni bir şehir kurma planından bahseden haberlerde “Diyarbakır’da yeni şehir kurulacağı” belirtilerek,” turizm potansiyeli”nin ortaya çıkarılacağı paylaşılmıştır. Projede tarihi kent merkezini konut bölgesi olmaktan çıkarılarak ticaret ve finans merkezi olarak kurgulayacak yeni yapılaşma programları öngörülmüş, ticaret-finans odağı haline gelerek kamusal alan olmaktan çıkarılması planlanmıştır.

Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı; Temmuz 2015’te Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Miras Komitesi 39. Toplantısı ardından Dünya Kültür Mirası Listesine dolayısıyla da koruma altına alınmış, dönüşüm projelerinin tamamlanması önünde engel olarak görülen uluslararası yükümlülükler devreye girmiştir.

Bu sırada ülkemizin güneydoğusunda, Haziran 2015 Genel Seçimlerinin ardından başlayan ve giderek şiddetlenen; sivil yurttaşların ve güvenlik görevlilerinin ölümüne, sakat kalmasına, yaşam çevrelerini terk ederek göç etmelerine sebep olan, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkını gasp eden saldırı ve çatışmalar; bölge coğrafyasının ve kentlerin, tarihsel, kültürel ve doğal mirasın geri dönülemez biçimde zarar görmesine neden olmuştur.

Zarar gören ve yıkımdan en çok etkilenen alan ise; yüzün üzerinde anıtsal yapının yanı sıra bir kısmı tescilli olmak üzere bölgeye özgü pek çok sivil mimari yapı örneklerini barındıran  “Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı” olmuştur. İstenilen hızda ilerlemeyen ve kısmen duran Kentsel Dönüşüm Projesi; çatışmalar sonucu oluşan yıkımdan yararlanılarak yeniden gündeme getirilmiştir.

Bazı ulusal basın yayın organlarında 2015 yılı Aralık ayında çıkan haberlerde; Dünya Kültür Mirası Listesine alınan Sur bölgesindeki yerleşim yerlerinin “…çatışma ve saldırılara mekânsal olanak sağladığı, kentsel dönüşüm projelerinin ise terör olaylarını engelleyeceğine…”; bölgede yaşayan yaklaşık yirmi iki bin kişinin büyük çoğunluğunun göç ettiği Suriçi’nin, “afet bölgesi” ya da “acil kamulaştırma bölgesi” ilan edilmesi yoluyla dönüştürülebileceğine dair haberler yayımlanmış ve ilçede sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.

Korunması gereken bir alan iken Hükümet tarafından “kentsel ihya” projesi olarak açıklanmasının ardından Mart 2016’da; Sur ilçesinde 16 mahalle riskli alan ilan edilerek yaklaşık 50 bin nüfusun yaşadığı bölgenin neredeyse tamamının acele kamulaştırılmasına karar verilmiş, nüfusun çoğunluğu bölgeyi terk etmiş ve kamulaştırma kararlarına açılan davalar ise halen devam etmektedir.

Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal koşulları merkezi-yerel yönetimlerce bir fırsat olarak değerlendirilmiş, saldırı ve çatışmaların yaşandığı yerleşim yerlerine erişim kapatılarak yıkıma başlanmış, bölgenin dönüştürülmesi için mimarlık ve planlama bir araç olarak görülmüştür.

Mevcut imar planları hazırlanan projelerde öngörülen yapılaşmayı içermediğinden; 2016 yılı Ekim ve Aralık aylarında “Diyarbakır İli, Sur İlçesi Sınırları İçerisinde Bulunan 187 Hektarlık Alanda 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Değişikliği” ile “Diyarbakır İli, Sur İlçesi, Yukarı Kızıltaş Mahallesi Sınırları İçerisinde Bulunan Dicle Vadisi Rekreasyon Alanı (Doğa Parkı) Ve Ağaçlandırma Alanı 1. Uygulama Etabına İlişkin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği Ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği” yapılmıştır.

Koruma Amaçlı İmar Planı Değişikliği ile Sur bölgesinde mevcut tarihi doku ve tescilli yapıların yok sayılmış kentsel donatı alanlarının kaldırılması, birçok yapının yıkımı öngörülmüş, güvenlik ve savunma odaklı kararlar alınmıştır. Koruma yerine yeni projelerin inşasına ve yeni fonksiyonların eklenmesine odaklanan plan değişikliğinde bütüncül kararlar yerine parçacıl yaklaşımla plan bütünlüğü bozularak geleneksel kent dokusuna müdahalenin önü açılmıştır. Değişiklik ile daha önce sosyal tesis, yeşil alan, eğitim ve konut alanı olarak belirlenmiş olan altı alan emniyet hizmet alanları olarak düzenlenmiş, bu alanlar arası ulaşım kararlarında yolların genişletilmesi benimsenerek halen ayakta olan tescilli ve tescilsiz korunması gerekli yapılı çevrenin zarar görmesinin önü açılmıştır.

Plan uygulama hükümlerinde yer alan yol genişlikleri, bina ve duvar maksimum yükseklikleri, bahçe mesafeleri, yapı malzemeleri ve benzeri konulara ilişkin alınan kararlar Sur’da;

  • geleneksel sokak dokusunun ve perspektifinin bozulmasına sebep olacak,
  • cephe uzunluğu yapı yüksekliği ve yol genişliği oranlarını insan ölçeğinden çıkararak sağır cephe uygulamaları ile şehircilik ve planlama ilkelerine aykırı sokaklar oluşturacak,
  • duvar, çit, direk yapılamayacak ve ağaç dikilemeyecek olan ön bahçelerde konut özel alanlarını kamuya açık hale getirerek mahremiyeti ortadan kaldırılacak ve ticari kullanıma yönlendirecek,
  • taşıt yollarında yerel malzeme yerine asfalt kullanımına izin vererek özgün dokuyu bozacak ve yol kotlarının yükselmesine sebep olarak yapıları su baskını riskine açık hale getirecek,
  • yeni yol açılması ve mevcut yolların genişletilmesi sonucu oluşacak artık parsellerin kullanımı belirsiz bırakarak plan bütünlüğünü bozacaktır.

Kent merkezlerinin, tarihi, doğal ve kültürel miras alanlarının sermayenin yeni yatırım alanları olarak değer kazandığı günümüzde; emlak geliştiricilerinin ilgisini çeken, göç edilerek terk edilen ve yıkıma uğrayan Suriçi’nde yeni yapılar inşa edilmiş, var olan yerleşim yerleri üzerinde dönüşüm projeleri uygulanarak mimari miras yok edilmiş, toplumun sosyo-kültürel yapısında ayrışmaya neden olunmuştur.

Kenti ihya edeceği söylenen dönüşüm projesi ile tarihi kent merkezi kamusal alan ve konut bölgesi olmaktan çıkarılarak, ticaret ve finans merkezi olarak kurgulanmış, yerinde iskânı sağlanmayan yurttaşlar kentin çeperlerine gitmeye zorlanmıştır.

Oysa 1965 ve 1983 yıllarında kabul edilen “Silahlı Çatışma Halinde Kültür Varlıklarının Korunmasına Dair Lahey Sözleşmesi” ile “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme”nin getirdiği yükümlülüklerinin yanı sıra anayasada tanımlandığı üzere Devlet;  kültürel varlıkların tespiti, korunması ve gelecek nesillere aktarılması için gerekli tedbirleri almakla ve herhangi bir anda veya durumda kendilerini çatışma altında bulan tüm yurttaşların ve bu yurttaşlara ait yerleşim yerlerinin korunması ile sorumludur.

Mimarlar Odası olarak; kültürel, sosyal ve coğrafi farklılıkların sürdürülebilirliği konusundaki sorumluluğumuz ve sahip olduğumuz mesleki uzmanlık kapsamında; Kentsel Sit Alanı olan Suriçi bölgesinde yaşanan yıkım ve tahribatın incelenmesi, tescilli yapıların mevcut durumlarının tespit edilmesi ve zarar gören mimari ve kültürel mirasın korunması amacıyla çalışmalar yapmak üzere değişik zamanlarda Diyarbakır Valiliği’ne bölgeye giriş izni için başvuru yapılmıştır. Son olarak Temmuz 2017’de yapılan başvurumuz Valilik ve Emniyet Müdürlüğü’nce koruma ve planlama alanında uzmanların da katılacağı heyet üyelerinin bir kısmının incelemede bulunmasının  “sakıncalı olduğu”  gerekçesi ile kabul edilmemiş, bu hususun yazılı olarak bildirilmesi talebimiz ise reddedilmiştir.

Kentler, içinde bulundukları ekonomik ve toplumsal yapının tüm özelliklerini yansıtan birer parçasıdırlar. Dolayısıyla kentsel çevre için yeni politikaların oluşturulmasında tüm ilgililerin rol alması, kentler ve bölgeler arasında eşgüdüm ve işbirliği sağlanması, kentlilerin yaşam ortamlarıyla ilişkilerinin güçlendirilerek çevrelerine ve kentsel değerlerine yabancılaşmalarının önlenmesi gereklidir.

Mimarlık evrensel değerleri bağlamında insancıldır, yaşam hakkına saygılı ve barıştan yanadır.  Bizler, en temel insan hakkı olan sağlıklı ve güvenlikli bir çevrede yaşama hakkını ödünsüz savunmaktayız. Bu bağlamda, insanlığın mirası olan kültür mirasının korunması için duyarlı tüm kesimleri ve sorumluları harekete geçmeye, bölgede uygulanan soylulaştırma projesinden vazgeçmeye çağırıyoruz.

TMMOB MİMARLAR ODASI

Yazar- MO İstanbul 22 Kasım 2017 Çarşamba