Eleştiri, Eşitliğin Özgürlüğüdür. Eleştiri, Özgürlüğün Eşitliğidir. Özgürlük, Eşitliğin Eleştirisidir. Özgürlük, Eleştirinin Eşitliğidir. Eşitlik, Eleştirinin Özgürlüğüdür. Eşitlik, Özgürlüğün Eleştirisidir.

Yazar- Metin Karadağ 4 Ekim 2019 Cuma

Her ne şekilde olursa olsun “saklı haklar” da dahil olmak üzere, karşılıklı tüm hakların, gelişmelere açık olarak gözetilip korunduğu bir “Adalet Güvenceli Hukuk” anlayışı içerisinde, “Eleştirel Eşitliğin Özgürlüğünü” savunmak; insanlığın ulaşabildiği en nitelikli yaşamın niceliğini de özgün olarak ortaya koyar…

Eleştirel bağlam üzerine İngiliz sosyal bilimci Prof. Stuart Hall: “Üniversite, eleştirinin kurumsallaşmış halidir. Eğer eleştiri yoksa üniversite hiçbir şeydir…” der…

Özgürlük bağlamı üzerine de B. Spinoza: “İnsan özgürlüğe, yalnızlık şartlarında değil, prensiplerini bilinçli olarak kabul ettiği kent/toplum içerisindeyken ulaşabilir…”  der…

Üniversite, kavramsal köken olarak “evrensel bilginin üretildiği kamuyasal yer” olması nedeniyle; bağrında doğduğu toplumun özgün ve örgün bir dokusu olarak her türlü eleştiriye açık, bilimsel özelliklerle donanmış olarak varlığını sürdüren niteliklere sahiptir.

Bilimselliğin gereği olarak, yapılan eleştirilere dayanamayarak çöken dokular; sürekli yeni ve diri eleştirel dokularla güncellenerek varlığını sürekli güçlü olarak yeniden üretir.

Bu duruma en uygun tanımı T.W. Adorno yapmıştır; “Bilim, itaatsiz olana ihtiyaç duyar…”

Evrensel bilginin gereği olan “Bilim” ise; “.. Geçmişten gelen bilgi birikimleriyle o günün bilinemez olarak bilinenlerini bilinir kılmaya çalışarak; geleceğe yönelik bir şimdiyi kurgular ve tanımlar…”

Herhangi bir bütünlüklü düşüncenin yani projenin ya da buraya özel olarak “mimari projenin bizzat kendisi; yapıldığı yere ait bütünlüklü bir eleştiridir…”

Kendisinin bizzat bir eleştiri olması; önceden özgürce düşünülerek yani tasarlanarak ürüne dönüştürüldüğü anda da eleştiriye muhatap olması doğası gereğidir…

Bir proje kurgulama, o yere ya da o şeye ait, eldeki envanter bilgilerinden hareketle; onlardan çok daha fazla bir şey üretme sürecidir. Envanterde var olmayan olarak; ihtiyaç ve isteklerin anlam ve mekân dünyasına yeni bir yorum olarak katılır ve katkı verir…

Üniversite öncesi eğitim ve öğretim sürecinde “öğrenmeyi öğrenme eğitimi” nedeniyle kurumsal olarak kurgulanmış örgün bir eğitim ile öğretme süreci; özne olarak baskındır.

Süreç, Öğrenen/Eğitilen ve Eğiten/Öğretenin karşılıklı beceri ve yeteneklerine bağlı olarak ilerler ve belli bir düzeye kadar gelir.

Üniversiter süreçte ise özne artık büyük ölçüde temel eğitim ve öğretim sürecini tamamlamış ve ilgi alanında yorum yapabilir hale gelmiş bir kişilik halini almıştır.

-Tabii kağıt üzerinde bu böyle olması gerektiğine karşın; böyle olmadığı genel olarak da bilinen bir gerçekliktir.-

Üniversiter eğitim öğretim sürecinde edinilen bilgilerin sınırlı da olsa uygulama örnekleri ile pekiştirilmesinin gereği olarak ortaya çıkan stajlar; özne kişiliğin kendi ilgi alanında varlığını sorgulaması olanaklarını da sunar…

Eğitimin anayasal bir hak olarak varlığının yanı sıra; asgari düzeyde eşdeğer olması da aynı anayasal hakkın devamıdır. Eğitimin eşitliğinin anayasal bir hak olarak sorgulanması ve bunun için de eleştirel bir gözlem ve ifade yeteneğinin yerine getirilmesi, ister istemez bir özgürlük alanı yaratacaktır.

İşte bu özgürlük alanı, stajlar sırasında yapılan uygulamaların; öznenin kendisinde ve içinde bulunduğu toplumda geliştirdiği eleştirel yeteneklerin de açığa çıkarılarak sunulmasına da olanak sağlar.

“Eleştirel Eşitliğin Özgürlüğü” konusu “Kamuyasal Bir Hak Olarak” ancak “Adalet Güvenceli Hukuk” anlayışı ile davranan özne bireyler tarafından gerçekleştirebilir…

Bunun için “Bütün Üniversitelerin Öğrencileri Birleşin!…”

 

İnceleme ekleri:

Mimarlık Öğrencileri için; “Bir Mekânı Yeniden Okuma ya da Yeniden Kurma Oyunu…” yazısı için: http://dergi.mo.org.tr/dergiler/4/531/7819.pdf

“Mimari Stajda Rotasyon Programı” örnekleri için: www.mimarist.org/msr.htm

 

Yazar- Metin Karadağ 4 Ekim 2019 Cuma