“Sandık Demokrasisi” ve “Yargı Mücadelesi”

Yazar- Ali Hacıalioğlu / TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri 10 Temmuz 2019 Çarşamba

16 Mayıs 2017 Anayasa referandumu, ülkemizin siyasal dönüşüm sürecindeki en önemli uğrak noktalarından biriydi. Anayasal rejimdeki bu temel değişiklik 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimiyle yürürlüğe girmiş oldu ve her geçen gün toplum, Cumhuriyet kazanımlarından ne denli uzaklaştığını ve nasıl adım adım totaliter rejime doğru yol alındığını kendi hücrelerinde hissetmeye başladı.

Parlamenter sistemden vazgeçilip tüm yetkilerin merkezileştirildiği ve devlete itaatin mutlak kabul edildiği, güçler ayrılığı ilkesinin terk edildiği “yeni” yönetim sisteminde artık tek muktedir cumhurbaşkanıydı.

İnsan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü, demokrasi, hukuk, adalet gibi kavramlar sadece vaktiyle imzalanmış uluslararası anlaşmaların sayfaları arasında unutulmuştu.

KHK soruşturmaları ile binlerce mağdur yaratılıyor, demokratik yöntemlerle bile olsa “iktidarı yıpratmak” savcılık iddianamelerinde suç sayılıyor, demokratik hak arayışları ve eylemler suçmuş gibi gösteriliyor ve sürekli siyasi kovuşturma, tutuklama ve davalarla toplum baskı altında tutulmaya çalışılıyordu.

Yazarlar, sanatçılar, gazeteciler, bilim insanları, kısacası düşünen, yazan, çizen, sorgulayan ve iktidarın her isteğine körü körüne itaat etmeyen hemen herkes iktidarın hedefindeydi ve toplum adeta iktidar yanlısı ve diğerleri olarak ayrıştırılıyordu.

“Demokrasi”yi sadece sandığa indirgeyen ve kazanmak için bütün devlet imkânlarını ve gücünü kullanan siyasi iktidarın karşısında, her şeye rağmen sandıktan vazgeçmeyen ve demokrasinin, hukukla, adaletle, özgürlüklerle kurumsal olarak güçlenebileceğine inanan kesimlerin, azgınlaşmış iktidar baskısına rağmen mücadelesi sürüyordu.

Meşruluğu ikinci seçim sonuçlarıyla da tescillenen 31 Mart 2019 seçim sonuçlarını kabullenemeyen iktidar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini 23 Haziran’da yeniledi ve hiç beklemediği kadar büyük bir oy farkıyla karşılaştı. Sonuçlar demokrasiye inanların zaferiydi.

Demokrasi mücadelesini sürdürenler Cumhuriyet tarihimizdeki birikimlerinden beslendiler. Çalkantılı tarihimiz çok şeyi biriktirmişti. Hak arama mücadelesinin en görkemlisi belki de Haziran 2013 “Gezi Direnişi” olmuştu.

Gezi’yi bir türlü hazmedemeyen iktidar yargıyı da araçsallaştırarak mücadele tarihimizi yeniden yazmaya kalktı ve Gezi davası 6 yıl sonra yeniden açıldı.

Aralarında Mimarlar Odası’nın emektarı Mücella Yapıcı ve avukatımız Can Atalay ile Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi eski Başkanı Tayfun Kahraman’ın da bulunduğu Gezi davası sanıklarının Silivri’deki ilk duruşmasından, onurlu direnişin baskılarla, yargılamalarla, havuz medyasının kara propagandasıyla lekelenemeyeceği gerçeği ortaya çıktı. Tutuklu yargılanan Yiğit Aksakoğlu tahliye edilirken 20 aydır tutuklu bulunan Osman Kavala’nın tahliye umudu 18-19 Temmuz’da yapılacak ikinci duruşmaya kaldı.

Bir tesadüf müdür bilinmez ama her birinin özel anlamı olan farklı davaların duruşmaları, peş peşe, temmuz ayının 17, 18 ve 19. günlerinde devam edecek. HDP’nin eski genel başkanı Selahattin Demirtaş, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, önceki dönem CHP milletvekili Eren Erdem ve Gezi davası sanıkları, bu tarihlerde tekrar yargılanacak. Umut ederim ki bu tarihler hukukun saygınlığını yeniden kazanmasının miladına dönüşür.

 

Yazar- Ali Hacıalioğlu / TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri 10 Temmuz 2019 Çarşamba