Mimarlar Olarak Geleceğimizi Kurgularken

Yazar- Ahmet Erkan 8 Mayıs 2025 Perşembe

Dünya, emperyalist tahakküm ve bölgesel krizlerin gölgesinde hızla değişirken, Ortadoğu coğrafyası bu dönüşümün en sert darbelerine maruz kalıyor. Küresel sermaye, halkların kendi kaderini tayin etme hakkını gasp ederken, sömürü düzenini sürdürebilmek için statükoyu koruma çabasını derinleştiriyor. Türkiye, bu süreçte emperyalist güçlerin ve yerli sermaye sınıfının ortak politikalarının bir ürünü olarak derin bir ekonomik krizin içine sürüklenmiştir.

Ortadoğu’daki mevcut tabloya baktığımızda, bir zamanlar Türkiye-İran-Irak-Suriye ekseninde şekillenen ve bölgedeki geleneksel statükoyu sürdürmeyi amaçlayan çizginin büyük ölçüde tasfiye edildiğini görmekteyiz. Bu tasfiye süreci, Amerikan emperyalizminin bölgeyi yeniden dizayn etmeye yönelik Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin (GOP) uygulanmasıyla doğrudan bağlantılıdır. GOP, Irak’tan Suriye’ye, Libya’dan Yemen’e kadar geniş bir coğrafyada savaş, işgal, iç çatışma ve ekonomik ambargolar yoluyla halkları yoksulluğa mahkûm etmiş, bölgeyi sermaye sınıfının çıkarlarına göre şekillendirmiştir. Ancak bu proje daha şimdiden büyük bir zaafa uğramıştır; özellikle binlerce Alevinin Suriye topraklarında katledilmesiyle bölgedeki dengeler sarsılmış, GOP’un meşruiyeti halklar nezdinde büyük ölçüde kaybolmuştur.

Bu sürecin ortasında, demokratik ve özgürlükçü bir Ortadoğu için çabalayan güçler şimdilik varlıklarını sürdürseler de, gelecekte nasıl bir sonuç elde edecekleri tamamen güçler dengesine bağlı olacaktır. Sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda şekillendirilen Ortadoğu haritası, halkların özgürlük mücadelesine karşı her türlü baskı ve tahakküm mekanizmasını devreye sokmaktadır. Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin temel nedeni de bu emperyalist ve piyasacı politikaların doğrudan bir sonucudur.

Bugün ülkede milyonlarca insan geçim sıkıntısı yaşamakta, genç işsizlik oranı rekor seviyelere ulaşmış, konut krizi halkın barınma hakkını tehdit eder hâle gelmiştir. İnşaat sektörüne dayalı ekonomik büyüme modeli iflas etmiş, rant odaklı politikalar ülkeyi dış borç batağına sürüklemiştir. Türkiye’de her yıl yüz binlerce yapı ruhsatı düzenlenmekte, milyonlarca metrekare inşaat yapılmaktadır; ancak mimarlar büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya bırakılmıştır. Yapı üretimi devasa bir sektör hâline getirilmiş olsa da, bu üretim süreci yalnızca sermaye sahiplerini zenginleştirmekte, mimarları ve emekçileri giderek yoksullaştırmaktadır.

İç mimarlar başta olmak üzere, mimarlık meslek alanı hükümet tarafından farklı disiplinlere paylaştırılarak daraltılmakta, yetki ve sorumluluklarımız kademeli olarak elimizden alınmaktadır. Mimarlık mesleği, piyasacı politikaların ve sermaye gruplarının elinde adım adım değersizleştirilmekte, yetkisizleştirilmekte ve yalnızca bir teknik hizmet alanına indirgenmektedir. Kamu projeleri büyük inşaat tekellerine devredilirken, mimarlar bağımsız olarak varlık göstermekte zorlanmakta, emeğimizin karşılığını alamadığımız bir sürecin içine hapsedilmekteyiz.

Bu süreçte, mimarlık mesleğinin örgütlü mücadelesini temsil eden Mimarlar Odası’na yönelik sistemli bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmektedir. Ne yazık ki, bu algı operasyonları bazı meslektaşlarımız tarafından da kabul görmekte ve her ortamda Oda’ya yönelik saldırılara destek verilmektedir. Oysa yasa ve yönetmeliklerle meslek alanımızı daraltan, yetersiz eğitim sistemiyle mimarlığı niteliksizleştiren, büyük inşaat tekellerini destekleyerek meslek alanında tekelleşmeyi yaratan merkezi ve yerel yönetimlerdir. Buna rağmen Oda’nın tüm bu süreçlerin birincil muhatabı gibi gösterilmesi, mevcut sorunların kaynağını algılama probleminden başka bir şey değildir.

Mimarlar, meslek alanındaki sorunları doğrudan çözmek yerine, Oda’nın örgütlü, demokratik mücadelesine karşı durarak mücadele zeminlerini kaybettiklerini fark etmemektedirler. Oysa çözüm, katılım ve katkı koyarak, örgütlü bir dayanışmayla Oda’nın gücünü artırarak mümkündür. Mimarlar Odası, merkezi ve yerel yönetimlerin mesleği değersizleştirme girişimlerine karşı en büyük mücadele hattıdır. Meslektaşlarımızın bu yapıya destek vermesi, dayanışma içinde hareket etmesi, mücadeleyi daha güçlü bir zemine taşıyacaktır.

Örgütsüzlüğün kaybettirdiğini tarih defalarca göstermiştir. Çözüm açıktır: Güçlü, dayanışmacı ve meslekî sorumluluğunu kamusal çıkar doğrultusunda şekillendiren bir Mimarlar Odası yaratmak ve geleceğimizi hep birlikte inşa etmektir. Unutmayalım, örgütlü olanlar kazanır!

Ahmet Erkan – TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi

Kaynakça

  • Bookchin, M. (1992). Kentsiz Kentleşme: Yurttaşlığın Yükselişi ve Çöküşü. Black Rose Books.
  • Harvey, D. (2008). Neoliberalizmin Kısa Tarihi. Sel Yayıncılık.
  • TMMOB Mimarlar Odası. (2023). Mimarlık Meslek Alanındaki Dönüşümler ve Tehditler Raporu.
  • Robinson, W. I. (2014). Küresel Kapitalizm ve İnsanlığın Krizi. Cambridge University Press.
  • Wallerstein, I. (2004). Dünya Sistemleri Analizi: Bir Giriş. Duke University Press.
  • Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). (2024). İnşaat Sektörü ve Ekonomik Veriler Raporu.

Yazar- Ahmet Erkan 8 Mayıs 2025 Perşembe