Evren, Matematiğin Sanatı; Bilim İse Evrenin Sanatıdır… Doğrudan İnsanın Ürünü Olan Sanat/lar İse; Onu Üreten/ler/in Niteliği ve Mimari Tasarım Yeteneği İle Sınırlıdırlar…

Yazar- Metin Karadağ 18 Kasım 2025 Salı

Evren, Matematiğin Sanatı; Bilim İse Evrenin Sanatıdır…

Doğrudan İnsanın Ürünü Olan Sanat/lar İse;

Onu Üreten/ler/in Niteliği ve Mimari Tasarım Yeteneği İle Sınırlıdırlar…

Metin Karadağ

Evrenin ürünlerinden biri olan insan/lar açısından “Bilim: Bilinenlerden hareketle, bilinmeyenlere yönelik ve onları bilinir kılma çabasıdır…” Bu çaba sürecinde başlangıçta tek ortak anahtar “Matematiktir…” Ayrıca “Matematik” sadece “Evrenin Dili” değil; “Kendisidir” de…

Aynı bağlamın devamı olarak “Evrenin Sanatı” da doğal olarak “Bilim” ve “Bilimin Türevleri” olarak bütün okuma biçimleriyle birlikte bizlere kendini görünür kılar…

Bu nedenlerle “Bilim; aynı zamanda kendi başına, doğrudan bir Sanattır…”

Bilimin, tartışılmazlık içermeyecek bir biçimde, her zaman her türlü sorgulamalara karşı açık olması; Bilimi, Bilim yapan en belirgin özelliklerinden biridir.

“Sanat” ise doğrudan bir “Bilim/Bilim Alanı” değil; ancak gerektiğinde “Bilimin Türevleri”nden yararlanılarak derlenen ve bu “Derlemeyi Yapan”ın tercihleri ve ufku ile sınırlı; karma bir eylemlilik halidir… Kaldı ki “Kişisel Bilgi” de “Kişisel bir Sanat” içerir; onu hiçbir zaman kullanamasa da…

Bağlamsal olarak “Bilimi izleyen” özellikler taşıyan “Modernizm” ise; “Geçmişten gelen birikimlerle, geleceğe yönelik olarak ‘Sürekli Şimdi’yi işaret etme davranışı ve duruşudur…” Ve “Modernizm’in en iyi sorgulayıcısı ise her zaman olduğu gibi; bizzat zamanın kendisidir…”

Öte yandan antik dönem düşünürlerinden SOKRATES: “İnsan, sorgulayan hayvandır.”; PLATON: “İnsan, toplumsal hayvandır.”; ARİSTO: “İnsan, düşünen hayvandır.” sözleriyle; insanı doğrudan felsefi sorgulama alanına katmışlardır… Böylece kendi kendilerini sorgulayan insanlar; kendileriyle birlikte yaşamın bütününü de bilinçlice sorgulama yoluna girmişlerdir…

Bilirsiniz, “Felsefe” veya “Düşünbilim”, “Sevmek”=“Phileo” ve “Bilgi”=“Sophia” anlamına gelen Yunanca kelimelerden türemiştir.

Bu durumda bilmeyi sevmiyorsak; o “Bilmediğimiz şey/ler/in sahibi de olamayız…” Bilge İnsan, cehaletinin ne kadar büyük olduğunun farkında olduğu gibi, ayrıca sevgiyle birlikte çalışarak, verdiği emeği ile doğru orantılı biçimde; kendi cehaletinin insanı boğan sınırlarını da sürekli genişleten bir insandır… Cahil İnsan ise; cahil olduğun bile farkında olmayandır… Bu nedenle günümüzde Cahil İnsan, Sosyal Psikoloji literatüründe “Dunning-Kruger Sendromlu(*)” yani “Cehaletin Özgüveni”ne sahip insan olarak kayıtlıdır…

Günümüzde artık -ve tabii bundan sonra çok daha fazla olmak üzere- “Bilge İnsan”/“Cahil İnsan” ikilemi/farkı; ortaya çıkmaya başlayacak olan “Sanal Efektler” nedeniyle giderek daha da “bulanıklaşmaya” başlayacaktır… Çünkü olumlu yanlarıyla birlikte, olumsuzluklarının da tartışıldığı ve klasik bilgisayarlarda ilk uygulama örneklerinin yayıldığı “Yapay Zeka(AI) Programları”nın yol açtığı “Sanal Efektler”in kazandırdığı hız yanında, “Yetenek Kapasitesi” ile de bu “bulanıklaşma, daha da netleşecek gibi görünmektedir…”

Hele ki yakın gelecekte “Normal Oda Sıcaklığında” da çalışabilen “Kuantum Bilgisayarları”nın kişisel kullanıma sunulacak olması ile ilgili tartışmalarda endişe verici durumlar; artık daha fazla öne çıkacak gibi belirtiler göstermektedir…

Çünkü, günümüzde halen küresel ölçekte(örn: www // internet // vb.) kullanılmakta olan Klasik Bilgisayar sistemlerindeki tüm “Güvenlik Protolokolleri”, yeni nesil “Kuantum Bilgisayarları” tarafından çok hızlı biçimde çözülerek çökertileceği için; “Ekonomi/Bankacılık”, “Güvenlik/Askeri İstihbarat” vb. tüm kurumsal, özel/kişisel korumalı sistemler de çökertilip açık hale getirilecek ve bu da bir “Küresel Çöküntüye” yol açacaktır…

Öyle ki ABD Temsilciler Meclisi’nde konuşan, Meclisi Üyesi “Michael McCaul”; “Yapay Zeka(AI) Programı” ile çalışacak yeni nesil “Kuantum Bilgisayarları”ndan “Dijital Atom Bombası” olarak söz etmektedir…

Küresel sermaye gruplarının büyük bir iştahla bu alana büyük yatırımlar yapmaları da göz ardı edilecek bir konu değil; gerçekten ve doğrudan endişelenilmesi gereken bir durum olduğuna işarettir!… 

Bırakalım konunun asıl muhatabı uzmanlar bu alandaki teknik sorunları çözmeye çalışsınlar… Ancak bu arada olumlu ya da olumsuz her türden gelişme karşısında; olası sürecin olağan kurbanları olarak bizler neler yapabiliriz?

Öncelikle bu alanda uluslararası sözleşmelerle paralel olarak eldeki hukuksal mevzuatın “Adalet Güvenceli Hukuk” ilkesiyle; gerekli koruyucu tedbirlerin gözden geçirilerek geleceğe yönelik olarak hazırlanması gerekmektedir…

Geriye dönüşü olmayan mağduriyetlerin oluşmaması için, önceden düzenlenmiş uyarılarla; kamuoyunun düzenli olarak bilgilendirilerek korunmaya alınması gerek ve şarttır…

Herşeyin mantıklı bir açıklaması mutlaka vardır; mantıksızlıkların bile… Mantığın; matematik, felsefe, psikoloji/psikiyatri arasında ortak bir kesişim alanı olduğunu bir kez daha düşünürsek; “Matematiksellik” bir omurga olarak tüm bu alanları birbirine bağlar…

Akıl bilgiyi kullanma “Becerisidir!…” Zeka ise aklı kullanma “Yetisidir!…” Karıştırmayalım… Biri “Beceri” yani yapabilir olmakla sınırlıdır… Diğeri “Yetenek” yani aklın üst düzeyde yaratıcı kullanımıyla sınırlıdır…

Bu durumda?!…

Yol, sen olmasan da alır başını gider… Asıl sen, yol olmasa da yürümeye var mısın?

Çünkü bizleri başka bir dünya ve başka bir sanat yolları her zaman beklemektedir…

Yürüyelim lütfen; yoksa Gelecek Matematiksel Mantık bizlerin hatalarını affetmez…

 

Mimarlara Mektup Bülteni, Temmuz 2025, Sayı: 304

Yazar- Metin Karadağ 18 Kasım 2025 Salı