‘Quadratum Incusum’; “Günümüz Kentsel Çılgınlığının Kökeni…”

Yazar- Metin Karadağ 1 Ekim 2021 Cuma

Haydarpaşa Lisesi birinci sınıftayız; her zamanki coşkusuyla canlandırdığı tarihsel olayları bize sevdirip benimseterek anlatan tarih dersi öğretmenimiz Semra Hanım, derse: “Çocuklar ‘Quadratum Incusum’ nedir; daha önce hiç duydunuz mu?..” sorusuyla başladı… Boş, boş bakışlarımıza aldırmadan anlatmaya devam etti: “Tarih boyunca insanlar ihtiyaçları olan ürünleri üretip bir kısmını tüketirlerken; kendilerinde olmayan ürünleri de yine bu fazladan ürettikleriyle takas ederek elde edebiliyorlardı. Takas işleri için toplandıkları yere getirdikleri ürünlerini takas ile tüketinceye kadar orada kalıyorlardı. Bazıları ise oyalanmak için ya oynanan eğlenceli oyunları izliyor ya da kendileri oynuyorlardı… Kumar oynadıkları da oluyordu… Kumar oynadıkları yere ürünlerinin tümünü getiremedikleri için yine takas ile ‘marka/fiş’; yani ‘Quadratum Incusum’ denilen özel işaretli metal parçalardan alıp kumar oyunlarına katılabiliyorlardı. Bir süre sonra takas edilen ürünlerin ‘ihtiyaç değerine’ göre daha net sayıda marka alabilmeleri için altın, gümüş gibi az bulunan kıymetli metallerden yapılmış ‘Quadratum Incusum’ kullanmaya başladılar. Artık ürünleri ürünlerle değil; ‘Quadratum Incusum’ adını verdikleri altın-gümüş kullanılarak yapılmış ‘marka/fiş’lerle takas eder oldular… Bu olayla birlikte ‘Lidya Kenti’ tarihe ‘paranın ilk kez doğduğu yer’ olarak kayda geçti…”

Yine Haydarpaşa Lisesi birinci sınıftayız; ‘tek dersten kalınca, aynı sınıfı tekrar okumak zorunda olduğumuz” yıllar. Yani, Fizik, Kimya, Matematik, Resim, Müzik, Biyoloji vd. bütün derslere aynı ciddiyetle çalışılması gereken yıllar. Fizik dersinden korktuğumuz kadar Resim dersinden de korkup çalışmak zorunda olduğumuz yıllar. Naif resim ustası, ressam Mehmet Pesen ise eğer her 15 günde bir sergi, resim galerisi, müze vb sanatsal bir mekanı gezip bir sayfa ayrıntılı rapor yazmadığınız zaman anında sıfır(0) aldığımız, bu konuda en kararlı öğretmenimizdi. Aynı zamanda -daha birinci sınıftayken- bizlere; “Aksonometrik”; “Kavalier”/”İzometrik” ve “Artistik Perspektif” çizmeyi öğreten değerli insan… Her an tahtaya kaldırıldığınızda sınıfın kara tahtasında çizilmesi istenen eşyalar, binalar ve herhangi bir kentin bir parçasını kurallara uygun olarak hatasız çizmek zorundaydınız. Yoksa?… Yoksa, tabii ki sıfır(0) alırdınız!…

Bugünden geçmişe doğru göz attığımda aklıma bunlar geldi. Ancak şu an geri dönüp de bugüne bakasım sanki hiç yok!…

Çünkü artık ‘Kamusal Yarar’ açısından ‘Kamuyasal’(Hukuki Meşruiyet) hiçbir niteliğe sahip olmayan; hatta doğrudan ‘Katma Değer’ bile üretmeyen; ancak tüm kamusal çıkarlara aykırı ‘Yatay’ ya da ‘Dikey’ -daha çok betondan- tüm ‘Kent Suçları’ bir avuç çıkar sahiplerinin tekeline geçmiş durumdadır.

Sahte para imal eden kalpazanların yaptıklarına benzer çirkefliklerle doğal, tarihi ve kültürel çevre tahribatları; artan hızlarda her yere ‘Deniz Salyası’/’Müsilaj’ gibi yayılırken; ‘İklim Değişikliği’ açısından kirli bir ‘Karbon Ayak İzi’ de bırakmaktadırlar…

Geçmişin ihtiyaçtan doğan naif takas aracı ‘Quadratum Incusum’, günümüzün acımasızlıklarını biriktirip, taşıyıp, yansıtarak yığdığı ‘Kent Tapınakları’na çoktan dönüşmüş durumda…

Unutmayalım ki ‘Quadratum Incusum’un “Günümüz Kentsel Çılgınlığın Kökeni”ne dönüşmesinde az ya da çok payımız var; her birimizin…

Bunun için kendi sorumluluğumuzun gereği olarak ‘Karbon Ayak İzi’mizi hesaplatıp bir göz atmamızda sınırsız yarar var… Çünkü, “Zararın neresinden dönersek kârdır…”

Yine unutmadan; herkesin ‘1 Eylül Dünya Barış Günü’ kutlu olsun…

Mimarlara Mektup Bülteni, Eylül 2021, Sayı: 271

“İster yatay, ister dikey: ‘Paranın Evrimi’ devam ediyor…”

Yazar- Metin Karadağ 1 Ekim 2021 Cuma