Yaşanan Afetlerin Kaynağı Plansız Dönüşüm ve Kentleşme Politikaları Terk Edilmelidir

Yazar- MO İstanbul 24 Şubat 2023 Cuma

6 Şubat 2023 tarihinde Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre Sofalaca-Şehitkamil-Gaziantep’te 7.7 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş; ardından Ekinözü-Kahramanmaraş merkezli 7.6 büyüklüğünde,  20 Şubat 2023 tarihinde ise Büyükçat-Samandağ-Hatay’da 6.4 büyüklüğünde bir deprem daha yaşanmıştır.

Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerini kapsayan geniş bir alanda; Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde yaşayan yaklaşık 14 milyon yurttaş depremlerden etkilenmiştir. Resmi verilere göre 21 Şubat 2023 itibariyle toplam 42.310 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.

Afetlerde kaybettiğimiz yurttaşlarımızı saygıyla anıyor; yaralıların iyileşmesini ve yaraların bir an önce sarılmasını diliyoruz.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 23 Şubat 2023 tarihinde yapılan açıklamaya göre; depremden etkilenen illerde 1 milyon 250 bin binada hasar tespit çalışmaları yapılmış 164 bin 321 bina yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olarak tespit edilmiştir. Ayrıca bölgede kalıcı konutların 1 yıl içinde tamamlanacağı; TOKİ eliyle 200bin konutun kentlerde 70bin konutun ise kırsal alanlarda inşa edileceği Cumhurbaşkanı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “Cumhuriyet tarihinin en büyük afet konut yapım seferberliği” olarak paylaşılmıştır.

Afet sonrası müdahale, planlama ve iyileştirme süreçlerine ilişkin; 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nda “olağanüstü hal” ilanı ile 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”da “afete maruz bölge” ilanı ve alınacak önlemler düzenlenmiştir.

Siyasi iktidar; afet sonrası süreçte ihtiyaç duyulan organizasyonun ve kaynağın sağlanması için farklı hukuki düzenlemeler getiren bu düzenlemelerden; idarenin ve yürütmenin yetkilerini genişleten ve mülkiyet hakkına ilişkin yargı denetiminden muaf OHAL kararnameleri ile düzenleme yapma yetkisi veren Olağanüstü Hal ilan ederek yürürlüğe sokmuştur.

8 Şubat 2023 – 6785 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kili, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde 3 ay süreyle 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 3. Maddesinin 1. Fıkrası kapsamında tabii afet nedeniyle Olağanüstü Hal ilan edilmiş; bu karar 9 Şubat 2023 tarihli TBMM Genel Kurul kararıyla onaylanmıştır.

Depremlerin ardından bugüne kadar; toplum sağlığının korunarak sağlıklı ve güvenli yaşam koşullarının oluşturulmasına, eğitim hakkının sağlanmasına, yurttaşların yaşamsal ihtiyaçların giderilmesine yönelik yeterli önlem alınmamış; deprem sonrası müdahale ve süreç hakkında halk yeterince bilgilendirilmemiş, yürütülen bazı çalışmalar ve gerçek veriler gizlenerek bilgi kirliliği oluşturulmuştur.

Afet ve acil durum yönetimi ile sağlık kuruluşları ve kaynakların kullanımına yönelik sistemli bir planlama yapılmamıştır. Eşitsizlik ve farklılıklar giderilmeksizin uzaktan eğitime başlanarak eğitimin özgün nitelik ve koşulları yok sayılmış, öğrenme biçimleri kısıtlanmıştır.

Yaşanan depremler gerekçe gösterilerek; kamusal ve toplumsal alanlarda oluşturduğu siyasi hegemonya aracılığıyla iktidar; afet ve kriz koşullarını kendi adına bir fırsata dönüştürmüştür.

Kamusal ve hukuki denetim yok sayılarak bölgedeki planlama ve imar süreci yeniden yapılandırılmaya başlanmış, kamuya ait kaynaklar, kentler, doğal, kültürel değerlerin yatırım araçlarına dönüştürülmesine odaklanılmıştır.

24 Şubat 2023 Cuma günü ise; “6785 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla olağanüstü hal ilan edilen illerde yerleşme ve yapılaşma hususunda bazı tedbirlerin alınması” amacıyla “126 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” yayımlanarak yürürlüğe sokulmuştur.

Orman alanları ve meralar yapılaşmaya açılmaktadır.
Kararname ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na afetten etkilenenlerin geçici veya kesin iskân alanlarını resen belirleme yetkisi verilmiş; bu yetkiye 4342 sayılı Mera Kanunu kapsamındaki meralar ile 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamındaki orman alanları da dâhil edilmiştir. Bakanlık bu kapsamda belirlenecek alanları orman sınırları dışına çıkararak yapılaşmaya açabilecektir.

Planlama bütünlüğü yok sayılmakta; bilimsel şehircilik ilkelerine ve imar mevzuatına aykırı parçacıl ve parsel ölçekli uygulamaların önü açılmaktadır.
Kararnameye göre Bakanlıkça kesin iskân alanı olarak belirlenecek mevcut kentsel alanlarda ve köylerde, planlama ve imar uygulamaları onay süreçleri beklenmeksizin yalnızca jeolojik etüt raporu ve zemin etüt raporu doğrultusunda yine Bakanlıkça onaylanacak vaziyet planına ve düzenlenecek yapı ruhsatına göre uygulama yapılacaktır. Bu uygulamalar İmar mevzuatında yer alan duyuru, ilan ve itiraz süreçlerinden muaf tutulacak; mülkiyet ve imar hakları başka alanlara aktarılabilecektir.

İlgili kanunlar kapsamında düzenlenen izin, sözleşme, ruhsat ve tahsisler iptal edilerek koruma alanları ve yerleşime uygun olmayan alanlar yapılaşmaya açılmaktadır.
Bakanlıkça belirlenen geçici veya kesin iskân alanlarında 4342 Mera Kanunu, 6831 Orman Kanunu kapsamında verilen izinler; 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gereğince kiraya verilen mesire yerleri, orman parkları ve taşınmazlara ilişkin kiralama sözleşmeleri, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında verilen tahsis alanları, 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamındaki maden ruhsatları resen iptal edilmiş sayılacaktır.

Kamuya ait taşınmazlar devredilirken, özel mülkler kamulaştırılacaktır.
Depremden etkilenen illerde geçici ve kesin iskân alanlarında kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ile özel mülkiyete tabi bütün taşınmazlar için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ilgisine göre devir veya acele kamulaştırma kararı alınabilecektir.

Bakanlık ve TOKİ’ye sınırsız inşaat yetkisi verilmektedir.
Kararname ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na; altyapı, üstyapı dâhil her türlü inşaat yapmaya veya yaptırmaya, arsa paylarını belirlemeye, cins değişikliği yapmaya, kat irtifakı, kat mülkiyeti kurmaya; ayrıca bu yetkiyi TOKİ’ye veya bağlı, ilgili ve ilişkili kurum, kuruluş ve bunların iştiraklerine devretme yetkisi verilmektedir.

Kararname kapsamındaki alanlarında inşaat ve yapım işleri için gerekli imar işlemleri tamamlanmaksızın ihaleye çıkılmasının önü açılmaktadır.
Kararname kapsamında yapılacak iş ve işlemler hakkında; 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun yapım işleri için ihaleye çıkılmadan önce idarelerce yerine getirilmesi gerekli düzenlemeleri uygulanmayacaktır.

Deprem bölgesindeki yıkıntı ve enkazların, Valiliklerce belirlenen döküm sahalarına gerekli belgelendirme ve izinler yerine getirilmeksizin dökülmesinin önü açılmaktadır.
Kararname kapsamında; depremden etkilenen illerde çıkan yıkıntı atıklarının dökümü ilgili valilikçe belirlenen alanlara yapılacaktır. Bu döküm sahaları ve bu sahalarda yapılacak iş ve işlemler ilgili mevzuatın belgelendirmeye ilişkin hükümlerinden muaf tutulacaktır.

Nüfusun büyük çoğunluğunun kentlerde yaşadığı ülkemizde;  doğal yaşamı ve ekolojik dengeyi bozan büyük altyapı projeleri, hızlı ve yoğun yapılaşma, nüfus artışı ve göçün dönüştürücü etkileri büyük kentlerde yoğun olarak etkisini göstermektedir. Yaşanmakta olan depremler ve benzeri afetler karşısında alınması gereken önlemlerin uygulanması bu etkenler nedeniyle güçleşerek neredeyse olanaksız hale gelmiştir.

Yakın dönemde ardı ardına yaşanan depremler; kentsel ve kırsal alanda bütüncül planlama ilkelerini reddeden anlayışın, kentlerimizi her türlü afete karşı zayıf, güvencesiz ve riskli konumda olduğunu gözler önüne sermiştir. Bu açıdan değerlendirilerek, büyük yıkımlara ve önlenemez kayıplara sebep olan rant odaklı planlama, kentleşme ve yapılaşma politikaları yaşananlardan ders alınarak terk edilmelidir.

Devlet tüm yurttaşlara eşit, sağlıklı, güvenlikli yaşama koşullarında nitelikli yaşam çevreleri sağlamakla yükümlüdür. Afetler ve kriz koşullarında başarılı iyileşme süreçleri için alınacak önlemlerin bilimsel ilkeler ve gerçeklerle, toplum yararı gözetilerek oluşturulması; sosyal devlet anlayışıyla geliştirilecek politikalarda bilim insanlarının, meslek odalarının, akademik kuruluşların ve tüm ilgili kesimlerin koordinasyonunun ve işbirliğinin sağlanması gözetilmelidir.

Mimarlar Odası olarak; her koşulda tüm kurumsal varlığımız ile toplumla dayanışmayı sürdüreceğimizi tekrar vurguluyor, sağlıklı bir gelecek için sahip olduğumuz mesleki uzmanlık, deneyim ve birikimler kapsamında çalışmalarımızı sürdüreceğimizi; bilimsel gerçekleri açıklamaya devam edeceğimizi değerli kamuoyumuzla paylaşıyoruz.

TMMOB MİMARLAR ODASI
MERKEZ YÖNETİM KURULU

Yazar- MO İstanbul 24 Şubat 2023 Cuma