18. Ortak Etkinlikler ve Etkinliklere Katılım

18.1. Irak Dünya Mahkemesi

Irak Dünya Mahkemesi’nin Son Celsesi Haziran’da İstanbul’da

 

Topkapı Sarayı Darphane Binası, 5 Şubat 2005 Cumartesi günü; Irak’ta insanlığa karşı işlenen suçları unutmamak ve unutturmamak adına Irak Dünya Mahkemesi’nin (WTI) çalışmalarını tanıtmak ve Haziran 2005’te İstanbul da düzenlenecek olan Irak Dünya Mahkemesi’nin nihai oturumunun taşıdığı önemi ve içeriğini duyarlı kamuoyuna aktarmak için yapılan önemli bir toplantıda “dünya yurttaşları”nı ağırladı.

 

Irak Dünya Mahkemesi İstanbul platformunun çağrısı üzerine yapılan bu organizasyon ve bilgilendirme toplantısı, tanınmış İngiliz yazar ve sanat eleştirmeni John Berger’in dünyanın yeni zorbaları ve işledikleri insanlık suçları hakkındaki sözcükleriyle başladı.

John Berger, 2003 yılının 18 Haziranı’nda Paris’te; “Suçları unutmamalı, belgelerini, kayıtlarını muhafaza etmeliyiz. Çünkü suçluların ilk işi bunları yok etmektir. Bu efendiler yalnızca masumları katletmekle kalmaz, hafızayı da yok ederler. Yeni dünya tiranlığına karşı yükselen muhalefete ilham vermesi için bu kayıtların tutulması şarttır. Silahlarla donanmış bu zorbalar askeri ya da ekonomik bütün savaşları kazanabilirler, ama adına iletişim savaşı dedikleri savaşı kaybettiler. Dünya kamuoyunun desteğini kazanamadılar. Gitgide daha çok insan HAYIR diyor. Bu yenilgileri, zorbalıkların sonu olacak, ama bu son kim bilir daha kaç trajedi, kaç istila ve felaketten sonra gelecek? Daha ne kadar yoksullaştıracaklar bizi? İşte kayda geçirmenin, delilleri muhafaza etmenin, hatırlamanın aciliyeti bundandır. İşledikleri suçlar unutulmayacak, her kıtada ağızdan ağza dolaşacak. Her geçen gün daha çok insan HAYIR diyecek. Bugün sevdiğimiz ve korumak istediğimiz şeylere EVET demenin önkoşulu budur” demişti. Irak Dünya Mahkemesi İstanbul platformu tarafından düzenlenen toplantıda; 24-26 Haziran 2005’te İstanbul’da yapılacak ve Irak Dünya Mahkemesi’nin nihai oturumu olacak İstanbul oturumunda, Irak Dünya Mahkemesi şemsiyesi altında yer alan ve ele aldıkları konular ve yaklaşım biçimleri açısından çeşitlilik sergileyen inisiyatiflerin çalışmalarının, birbirini tamamlayan tutarlı bir çerçeve içinde bir araya getirilmesinin hedeflenlendiği belirtilerek İstanbul’daki son oturumun, Irak Dünya Mahkemesi süreci tarafından saptanmış konuları etraflıca ele alıp değerlendirerek karara varacak bir forum olarak düşünüldüğü açıklandı.

Irak Dünya Mahkemesi (WTI) Süreci Nasıl Gelişti ?

Irak’ın işgaline karşı uluslararası bir mahkeme düzenleme fikri, dünyanın pek çok yerinde eş zamanlı olarak ortaya atıldı. Öneri, 2003 yılı içinde Berlin, Brüksel, Cenevre, Paris ve Cancun’da yapılan savaş karşıtı toplantılarda tartışılarak desteklendi. Cakarta Konferansı katılımcıları, 25 Mayıs 2003 tarihli ortak bildirgeyle uluslararası bir savaş suçları mahkemesi toplamak için çalışacaklarını ilan ettiler. 26-27 Haziran 2003’te Brüksel’de düzenlenen Avrupa Barış ve İnsan Hakları Ağları Konferansı’nda bir çalışma grubu oluşturuldu. Çalışma grubu, Irak halkına ve insanlığa karşı işlenen suçları araştırıp saptayacak uluslararası mahkemenin, dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılacak ve her biri saldırının farklı yönlerine odaklanacak çeşitli oturumlardan oluşmasına karar verdi. Brüksel, Hiroşima, New York, Londra ve İstanbul çalışma gruplarından oluşan Uluslararası Koordinasyon Komitesi oluşturuldu. Uluslararası Koordinasyon Komitesi 27-29 Ekim 2003’te İstanbul’da toplanarak, mahkemenin biçimi ve amaçlarını karara bağladı.


Mimarlara Mektup, 2005/2

 

18.2. Avrupa Sosyal Forumu

III. Avrupa Sosyal Forumu Hazırlık Toplantısı İstanbul’daydı

Mücella Yapıcı

 

Avrupa’nın dört bir köşesinden sosyal hareketlerin temsilcilerinin katılımıyla 6-7 Mart 2004’te Londra’da gerçekleşen Avrupa Sosyal Forumu (ASF) Genel Hazırlık Toplantısı’nda, bir sonraki toplantının 16-18 Nisan 2004 tarihleri arasında İstanbul’da yapılmasına karar verilmişti.

Avrupa Sosyal Forumu Londra 2004’ün örgütlenmesinde İngiltere’den 70 kadar örgüt yer alıyor. Bunlar arasında Londra Büyükşehir Belediyesi, RMT (Demiryolu İşçileri Sendikası), Unison (Kamu Emekçileri Sendikası) ve yedi milyon üyeli TUC’un (İşçi Sendikaları Konfederasyonu) yanı sıra, çok sayıda etnik grup, kadın örgütleri, öğrenci örgütleri, antifaşist ve ırkçılık karşıtı siyah azınlık örgütler, sosyalistler, savaş karşıtları, Müslüman azınlık örgütleri ve çevre örgütleri de yer alıyor. Avrupa çapında ise sayıları 1000’i aşan sivil toplum örgütü, ulusal ve bölgesel düzeyde kampanyalar ile ASF’nin örgütlenmesinde rol oynuyor.
2005’te Brezilya Porto Allegre’de toplanacak Dünya Sosyal Forumu ve 2004 Ekim ayında Londra’da gerçekleşecek olan III. Avrupa Sosyal Forumu süreçleri bakımından önemli aşama olan İstanbul Buluşması, 16-18 Nisan’da, Makine Mühendisleri Odası ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Üç gün süren toplantılara, 18 farklı ülkeden toplam 350 kişi katıldı. Türkiye’den yaklaşık 60 kurumun katıldığı toplantının dikkati çeken uluslararası katılımcıları arasında, Fransa’dan CGT (İşçi Sendikaları Konfederasyonu), Yunanistan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, İtalya’dan CGIL (İşçi Sendikaları Konfederasyonu), Cobas ve FIOM (Metal İşçileri Sendikası), Makedonya Demiryolu İşçileri Sendikası, Kıbrıs’tan Dev-İş Sendikası gibi bir çok önemli sendika ile İngiltere Nükleer Silahsızlanma Kampanyası (CND), Stop the War Coalition (Savaşı Durdurun Koalisyonu), Palestine Solidarity (Filistin’le Dayanışma), Almanya’dan PDS, Attac ve Almanya Sosyal Forumu, Fransa’da CRID, LCR, CGT ve Attac, İtalyan Sosyal Forumu; Yunanistan’dan Stop the War Coalition (Savaşı Durdurun Koalisyonu) ve Yunanistan Sosyal Forumu; Belçika Sosyal Forumu, Akdeniz Sosyal Forumu Sekreteryası; Romanya Sosyal Forumu, Bask’tan Askapena, İsveç’ten ve Danimarka’dan Attac gibi örgütler de bulunuyordu.

Toplantının resmî programının dışında birçok önemli buluşma da gerçekleşti. Bunlar arasında; Avrupa Kadın Ağı, Avrupa Anayasası, Doğu Avrupa Ülkeleri Koordinasyonu, Akdeniz Sosyal Forumu, Savaş Karşıtları, Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi gibi buluşmalar vardı.

Türkiye’den DİSK, TMMOB İstanbul Tabip Odası, ÖDP, SODEV, Greenpeace ve Türk Psikologlar Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarının destek verdiği toplantıda; 2004 Ekim ayında Londra’da gerçekleşecek olan III. Avrupa Sosyal Forumu’nun 14 Ekim Perşembe akşamı bir miting ile başlatılması ve Pazar günü ise Avrupa Toplumsal Hareketler Buluşması’yla bitirilmesine karar verildi. Londra’daki forumda yapılacak olan büyük toplantıların üst başlıkları da aşağıdaki beş ana başlık altında toplanarak karar altına alındı:
- Savaş ve Barış,
- Demokrasi ve Yurttaşlık Hakları,
- Yeni Liberal Politikalar ve Direniş, Çevre ve Sürdürülebilir Toplum,
- Ayrımcılık ve Irkçılık,
- Cinsiyetçi Ayrımcılık.

Mimarlara Mektup, 2004/5

 

18.3. İstanbul’daki NATO Zirvesi’ne Tepkiler

 

Türkiye ve İstanbul, önümüzdeki dönemlerde oldukça önemli uluslararası toplantılara ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bu toplantılardan bazıları büyük bir karşılama ve ağırlama töreni gerçekleştirilmesi doğrultusunda toplumun ilgili kesimlerinin ortaklaşa hazırlandığı toplantılar.


Bu toplantı öncesinde hazırlananlar sadece toplumun ilgili kesimleri ve devlet değil, aynı zaman da dünyanın dört bir yanında küreselleşmeye, bu sürecin yarattığı savaşlara, militarizme, çevre ve ekoloji yıkımlarına, yoksulluğa, kadın ve çocukların ezilmişliğine karşı seslerini yükselten uluslararası küreselleşme karşıtları.

Bilindiği gibi, NATO 2004 Zirvesi önümüzdeki Haziran ayında İstanbul’da yapılacak. Bu zirveye NATO üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanları, genelkurmay başkanları, dışişleri bakanları, savunma bakanları ve diğer ilgili üst düzey yöneticiler katılacak. ABD Başkanı George W. Bush ile İngiltere Başbakanı Tony Blair de zirve için İstanbul’a gelecekler. Bu zirvede ele alınması beklenen konular özetle şöyle: Irak ve Afganistan işgalleri, Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya’ya olası NATO müdahaleleri, NATO’nun genişleme stratejileri, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi.

Dünya Ticaret Örgütü’ne karşı Kasım 1999’da Seattle’da gerçekleştirilen gösterilerinden bu yana, küresel kapitalizmin simgesi olan IMF, Dünya Bankası, Dünya Ekonomik Forumu, Avrupa Birliği, NATO, DTÖ gibi kurumların hemen her toplantısı uluslararası bir protestoyla karşılık buluyor. Bush, her gittiği yerde, işgâl, savaş ve yoksulluğa karşı gösterilerle karşılanıyor.

Bu kez, İstanbul’da gerçekleştirilecek zirve ve protestoların mümkün olan en büyük etkiyi yaratabilmesi, kitlesel, meşru ve uluslararası olabilmesi için Türkiye’de en geniş birliği ve yüksek bir uluslararası katılımı sağlamayı amaçlayan kurumların yaptığı çağrıyla bir hazırlık kampanyası başlatılmış bulunmaktadır. “Bush ve NATO’ya Karşı Birlik Çağrısı” adı altında yapılan çağrı ile bu sürece TMMOB, TTB, DİSK, KESK gibi yapıların önderliğinde en geniş ve anlamlı katılımın sağlanmasının hedeflendiği belirtilmiştir. Geçtiğimiz hafta İstanbul’da bir araya gelen sendika, meslek odası, parti, kurum ve platform temsilcileri, yapılan çağrıyı değerlendirerek birlikte davranmanın gerekliliği konusunda fikir birliği oluşturdular. TMMOB’a bağlı meslek odalarının gözlemci olarak katıldığı toplantıların sürdürülmesi kararı alındı.

Mimarlara Mektup, 2005/3

 

18.4. Radyoevi

Radyoevi Asla Otele Dönüştürülmemeli, Yıkılmamalıdır
Hande Suher

 

Ağustos 2005, gerçekten üzücü öneriler getirdi. Örneğin tüm koyların kullanıma ve turizme açılması, AKM’nin yıkılarak yerine yeniden bir kültür merkezi yapılması, arkasından İstanbul Radyoevi’nin otele dönüştürülmesi, yıkılması önerisi...

 

Yıkılması düşünülen İstanbul Radyoevi bir ulusal mimarlık yarışması sonucu seçilmiş ve inşa edilmiştir. Döneminin etkilerini yansıtan özgün bir binadır. Aksiyal giriş, iki simetrik düzende merdiven kolu ile bağlantı, taş kaplama cephe, dönemi için mükemmel dereceye ulaşmış ahşap doğramalar... Plan düzeni akılcı. İçe dönük stüdyo mekânları, kapalı iç merkez alanına alınmış. Cephelere, gün ışığına gerek gösteren açık yardımcı çalışma mekânları yerleştirilmiştir. Son derece açık, başarılı, basit bir plan düzeni geliştirilmiştir. 1948 yılı yaz döneminde, İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde birinci yılımı tamamlayarak staj yeri olarak İstanbul Radyoevi gösterilmiş bir öğrenci olan ben, ilk stajımı bu binada yaptığım için gurur duyuyorum. Bu gurur, mimarlık yarışma projesinde birincilik derecesini almış olan bir binada staj yapabilmenin ve yanı sıra o dönem Prof. Emin Onat Hocamızın asistanları olan Sayın İsmail Utkular ve Sayın Doğan Erginbaş’ın başarılı çalışmasında çıraklık edebilmemden ileri gelmektedir. Her bina, döneminin tanığıdır. Döneminin sadece mimarlık anlayışını ve düzeyini değil, fakat aynı zamanda sosyoekonomik düzeyini, teknolojisini, malzemesini, özetlenirse, tümüyle dönemini yansıtır. Böylesine, özellikle mimarlık yarışması sonucu jüri kararı ile birincilik derecesiyle ödüllendirilmiş ve inşa edilmiş bir binanın ortadan kaldırılması, o dönemi toplumsal belleklerden silmek isteğinin ifadesidir. Kanımca, yapılacak ilk iş, İstanbul Radyoevi’ni, Koruma Kurulu’nca belgeleyip “korunması gerekli” tanımıyla tescil etmektir. “Radyoevi’ni Vermeyiz!”

TRT İstanbul Radyosu çalışanları ve yıllarını İstanbul Radyosu’na vermiş ses ve saz sanatçıları tarafından; gazeteci Mehmet Barlas’ın, 14 Ağustos 2005 günlü Sabah gazetesinde çıkan yazısı üzerine, 25 Ağustos 2005 Perşembe günü saat 13.30’da, Harbiye Radyoevi önünde basın açıklaması yapıldı. Yazılı ve görsel basının büyük bir ilgi gösterdiği ve “Radyoevimizi vermeyiz! Aklınızdan bile geçirmeyin! Ne Taşkışla’yı, ne Haydarpaşa’yı ne de Radyoevi’ni almanıza izin vereceğiz!” ana teması ile yapılan açıklamaya çok sayıda ses ve saz sanatçısı, yazar, tiyatro ve sinema sanatçısı ile çeşitli sendika ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin de desteklediği basın toplantısına neden olan yazısında Mehmet Barlas, çevrenin kazandığı rant nedeniyle AKM, Radyoevi gibi binaların kamu ihalesi ile yıkılıp yerlerine görkemli oteller yapılabilmesi konusunda kamuoyuna teklifte bulunuyordu.

Mimarlara Mektup, 2005/9

 

18.5. Göztepe Parkı

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin Kadıköy Göztepe 60. Yıl Parkı’nın 2500 m²’lik bölümünü dini tesis alanı olarak planlaması üzerine projeye karşı Kadıköy’deki sivil toplum kuruluşları ve Duyarlı Kentliler Hareketi altında örgütlenmişlerdir.

 

3 Aralık Cumartesi günü “Betona Hayır, Yeşil Alana Evet” sloganıyla Göztepe Parkı önünde kitlesel bir basın açıklaması yapıldı. 171 sivil toplum örgütünün bir araya gelmesi ile oluşturulan Duyarlı Kentliler Hareketi Göztepe Parkı Dayanışması adına basın açıklamasını, İstanbul Çevre Konseyi Başkanı Türsken Başer Kafaoğlu yaptı. Şubemizin desteklediği etkinliğe katılım sağlandı.

 

18.6. Dünya Kadınlar Yürüyüşü

Dünya Kadınları Bir Başka Dünya İçin Yürüyor...

Mücella Yapıcı

 

9 Mayıs’ta küresel yağma tehdidi karşısında İstanbulluların koruması altına alınan Haydarpaşa Garı’nda buluşan dünyanın çeşitli bölgelerinden 300’ü aşkın kadın, “Küresel Kadın Şartı”nın Avrupa’ya girişini dünyaya duyurdukları önemli bir basın açıklaması yaptı.

10 Mayıs’ta Boğaz’ın her iki yakasından motorlara binen kadınlar, yüzyıllarca kadınların yalıtılmışlığının –ve ne yazık ki son yıllarda kültürel ve tarihî miras yağmacılığının da– bir simgesi olan ve iki kıtanın tam ortasında yer alan Kız Kulesi’ne çiçekler bıraktılar. Öğleden sonra Taksim-Dolmabahçe arasında yapılan yürüyüşe katılan kadınlar, eşit, adil, barışçıl ve dayanışma içinde bir dünyaya ulaşabilme konusundaki mücadeleye yönelik kararlılıklarını haykırdılar. Yürüyüşün ardından gerçekleşen şenlikte yer alan çeşitli kadın yazar ve sanatçılar çeşitli dillerde söyledikleri şarkılarla dünya kadınlarının ırk, din, dil, milliyet farkı gözetmeyen dayanışmasını selamladılar; kadın tiyatrosu kadın yoksulluğunu konu alan kısa bir oyun sergiledi. Şenlik sırasında “Küresel Kadın Yorganı”na, insan haklarına ve cinsel eşitliğe dayalı bir kültürel mirası simgeleyen ve Türkiyeli kadınların çeşitliliği ile üretkenliğini vurgulayan bir parça daha eklendi.

 

Amerika kıtasındaki binlerce kilometrelik yolculuğunu başarıyla tamamlayan Küresel Kadın Şartı, 9-10 Mayıs’ta İstanbul’da yapılan bu canlı gösterilerin ardından 12 Mayıs’ta Selanik’e giden 45 Türkiyeli kadın tarafından Yunanistanlı kadınlara ulaştırıldı. Şartı Quebec’ten Türkiye’ye getiren Quebec Kadın Federasyonu temsilcisinin de katıldığı Yunanistan yolculuğuna TMMOB temsilcisi kadınlar da katıldı.

 

Küresel Dayanışma Yorganı,12 Mayıs’ta Selanik’te eklenen parça ile birlikte, Yunanistan’da aynı gün DKY eyleminin gerçekleştirildiği Patras kentine geçerek, İtalya’ya doğru yola çıktı.

Mimarlara Mektup, 2005/6

 

18.7. Hasanpaşa Gazhanesi

 

8 Ocak 2006 Cumartesi günü Hasanpaşa Gazhanesi önünde yapılan basın açıklamasına katılım sağlanmıştır.

 

Tarihi Hasanpaşa Havagazı Fabrikası Ranta Kurban Edilmemelidir

 

Gazhane Çevre, Kültür ve İşletme Kooperatifi 10 yıla yakın bir süredir, Kadıköy Hasanpaşa’da 32 dönümlük büyük bir arazi üzerine kurulu olan ve endüstri siti konumundaki 114 yıllık Tarihi Hasanpaşa Havagazı Fabrikasının ranta feda edilmemesi ve bu alanın Avrupa’daki benzer örnekleri gibi, İstanbul ve Anadolu yakasının ihtiyacı olan çok işlevli bir kültür merkezi ve endüstri müzesine dönüştürülmesi için mücadele etmektedir. Kooperatifimiz çabaları ile alanın yeniden düzenlenmesi için İTÜ Mimarlık Fakültesi tarafından hazırlanmış olan ön mimari proje, Haziran 2001 ‘de İ.B.B. ve K.V.T.V.K.K tarafından onaylanmıştır. Projenin oluşum sürecinde semt sakinlerinin de yer alması katılımcılık anlamında önemli bir örnek olmuştur. Kooperatif, oluşturulacak olan kültür merkezi için ilgili kurum ve kuruluşların, çevre halkının ve alandan yararlanacak olanların katılımını esas alan alternatif bir yönetim modeli de şekillendirilmiştir.

 

Proje, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilmek için beklemektedir. Türkiye’de pek çok “ilk” olma özelliğini barındırdığı uzmanlarca dile getirilen Kadıköy Gazhanesinin Kültür Merkezi olarak örneklerinin çoğalması, kentlilik bilincinin yerleşmesi ve çocuklarımızdan ödünç aldığımız kültürel mirasın korunması anlamında, büyük önem taşımaktadır.

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, 16.12.2005 tarih, 3380 no ile Hasanpaşa’daki havagazı fabrikasından kalan tesislerin restore edilerek değerlendirilmesini sağlamak için bir karar almış ve gazhanenin özel sektör tarafından modernize edilerek kültür merkezine dönüştürülmesi için ihale açılması kararlaştırılmıştır. Kararın “İstanbul halkının kültür ihtiyacını karşılamak, tabi servet ve kaynaklarımızın kamu yararına değerlendirilmesini temin etmek ve uluslararası tanıtımını sağlamak” amacına dayandırılması olumludur.

 

Gazhane Ortak Girişimi, kent yönetimine şu konuları hatırlatmayı bir zorunluluk olarak görmektedir:

 

Yöre halkının, alanın gelecekteki kullanıcılarının, uzmanların ve kamu tarafının olmadığı bir modelle özel sektör tarafından kamusal bir hizmetin yürütülmesi mümkün değildir.

 

Kentin sanayileşme tarihinin elde kalan tek örneği olan Hasanpaşa Gazhanesi’nin, 12 yıldır süregelen koruma kararına uyularak İstanbul’un endüstriyel dönüşümünü belgeleyen bir yapı şeklinde kentimize kazandırılması için , “kültür merkezi” ne dönüşümün nasıl olması gerektiği ivedilikle ortaya konulmalıdır.

 

Kültür Merkezi, kentin kültürel gelişmesini destekleyen, eğitim işlevleri yerine getiren bir merkez olmalıdır.

 

Katılımcı, kentimizle ilgili yeni birikimleri ortaya çıkarabilecek ve konunun uzmanlarını da katan kent motivasyonunu tazeleyecek bir modelin, kentin yönetimi tarafından belirlenmesine şiddetle ihtiyaç vardır.

 

Kentin merkezindeki kamu alanları, arkeoloji ve endüstri mirası, bunlar için geliştirilecek işlevler ve mimari müdahaleler dar bir perspektiften, yalnızca girişimcilerin veya kamu yöneticilerinin amaçları açısından ele alınabilecek konular değildir.

 

Bu alanların nasıl kullanılacağı, önceliklerin, amaçların belirlenmesi için kamunun öncülük yapma yükümlülüğü vardır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Hasanpaşa Gazhanesinin Kültür Merkezi olarak yeniden işlevlendirilmesi örneğini iyi değerlendirerek tarihi bir başlangıç yapmalı, ayrılacak kaynakların boşa gitmemesi için bağımsız profesyonellerin, kültür kuruluşlarının katılımıyla bu kamu mekânlarının nasıl dönüşeceğini, amaçlarını, yöntemlerini tartışmaya açmalıdır.

 

SON SÖZ

İstanbul’da önemli bir rant değerine sahip olan alan, kamusal sorumluluk anlayışının ve ilgili tarafların bulunmadığı bir model ile özel sektöre bırakılmamalı, kentimizdeki diğer bazı örneklerde olduğu gibi kaynakların heba edileceği yeni bir örnek oluşturmamalıdır. 2010 ‘da Avrupa Kültür Başkenti olmayı hedefleyen İstanbul’un, kent yönetimi ve kentlilik bilincini önemseyen yurttaşları, kentin kültürel gelişimine katkıda bulunacak olan Hasanpaşa Gazhanesi Kültür Merkezine sahip çıkarak gereken hassasiyeti göstermelidirler.

 

Gazhane Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi

İnsan Yerleşimleri Derneği

Çağdaş Türk Dansları Laboratuvarı

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

Mimarlar Odası Anadolu I. Büyükkent Bölge Temsilciliği

 

18.8. Perafest 2004
3. Uluslararası Beyoğlu Buluşması

 

2-12 Eylül 2004

Uluslararası İstanbul kültür-sanat buluşmalarından biri daha 2-12 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti. İstanbul’un kültür merkezi niteliğindeki Beyoğlu’nda yapılan bu buluşmaların üçüncüsü olan “Perafest 2004”; Kültür Bakanlığı, Beyoğlu Belediyesi, Bilgi Üniversitesi, Kültürlerarası İletişim Derneği, PPR işbirliğiyle ve içinde Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin de olduğu 43 kuruluşun katılımıyla hazırlandı. Genel Sanat Yönetmeni’nin Vecdi Sayar olduğu bu organizasyonun afiş karikatürü de Behiç Ak tarafından yapıldı.

 

Tünel Meydanı, Galatasaray, Taksim, Talimhane, Fransız Sokağı, Galata Meydanı, Cihangir Parkı, Kasımpaşa-Hasanpaşa Parkı, Okmeydanı-Fatma Girik Parkı gibi açık kent mekânlarının; Refik Restoran, Sütlüce Semt Konağı, Piyalepaşa Semt Konağı, Markiz Pasajı, Santa Maria Kilisesi, Hacıahmet Cemevi, Afrika Han, Galata Mevlevihanesi, Yeşilçam Sineması gibi tarihsel kültürel mekânların; AKM, Akbank K.S.M., Tarık Zafer Tunaya başta olmak üzere birçok kültür merkezinin çeşitli etkinliklerle dolu olduğu 11 günlük festivalde; ayrıca Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu’nda çocuklara ücretsiz film gösterileri de yapılıyor.

 

Perafest 2004’e Şubemiz de “Sedat Hakkı Eldem Anma Etkinliği” ile katılımcı oldu.

“Sedat Hakkı Eldem” Anma Etkinliği

Perafest 2004 kapsamında 7 Eylül günü yapılan anma etkinliğine, konuşmacı olarak Sedat Hakkı Eldem’in çeşitli dönemlerine tanıklık eden mimar Aydın Boysan, Doğan Tekeli ve Gündüz Gökçe katıldı. Sedat Hakkı Eldem’in son dönem yapılarından biri olan Atatürk Kitaplığı Konferans Salonu’nda yapılan etkinlikte; Cumhuriyet dönemi mimarlığımızın en önemli simge mimarlarından biri olan Eldem’in kişiliği, akademik kimliği, öğrencilerle ilişkileri ve mimarlığı, öğrencisi, asistanı, meslektaşı olan konuşmacılar tarafından çeşitli yanları ve canlı anı örnekleriyle izleyicilere aktarıldı.

“Mimarlar Odası’nın 50. Yılı Sözlü Tarih Çalışmaları” bağlamında bu toplantı; gelecekte yapılacak “Sedat Hakkı Eldem Mimarlığı” eleştiri ve değerlendirme çalışmalarına kaynaklık etmek üzere kayda alındı.

20. yüzyıl modern Türkiye mimarlığının bu simge mimarını saygıyla anıyoruz.

 

18.9. Nemetschek Yaşlılar Huzurevi Mimari Proje Yarışması Sergisi

 

Nemetschek AG firmasının Vakfı Nemetschek Academy, kuruluşunun 40. yıldönümü dolayısıyla tertip etmiş olduğu “Yaşlılar Huzurevi” uluslararası mimari proje yarışmasının Doğu Avrupa bölgesi projeleri sergisi 5 Nisan 2004 günü yapılan jüri çalışmasının tamamlanması sonrası şubemiz Yıldız Sarayı Dış Karakol binası sergi holünde açıldı. 9 Nisan 2004 tarihine kadar açık kalan sergide aralarında Türkiye’den katılan yedi projenin de yer aldığı 29 proje teşhir edildi. Jürinin seçtiği beş finalist proje, diğer üç bölgeden gelecek projelerle birlikte, gelecek ay Paris’teki son etap jüride değerlendirilecek ve tüm 20 proje daha sonra AB ülkelerin yerel yönetimlerinin kullanımına sunulacak; 5 Nisan 2004 akşamı sergi açılış kokteylini takiben jürinin iki yabancı mimar üyesi, Çek Cumhuriyeti’nden mimar Petr Fuchs ile Bulgaristan’dan mimar Atanas Vladimirov Panov, şubemiz konferans salonunda, İstanbullu mimarlara ülkelerinin çağdaş mimarlık uygulamaları ile ilgili birer konuşma yaptılar.

 

18.10. TÜBA-TÜKSEK Buldan Kültür Mirasını Değerlendirme Toplantısı

 

 Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Sektörü (TÜBA-TÜKSEK) Buldan Kültür Mirası Değerlendirme Toplantısı I “Ekonomik Gelişim Modeli Tasarımı” başlığıyla, 10 Nisan 2004 Cumartesi günü, İTÜ Maçka Kampusu’ndaki TÜBA İstanbul Ofisi’nde yapıldı. Mimarlar Odası’nın ikinci delege toplantısı ile aynı güne denk gelen bu toplantıya Odamızı temsilen Hayal Uçar katıldı. Buldan ile ilgili bir izlenceyle başlayan programda açılış konuşmasını TÜBA-TÜKSEK Koordinatörü Prof. Dr. Ufuk Esin yaptı. Buldan Kaymakamı, Buldan Belediye Başkanı ve Buldan sivil toplum kuruluşları adına yapılan konuşmalardan sonra Prof. Dr. Afife Batur ekibinin hazırladığı Buldan’ın eski kaymakamlık binasının rölöve ve restorasyon projelerinin yer aldığı bir gösterim yapıldı. Emeği geçenlere plaket verme töreninden sonra verilen arada ekolojik ürünler, dokuma örnekleri hatta suya tat veren yöresel tavşancıl odu tanıtıldı, ikram edildi.


“Buldan Kültür Mirası Kaynaklı Ekonomik Gelişim Modeli - Stratejik Yaklaşımlar” konulu paneli, Prof. Dr. Afife Batur yönetti. Akın Atauz, Cengiz Bektaş, Tavit Köletavitoğlu, Faruk Pekin, Esat Sivri ve Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin katılımıyla gerçekleşti. Panelde envanter çalışması biten Buldan’daki çalışmaların, yöresel ürünlerin, dokumacılığın nasıl ekonomik gelişme modeli yaratabileceği tartışıldı; ağırlıklı olarak dokumacılık ve turizm üzerinde duruldu. Panel sonrasında, tüm katılımcıların bulunduğu bir kokteyl gerçekleştirildi. Mimarlar Odası’ndan çalışmalara katkının her zaman beklendiği belirtilerek bu katkının, kentsel ve kırsal mimari envanter çalışmalarına destek olunması veya Oda’nın bu tip bir çalışma başlatması şeklinde olabileceği ifade edildi.

18.11. Fener ve Balat Semtleri Rehabilitasyon Programı Danışma Kurulu
Esin Köymen

 

Fatih Belediyesi ve Avrupa Birliği’nin ortak projesi olan “Fener ve Balat Semtleri Rehabilitasyonu Projesi” için 30 Mart 2005 tarihinde Fatih Belediyesi’nde bir Danışma Kurulu toplantısı yapıldı.

 

Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in açılış konuşması ile başlayan Danışma Kurulu, proje yerel eş müdürleri Güven Birkan ve Senem Kadıoğlu tarafından yapılan sunuşlarla devam etti.

 

Avrupa Birliği’nin program için hibe ettiği 7 milyon avronun yaklaşık olarak 4 milyon avroluk kısmı evlerin restorasyonu için ayrılmış, toplam bütçenin onda biri kadar olan kısmı ise, destek bürosunun kurulması, ön araştırmaların yapılması ve projelerin bir bölümünün hazırlanması için kullanılmıştır.

 

Ocak 2003 tarihinde başlayan program; “Konut Restorasyonu”, “Sosyal Merkez”, “Balat Çarşısı’nın Canlandırılması” ve “Katı Atık Yönetimi” olmak üzere dört ana başlıktan oluşmaktadır.

 

Bir evin program kapsamında restore edilebilmesi için ev sahiplerinin istekli olması ve Fatih Belediyesi ile bir sözleşme imzalaması gerekiyor. Bu sözleşmeye göre Fatih Belediyesi, ev sahiplerinden hiçbir maddi katkı talep etmeksizin Avrupa Birliği’nin sağladığı kaynakla evlerin restore edilmesini taahhüt ediyor ve gerekli teknik hizmetleri üstleniyor. Restorasyondan yararlanmak isteyen ev sahipleri ise beş yıl süresince evlerini satmama, restorasyona aykırı bir müdahalede bulunmama, restorasyon öncesi evde yaşayan kiracılar varsa restorasyondan sonra da aynı kiracılara öncelik tanıma ve yasal sınırlar dışında kira artışı yapmama gibi koşulları kabul ediyorlar.

 

Restorasyon çalışmaları kapsamında; evlerin çatı ve cephe onarımları yapılacak, dış kapı ve pencereleri yenilenecek, sonradan yapılan ve yapının özgünlüğünü bozan eklemeler kaldırılacak.

 

Evler, Ekim 2006 tarihine kadar gerçekleştirilecek toplam üç ihale süreci içinde restore edilecek. Sosyal Merkez programı; semtte kadın, çocuk ve gençlere yönelik hizmet sunmak üzere bir sosyal merkez kurulmasını ve bu merkezin program süresi sonuna kadar sivil toplum kuruluşları tarafından çalıştırılmasını öngörüyor. Sosyal Merkezdeki çalışmaları yürütecek sivil toplum kuruluşlarını belirlemek üzere Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı ile çalışmalar yürütülüyor.

 

Katı Atık Yönetimi Programı, semtte oluşan katı atıkların toplanıp geri dönüşüm yoluyla değerlendirilmesini ve semt halkının bu konuda bilinçlendirilerek katılımın sağlanmasını amaçlıyor.

 

Balat Çarşısı’nın Canlandırılması Programı kapsamında, tarihî çarşının iki ana sokağındaki dükkânların fiziksel durumlarının iyileştirilmesi ve altyapının geliştirilmesi öngörülüyor.

 

Danışma Kurulu toplantısı sonunda aşağıdaki öneriler geliştirildi:

• Bu tür çalışmalarda maddi kaynağın yaratılmasının önemli olduğu, her zaman AB vb. kurumlardan kredi alınmasının mümkün olamayacağı,

• Çalışmaları sürdüren teknik ekibin dağılmaması ve yeni projelerde deneyimlerini aktarmaları,

• AB fonlarını kullanmak yerine, kooperatif anlayışının, bölge halkını da işin içine katmak açısından, daha etkili bir yöntem olabileceği,

• Fener-Balat bölgesinde sıkışık bir yapılanmanın olduğu ve sosyal donatı alanlarının yetersizliği de göz önüne alınarak kıyının donatı alanı olarak düzenlenebilmesi için kentsel ölçekte çalışmaların yapılması,

• Bu tür projelerin sürdürülebilir olması için çalışmalar yapılması,

• Bölgede yaşayan işsizler için eğitim programları düzenlenerek, restorasyon işlerinde çalışmalarının teşvik edilmesi,

• Projenin aşamalarını değerlendirmek üzere Danışma Kurulu’nun düzenli olarak toplanması.

 

Mimarlara Mektup, 2005/6

18.12. Gökkafes

Artık Yeter, Gökkafes’i Görmek İstemiyoruz

Mücella Yapıcı

 

1999 Düzce depreminin 5. yılına rastlayan 12 Kasım 2004 Cuma günü; başta, yetmişi aşkın çevre örgütünün üyesi bulunduğu İstanbul Çevre Konseyi olmak üzere çevre ile ilgili 30’u aşkın sivil toplum örgütü, İstanbul Barosu, İstanbul Tabip Odası, Veteriner Hekimler Odası, Diş Hekimleri Odası ve TMMOB’ye bağlı Odaların çağrısı ile Gökkafes ya da Süzer Plaza olarak anılan Dolmabahçe Turizm A.Ş.’ye ait binanın önünde “Artık Yeter, Gökkafes’i görmek istemiyoruz” adı altında “Hukuka Saygı” eylemi ve basın açıklaması yapıldı.
Bilindiği gibi, İTÜ Taşkışla binası ile Dolmabahçe arasında bulunan ve H. Prost’un hazırladığı İstanbul Nazım İmar Planı’nda II numaralı park alanı olarak ayrılan vadiyi ve İstanbul siluetini onarılamaz bir şekilde tahrip eden binanın inşaatı, henüz bu alanın sahibi bile olmayan Süzer Turizm A.Ş.’nin talebi doğrultusunda parselin “Turizm Merkezi” olarak ilanı ile başlayan hukuksuzluk süreci sonunda tamamlanmıştır.

Bu süreçteki yasa tanımazlığın sınırı, 14 Şubat 1908 tarihinden beri “Pera Bağları” olarak da anılan alanın tapu kaydında bulunan, “Bu gayrimenkul üzerinde yapı yapılamaz” şerhinin kanunsuz ve usulsüz yollarla sildirilmesine kadar vardırılmıştır.

Söz konusu şerhin tapuya tekrar işlenmesi hakkında Şişli Asliye 1. Hukuk Hâkimliği’nin 24.06.2003 gün 1085-978 no’lu kararı, Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir.
Dolmabahçe Turizm A.Ş. tarafından, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin onama kararına itiraz edilmiştir. Ancak, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 7610/8396 sayılı kararı ile bu itiraz da reddedilerek yapılan işlemlerin usulsüzlüğü bir kez daha gözler önüne serilmiş, Gökkafes sürecinin hukuka aykırılığı Yüksek Yargı tarafından bir kez daha tescil edilmiştir.
Bu önemli karar ve İstanbul Çevre Konseyi’nin Odamıza yaptığı başvuru üzerine Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu ve İstanbul Çevre konseyi tarafından düzenlenen ve esas olarak; konu hakkında alınmış bulunan son Yargıtay kararlarının duyurulması ve gereğinin yerine getirilmesi talebini kamuoyunun gündemine taşımayı hedefleyen basın toplantısı sırasında, toplantıya katılan kuruluş temsilcileri adına konuşmalar yapılmış ve binanın önüne en son Yargıtay kararının ve bu karara uygun olarak hazırlanan İstanbul halkının sembolik bir ihbarnamesi bırakılmıştır.

Diğer ilginç bir ayrıntı da Dolmabahçe Turizm A.Ş tarafından hazırlanıp dağıtılan ve Gökkafes sürecinin hukuka uygun olarak gerçekleştiğini açıklamaya çalışan dosyalarda ileri sürülen hususlar, Gökkafes süreci hakkında hiçbir gerçeği değiştirmediği gibi gözden kaçan bazı ayrıntıların da fark edilmesine neden olmuştur. Bunlardan en önemlisi ise, binaya ait yapı kullanma izin belgesidir. Şişli Belediye Başkanlığı tarafından 20 Ekim 2000 tarihinde düzenlenen iskân belgesinde binanın kullanma amacı -12 Eylül yasaları uyarınca alınmış Bakanlar Kurulu kararıyla Turizm merkezi olarak ilan edilerek yasal bir statüye kavuşturulmaya çalışılması çabaları unutularak- 3. yapı grubu mesken ve işyeri olarak gösterilmiştir. Yine aynı belgede binanın ilk ruhsat tarihi 13 Kasım 1987 iken tapunun tescil tarihi 31 Mart 1992 olarak görülmektedir. Ayrıca, bir şirket talebi üzerine ilçe sınırlarının değiştirilmesi gibi imar tarihimizde örneğine pek rastlanmayan bir konuda oldukça uzun süren bürokratik emeğin kamuoyunca göz ardı edilmiş olması, şirketi oldukça rahatsız etmiş olacak ki; ilçe sınırlarının değişikliğinin aslında bir sınır tespiti (!) olduğu, bu tespitin de bir gecede değil, şirketin 10 Kasım 1997 günlü talebi üzerine yaklaşık 2,5 yılda tamamlandığı bildirilmiştir.

Eylem, yazılı ve görsel medyada ses getirmesi ve yer bulabilmesi açısından oldukça başarılı olmuş ancak katılımın sayısal niteliği açısından aynı başarıyı gösterememiştir.

Oysaki daha önce yapılan “Gökkafes’i istemiyoruz” eylemleri, kamuoyunda temsil yeteneği bulunan aydınlardan sıradan vatandaşa uzanan birçok farklı kesimin, bu binanın inşasına dair hukuksuzluk sürecine tepkilerini daha kitlesel olarak dile getirdiğini gösterebilmişti. Bugün ise; hukukun üstünlüğü doğrultusunda alınan tüm yargı kararlarına ve eylem çağrısında bulunan kurum ve kuruluşların üyelerinin sayısal çoğunluğuna rağmen katılımın temsil niteliğinde kalması, kamuoyunun ülkemizdeki “hukuk dışı oldubitti”ler karşısında, kendi gücüne ve sesine güveninin (ne yazık ki hukuka ) güveninin de azaldığının bir göstergesi olmuştur kanımca. Zira, eylem sonrası ve sırasında yapılan tüm değerlendirmelerde, “Gökkafes” oluşum sürecinin tüm hukuksuzluk ve olumsuzluğuna rağmen hukuka uygun olarak yıkılabilmesinin neredeyse sistemin yıkılması ile eşdeğer bir önem taşıdığı ve bunun da neredeyse imkânsız olduğuna ilişkin bir öngörü daha doğrusu bir umutsuzluk hâkim gibiydi sanki... Toplumda var olduğunu gözlemlediğim bu olumsuz etkilenme, “Gökkafes” sürecinden daha çok ürkütüyor insanı. İşte, sadece bu nedenle dahi; doğaya, çevreye, tarihsel ve kültürel değerlere sahip çıkan ve hukuka saygılı tüm yurttaşların adalet duygularını rencide eden ve gelecek hakkında umutsuzluğa sevk eden bu hukuksuzluk sürecinin sona erdirilmesi eskisinden de daha fazla bir önem taşıyor.

 

Mimarlara Mektup, 2004/12

 

 

Hukuksuzluk Abidesi Gökkafes’in “Yok Hükmündeki Ruhsatına” Aykırı Eklentileri “Ruhsatsız” Olduğu İçin Yıkıldı. Basına Göre “Gökkafes’e İlk Balyoz” Vuruldu.

 

İmar tarihimizde “hukuksuzluk abidesi” olarak geçen; İstanbul siluetini onarılamaz bir şekilde tahrip eden ve doğaya, çevreye, tarihsel ve kültürel değerlere sahip çıkan ve hukuka saygılı İstanbullular başta olmak üzere duyarlı tüm yurttaşların adalet duygularını rencide eden ve kamuoyunda Gökkafes olarak anılan kaçak binanın ve daha da kaçak eklentilerinin sahiplerinin hukuksal girişimleri binaya yeni bir takma isim daha kazandıracak gibi görünüyor: “Yüzsüzlük Abidesi”

İstanbul halkının ve çevreye, hukuka ve doğaya saygılı tüm kurum ve kuruluş temsilcilerinin bu “Utanç Abidesi”nin tümden ortadan kaldırılması için yetkilileri ve hak sahiplerini uyarma amacıyla düzenledikleri basın toplantısı ile binanın giriş kapısına yapının derhal boşaltılması konusunda ihbarname bıraktıkları 12 Kasım 2004 tarihinden tam on gün sonra 22 Kasım 2004 tarihinde Şişli Belediyesi tarafından 400 m2 yüzölçümlü iki kere kaçak eklentileri hakkında yapı tatil tutanağı düzenleyerek ve Şişli Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu ve bu karara uygun olarak da yıkımın gerçekleştiğini 8 Ocak 2005 tarihli gazetelerden öğrenmiş bulunuyoruz.

Şişli Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi tarafından konu hakkında yapılan açıklamalarda “Yargıtay kararlarıyla yapılaşması olanaksız bir alanda mevcut bulunan ve 22 Aralık 2004 tarih ve 3275 sayılı 1 no’lu yapı tatil tutanağı bulunan dört kafeterya ve bir adet restoran olarak kullanılan ilave yapılaşmanın yıkımı yapılarak kaçak ilaveler kaldırıldı” denilmiştir. Ancak, gerek bu garip hukuk sürecinin mimarları olan yapı sahipleri, gerekse iki kere kaçak eklentilerinde hizmet sunan bar ve restoran sahipleri, söz konusu yıkımın hukuksuz olduğunu bildirerek 30.11.2004 tarihinde 4. İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma kararı için başvurduklarını; yıkım günü de bu kararı yıkım ekiplerine faksladıklarını ama bu faks mesajının ciddiye alınmadığı gerekçesiyle dava açacaklarını kamuoyuna ilan ettiler.

Şimdi, bu duruma güler misiniz? Ağlar mısınız?                                                           

Bilinen tüm imar, planlama, hukuk ve etik ilkelerinin çiğnenerek yasa tanımazlığın sınırını tapu kaydında bulunan, “Bu gayrimenkul üzerinde yapı yapılamaz” şerhinin kanunsuz ve usulsüz yollar ile sildirilmesine kadar vardırıp sözde ruhsata bağlanan, usulsüzlüğü yüksek yargı tarafından da iki kez tescil edilmiş ve ilgili belediyelerin konu ile ilgili yaptıkları açıklamalarda da ifadesini bulan, şu anda tapu kaydında “bu gayrimenkul üzerinde yapı yapılamaz” hükmü nedeniyle yok hükmünde bulunan ruhsatının iptali hakkında davaların sürmekte olduğunu bütün dünya biliyorken; binanın aslında tümü ruhsatsız durumda bulunan projesinde bile olmayan bu eklentiler hangi hukuksal ve yasal prosedüre uygun olarak yapıldı da, sahipleri şimdi yıkımın hukuksuzluğu hakkında dava açabiliyor ve yürütmeyi durdurma kararı alabiliyor?


Bir bilen varsa bizleri de aydınlatsın lütfen!

 

Mimarlara Mektup, 2005/1

 

18.13. Vapurlarımızı Vermiyoruz Kampanyası

Şehir Hatları vapurlarının İDO’ya devriyle başlayan vapurlarının seferden kaldırılma girişimleri üzerine başlatılan ve İstanbulluların internet aracılığı 25 bin imza ile desteklediği “Vapurlarımızı Vermiyoruz Kampanyası”na odamızca aktif destek verilmiştir. Kampanya sözcüleri ile yapılan ortak toplantılar sonucunda, odamız avukatı İlyas Bulcay’ın bu konuda görevlendirilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne 4882 sayılı Bilgi Edinme Hakkındaki Kanun gereği aşağıdaki soruların yanıtlanması için başvurulmuş ve yanıt alınamamıştır. Adı geçen kampanya hakkında geniş bilgiye www.vapurumuvermiyorum.org adresinden ulaşılabilinir.

 

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne Sorular

Konu: Şehir Hatları Vapurları hakkında
Son zamanlarda İstanbulluların şehir içi ulaşımlarında büyük öneme sahip olan İstanbul Boğazında hizmet veren Şehir Hatları Vapurları hakkında basında yer alan ve ilgili idari birimlerce de yapılan bazı açıklamalar nedeniyle İstanbullularca Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’ne sayısız müracaatlar yapılmış ve kamuoyunun önemli bir bölümünün olayın hassasiyeti nedeni ile tedirgin olduğu, ancak yeterli bilgiye de sahip bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle Sayın Kurumunuza müracaatla 4882 sayılı Bilgi Edinme Hakkındaki Kanun gereği aşağıdaki soruların yanıtlanmasını talep etme zorunluluğu doğmuştur.

1. Halihazırda şehir hatları seferlerine hizmet veren kaç adet vapur bulunmaktır? Faal durumda olan şehir hatları nelerdir?
2. Geçtiğimiz beş yılda kaç adet vapur seferden kaldırılmıştır ve seferden kaldırılma nedenleri nelerdir? Hizmetten alınması planlanan gemiler var mıdır? Ve alınma gerekçeleri nelerdir? Van Gölü’nde çalışmak üzere gönderilen gemiler hangileridir ve hangi tarih ve sayılı kararla ve ne gerekçe ile gönderilmiştir? Turan Emeksiz gemisi Güzelyalı Belediyesi’ne hangi karar ve gerekçe ile verilmiştir. Farklı fonksiyonlar ile (tiyatro, restoran vb) kullanılması düşünülen gemiler var mıdır? Hangileridir?
3. Önümüzdeki on yılı kapsayan bir zaman diliminde şehir hatları vapurlarının sayısında nasıl bir değişim yaşanacaktır. Bu değişime yönelik yapılan planlama çalışmaları var mıdır? Varsa nelerdir?
4. Şehir hatlarında çalıştırılmak üzere son beş yılda gemi ihalesi yapılmış mıdır? Bu ihalelerde alınan gemi bedelleri nelerdir. Yapılacak ihale var mıdır? Bu ihalelerde gemi bedelleri ne olacaktır.
5. Şehir hatları vapurlarının hizmet verdiği kaç iskele vardır. Önümüzdeki on yılda bu iskelelerin sayısında nasıl bir değişim yaşanacaktır? Bu değişime yönelik planlamalarınız var mıdır?
6. Vapurlar kaç hatta sefer yapmaktadırlar, önümüzdeki on yıl içinde bu sefer sayılarında nasıl bir değişim yaşanacaktır, planlama çalışmalarınız var mıdır?
7. Vapurların İstanbul deniz trafiğine yaptığı yük ve katkı açısından aynı anda deniz üzerinde sefer yapan kaç adet vapur bulunmaktadır?
8. Deniz Otobüsleri mevcut mevzuata göre şehir içinde azami hangi hız sınırında seyredebilir? Bu sınıra uyulmakta mıdır?
9. Vapurların taşıma kapasiteleri nelerdir? Vapurlar günde ortalama kaç kişi taşımaktadır?
10. Bakım ve onarım amacıyla kızakta kaç adet Vapur vardır?
11. Bakım ve onarım amacıyla kullanılan kaç adet tersane vardır. Yeni tersanelerin açılması söz konusu mudur? Bu tersanelerde kaç işçi istihdam edilmektedir. İstihdam edilen işçi sayısının arttırılmasına ya da azaltılmasına yönelik planlamalar var mıdır? Bu soruyu özelleştirme programı açısından da cevaplar mısınız?
12. Hizmette bulunan vapurlarımızın bugünkü bakım ve onarım teknolojileri de göz önünde bulundurularak hizmet ömürleri yaklaşık olarak kaç yıldır?
13. Seferde kaç adet deniz otobüsü bulunmaktadır? Önümüzdeki on yıl içinde deniz otobüsleri sayısı ve seferleriyle ilgili planlamalarınız nelerdir?
Yukarıdaki soruların cevaplarının mümkün olan en kısa sürede ve yasa gereği en geç 15 gün içinde tarafımıza bildirilmesini saygılarımızla talep ederiz.

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi