1.8.3.10.2. Koruma Kurullarının Yapılandırılmasına Yönelik Rapor:

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2883 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yapılması düşünülen düzenlemelere ilişkin talebi üzerine bir çağrı yapılmış ve Kurul üyeliklerinden bulunmuş meslektaşlarımızdan görüş istenmiştir. Bazı meslektaşlarımız yazılı olarak görüş bildirmiş, bazıları ise bizzat toplantıya katılarak görüşlerini dile getirmişlerdir. Toplantının sonucunda yapılan değerlendirmeler ışığında bir rapor kaleme alınarak Bakanlığa gönderilmiştir.

11.12.2003 / 23.06.0970

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne
ANKARA

Konu : 2863 Sayılı Kanun çalışması

Bakanlığınızın, 03.12.2003 tarih ve B.16.0.KVM.=.11.00.01.732 Sayılı yazısında, 2883 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yapılması düşünülen düzenlemelere ilişkin görüş istemeniz üzerine, göndermiş olduğunuz taslak metin üzerinde yaptığımız değerlendirmelere bağlı olarak önerilerimiz, değerlendirme, aynı metinler üzerinde notlar ve ilave öneriler şeklinde ekte sunulmuştur.
Gereğini bilgilerinize sunarım.
Saygılarımla,

Eyüp MUHCU
TMMOB
Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı

Genel Bir Değerlendirme

Ülkemizde, batılılaşma çabalarına bağlı olarak koruma ile ilgili 1868 yılında yürürlülüğe giren Asar-ı Atika Nizamnamesi ile koruma mevzuatımız ilk kez şekillenmiştir. Daha sonra ikinci Asar-ı Atika nizamnamesi hükümleri batılılar tarafından belirlendi. 3. ve 4. Nizamnameler ise Osman Hamdi Bey tarafından aynı anlayışla düzenlenmiştir. Son Atar-ı Atika Nizamnamesi 1973 yılına kadar 67 yıl yürürlükte kaldı. 1973 yılında getirilen 1710 sayılı "Eski eserler Kanunu" ise bazı yenilikler dışında büyük ölçüde eski Nizamnamenin niteliklerine uygundu. Ve bugünkü "kültür varlığı" koruma kavram ve bilinci dışında "Eski Eser" koruması anlayışı içinde hukuki bir niteliğe sahipti.
Ülkemiz genel koruma anlayışı bakımından 3 dönem geçirmiştir;
1) 1868-1973 yılları arasında "Eski Eser" koruması
2) 1973-1983 yılları arasında "Eski Eser" koruması ağırlıklı "Kültür ve Doğa" koruması
3) 1983-2003 yılları arasında "Kültür ve Doğa" koruması ağırlıklı "Eski Eser" koruması
Şüphesiz, koruma mevzuatımıza ilişkin süreç bir gelişmeyi ortaya koymakla birlikte, uluslararası gelişmelerin gerisinde kalmıştır.

Çağımızın "Kültür ve Doğa Varlığı" koruma kabul ve ilkeleri, uygarlığı oluşturan tüm toplumsal sınıf ve katmanların sosyal, ekonomik ve sanatsal belgelerini gelecek kuşaklara aktarmakla bizi yükümlü kılmaktadır. Böyle olmasına rağmen, gelinen nokta bizi "koruma" adına hüzünlendirmektedir;
Ülkemizin, çağın kabullerine yanıt verecek bir "Ülke Koruma Politikası" oluşturulamamıştır. Özellikle son 20 yılda, koruma çabaları büyük bir kaosa dönüşmüştür.
Koruma Kurulları, farklı kararları ile adeta kendi koruma politikasını oluşturma durumuna düşmüş, benzer işlemlerde çok farklı uygulamalar ortaya çıkmıştır. Ayrıca uygulamada yaşanan sorunlar da korumayı olumsuz yönde etkileyen faktörler olarak ortaya çıkmıştır. Sonuçta toplumun koruma olayına olması gereken güveni sarsılmış ve bundan kültür ve doğa varlıkları zarar görmüştür.
Bu kez yapılması düşünülen 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunundaki değişikliklerin yaşanan kaostan çıkılması, ülke özgün koşullarını içeren ve çağdaş normlara uygun korumanın gerçekleştirilmesi yönünde olmasının hedeflenmesi pek tabiidir.
Bu noktada öncelikle belirtmek gerekir ki; Ülke koruma politikalarının belirlenmesi sürecinin organizasyonu ve buna bağlı olarak parçacı müdahaleler yerine koruma bütününe ilişkin kararların alınması gerekir. Süreç organizasyonu; gerekli çalışmaların yapılması ve özellikle koruma ile ilişkili farklı disiplinlerin bir arada çalışması sonucunda gerçekleştirilecek bir kurultayla koruma hedef ve politikalarının saptanmasını içermelidir. Böylesine bir katılımcı sürece bağlı olarak koruma hukuk ve mevzuatımızın yeniden düzenlenmesi gerekir. Çalışmalar için yeterli ve gerekli zamanın tanınması, aceleye getirilmemesi temel koşul olmalıdır.

Bakanlıkça Hazırlanan Taslakla Getirilen Düzenlemelere İlişkin Notlar:

3386 SAYILI KANUNLA DEĞİŞİK 2863 SAYILI KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA YAPILACAK DEĞİŞİKLİKLERLE İLGİLİ BAKANLIKÇA HAZIRLANMAKTA OLAN TASLAKTA YERALACAK HUSUSLAR

I) 2863 sayılı Kanunda yer alan kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili tanımların yeniden düzenlenmesi;
- Tabiat varlığı tanımının kaldırılması,
- Peri bacaları, tarihî mağaralar ve kaya sığınaklarının kültür varlıkları tanımı kapsamına alınması,

Notlar:
2863 Sayılı yasadan "Tabiat Varlığı" tanımının çıkarılması, kültür-doğa ilişkisi ve bütünselliği bakımından doğru değildir. Hele hele ülkemiz topraklarında kültürel mirasın zenginliği düşünüldüğünde, doğal varlıklarımız, arkeolojik varlıklarımız ve kültür mirası yapılarımızın iç içe geçtiğini ve ayrılmasının fiziken de pek mümkün olmadığı koşullarda kültür-doğa ilişkisinin koparılması, ülke özgün koşullarına denk düşmemektedir.
Doğal varlıkların Çevre ve Orman Bakanlığı yetkisine verilmesinin gerekçesi belli değildir. SİT ilkelerinin belirlenmesinde farklı disiplinlerin doğal olarak bir arada çalışmasını zorunlu kılmaktadır. Farklı uzmanlardan oluşan kurulun kültürle ilgili görevlendirilmiş Bakanlık bünyesinde olması doğaldır.
Bakanlıklar ve kurumlar arası olması gereken koordinasyon yerine, koruma düzeninin parçalanması giderek korumanın önünde bir engel haline gelmesi mümkündür.


II) Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarına yapılacak inşai ve fiziki müdahalelerin yeniden belirlenmesi;
- Taşınmaz kültür varlıklarının koruma alanları ve sit alanlarında ruhsata tabii olmayan bakım ve basit onarımların belediyelerin izni ve denetimi ile yapılması,
- Tescilli münferit kültür varlıklarında yapılacak bakım ve basit onarımların koruma bölge kurulu müdürlüklerinin izni ve denetimi ile gerçekleştirilmesi,
- Kültür varlıklarına ilişkin uygulama ve işlemleri yürütmek üzere belediyelerin bünyesinde teknik birimlerin oluşturulması,

Notlar:
2863 sayılı yasada, yerel yönetimler adeta koruma süreci dışında bırakılmışlardır. Getirilen düzenleme bu dışlanmayı ortadan kaldırmaya yönelik olmakla birlikte yetersizlikler de taşımaktadır;
- Belediyelerin koruma ile ilgili teknik bir birim kurmaları, taslakta önerilen hususlarla birlikte koruma yönünde çabalarını sürdürmeler gerekir.
- Tarihi ve Kültürel mirasın korunması yönünde kaynak oluşturma ve harcama yetkileri Yerel Yönetim Yasası ile belediyelere sağlanmalıdır.

III) Kamu kurum ve kuruluşlarına, tescilli kültür varlıklarının kamulaştırma yetkisinin verilmesi, zilyetlikle ilgili sorunun çözümlenmesi;
- Kültür ve Turizm Bakanlığınca belediyelere yalnız kültürel amaçla verilen kamulaştırma izninin, her türlü tescilli kültür varlığını kamulaştırmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarına verilmesi,
- Taşınmaz kültür varlıkları ve koruma alanlarındaki zilyetlikle ilgili hususların Medeni Kanunun genel hükümlerine göre düzenlenmesi,

Notlar:
Belediyelerin "her türlü tescilli kültür varlığını kamulaştırmak" yetkisinin olması ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının aynı yetiyi kullanmaları koruma açısından önemli bir kazanım getirecektir. Kültürel ve sanatsal faaliyetler için koruma-kullanma çerçevesinde geleneksel yapıların yaşatılması özendirilmelidir.

IV) Sit alanlarının geçiş dönemi yapı şartları ile koruma planlarının yapım süreçlerinin yeniden düzenlenmesi;
- Sit alanlarında geçiş dönemi koruma şartlarının 3 ay içinde belirlenmesi, koruma planlarının en geç 3 yıl içinde hazırlanması,
- Koruma planlarının belgelerinin tamamlandığı tarihten itibaren koruma bölge kurullarınca 6 ay içinde karara bağlanması,
- Koruma bölge kurullarınca uygun görülen planların Belediye Valilik veya ilgili Bakanlıkça 3 ay içinde onaylanmaması halinde re'sen kesinleşerek yürürlüğe girmesi,
- Koruma planlarının yapımı için belediyelere aktarılmak üzere İller Bankası Genel Müdürlüğü bütçesine ödenek konulması,
- Koruma planları ve çevre düzenleme projelerinin yapımı ve değişikliklerine ilişkin usul ve esasların yönetmelikte belirlenmesi,
- Sit alanlarının ilanından önce imar mevzuatına uygun olarak alınmış olan her türlü yapı ruhsatiyesi ve eklerine göre inşaatın tamamlanabileceği hükmü getirilerek, müktesep haklarla ilgili düzenlemelerin yapılması,
- Süreci içinde başlamamış olan inşaatların bu hükümlerden faydalanamayacağı,

Notlar:
- Geçiş Dönemi Yapılanma Koşullarının, Koruma Amaçlı İmar Planlarının (KAİP) hazırlık ve yürürlük sürecini "geciktirerek" olumsuz etkilediği ve hatta çoğu yerde "plan yerine geçerek" KAİP'lerin hedeflerini de önceden zedelediği, yaygın bir gerçek ve şikayet konusudur. Bu nedenle geçiş dönemi koşullarının sadece "kültür ve tabiat varlıkları ile koruma alanlarında" sınırlı tutulması, SİT'lerdeki diğer tüm yeni imar ve yapılanma kurallarının mutlaka KAİP'le belirlenmesi ilkesi esas alınmalıdır.

V) 1. ve 2. grup tescilli kültür varlığı taşınmazlardaki her türlü vergi, resim ve harçla ilgili muafiyetlerin genişletilmesi;
- Tüm taşınmaz kültür varlıkları ile koruma alanı ve sit alanı olmaları nedeniyle üzerlerine kesin yapılanma yasağı getirilmiş taşınmazların da bu muafiyetten faydalanmasının sağlanması,

Notlar:
Aynı muafiyetlerin, yasa kapsamına giren koruma uygulamaları için gerekli mimarlık (rölöve-restitüsyon-restorasyon projeleri ve mesleki denetim) ve mühendislik (binanın arsadaki konumuna ait harita-kadastro hizmetleri, statik-tesisat projelendirme vb.) hizmetlerine ait "vergi oranlarında" da getirilmesi gerekmektedir.
Çünkü, bu konuda yaygın şikayet konusu olan "proje ve mesleki denetim ücretlerinin yüksekliğinin" yaklaşık yüzde 50'lere varan dilimlerini "vergi payları" oluşturmaktadır. Bu konuda, meslek odalarıyla birlikte çalışma yapılarak, kültürel mirasın korunması ve yaşatılması için gerekli mimarlık ve mühendislik hizmetlerinin, "koruma istemlerini olumsuz etkilemeyecek" düzeylerde ve mesleki emeğin karşılığı da gözetilerek ücretlendirilmesi ve ayrıca gerektiğinde Fikir ve Sanat Eserleri Yasasında da ek-açık hükümler getirilerek, bir sanat üretimi olan proje, tasarım ve mimari ürünün gerçekleşmesi için gerekli diğer hizmetlerin de "vergi muafiyeti" ile desteklenmesi sağlanmalıdır.

VI) 2863 Sayılı Kanunun; araştırma, sondaj ve kazı yapmak hakkının sadece Kültür ve Turizm Bakanlığına ait olduğuna ilişkin hükmüne ek hüküm getirilmesi;
- Gerçek ve tüzel kişilerin gerçekleştirmeyi planladıkları büyük alanları kapsayan projelerde ihtiyaç duyulan yüzey araştırmalar için uzmanlaşmış ilgili meslek gruplarına Bakanlıkça izin verilmesi,

Notlar:
Denetimler, Bakanlık yetkisinde ve yine Bakanlık personeli tarafından yapılmalıdır.

VII) Koruma Yüksek Kurulunun görev ve yetkisinin yeniden düzenlenerek, görevlerinin daha etkin hale getirilmesi,
Koruma Yüksek Kurulunun görevleri;
- Taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesine ilişkin ilkelerin belirlenmesi,
- Koruma bölge kurulları arasında koordinasyonun sağlanması,
- Uygulamada çıkan sorunların değerlendirerek görüş verilmesi,
- Koruma bölge kurullarına yapılacak itirazların değerlendirilmesi,
- Koruma Yüksek Kurulunun toplantı sayısının artırılarak yılda en az iki toplantıdan, altı toplantıya çıkarılması,
- Koruma Yüksek Kurulunun altı tabii üye ile beş temsilci üye olmak üzere on bir üyeden oluşması,
- Tabii üyelerin, Bakanlık ve ilgili kamu kurumlarının yetkililerinden oluşması,
- Temsilci üyelerin arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık, idare hukuku bilim dallarından Bakanın teklifi, Başbakanın onayı ile seçilecek beş öğretim üyesinden oluşması,
- Koruma Yüksek Kurulu başkanının Bakanlık Müsteşarı olması.

Notlar:
- Bu düzenleme, "tabii üyeleri çoğunlukta tutan ve temsilci üyeleri üst düzey siyasi tercihlere bağlayan" niteliğiyle, Koruma Yüksek Kurulu'nun, ülke düzeyinde kurullara ve genelde tüm koruma alanına "bilimsel yol göstericilik" yapan özerk ve kararlarını tarafsız alabilen bir üst kurul olması yönündeki yılların hedef ve beklentileriyle büyük çelişkiler yaratacaktır.
- Üyelerini meslek, bilim ve uzmanlık alanlarından kişilerin oluşturduğu Koruma Bölge Kurullarına yapılan itirazların, üye çoğunluğunu "bakanlık temsilcilerinin" (tabii üyeler) oluşturduğu ve hatta azınlıktaki uzman üyelerinin (temsilci) bile "başbakan" onayıyla belirlendiği bir üst kurulca karara bağlaması ise söz konusu bölge kurullarının bilimsel saygınlıklarına "siyasi müdahalenin" ötesinde, özerkliği gözeten demokratik ilkeler açısından da kabul edilebilir değildir.
- Ayrıca, böylesi bir bürokratik ve siyasal yapılanma içindeki bir yüksek kurula, bir tür "idari yargı" misyonu (itirazları karara bağlama)verilmesi de en temel hukuk ilkeleriyle çelişmektedir. Bölge Koruma Kurulları üyelerinin dışından belirlenebilecek temsilci üyelerle görev yapan bir Yüksek Kurulun, aynı kurulların çalışma pratiğinden habersiz bir yapılanmayla "eşgüdüm"ü sağlaması ise gerçekçi bir beklenti değildir.
- Bu öneri yasalaştığı taktirde, bölge kurullarındaki hemen tüm koruma kararlardan değişik nedenlerle rahatsız olabilecek sayısız kişi ve kurum; "bakanlar"a bağlı tabii üyeler ve "başbakan" tarafından belirlenmiş temsilci üyeler üzerinde politik baskılar yaratabilecekler; böylece ulusal koruma uygulaması siyasi etkilenmelere entegre edilmiş olacaktır.

VIII) Koruma Yüksek Kurulu ve koruma bölge kurulu üyeliğinin süresi ve mali hakları ile ilgili düzenleme yapılması;
- Temsilci üyelerin süresinin üç yıl olması, üyeliğin iki yıl daha uzatılabileceği hükmünün getirilmesi,
- Kurul üyelerinin huzur hakkının artırılması ile ilgili düzenlemenin yapılması,

Notlar:
- Koruma Kurullarında görev üstlenecek üyelerin seçiminde sadece uzmanlıkları değil, aynı zamanda deneyimleri de esas alınmalıdır.

IX) Koruma bölge kurulunun teşkili, çalışmalarının yeniden düzenlenerek daha etkin hale getirilmesi;
- Koruma bölge kurulunun görevlerinin koruma kurulunun görevleri ile aynı görevleri içermesi;
- Koruma bölge kurulunun üyelerinin, tabii ve temsilci üyelerden oluşması,
- Tabii üyelerin; görüşülecek konunun özelliğine göre ilgili kamu kurumlarının temsilcilerinden oluşması,
- Temsilci üyelerin; idare hukuku, koruma konusunda uzmanlaşmış arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık, şehir planlama dallarından birer temsilci olmak üzere toplam beş üyeden oluşması,
- Koruma bölge kurullarına Bakanlıkça talep edilen dallardan, Yükseköğretim Kurulu tarafından önerilecek iki kat üye arasından seçilecek iki üye ile Bakanlıkça seçilecek üç üye atanması,
- Temsilci üyelerin halen Yükseköğretim Kurumlarından öğretim üyesi emekli olmuş öğretim üyesi ile koruma konusunda uzmanlaşmış kişiler olmasının tercih edilmesi,
- Uygulamaya yönelik projelerin koruma bölge kurullarınca 6 ay içinde karara bağlanması hükmünün getirilmesi,
- Cezai hükümlerin günün koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi,

Notlar:
- İlgili kamu kurumundan katılacak "tabii üyenin" de mutlaka mimar, plancı, arkeolog ya da sanat tarihçi gibi yasada tanımlanan uzmanlıklardan olması kuralı getirilmelidir. Ayrıca, özellikle belediye (belediye sınırları dışında valilik) temsilcisinin öncelikle bu uzmanlıklardan bir belediye meclisi (il genel meclisi) üyesi olması, yoksa aynı uzmanlıklardan belediye (valilik) bürokratı ya da Başkanın yetkili danışmanı olabileceği, kurul toplantılarında da belediyeyi ve belediye başkanını (valiliği) temsilde ve karar vermede "tam yetkili" olduğuna dair belediye meclisi (ya da il genel meclisi) kararıyla görevlendirilmesi uygun olacaktır.
- Kurullara "İdare Hukuku" dalından da daimi bir üye yerine, her bölge kurulu hinterlandında, Bakanlık-İl Barosu işbirliğiyle koruma ve imar konusunda uzmanlaşmış bir ya da birkaç hukukçunun "kurul danışmanı" olarak görevlendirilmesi; bu danışmanın Bakanlıkça gerektiğinde "kurslar" yoluyla da özel olarak koruma-imar-çevre vb. mevzuatı bilgileriyle donatılması ve yine Bakanlık hukuk birimleriyle eşgüdüm içinde çalışması; ve kurulların gerektiğinde bu danışmanları toplantılarına davet ederek, ya da karar öncesi konu hakkında yazılı raporlarını isteyerek görüşlerine başvurmaları, daha uygun olacaktır.
- Kurul üyelerinin belirlenmesi ve ataması konusunda ise; Bu konudaki süregelen kaygı ve olumsuzlukları gidermenin temel ilkesi olarak , ülke gündemindeki "yeni kamu yönetimi" anlayışına da uygun şekilde; "açıklık" ve "demokratiklik" esas alınmalıdır.
- Buna göre, Bakanlıktan ilgili bürokratların yanı sıra, ilgili meslek kuruluşlarından ve YÖK ya da doğrudan üniversitelerden de temsilcilerle oluşacak bir "Koruma Kurulları Görevlendirme Konseyi " oluşturulabilir. Bakanlık Müsteşarı başkanlığında çalışabilecek olan bu konseye dileyen tüm ilgili uzmanlar, "aday" olarak ve bilimsel-mesleki referanslarıyla birlikte kendileri başvurabilecekleri gibi, YÖK ve Bakanlıkla birlikte üniversiteler ve meslek kuruluşları da kendi "adaylarını" resmen ve kendi demokratik karar organlarının önerileri şeklinde yine gerekçeleri ve referanslarla sunabilirler..Konseyin, yasada tanımlanan nitelikleri gözeterek ve dilerse kendi oluşturacağı araştırma-tetkik komisyonlarının raporları doğrultusunda, bu adaylıklar arasından belirleyeceği isimler, yine Bakanın onayıyla kurullarda görevlendirilebilirler.
- Yüksek Kurul ise; koruma konusuyla doğrudan ilgili Bakanlıkların yasada tanımlanan uzmanlıklara sahip üst düzey temsilcileriyle (tabii üyeler) birlikte, üyeleri yukardaki yöntemle ya da buna benzer açık ve demokratik kuralllarla belirlenmiş Bölge Koruma Kurulları'nın, kurul üyelerince seçilmiş "Kurul Başkanları"nın "tümü" temsilci üyeler olarak katılmalarıyla oluşabilir.
- Bu yöntemle, ayrıca Yüksek Kurul üyeliği seçimi için de tartışmalı süreçler yaşanmayacağı gibi, temsilci üyeler, tabii üyelerden (6 kişi) sayıca daha fazla olacaklarından, kararların bilimselliğine yönelik kaygıların da önü alınabilir. Ayrıca, korumada "uygulamanın ve sorumlulukların içinde" olan kurullardaki sorun ve yaklaşımlar Yüksek Kurula aynı Kurul başkanlarınca doğrudan yansıtılabilecek, böylece Yüksek Kurulun yasada ve tasarıdaki "kurullar arası eşgüdüm" misyonu daha verimli olarak sağlanabilecektir.

X) Mevcut tabii (doğal) sitlerle ilgili düzenleme yapılması;
- Bu alanlarda, Çevre ve Orman Bakanlığının ilgili mevzuat kapsamında görevli ve yetkili olması hükmünün getirilmesi,
- Mevcut kurullar ve yönetmeliklerin yeni kurullar teşkil edilip yönetmelikler düzenleninceye kadar geçerli olacağı hükmünün getirilmesi,
- Mevcut koruma kurulu büro müdürlüklerinin koruma bölge kurulu müdürlüklerine dönüşeceği hükmünün getirilmesi.

Notlar:
Düzenlemeyle ilgili 1. maddede belirtilen görüşlerimiz aynen bu maddede geçerlidir.

Diğer Önerilerimiz :
- Koruma Kurullarını siyasal baskılardan koruyan, bilimsel ve bağımsız karar üretme süreçlerini güvence altına alınması doğrultusunda ilgili yasalarda değişiklik yapılması gerekir.
- Kurulların kararlarının niteliğinin tartışılır olmaktan kurtulması için nitelikli ve birikimli üyelerin seçimi yönünde eğitim sistemi ve ilgili yasalarda düzenlemeler yapılmalıdır.
- Yurttaşların veya sivil toplum örgütlerinin kültürel ve doğal mirasın tespitini yapabilme ve tescil önerisi sunabilme koşulları sağlanmalıdır.
- Kurulların aldıkları kararlar aleni olmalı ve yayınlanmalıdırlar.
- Kurul kararları yazılırken gerekçeleriyle birlikte yazılmalıdır.
- Kurul toplantıları şeffaf ve katılıma uygun olarak gerçekleştirilmelidir. Meslek Odaları temsilcilerinin katılımı olanağı sağlanmalıdır.