Yazan : Sibel Erol - Tarih : 30/03/2020
1992 yılında YTÜ Mimarlık son sınıftayken ,bir arkadaşımın referansı ile Kuzguncuk’taki ofisin kapısında bulmuştum kendimi bir gün. O gün tanıştık ve aynı gün çalışmaya başladım. İlk günler kolay olmadı. O ofiste çalışan herkes sıkı bir Usta Çırak eğitiminden geçerdi. Dayanıklılık testi, stresle başa çıkma testi, zor yöneticilerle çalışma becerilerini geliştirme testi...bilenler bilir..vücut direncin de test edilir, zira yeri gelir sabahlara kadar , hafta sonu dahil çalışırdık. 21 yaşında biri için büyük şansmış bu eğitimlerle o günlerde yaşayarak yüzleşmek. Tabii yaşarken farkında değildik, şimdi böyle diyorum, bu testlerden geçmişiz diye..Dışarıdan ofisteki çalışma temposu pek insani gelmese de çevremize, -hatta zaman zaman kendimize de - mimarlık eğitimine bambaşka bir boyutta devam ettiğimiz ,aynı zamanda çalışıp para kazandığımız bir okuldaydık oysa. Onu hiç patronum gibi düşünmedim, Cengiz Abi’mizdi O . Okuldayken projelerini, kitaplarını incelediğim,örnek aldığım, mimarlık camiasının önemli ismi ,hocası , ustası Cengiz Bektaş. 3 yıl beraber çalıştık, tabii önce yazı yazma, şablon kullanma, maket yapma,serbest el eskizler yapma, perspektif çizme vb.. el becerileriyle başladık. Anadolu’da çağlar boyu bize aktarıla aktarıla gelen mimari ve kültürel miras… Sadelik. Az ve Öz olma..Disiplin. Özyönetim. Çalıştığın projeyi 1/1 detaylandıracak teknik bilgiye sahip olman ve paftalarda inşaa edecek insanlara tüm açıklayıcı notları yazman gerektiği.. Her mimarın kültürel ve entellektüel birikimi olması gerektiğini anlatırdı bize. Resim, heykel, müzik, edebiyat, tiyatro, sinema,opera, bale...bunları bilmezsen, takip etmezsen eksiktin. Ofiste dinlediğimiz müzik de eğitirdi bizi, o ofise gelen sanatçılar, yazarlar, heykeltraşlar , ressamlar da...farkına varmadan, günlük hayatın içinde öğrenirdin. Her hafta Cuma akşamları Kütüphane’de , bize çektiği slaytlarla dünyayı, Anadolu’yu anlatırdı. Türk Mimarlığı’nı , Mimar Sinan’ı..Mesleki ve Kültürel eğitimimde ayrı bir okul oldu Bektaş Mimarlık benim için..Bizzat içinde çalışarak, üreterek, çizerek, yerinde öğrenip, takip ederek..Röleve nasıl alınır, Restitüsyon, Restorasyon Projesi nasıl çizilir i gerçek anlamda orada öğrendim. Yazmakla bitmez gerçekten Cengiz Abi . Abi’ ydi işte, öğretirdi, anlatırdı, dışarıda ayrı, içeride ayrı çabalardı, yapardı. Değerleri vardı, taviz vermezdi. Onun, benim hayatımın akışına olan etkisini hep bilerek,sahiplenerek çalıştım ,yoluma devam ettim. 22 yıl geçti, hala anlattıkları, ekip arkadaşlarım, o sokak, bahçe, o ofis ..yaptığımız sohbetler, geziler..dün gibidir. En son Salt Galata’ta Nevzat Sayın’la yaptığı bir söyleşiye katılmıştık. Orada sohbet etmiştik . Hep birlikte toplanacaktık yine, olmadı bir türlü...hayat. Huzurla ışıklar içinde yat Cengiz Abi, iyi ki tanımışım seni…çok iz bıraktın geride.. var olmaya devam edeceksin.. geride bıraktıklarınla.



Yazan : Gürsel Akyel - Tarih : 30/03/2020
Çok üzgünüm. Işıklar içinde uyusun.



Yazan : Şerefhan AYDIN - Tarih : 30/03/2020
Cengiz Bektaş ile 2004’te 9.5 Mimarlık öğrencileri buluşmasında tanışmıştım. Muhabbetinden etkinlemiştim bayağı aydındı entellektüeldi. Hatta hemen sonrasında birkaç kitabını almıştım. İsmini hiç unutmadığım kitabı ‘bak bak desinler’ kitabıydı. En son bu yıl mimarlık haftasında Diyarbakır’da bir etkinlikte birlikteydik. Tabi o gün Türkiye’nin Rojavaya başlattığı savaşın ilk günüydü hatta resmi açıklamadan 2-3 saat sonraydı. Konuşma sırası kendisine geldiğinde ‘yanıbaşımızda savaş varken nasıl rahat ve ne konuşabilirim ki...’ demişti ve en son söylediği bendeki etkileyici sözü ‘bulunduğun yerde mutlu değilsen yerini değiştirmelisin’ idi. Sevgiyle, özlemle anıyorum..



Yazan : Gülşen Kılıçreis Özaydın - Tarih : 25/03/2020
Türkiye’de mimarlığın duayeni ve şair Cengiz Bektaş’ı kaybettik. Birbirinden ayrılmayan bu ikili yapı, onun en belirgin özelliğiydi ve üretimlerinin de özgün niteliğini oluşturuyordu. Ben kendisini MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde tanıdım. Koruma yüksek lisans programında verdiği derslerle onun eğitimci yanını görme fırsatımız olmuştu. Son derece titiz yaklaşımıyla birlikte eğitimde de önemli izler bıraktı. Her hafta öğrencilerini kimi kez Tarihi Yarımada’daki Osmanlı yapılarına götürür, kimi kez de Anadolu kentlerindeki geleneksel dokulara geziler düzenleyerek yerinde eğitim verirdi. Öğrencilere mimarlığı kentsel bağlam içinde ve bizzat yerinde anlatarak bilgiyi unutulmaz kılardı. Kendisine eşlik eden asistanlar ve öğrencilerimiz etkilenmiş biçimde anılarını, gezi dönüşünde bizlere aktarırlardı. Hümanist yapısı, enerjisi, yerelle kurduğu ilişki, bilgisi ve duygularıyla ördüğü mekân deneyimi hiç unutulmayacak ve yol gösterici olacak. Işıklar içinde uyu Cengiz Hocam..



Yazan : Emine Coşkun - Tarih : 24/03/2020
2010’un Mayıs’ı… Mimarlık 1.sınıf öğrenciydim. Cengiz hocam ile Kuzguncuk’taki ofisini ziyaretimiz esnasında tanışmıştık. Çokça keyifli, enerji dolu, bir o kadar dingin ve inanılmaz donanımlı… Hayranlıkla dinliyordum hocamı, ak saçlarıyla bilgeliği temsil ediyordu benim için. Mimarlıktan, Kuzguncuk’tan, Denizli’den, Almanya’dan ve elbette İstanbul’dan konuştuk. Konuştuk diyorum çünkü Cengiz hoca dinlerdi de... Kibirsiz bir bilge! ‘‘bir kente, ayak uydurmalı hatta o kente ait olmalı insan ‘‘demişti. Ne kadar anlamlı, o kente ait olmak... İstanbul’a ait oldum bende ve o vakit anladım, bir insanın, bir mimarın yaşadığı kente sahip çıkması gerekliliğini. İnsan, kentin renklerine, kentin köklerine; kendi köklerini, yaşadığı kentte büyütmeliydi, Sohbetler ettik, aradan zaman geçti, mimarlar odasında öğrenci temsilcisi olmuştum, koşa koşa yanına gittim hocamın, mimarlık kurultayı için bizlerinde söyleyecek sözleri vardı, eğitim! Bizim ihtiyaçlarımıza ve taleplerimize göre şekillenmeliydi, tavrımız ve duruşumuz çok netti! Gülümsedi Cengiz hoca ve ekledi: ‘‘heyecanınız beni de heyecanlandırdı. Ne güzelsiniz...’’ sonrasında, Ankara’ya mimarlık kurultayına gitmek için aynı otobüste, yan yana koltuklarda yola revan olduk… Mimarlık, eğitim, aşk, sevgi, kent ve kentlilik üzerine sohbet etti. Kibirsiz ak saçlı bilge sabırla dinledi…yetmezmiş gibi bir de şiir yazdı bize, o çok sesli otobüste.. çok pişmanım hocam, o şiiri bugün ezberlemediğim için.. o şiiri sizden almayı akıl edemediğim için, düşünemedim herhalde… İyi mimarlar ölümsüzdür, ölüm aklıma gelmedi. Ve sonraları hep güzel anılar ile devam etti. Cengiz hocayla Eskişehir’de atölye düzenledik, ilk Ayasofya gezimi kendisinin rehberliğinde yaptım, ötesi var mı, yok sanırım. Yarımadayı ben keşfetmiştim sanki öyle gururluydum bu güzel gezileri organize ettiğimiz için. Gezi sonrası ‘‘hepinizin yerine Emine’yi kucaklıyorum’’ demiştiniz ve sıcacık sarılmıştınız bana, ne güzel insansınız hiç kırmadınız bizi… Söyleyecek çok sözüm var hocam size dair. Genç bir mimara paha biçilemez anılar bahşettiniz… Anılarım belleğimden hiç silinmeyecek, kalbim sizi hiç unutmayacak. Sizi hep seveceğim ve anacağım… Bu toprakların mimarı olmayı sizlerden öğrendik, bu toprakların mimarı olarak kalacağım.



Yazan : Seçil Özer - Tarih : 24/03/2020
Mimar olabilmek için, bize ait olanı üretebilmek için geride bıraktığın kayıtların ile ışığını takip ediyoruz Cengiz Hocam, hakkını helal et.



Yazan : Sacit Acar - Tarih : 21/03/2020
3 ay kadar önce Atakum/Samsun kent konseyi ve üniversite ortak organizasyonuyla kentimize gelerek bizlerle beraber oldu. Kuzguncuk ve yerelliği anlatırken hem ağladı hem de ağlattı. Mimarlık denince unutulmazlar arasına girmiştir mutlaka.Hocam güle güle git. Nice dostlara ve Oktaya da selam götür,,,



Yazan : Songün Yılmaz - Tarih : 21/03/2020
“60 yıllık mimarlık hayatımda şu kadar bir ağacı kesmedim; hiç yalan söylemedim; Ben Anadolu’dan başka bir yerden herhangi bir şeyi almaya kalkışmadım.....” Diyebilmek, ne kadar onur duyulası bir kazanım... Benzeri daha nice ifadeleri ile her biri erdemli olmayı gerektiren çokça yaşam deneyimini, tutarlı ve pırıl pırıl bir durulukta objektif olarak yansıtan, söylediği her şeyi içselleştirmiş, yüreği insan sevgisi ve sıcaklığıyla dolu, hem özel yaşamında hem meslek yaşamında Örnek Rol Modeli olabilmiş, Cumhuriyetin değerlerini benimsemiş duayen bilim Çınarlarından, Çok Değerli Cengiz BEKTAŞ Hocamızı kaybettiğimizi büyük bir üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayım. Türkiye’ye bıraktığı eserlere; içselleştirdiği insani, mesleki ve etik değerlere Selam Olsun... Sayın Cengiz BEKTAŞ Hocamıza Saygı ve Sevgiyle, Ailesi ve Meslek Örgütünüzün acısını paylaşırım. Songün Yılmaz



Yazan : B. Haldun Eroğan - Tarih : 21/03/2020
1970 yılında 18 yaşımda iken Ankara Fevzi Çakmak sokaktaki işliğinde (atelye demezdi) oldu ilk tanışmamız. O gün bana önce A dan Z ye tüm harfleri serbest el tek tek yazdı ve altın oranı anlattı. Daha sonra da 2 lik (2mm) yazı şablonu ile 0,2lik bir rapido kalem verdi. Önüme de o günkü Ulus gazetesini koyarak bu metinlerden seçerek aydıngere alıştırma yapmamı söyledi gitti. İlk ustamdı ışıklarda uyusun. Mimarlıkta konulara doğru bakmayı ondan öğrendim.



Yazan : Gazanfer karlica - Tarih : 21/03/2020
Işıklar içerisinde uyusun mimari ve edebi eserleri bizlere yol gösterici olmuştur.




1 - 2 -