6.20.5.3. Kurula Sunduğumuz Rapor

Bu karar üzerine kurula sunulan hazırlanan raporumuzun içeriği özetle şöyledir:

Sur duvarları, tarihi bir yerleşimin en belirleyici unsurudur. Ancak inşa edildikleri yerde korundukları takdirde bir anlam taşırlar; bunların başka bir yere taşınması kent topografyasının yanlış algılanmasına yol açar. Bu nedenle de, tüm dünyadaki surlar yerinde korunmaktadır. Bu açıdan İstanbul için bu denli önemli mevcut bir surun, korumakla yükümlü bir kurul tarafından yıkılarak taşınmasının önerilmesi iç hukuk yolları tıkandığında uluslararası hukuk açısından da ağır cezayı gerektiren ve Türkiye’yi zora sokacak bir yanlış tutumdur.

Kaldı ki, söz konusu sur duvarı, inşa tekniği açısından da taş taş sökülüp yeniden kurulmaya müsait değildir. Ancak yıkılıp, yeniden, “yeni bir duvar” olarak inşa edilebilir. Bu da söz konusu Kültür Varlığının tahrip edilmesi (ya da söz konusu yapının Kültür Varlığı olma niteliğinin giderilmesi) anlamını taşımaktadır ve böyle bir tahribat, mevcut koruma yasalarına göre ağır ceza gerektiren de bir suç olarak değerlendirilmektedir.

Öte yandan, surun kaldırılmak istendiği bölge, son derece önemli bir sit alanı olduğundan, tünel çalışmaları için hafriyata başlandığında arkeolojik tabakalarla ve kalıntılarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Oysa söz konusu Kurul kararında bu yönde hiçbir önlem ve istek yer almamaktadır. Koruma mevzuatı uyarınca çalışma alanında vakit geçirilmeden, programlı ve bilimsel arkeolojik kurtarma kazılarının başlatılması gerekmektedir. Bu kurtarma kazıları yapılmadan ve sonuçlandırılmadan tünel inşaatının bu noktada gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesi konusunda sağlıklı bir karara varmak bilimsel açıdan imkânsızdır.

Genel Değerlendirmelerimiz

1- Söz konusu Galata Sur Duvarları ve İstanbul Metrosu Taksim Yenikapı Arası Metro İnşaatı İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 07.07.2003 gün ve 4720 sayılı kararı ile ilan edilen kentsel sit alanı içerisinde kalmaktadır ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na tabidir.

Öncelikle Anayasa’mızın 63. maddesi uyarınca, devlet, kurumlarıyla, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca Kentsel Sit Alanı olarak ilan edilmiş bir alanda uygulama yapılabilmesinin öncelikli koşulu o alan ile ilgili koruma amaçlı imar planının yapılmış olmasıdır.

2- İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 06.07.2005 gün ve 965 sayılı kararı ile 1/5000 ölçekli güzergâh planı uygun bulunan; İstanbul İli, İstanbul Metrosu Taksim Yenikapı Arası Metro İnşaatı’na ilişkin 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesine istinaden onaması yapılmış her hangi bir 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliği veya 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği bulunmamaktadır.

Söz konusu alan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na tabi olduğundan, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 06.07.2005 gün ve 965 sayılı kararı ile uygun bulunan 1/5000 ölçekli güzergâh planı; 3194 sayılı İmar Kanunun eki “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik” ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu eki olan Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulaması, Denetimi ve Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmelik’te belirtilen süreçlere uygun olarak hazırlanan her hangi bir onanlı planda gösterilmemektedir.

Bu nedenle, İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 10.01.2007 tarih, 771 sayılı; İstanbul İli, İstanbul Metrosu Taksim Yenikapı Arası Metro İnşaatı sırasında açığa çıkan Galata Sur Duvarının metro güzergâhına rastlayan kısmının taşınması kararı, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca onanlı bir plan hükmü olmadığından hukuka aykırıdır.

3- Her şeyden önce söz konusu projenin boyutları göz önüne alındığında, ulaşım master planında yer alması gerektiği anlaşılmaktadır, halbuki söz konusu projeye altlık olacak bir ulaşım ana master planı bulunmamaktadır. İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından Ulaşım Master Planında yer almayan bir hususa ilişkin karar oluşturulmuştur. Bu nedenle İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından verilen söz konusu karar hukuka aykırıdır.

4- 3534 sayılı, Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun ve Sözleşme’nin 10. maddesi uyarınca,

Her bir taraf, aşağıda belirtilen entegre koruma politikalarını uygulamayı yükümlenir.

1. Mimari mirasın korunmasını kırsal yörelerle şehirlerin düzenlenmesinde baslıca hedefler arasına dahil etmek ve bu gereksinmenin hem düzenleme planlarının hazırlanması ve hem de söz konusu planların uygulamaya konulması aşamalarında dikkate alınmasını sağlamak;

2. Mimari Mirasın restorasyonu ve bakımı ile ilgili programları teşvik etmek;

3. Mimari Mirasın korunması, bunun teşviki ve yaygınlaştırılmasını kültürel ve çevresel planlama politikalarının başlıca unsuru alarak kabul etmek;

4. Kırsal yöreler ve kent planlamasında koruma önlemlerinin mümkün olan her durumda alınmasını kolaylaştırmak ve bu Sözleşmenin 3. Maddesi, 1. fıkrasının anlamı uyarınca korunmayı gerektirmediği halde, konumu bakımından bir değer taşıyan binaların da kentsel ve kırsal çevre ve yasam tarzı çerçevesinde korunmasını ve kullanılmasını sağlamak;

 

Ancak, İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından verilen söz konusu karar, bu yönüyle de hukuka aykırıdır.

İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 10.01.2007 tarih, 771 sayılı kararı uyarınca önerilen mevcut Galata sur duvarının metro güzergâhına rastlayan kısmının taşınması uygun bulunmuştur.

Bu öneri, uymak zorunda olduğumuz mevcut ulusal (2863, 5226 vd) ve tarafı olduğumuz, hakkında çıkarılmış olan kanunlarımızla yükümlü olduğumuz uluslararası (Malta Sözleşmesi, Venedik Tüzüğü, Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi vb) koruma mevzuatının özüne tamamen aykırıdır. Çünkü:

5- 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca taşıma koruma yöntemlerinden biri olarak değerlendirilmektedir yasanın 20. maddesi uyarınca taşınmaz kültür varlıkları ve parçalarının, bulundukları yerlerde korunmaları esastır. Ancak bu taşınmaz kültür varlıklarının başka bir yere nakli zorunluluğu varsa veya özellikleri itibariyle nakli gerekli ise, koruma bölge kurullarının uygun görüşü ve gereken emniyet tedbirleri alınmak suretiyle Kültür ve Turizm Bakanlığınca istenilen yere nakledilebilir.

Taşıma zorunluluğunu belirleyecek olan durumlara ilişkin hükümler ise 3534 sayılı yasa ve anıtların ve sitlerin korunması için uluslararası yasa niteliğinde bir belge olan Venedik Tüzüğü ile belirtilmektedir.

 3534 sayılı, Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun ve Sözleşme’nin 5. maddesi uyarınca, maddi koşulların tehlikeye düşürdüğü ve başka bir yere taşınmanın zorunlu olduğu durumlar dışında, korunmaya alınan bir anıtın tümünün ya da bir bölümünün taşınmasını yasaklamayı taahhüt eder.

Koruma yöntemi olarak taşıma tekniğinin kullanılması için ise, taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve restorasyonunda Türkiye’nin de taraf olduğu “Anıtların ve Sitlerin Korunması için Uluslararası Yasa” olarak bilinen Venedik Tüzüğü’nün 7. maddesi uyarınca bir kültür varlığı tanıklık ettiği tarihin ve içinde bulunduğu ortamın ayrılmaz bir parçasıdır. Kültür varlığının tümünün, ya da bir parçasının başka bir yere taşınmasına kültür varlığının korunması bunu gerektirdiği ya da çok önemli ulusal veya uluslararası çıkarların bulunduğu durumlar dışında izin verilmemelidir.

6- Öte yandan, surun kaldırılmak istendiği bölge, son derece önemli bir sit alanı olduğundan, tünel çalışmaları için hafriyata başlandığında arkeolojik tabakalarla ve kalıntılarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Oysaki söz konusu kurul kararında bu yönde hiçbir önlem ve istek yer almamaktadır. Koruma mevzuatı uyarınca çalışma alanında vakit geçirilmeden, programlı ve bilimsel arkeolojik kurtarma kazılarının başlatılması gerekmektedir. Bu kurtarma kazıları yapılmadan ve sonuçlandırılmadan tünel inşaatının bu noktada gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesi konusunda sağlıklı bir karara varmak bilimsel açıdan imkânsızdır.

Bu bağlamda, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun, 15.04.2005 tarih, 68 numaralı toplantısı ile alınan 702 sayılı ilke kararı doğrultusunda;

Arkeolojik değerlerin bilimsel yöntemlerle açığa çıkarılması, onarılması ve sergilenmesi işlemlerinin esas alınarak sağlıklı ve kapsamlı arkeolojik envanter temeline dayalı öz gerekli bütün ölçeklerdeki planlama çalışmalarının ivedilikle yapılmasına, bu planlar onanmadan, parsel ölçeğinde uygulamaya geçilmemelidir.

Planlama çalışmaları sırasında:

Alana gelecek işlevlerin uyumuna,

Günümüz koşullarının gerektirdiği altyapı hizmetlerinin proje aşamasında kültür katmanına zarar vermeyecek ve toprak kullanımını minimumda tutacak biçimde ele alınmasına,

Öneri yapı gabarileri ile yapı tekniği ve malzemesinin geleneksel doku ile uyumuna,

Mevcut ve olası arkeolojik varlıkların korunmasını ve değerlendirilmesini sağlayacak çözümler getirilmesine,

Bu alanlarda mevcut yıkıntı temeller üzerine, o temellerin ait olduğu eski yapı, korunması gerekli kültür varlığı niteliği taşıyorsa, ayrıca içinde bulunduğu sitin tarihsel kimliğinin yeniden canlandırılmasında önemli bir boşluk yaratıyorsa, yapıya ait eski bilgi, resim, gravür, fotoğraf, anı belgeleri vb dokümanlarla restitüe edilebileceği ilgili Koruma Bölge Kurulunca kabul edildikten sonra restitüsyon projesi düzenlenerek ve kurulca onaylanarak eski yapının yeniden ihya edilebileceğine,

karar verilmiştir.

İstanbul II Numaralı koruma Bölge Kurulu’nun kararı bu yönüyle de ilke kararına aykırılık teşkil etmektedir.

7- Söz konusu sur duvarı, inşa tekniği açısından da taş taş sökülüp yeniden kurulmaya müsait değildir. Ancak yıkılıp, yeniden, “yeni bir duvar” olarak inşa edilebilir. Bu da söz konusu kültür varlığının tahrip edilmesi (ya da söz konusu yapının kültür varlığı olma niteliğinin giderilmesi) anlamını taşımaktadır ve böyle bir tahribat mevcut koruma ile ilgili mevzuat uyarınca ağır ceza gerektiren bir suç olarak değerlendirilmektedir.

TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ilke kararı uyarınca, böylesi bir restorasyon uygulamasının onaylanabilmesi için, ayrıntılı bilimsel raporlara, envanter çalışmasına, arkeolojik araştırma verilerine, taşıma ve rekonstrüksiyon için ayrıntılı teknik rapor ve projeye ihtiyaç vardır. Oysa taşıma kararı önce verilmiş, rapor peşinden istenmiştir.

İstanbul II Numaralı Koruma Bölge Kurulu’nun kararı bu yönüyle de ilke kararına aykırılık teşkil etmektedir.

8- 4434 sayılı Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin (Gözden Geçirilmiş) Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun uyarınca, amaç, Avrupa’nın ortak anı kaynağı olduğu kadar, bilimsel ve tarihî araştırma gereci olarak da arkeolojik mirasını korumaktır.

Korunması ve incelenmesinin, insanlığın ve doğal çevre ile ilişkilerinin tarihindeki gelişimin saptanmasının sağlayacağı; her çeşit mekânda bulunan, tüm kalıntılar, varlıklar ve insanlığın geçmiş varlığının diğer izleri arkeolojik mirasın öğeleri kabul edilirler.

Yapılar, inşaatlar, mimarî eser grupları, açılmış sit alanları, taşınır varlıklar, diğer tür anıtlar ve bunların çevresi, ister toprakta ister su altında bulunsunlar, arkeolojik mirasa dahildirler.

Arkeolojik mirasın tercihan bulunduğu yerde korunması ve bakımı, arkeolojik rezerv bölgeleri teşkiline ayrılmış alanların kamu makamlarınca iktisabı veya diğer uygun yollarla korunması, arkeolojik mirasının bir envanterinin yapılması ve anıtların veya korunan bölgelerin sınıflandırılması, maddi izlerin gelecek kuşaklar tarafından incelenmek üzere korunması için, toprak üstünde ya da su altında görünür bir kalıntı olmasa bile, arkeolojik rezerv alanları oluşturulması esastır.

Oysa konumu itibariyle, binlerce yıllık tarihi bir yerleşmenin kalıntıları üzerinde yer alan ve İstanbul II Numaralı Koruma Bölge Kurulu’nun kararıyla taşınması kabul edilen sur duvarının, altında bulunan muhtemel arkeolojik katmanlarla ilgili herhangi bir bilimsel çalışmanın henüz yapılmamış olması, yeterli bilgi ve belge olmadan verilen bu kararı hukuka aykırı bir niteliğe büründürmüştür.

İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 10.01.2007 tarih, 771 sayılı kararı uyarınca önerilen mevcut Galata sur duvarının metro güzergâhına rastlayan kısmının taşınması uygun bulunmuştur. Bu öneri, uymak zorunda olduğumuz mevcut ulusal (2863, 5225 vb) ve uluslararası (Malta Sözleşmesi vb) koruma mevzuatının özüne tamamen aykırıdır. Çünkü:

Sur duvarları, tarihi bir yerleşimin en belirleyici unsurudur. Ancak inşa edildikleri yerde korundukları takdirde bir anlam taşırlar; bunların başka bir yere taşınması kent topografyasının yanlış algılanmasına yol açar. Bu nedenle de, tüm dünyadaki surlar yerinde korunmaktadır. Bu açıdan İstanbul için bu denli önemli mevcut bir surun, korumakla yükümlü bir kurul tarafından yıkılarak taşınmasının önerilmesi iç hukuk yolları tıkandığında uluslararası hukuk açısından da ağır cezayı gerektiren ve Türkiye’yi zora sokacak bir yanlış tutumdur.

Öte yandan, surun kaldırılmak istendiği bölge, son derece önemli bir sit alanı olduğundan, tünel çalışmaları için hafriyata başlandığında arkeolojik tabakalarla ve kalıntılarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Oysaki söz konusu kurul kararında bu yönde hiçbir önlem ve istek yer almamaktadır. Koruma mevzuatı uyarınca çalışma alanında vakit geçirilmeden, programlı ve bilimsel arkeolojik kurtarma kazılarının başlatılması gerekmektedir. Bu kurtarma kazıları yapılmadan ve sonuçlandırılmadan tünel inşaatının bu noktada gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesi konusunda sağlıklı bir karara varmak bilimsel açıdan imkânsızdır.

İstanbul Teknik Üniversitesi Restorasyon Ana Bilim Dalı tarafından hazırlanan ve kurula sunulan ayrıntılı rapor da şubemizce hazırlanan rapor içeriğine benzer bir biçimde, surların taşınmasının doğuracağı sakıncaları belirtir nitelikte olmuştur. Bu raporda da surların taşınmadan yerinde korunmasının gerekliliği ve mümkünlüğü anlatılmıştır.

Bu gelişmelerden sonra, henüz Koruma Kurulu gündemine surlarla ilgili olarak konu gelmemiştir.