6.15. Atatürk Kültür Merkezi

 

12 Aralık 2005

2005 yılının aralık ayında basında çıkan haberler ile Kültür Bakanlığı İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 6.12.1998 tarih, 607 No’lu toplantısında, 6.1.1999 tarih, 10521 sayılı kararı ile kültür varlığı olarak tescil edilmiş bulunan Atatürk Kültür Merkezinin yıkılacağı ve yerine yeni bir kompleks yapılacağı haberleri yer almaya başladı. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç bu konuyu Tercüman gazetesi aracılığı ile kamuoyunda tartışmaya açmak istediğini söyledi:

 

“Türkiye’nin sanat ve kültür geçmişinde önemli mekânlarından biri olan Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi (AKM) yıkılarak yerine modern bir kongre merkezi, otel ve yüzlerce araç kapasiteli otopark yapılacak. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç bu konuyu Tercüman aracılığı ile kamuoyunda tartışmaya açmak istediğini söyledi. Halen kullanılan AKM’nin günün ihtiyaçlarını karşılayamadığına inandığına işaret eden Koç şöyle dedi:

 

‘Bazı merkezlere gidiyorsun, klimalar bile çalışmıyor. Tek tek bunlarla uğraşana kadar yeni salonların eklendiği, kongre çalıştaylarının yapıldığı yerleri inşa etmek daha kolay. Yanında da bir otel kurulacak. Otelin altında da Taksim bölgesinin park sorununu karşılayacak derinliğe kadar inilecek. O zaman ihtiyaçlarımızı karşılar. Benim meselem şu, Sayın Başbakanım, ‘Bunu dikkate al’ dediyse ben bunu yaparım.’

 

Yap-işlet-devret

 

İstanbul’a yakışan bir merkez yapmanın zamanının geldiğini dile getiren Koç , ‘Bu tip çalışmaların finansmanı sorun çıkarıyor. Devlet imkanı ile bunu yapmaya kalkarsan 10 senede bitiremezsin. Bunun için en iyisi yap-işlet-devret modelidir. Yanına bir otel yaparsın, işletmeye verirsin O da sana kongre ve kültür merkezini yapar’ dedi.

Koç, düşündüğü binayı yapmak için sponsor firmaların yetmeyeceğini mutlaka 3, 4 firmanı birleşmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Engel çıkmamalı

Anıtlar Kurulu ve İmar Yasası’na göre AKM’nin aslında orada bulunmaması gereken bir yapı olduğunu hatırlatan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, buna çeşitli kurulların iyi niyetlerini sergileseler de, yasaları uygulamak adına engel olacaklarını söyledi. Merkezin yeni adının da AKM olacağını ifade eden Koç, zaten var olan binadan çok daha güzel ve işlevsel olanı yapıldığı takdirde hiçbir engelin çıkmayacağına inandığını kaydetti.

 

Mimarlara çağrı

Dünyanın en büyük kültür ve sanat merkezlerini yapan 3-4 mimarı bizzat davet edeceğini belirten Koç, proje çizildikten sonra inşaatın 7 ayda biteceğini söyledi. İnşaat sırasında ise diğer merkezlerin İstanbul’un sanat ve kültür yükünü çekeceğini anlatan Koç , ‘Antalya’da 250 dönüm araziye yayılmış, 2 bin 500 yataklı tesisi bile 11 ayda bitiriyorlar. AKM de bir an öne yenilenmeli’ dedi. AKM Müdürü Bülent Bilgin ise merkezin yıkılıp yerine yeni modern bir bina yapılacağını Bakan Koç’un internet sitelerine düşen açıklamalarından öğrendiğini söyledi. Bilgin, ‘Bu konuda bilgim yok. Benim bulunmadığım bir toplantıda yapılan açıklama. Bakanımız ‘Yıkılacak, yerine yenisi yapılacak’ diyorsa doğrudur’ dedi.

İstanbul’a AKM gibi birkaç merkezin bile az kalacağını dile getiren Bilgin, Ayazağa’da İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın çok büyük bir kültür merkezi yaptırdığını, ancak şu sıralar inşaatın durduğunu hatırlattı. Bilgin, ‘Bu binanın yapımı bile 5 yıl sürer. En az 70 milyon dolarlık bir bütçe gerekir. AKM yıkılırsa yapımı bitene kadar gösteriler nerelerde yapılır, bilemiyorum. Sanırım bunun da planlaması yapılmıştır’ diye konuştu.”

Tercüman, 12 Aralık 2005

 

 

6 Aralık 2006

İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 6.12.2006 gün 689 sayılı kararı ile Atatürk Kültür Merkezi’nin rölövesini onayladı.

 

14 Şubat 2007

Kültür Bakanlığı, İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na başvurarak, korunması gerekeli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmiş olan, Atatürk Kültür Merkezi’nin tescil kararının iptalini istedi.

 

Kurulda tescil iptalinin görüşüldüğü, toplantıya katılan Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım Daireler Başkanlığı’ndan katılan yetkililerce, iptal istemi gerekçelendirilirken;

• Yapının elektrik, mekanik, yangın, vb… sistemlerinin eski olmasından dolayı çok sorunlu olduğu, bakım ve işletme masraflarının çok yüksek olduğu (yılda yaklaşık 2.500.000 YTL) yapılan fizibilite sonucunda yenilenme masraflarının rantabl olmadığı;

• Yapının statik, strüktürel yapısının yıpranmış ve yorulmuş olduğu, deprem açısından çok riskli olduğu ve bu haliyle yenilenmesinin ya da güçlendirilmesinin maliyet açısından çok yüksek olduğunun araştırma sonuçlarında yer aldığı;

• Fonksiyonu açısından yetersiz kapasitede olduğu, bu haliyle opera, tiyatro… salonlarının kapasitesinin artırılmasının mümkün olmadığı;

• Yapının rehabilite edilerek kullanılması maliyetinin 118.000.000 YTL olduğu;

• İstanbul’un 2010 kültür başkenti olması nedeniyle, yeterli kapasitede, yapısal ve ekonomik sorunları olmayan, çağdaş ve “Cumhuriyeti ve Atatürk’ü” simgeleyecek yeni bir yapının, yine “Atatürk Kültür Merkezi” adıyla aynı yerde inşa edilmesi;

• Yeni yapılacak yapının uluslar arası bir mimari proje yarışması ile elde edilmesinin düşünüldüğü;

İfade edilmiştir.

Kurul toplantılarına TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi adına gözlemci üye olarak katılan Ö. Fikret Oğuz tarafından konu ile ilgili odamız düşünceleri bir rapor halinde kurul üyelerine iletilmiştir. Toplantıda alınan karar aşağıda bilgilerinize sunulmuştur.

 

TC KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI

İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Toplantı Tarihi ve No: 14.02.2007-57

Karar Tarih ve No: 14.02.2007-848   İSTANBUL

KARAR

İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, Gümüşsüyü Mahallesi, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 07.07.1993 gün 4720 sayılı karan ile kentsel sit alanı olarak tescil edilen alanda kalan, 06.01.1999 gün 10521 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen, Kurulumuzun 06.12.2006 gün 689 sayılı kararı ile rölövesi onaylanan, 750 ada, 104 parselde bulunan Atatürk Kültür Merkezi’nin tescil kaydının kaldırılmasını talep eden Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün 22.01.2007 gün 9175 sayılı yazısı gereğince, konunun mahallinde incelenerek hazırlanacak bilgi ve belgelerin Koruma Bölge Kurulunda değerlendirilmesine ilişkin Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 25.01.2007 gün B.16.Ö.KVM.0.10.01.00/260-12609 sayılı yazısı ve Atatürk Kültür Merkezi hizmet binasının güçlendirilmesi, mekanik ve elektrik tesisatının yenilenmesi için hazırlanmış olan yaklaşık maliyet ve teknik raporların gönderildiğine ilişkin Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün 13.02.2007 gün 24348 sayılı yazısı okundu, ekleri incelendi, yapılan görüşmeler sonucunda;

İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, 750 ada, 104 parselde bulunan Atatürk Kültür Merkezi’nin tescil kaydının kaldırılmasına ilişkin talebin değerlendirilebilmesi için, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün 22.01.2007 gün 9175 sayılı yazısında belirtilen, statik açıdan yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu ve deprem güvenliğinin eksikliğine ilişkin Üniversitelerin ilgili bölümlerinde görevli öğretim üyelerinin hazırlayacağı bilimsel rapor ile mevcut AKM binası yerine, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 06.01.1999 gün 10521 sayılı tescil kararında da belirtildiği üzere, AKM’nin Taksim Cumhuriyet Meydanında olması ve kültür merkezi işlevi de göz önünde bulundurularak, yapılması düşünülen yeni Atatürk Kültür Merkezine ilişkin ihtiyaç programı ve programa göre yapılması düşünülen yapının bir konsept proje olarak Kurulumuza sunulması gerektiğine karar verildi.

(İmzalar)

 

20 Şubat 2007

Atatürk Kültür Merkezi ve Kongre Vadisi, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’na dair gelişmeler üzerine sanat kuruluşları ve diğer sivil toplum kuruluşları ile yapılan görüşmeler ile odamız sekreterliğinde bir çalışma komitesi oluşturularak çalışmalara başlandı

 

21 Şubat 2007

Cumhuriyet dönemin önemli simgesel yapılarından birisi olan AKM’nin yıkılmasına yol açabilecek gelişmeler üzerine ilgili koruma kuruluna sunulan rapor Mimarlar Odası tarafından kamuoyunun, ilgili kuruluşların dikkatine sunulmuştur.

 

Ek: Bir Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirası Olarak AKM’nin Korunmasının Yasal Dayanakları

 

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma yasası’nın 5226 sayılı yasa ile değişik 3. maddesinde kültür varlıkları; “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımın üç boyutu bulunmaktadır.

 

1. Zaman Boyutu:

Yasada “tarih öncesi ve tarihi devirler” olarak belirlenen zamana referanslı tanımlama, herhangi bir zamansal kısıtlama getirmemekte genel olarak tüm devirleri kapsamaktadır. Bir diğer deyişle, başka değerler içermek koşuluyla, çok yakın geçmişte yapılmış bir yapı da kültür varlığı niteliği kazanabilir.

 

AKM’nin günümüze yakın bir süreçte tasarlanması ve inşa edilmesinin, zaman boyutu açısından herhangi bir olumsuzluk yaratmadığı açıkça görülmektedir

 

2. Nitelik Boyutu:

Bir taşınmazın korunacak yapı statüsü kazanması için gerekli niteliksel ölçütler yasanın iki değişik bölümünde yer almıştır. Bunlardan ilki “Tanımlar” ı sıralayan 3. madde’dir ve bu madde’de üç değişik ölçüt grubu öngörülmüştür.

 

Bunlardan ilki “…bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunmak…” tır. Tüm mimarlık yapıtlarının bilim ve sanatla olan ilgisi yadsınamaz. İkinci ölçüt grubu “…tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmak….”tır. Her yapıtın oluşumunda bir işlevsel neden vardır ve toplumun bir gereksinmesini karşılamak amacıyla yapılmıştır. Toplumun gereksinmeleri dini, ekonomik, sosyal, kültürel vb. nedenlere bağlı olarak biçimlenebilir. Bu biçimlenme yapıtın içinde bulunduğu sosyal yaşamının nitelik ve düzeyine bağlı olarak değişecek ve mekansal gereksinmeyi karşılayan mimarlık yapıtları da buna göre şekillenecektir. Üçüncü ölçüt grubu ise yapıtın “….bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşımak….” olarak tanımlanmıştır.

 

Koruma mevzuatında yer alan ve bir mimarlık ürününün koruma statüsü kazanması için öngörülen “Bilim, kültür ve güzel sanatlarla ilgili olmak”, “sosyal yaşama konu olmak”, “kültürel açıdan özgün değer taşımak”, “sanat ve bölgesel değer taşımak” ve “yapım teknoloji ve malzemesi bakımından özellik taşımak” vb. değer ve ölçütlerin, aşağıda daha da ayrıntılı olarak tartışılacağı gibi, bir modern mimarlık ürünü olarak AKM’ ni de kapsadığı görülmektedir.

 

3. Mekân Boyutu:

Yasa, yer üstü, yer altı ve su altı tanımlarını kullanarak, mekan boyutunda da bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu nedenle yeryüzünün hangi konumunda olursa olsun her tür yapıt nitelik olarak “Bilim, kültür ve güzel sanatlarla ilgili olmak”, “sosyal yaşama konu olmak”, “kültürel açıdan özgün değer taşımak”, “sanat ve bölgesel değer taşımak” ve “yapım teknoloji ve malzemesi bakımından özellik taşımak” gibi değerler taşıyorsa, eserin mekan boyutu kısıtlayıcı bir unsur olmamaktadır.

 

AKM’NİN TAŞIDIĞI DEĞERLER AÇISINDAN İRDELENMESİ

1. AKM’nin Türkiye’nin 1970’li yıllarda, kültürel etkinliklerin en yoğun olduğu kentinde, toplumun kültürel gereksinmelerinin karşılanması için tasarlanan bir yapı olması , bir tasarım anlayışını yansıtması, dönemin yapım teknolojilerine sahip olması , özetle toplumun kültürel yaşamını mekana yansıtması nedeniyle BELGE DEĞERİ vardır.

 

Bu husus, evrensel koruma söyleminde “.....bulunduğu çevrenin, sosyal, kültürel, ekonomik yaşamını yansıtan ve böylece daha sonraki nesillere bu konuda doğru ve doğrudan bilgi aktaran değerler bütünü..” olarak tanımlanmaktadır.

 

Bu ve benzeri yapıların tümünün değersiz bulunarak yok olması halinde maddi kültürün bir verisi, böylece yitirilmiş olacaktır. Çünkü modern mimarlık ürünleri de tasarlandıkları dönemin ve onu tasarlayan mimarın içinde yaşadığı toplumun anlayış, gereksinme ve ilişkilerinin somut göstergeleri olarak ait oldukları dönemin “resmini” veren belgelerdir.

 

2. AKM’nin fiziki olarak İstanbul Kentinin belleğinin bir parçası olarak KİMLİK DEĞERİ vardır. AKM ayrıca sadece İstanbul kent sakinlerinin değil, tüm ülke insanlarının belleğinde olan, şu veya bu nedenle tüm toplum katmanları tarafından kullanılan ve bilinen bir yapıdır.

 

Yerleşmelerin de içinde yaşayan insanlar gibi bellekleri vardır. Bu bellek, somut (tangible) fiziki öğelerden (yollar, meydanlar, yapılar, açık alanlar, kentsel mobilyalar vb.), yazılı, çizili, fotoğrafik belgelerden ya da anılardan (intangible) oluşabilir. Toplum açısından bazı özellikleri nedeniyle önemli olan yapılar kent içinde kimlik kazanmış eserler olarak öne çıkarlar ve kentin yüzünü oluşturan kimlikli elemanlardır.

 

3. AKM, yapıldığı dönemin tasarım, mimari ve teknoloji anlayışını yansıtması açısından MİMARİ DEĞER’e sahiptir.

 

“Klasik Osmanlı”, “Barok”, “Erken Cumhuriyet”, dönemlerinin tasarım anlayışlarını yansıtmaları nedeniyle “o” dönem yapıtlarını tanımlamak için kullanılan ve toplumda kabul görmüş tanımlardır. AKM’nin de bu bağlamda modern kültür merkezi yapıları arasında yadsınamayacak bir yeri vardır.

 

4. AKM, toplumun gereksinmesinin halen karşılayabilmesi açısından İŞLEVSEL ve EKONOMİK DEĞER’e sahiptir.

 

Yeryüzünde, doğa ve/ya da insan eliyle oluşmuş her öğenin işlevsel ve ekonomik değeri vardır. Ekonomik değer sadece parasal karşılığı olan, ölçülebilir bir değer olarak anlaşılmamalıdır. Yapının, kültür varlığı olmasından ya da koruma eylemine konu olmasından kaynaklanan değer de bu bağlamda düşünülmelidir. Toplum tarafından bir gereksinmesini karşılamak üzere kullanılıyor olmak ise işlevsel değerin temelini oluşturur.

 

Günümüzün insanının tüm gereksinmelerini, mekân ilişkileri, oranlar, büyüklükler ve teknolojik alt yapı açısından tümüyle karşılanamıyor olması, o yapının yok edilmesini gerektirmez. Konuya bu yönden yaklaşıldığında, Paris-Opera Binası, Sydney Opera Binası vb birçok yapının da terk edilmesi ve hatta yıkılması gündeme gelebilir.

 

Yine bu bağlamda, Ankara Anadolu Medeniyetleri binasının (Mahmut Paşa bedesteni) çağdaş bir müzenin gerektirdiği, özellikle teknik altyapıya sahip olmaması, ne yıkılmasını ne de terk edilmesini gerektirmemektedir. Bu konu bir uç örnek gibi düşünülse de, kültür varlığı/koruma/kullanım ilişkileri düşünüldüğünde AKM’den çok farklı olmamaktadır.

 

Konu bu yönüyle ele alındığında Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin

 

• Yapının elektrik, mekanik, yangın, vb… sistemlerinin eski olmasından dolayı çok sorunlu olduğu, bakım ve işletme masraflarının çok yüksek olduğu (yılda 2.500.000 YTL) yapılan fizibilite sonucunda yenilenme masraflarının rantabl olmadığı;

• Yapının statik, strüktürel yapısının yıpranmış ve yorulmuş olduğu, Deprem açısından çok riskli olduğu ve bu haliyle yenilenmesinin ya da güçlendirilmesinin maliyet açısından çok yüksek olduğunun araştırma sonuçlarında yer aldığı;

• Fonksiyonu açısından yetersiz kapasitede olduğu, bu haliyle opera, tiyatro… salonlarının kapasitesinin artırılmasının mümkün olmadığı;

 

savlarının hiçbir kuramsal tabana oturmayan, bir varlığın korunması sürecinde ileri dahi sürülemeyecek “günlük” ve “ilkel” parasal nedenlere dayalı olduğu ya da yapının yıkılmasına “kılıf” hazırlandığı açıkça görülmektedir.

 

Yapının yıpranmış olması ve ekonomik ömrünü tamamlamış olmasının teknik bir sorun olduğu, güçlendirme, sağlıklaştırma, teknik alt yapının iyileştirilmesi gibi çeşitli yöntemlerle bu sorunun çözümlenebilir. Bunun için AKM’nin kültür varlığı statüsünün kaldırılması gerekmemektedir.

 

5. AKM’nin yapıldığı 40 yıldan fazla süredir kendisine çağdaş toplumda bir yer bulabilmesinden kaynaklanan SÜREKLİLİK DEĞERİ vardır.

 

Bu değer o kültür varlığının kullanımının sürmesi ve kendisine çağdaş toplumda bir yer bulmasıyla ilgilidir. Böylece yapının kullanılarak korunması temel ilkesinin gereği yerine gelecek, yapı günümüzün bir etkinliğine hizmet vererek ve böylece “geçmişimiz için bir gelecek” olarak tanımlanan önemli bir koruma söyleminin gereği yerine gelmiş olacaktır.

 

6. AKM’nin kültür varlığı olması tartışılmayan birçok yapıdan çok daha fazla belleğimizdeki değişik olaylarla ilişkisi bakımından ANI DEĞERİ vardır.

 

Her toplumun geçmişteki olaylarla ilgili anıları vardır. Bu anılar kimi hallerde bir yapıyla özdeşleşir. Bu anı uzun bir tarihsel derinliğin ürünü de olmayabilir. AKM, birçok insanın belleğinde (kimisi dünya ya da Türkiye prömiyeri olmak üzere) izledikleri sanat gösterileri ile önemli bir yer almıştır.

 

7. AKM, bunun da ötesinde çok önemli bir SİMGE DEĞERİ’ne sahiptir.

 

AKM; Cumhuriyet Meydanı, karşısında yer alan su taksim yapısı, Taksim Gezisi olarak bilinen yeşil alan ile bütünleşmiş ve bir simge haline gelmiştir. AKM, herkesin biri birine en kolay tarif ettiği kentsel öğelerden bir tanesidir ve bu bağlamda Ayasofya gibi, Sultanahmet Camisi gibi, Eminönü Meydanı gibi, Galata Kulesi gibi, bir „referans” yapı haline gelmiştir.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, yapılması tasarlanan yeni yapının da aynı işlevi üstleneceğini ve adının “ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ” olarak korunacağını söyleseler de o yapı artık bu yapı olamayacaktır. O yapı “YENİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ” olacaktır.

 

8. AKM’nin ÖZGÜNLÜK DEĞERİ vardır.

 

Her mimarlık yapıtı yapıldığı dönemin üretim süreci ve mimarın tasarım anlayışına bağlı olarak yapıta özel özgün yaklaşımlar sunarlar. Bu nedenle her yapıtın ayrı bir tasarım ürünüdür ve bu onun özgünlük değerini oluşturur. AKM’de gerek ilk biçimlenmesi gerekse yangından sonraki revizyonu ile değişik mimarların özgün tasarımlarının bir ürünüdür.

 

AKM’nin yerine yapılması planlanan yeni yapının da bu bağlamda müellifinin tavrını sergileyeceği ve özgün bir tasarım olacağı öne sürülebilir. Ancak bu husus bir diğer özgün yapının yok edilmesi için dayanak olamaz.

 

AKM sadece bir bölümü verilmeye çalışılan bu değerleri ile “kültür varlığı” olma niteliğini birçok başka yapıdan daha fazla hak etmiş bir yapıdır ve onun Ülkenin yaşamından kopartılması tüm bu değerlerin de yok sayılacağı anlamına gelir. Bu yaklaşım, koruma kuramının temel dayanaklarının inkâr edilmesidir.

 

Mimarlar Odası, ayrıca Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundaki temsilcisi tarafından dile getirilen şu hususların da, tescil kaydının kaldırılması sürecinde dikkate alınması gerektiğini bir kez daha ilgililerin bilgi ve değerlendirmelerine sunmaktadır:

 

• Bakanlık yetkililerinin açıklamalarından anlaşıldığı üzere, kuramsal bir tartışmaya girilmeden başka bazı nedenlerin gündeme getirilmesi, uluslar arası bir proje yarışması açmak isteğinde olan Bakanlığın, tescil nedeniyle hukuki bir sorunla karşı karşıya olduğu ve bunu aşabilmek için tescil kararının iptalini istediği izlenimi vermektedir,

 

• Şu an için, elektrik, mekanik, havalandırma, statik vb. gibi salt teknik raporlara dayanılarak, yapısal sorunlarla yapının yıkılabileceğine ilişkin yargıya varmanın kamu nezdinde ciddi tartışmalara neden olabileceği düşünülmektedir.

 

• TC Kültür Bakanlığı İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 6.12.1998 tarih, 607 No’lu toplantısında, 6.1.1999 tarih, 10521 sayılı kararı ile verilen tescil kararının, yanlışlığı yönünde yaratılabilecek bir tartışmanın, yanında bugünkü kurulu da bağlayan, sübjektiflik, dönemsel olarak alınan kararlar gibi söylemleri de içinde barındıran yeni tartışmaları da beraberinde getirebileceği, bunun objektifliğine inandığımız kurulları da sıkıntıya düşürebileceği hususu dikkatle ve tekrar değerlendirilmelidir.

 

• Kurulun tüm üyelerinin Kurul toplantısındaki görüşleri değerlendirildiğinde Cumhuriyet Alanı ve AKM’nin vurguladığı simgesel değer konusundaki hassasiyetlerinin memnuniyetle görülmüştür. Ancak, Kurul yapılarının değişkenliğini ve zamana bağlı olduğu göz önüne alınırsa, tescilin iptalinin, ileride bugünkü kurulun hiç de öngörmediği gelişmeleri de beraberinde getirme riski göz ardı edilmemelidir,

 

• Bakanlık yetkililerinin açıklamalarında, kot, gabari, alan vb. gibi konularda mevcudun aşılmaması, yeni yapılacak yapının da yarışmaya çıkarken, şartnamenin bu konuda bağlayıcı kriterleri içereceğinin söylenmesine karşın, bu söylem şu an için 1200 kişilik kapasitenin yeni projeyle 3000 kişiye çıkarılması görüşüyle çelişmektedir,

 

• Tescil kararı iptali ile ilgili konu dışında da, 6.12.2006 gün ve 689 sayılı karar ile rölöve projeleri kurulca onaylanan yapının, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tüm yayınlarında da adı belirtilen müellifinin Hayati Tabanlıoğlu ve oğlu Murat Tabanlıoğlu’nun mesleğini icra eden bir mimar olarak, 5846 sayılı yasadan kaynaklanan telif haklarına sahip olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

 

26 Mart 2007

Ortak yürütülen çalışmalar sonucunda Dünya Tiyatro Günü nedeniyle Atatürk Kültür Merkezi önünde gerçekleştirilen ve ülkemiz tarihinde ilk kez tüm sanat alanlarının ortaklaştığı bir etkinlikle kamuoyuna açıklamalar yapıldı. Bu etkinlik yazılı ve görsel basında oldukça etkin bir şekilde yansıtılmıştır.

 

Sanatçılar, Mimarlar Ayakta

Atatürk Kültür Merkezi ve Taksim gezi yolu ile Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin de yer aldığı, İnönü Stadı’nın vadisindeki sit alanı içinde projelendirilerek yapılması düşünülen kongre merkezi ve ticari alanlar için 26 Martta sanatçılar ve onlara destek veren Mimarlar Odası ayaktaydı. İktidar döneminden bu yana ülkedeki tüm sanat ve kültür kuruluşlarını hedef alan iktidar bu kez de onların mekânlarını yıkarak yapacağı yeni projeler ile İstanbul’u bir defa daha katletmeye karar verdi. Yüzlerce sanatçının katıldığı eylemde;

TOMEB Yönetim Kurulu üyesi Orhan Kurtuldu “Bizler kültür merkezimizin ve varlıklarımızın yıkılmasını istemiyoruz” derken, UTEB Türkiye Merkezi Başkanı Üstün Akmen “Dozerlerin önüne yatarız ama AKM’yi yıktırmayız” dedi. Şair Ataol Behramoğlu okuduğu şiir öncesi “Tehlikenin farkında mısınız, bu iktidarın zulmüne daha ne kadar katlanacağız?” diye sordu. Orhan Şallıel (piyano) ve Hüsnü Şenlendirici (klarnet) Sezen Aksu’nun Ah İstanbul adlı parçasını seslendirerek acı ve buruk anlar yaşattı. Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiiri, ozanların şarkıları ile süslendi. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi adına konuşan Eyüp Muhcu sanatçıların bu haklı davasında onlarla birlikte olacaklarını bildirdi. Protesto, opera sanatçılarının birlikte söylediği Nessun Dorma ile başlayıp Yunus Emre Oratoryosu ile devam etti. Birçok sanatçının katıldığı bu eylemde ayrıca “Dünya Tiyatro Günü Karşı Bildirisi” okundu.

 

Mimarlardan Mimarlar Odası’na Mektup

A. Halûk Sezgin

Sayın Başkanımız,

Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM), gerekçesi ne olursa olsun yıktırılması konusu gündemdeki ağırlığını giderek hissettirmeye başladı. Meslek Odamız olarak Mimarlara Mektup başlığı altında yayımlanan bültenin son sayısı içinde konu ile ilgili yazılar yer almakta. Bunun yanı sıra bazı aydın grupların bina önünde toplanarak protesto gösterileri yaptıkları konusunda bazı gazeteler sayfalarında haberlere yer vermekte. Ne var ki bütün bu yapılanlar, her türlü organizasyondan mahrum olduğu için sıradan birer flaş olmaktan ileri gidemediği gibi etkin bir yarar da sağlayamıyor.

 

Kısa Bir Hatırlama

 

AKM’nin, bina ve simge olarak taşıdığı değerleri hatırlamakta yarar var. AKM henüz yok iken İstanbul’un tam anlamı ile sahne sanatı uygulaması için uygun bir mekânı yoktu. Bu nedenle büyük orkestra niteliğinde yerli veya yabancı bir topluluğu izlemek mümkün olamamakta idi. Küçük oda orkestraları ve resitaller için, şu sırada alışveriş merkezine dönüştürülen, Saray Sineması kullanılırdı. İstanbullu, yıkılan Taksim Karakolu’nun yerinde karkas halinde bekleyen “Opera” binasının bitmesini sabırla bekledi. Bina bitti, adı “Atatürk Kültür Merkezi” olarak. Görkemli açılışın finalinde, İstanbullu seyircilerin sürekli alkışları ile mimar, bugün adını saygı ile andığımız, Hayati Tabanlıoğlu da sahneye davet edildi.

Açılıştan kısa süre sonra bir yangın sadece sanatseverleri değil bütün İstanbulluları üzdü. Ve uzun süre, binanın sağladığı mükemmel gösteri olanaklarından yararlanılamadı. Yenileme sonrası binaya gözümüz gibi bakmağa başladık.

 

Taksim Meydanı’nın Anlamı

 

Taksim Meydanı, Cumhuriyet ile özdeşleşmiştir. Meydanın ortasındaki anıt, dört cephesindeki figürleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve hedeflerini belirler. Bu anıtın, neden “Tarihi Yarımada” içinde yer almadığının anlamı düşünülmeğe değer. Çünkü bölge laik bir ortamdadır. Taksim’de ve İstiklal Caddesi üzerinde aydın ve çağdaş bir çevre gelişmiştir. Kutlamalar ve gösteriler hep burada olur.

Taksim her ne kadar “meydan” olarak nitelense de taşra zihniyeti ile İstanbul’un birçok meydanı gibi, meydan olma kimliğini yitirip “şehirlerarası otobüs terminal”ine dönüşmüştür.

Taksim Meydanı, kentin kalbinin attığı yer olarak düşünülürse, politika da burada kendine yer arayacaktır. Politika. Bazı politik unsurlar Taksim Meydanı’nı, kendi propaganda veya gösterileri için “geçici” olarak kullanmışlardır. Adalet ve Kalkınma Partisi hariç.

 

Kalıcı Politik İmge Yaratmak

 

Adalet ve Kalkınma Partisi’nden önce hiçbir siyasi parti Taksim Meydanı çevresinde bir cami inşa etmeği düşünmedi. Yaklaşık kırk yıl öncesinde, bugün yaşayan bazı hocalarımızın ve duayen korumacılarımızın da içinde yer aldığı “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Kurulu” makseme kesin mesafe aranmaksızın bir cami yapılabileceği konusunda bir ilke kararı almış idi. Sonuçta bu, günümüze göre, masum karar, rafa kaldırıldı ve unutuldu gitti.

Ama gün geldi bu düşünce tozlu raflardan indirildi ve teşebbüse geçildi. Çevrenin buna gereksinimi yoktu. Çevrede yer alan irili ufaklı mescit, gereksinimi karşılamakta idi. Zamanın yerel yönetimi cami yapımını başaramadı. Başaramayınca gözler AKM’ye çevrildi. Ve yıktırılması uygun görüldü.

 

Atatürk Kültür Merkezinin Değerleri

 

AKM Türk mimarlığının bir dönemini yansıtır. Bu konuda ve ölçüde bir Türk mimarı tarafından tasarlanmış ilk binadır. İstanbul kentinin bu konuda sahip olduğu ilk binadır. Opera ve geniş sahne oyunları için olanak saklayan tek binadır. Yıktırıldığı takdirde bu tür sahne gösterilerinin uygulanmasına olanak kalmayacaktır. AKM saygın bir Türk mimarının eseridir. Merhum Tabanlıoğlu başka eserleri ile de mesleğimizin mümtaz temsilcilerinden biridir. Bina her türlü donanımı ile tam ve mükemmel hizmet eder durumdadır.

Ve en önemlisi “Cumhurbaşkanı olmasa idim kültür bakanı olmak isterdim” diyen Ulu Önder Atatürk’ün adını taşımasıdır.

 

Yıkılma Gerekçeleri

 

AKM’nin yıkılma gerekçelerinin başında çağdışı kaldığı konusu ileri sürülmektedir. Bu sadece göstermelik bir gerekçedir. Yeryüzünde 19. yüzyıldan kalma birçok bina halen hizmet etmekte ve kent sahipleri onlarla gurur duymaktadır. Rivayet odur ki, bina yıkıldıktan sonra iki sene içinde daha büyüğü yapılacak imiş! Sayın Bakanlığımızın böyle bir iyi niyeti var ise, bir saygı nişanesi olarak, varsın Atatürk Kültür Merkezi yerinde kalsın; buyurun kentin bir başka yerine daha mükemmelini yaptırın. Yer mi yok? Kültür ticaretten daha önemli ise İETT arazisi neden bu konu için kullanılamaz idi? Niyet ne olursa olsun AKM’nin arazi rantının hatırı sayılır olduğunu unutmamak gerek.

Boğaz manzarasını kapattığı da bir başka gerekçe olarak gösterilse de inandırıcı olamıyor.

 

Meslek Odamıza ve Bizlere Düşen Görev

 

Mesleki onurumuz ve aydın kimliğimiz açısından görevimiz, AKM’nin yıktırılmasına engel olmaktır. Bunun için:

• Öncelikle odamız üyeleri bu konuda aydınlatılmalı ve gereken motivasyon sağlanmalıdır.

• AKM’nin, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edildiği bilinmektedir. Yıkılması için tescilden düşülmesi gerekir. İlgili Koruma Kurulu üyelerinin ekseriyeti AKM’yi yıkma taraftarı olan Sayın Bakan tarafından atanmışlardır. İstedikleri anda binayı tescilden düşebilirler. Bu durumda Yükseköğretim Kurulu tarafından gönderilmiş Kurul üyelerinin derhal istifa etmeleri gerekir. Onların “Bu Kurulda kalarak olumsuzluklara engel olmağa çalışıyoruz” beyanları mazeret oluşturamaz. İlgili Koruma Kurulunun AKM ile ilgili aldığı karar, yıkıma adeta davetiye çıkarır bir içeriğe sahiptir. Bu kararın da hukuk yönünden yorumlanarak kamuya açıklanması gerekir.

• Bazı meslektaşlarımız AKM’nin yıktırılmasına, “daha iyisi yapılacağı” gerekçesi ile olumlu bakmaktadırlar. Bu meslektaşlarımızı meslek odamız bir foruma davet etmeli ve gerekçelerini etraflıca açıklamalarını istemelidir. Ayrıca, isimleri yayın organlarımızda teşhir edilmelidir.

• AKM, Sayın Murat Tabanlıoğlu’na, muhterem babasının manevi mirasıdır. Aynen korunması gerektiğini resmen beyan etmesi kendisinden beklenir. Binanın koltukları yenilenirken Sayın Murat Tabanlıoğlu’nun gösterdiği duyarlılığı bugünkü durumda kendisinden beklemek hakkımızdır.

• Bazı meslektaşlarımız AKM’nin cephelerinde ve mimarisinde tadilatın mümkün olacağını ifade etmektedirler. Bu tutum, eğer bina tescilli ise mümkün değildir. Olmasa dahi binanın özgünlüğüne müdahale, sanatçı mimarın haklarına müdahale olacaktır.

• İstanbul’da dekanlık ve bölüm olarak mimarlık eğitimi yapan birimlerin, AKM’nin yıktırılmaması konusunda müştereken bir tavır takınmaları ve bu tavrın bir bildiri şeklinde topluma erişmesinin sağlanması çok yararlı olacaktır.

 

Sayın Başkanımız,

Çağdaş ve aydın bir zümrenin ulusal bir kesimi olarak bizler, Atatürk Kültür Merkezi’nin yıktırılmasına kesinlikle karşı çıkmalıyız. Yukarda da belirtmeğe çalıştığım gibi bu karşı çıkış her türlü organizasyon dışı kaldıkça cılız ve etkisiz olmak durumundadır. Bu nedenle basında tam sayfa bir deklarasyon ile yer almalı ve diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte AKM önünde eyleme geçilmelidir.

Gereğini müsaadelerinize arz ederim

Saygılarımla. 28 Mart 2007

Mimarlara Mektup, Nisan 2007

 

İstanbul’un Yıkım Süreci

 

Eyüp Muhcu

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

Yönetim Kurulu Başkanı

İstanbul, tarihte Roma, Bizans ve Osmanlı uygarlıklarının başkenti olmuş ve Cumhuriyet Türkiye’si ile buluşan sürekli bir uygarlaşma projesi olarak varlığını sürdürmüştür. Eşsiz topografik özellikleri ve peyzaj değerleri ile “dünyanın göz bebeği” olan İstanbul’un kültürel zenginliği, temel niteliklerindendir. Yüzyıllar boyunca değişik kültürler burada barış içinde birlikte yaşamış, hayatı yeniden yaratmış, dünya mimarlığına ve sanatına eşsiz ilkler, özgün yerleşimler ve yaşam mekânları kazandırmışlardır.

 

Osmanlı’nın çöküşünden sonra kurulan Cumhuriyetin ilk yıllarındaki “Ulusal Mimarlık” hareketi, kente özgün yapılar ile yeni değerler katmıştır. Mimarlıkta bir arayışlar dönemi olarak niteleyebileceğimiz bu dönemde, yaratıcılık yeniden sorgulanmış. Tarih ile güncelin ilişkisi yeniden kurulmaya çalışılmış. Bu yönde önemli kazanımlar da elde edilmiştir. Bu süreç yerini 1950’li yıllardan sonra “rant odaklı” dinamiklere terk etmiştir. Şair Nazım Hikmet’in “Yedi Tepeli Şehri” İstanbul kontrol edilemeyen” büyümesi ile bugünkü büyüklüğüne ulaştı. Vatan Caddesi ve Tarlabaşı Bulvarı gibi yıkımlarda kimi değerlerini kaybeden İstanbul, 1994 sonrası başlayan ve günümüzde yoğunlaşan yeni bir yıkım süreci ile karşı karşıyadır.

Kentin sorunlarını çözmek yerine, bu sorunları bahane ederek, “kentsel dönüşüm” adı altında yağma ve yıkım süreci; yerelliği, uzmanlığı, bilimin rehberliğini ve demokrasiyi yok sayarak yaşama geçirilmekte. Üstelik “2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul” hazırlıkları da bu yıkım sürecinde araç olarak kullanılmakta. Küresel güç merkezleri ve hükümet tarafından dayatılan politikalarla, kentlerimizin sömürgeleşmesi ve değerlerinin yok edilmesi ile sonuçlanacak bu uygulamalar, “AB süreci”nde çağdışı ve demokrasiyle bağdaşmayacak bir şekilde doludizgin ilerliyor.

Çağdaşlaşmanın simgeleri olan AKM (Atatürk Kültür Merkezi), Muhsin Ertuğrul Sahnesi, İstanbul Radyosu, Taksim Cumhuriyet Meydanı gibi yapı ve kentsel alanlar bu anlayış doğrultusunda, yıkılarak rantiyenin şantiyesine dönüştürülmek istenmekte. Tarlabaşı, Sulukule, Çeliktepe gibi yerleşimlerde yıkımlar için adımlar atılmakta. Zeytinburnu Limanı ve kıyı alanı satılmış; Haydarpaşa ve Karaköy kıyı ve liman alanlarının satılması için hazırlıklar yapılmakta. Marmara Denizi’nde Tekirdağ’da ilk kez bir “NATO Limanı” planlanmaktadır. Kartal ve Küçükçekmece kıyı alanlarında ilan edilen “kentsel dönüşüm alanları”nın ise, küresel şirketlere pazarlanması için hummalı çalışmalar yürütülmektedir.

“Satış ve yıkım süreci”, tüm kamusal varlıkları ve TMSF’nin el koyduğu özel sektörü de kapsayacak şekilde yaygınlaşmaktadır. Bu amaçla Karayolları arazisi, Levent’deki İETT Garajı ayrıcalıklı yapılaşmaya açılarak satılmış. Boğaziçi’ndeki kimi parseller ve Yıldız Teknik Üniversitesi dahil pek çok kamu yapısı ve alanı satışa çıkarılmaya başlanmaktadır.

“Ülkemi pazarlamak benim görevimdir” şiarıyla bütün kamu varlıklarının satışa sunulması bir yok oluşun başlangıcıdır. Gelişmeye, çağdaşlaşmaya, demokrasiye, bağımsızlığa, en çok gereksinimimizin olduğu bir dönemde, bu anlamdaki kazanımları da ortadan kaldıran, geriye dönüşü olmayan bir yıkım sürecinin eşiğindeyiz. Üstelik bu yolda bir hayli mesafe kat edilmiştir.

Yıllardır İstanbul’un, zengin tarihini ve özelliklerini anlayamayan ve bu değerler yerine rantı tercih eden, kamu ve toplum yararını yok sayan anlayışlar yatırımlara yön vermekte ve kentlerimizin geleceğini belirlemektedir. Bir başka deyişle, çağdaş, bilimsel bir planlamaya bağlı olarak İstanbul’un ve kentlerimizin geleceğinin belirlenmesi gerekirken, küresel güç merkezlerine ve kimi yatırımcı çıkarlarına bağlı kalınarak kentlerimizin ve ülkemizin geleceği karartılmaktadır.

Ne yazık ki, İstanbul’umuzun kentsel ve çevresel değerleri, bugün her zamankinden daha çok korunmaya muhtaçtır. Yeni ve kapsamlı bir yıkım sürecinde İstanbul’u savunmak için yeni bir başlangıca, dayanışmaya ve toplumsal bir seferberliğe gereksinim var. Haydarpaşa ve AKM’nin savunulması gibi etkinlikler dayanışmaya örnek oluşturuyor. İstanbul’un eşsiz güzelliği ve kentli bilinci bunu başarabilmeye olanak sağlamakta ve gelecek için bir umut oluşturmaktadır.

İstanbul’umuzun ve ülkemizin “satış ve yıkım süreci”nin durdurulması umudu ile... Mimarlara Mektup, Nisan 2007

 

10 Mayıs 2007

“Atatürk Kültür Merkezi”nin yıkılmasını öngören “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Kanunu Tasarısı”nın, gerek kamuoyunda gerekse komisyonda yapılan bütün uyarılara rağmen; TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarınca, bir kanunda yer alması son derece sakıncalı olan kültürel yağma ve yıkım maddeleri ile birlikte kabul edildiğinin öğrenilmesi üzerine çalışma grubumuz tarafından basın açıklaması yapıldı (bkz. 3.26).

 

5 Ekim 2007

AKM yıkımını öngören bir madde, üstelik İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi bağlamında oluşturulan yasa tasarısının içerisine ironik bir biçimde sokularak, TBMM komisyonlarından geçirilmesi üzerine Mimarlar Odası bir basın açıklaması yaptı

 

Mimarlar Odası’nın Bir Cumhuriyet Projesi

(Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirasının Belgelenmesi, Korunması ve Değerlendirilmesi Çalışmaları) ve

AKM’ye Yönelik Yıkım Girişimi

5 Ekim 2007

Kültür Mirasımızın çeşitli nedenlerle tahrip ve yok olma süreci, başta yasal düzenlemeler olmak üzere alınan tüm önlemlere karşın devam etmektedir. Bu tahrip ve yok olma süreçlerinin nedenleri ve alınması gereken önlemler uzun yıllardır değişik platformlarda tartışılmış, ancak doyurucu ve etkin sonuçlar alınamamıştır.

 

Bu mirasın en kolay ve kaygısızca tahrip ve hatta yok edilen bölümünün, Cumhuriyet Dönemi yapıları olduğu rahatça söylenebilir. Bu kıyımın önemli bir bölümü, ne yazık ki, merkezî ve yerel yönetimler eliyle gerçekleştirilmektedir. Bir diğer deyişle Cumhuriyet, Cumhuriyeti yok etmektedir.

 

Bu olumsuzluklar, Cumhuriyet Dönemi Mimarlığının en özgün yapıtlarını bünyesinde barındıran Başkent Ankara ve İstanbul başta olmak üzere, ülkemizin birçok kent ve kasabasında kaygıyla gözlenmekte ve izlenmektedir. Mimarlık yapıtları bir ülkenin belleğinin en önemli öğeleri arasındadır ve kayıpların devam etmesi halinde ülke halkı bir süre sonra belleğini yitirecektir. Bu yitirilecek olan bellek aslında, halen içinde yaşadığımız, vatandaşı olmakla övündüğümüz Cumhuriyet’in belleğidir.

 

Son olarak AKM yıkımının, üstelik İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi bağlamında oluşturulan yasa tasarısının içerisine ironik bir biçimde sokularak, TBMM Komisyonlarından geçmesi gerçekten içinde bulunduğumuz kaygı verici koşulları apaçık ortaya koymaktadır.

Bilindiği üzere Mimarlar Odası, 21 Şubat 2007 tarihinde yaptığı bir basın açıklaması ile, Atatürk Kültür Merkezi binasıyla ilgili tescilin kaldırılması başvurusunu endişe ile karşıladığını belirterek; dönemin önemli simgesel yapılarından birisi olan AKM’nin yıkılmasına yol açabilecek gelişmeleri değerlendiren raporunu kamuoyunun ve ilgili kuruluşların dikkatine sunmuştu.

Bu açıklamamızda da belirttiğimiz gibi her dönemde insanlığın değişik gereksinmelerini karşılamak üzere üretilen alan ve yapıların, günümüzde “korunması gerekli kültürel miras” sayılabilmesi için bazı değerleri taşımaları gerekmektedir. AKM dahil Cumhuriyet Dönemi yapıları bu yönde incelendiğinde;

- Tasarlandıkları dönemin ve onu tasarlayan mimarın içinde yaşadığı toplumun anlayış, gereksinme ve ilişkilerinin somut göstergeleri olarak belge değeri;

- Kentsel belleğin bir parçası olarak kimlik değeri;

- Tasarlandıkları ve inşa edildikleri dönemin tasarım ve mimari anlayışını yansıtması açısından mimari değer;

- Toplumun gereksinmesinin halen karşılayabilmesi açısından işlevsel ve ekonomik değer;

- Belleğimizdeki bir olayla ilişkisi bakımından anı değeri taşımaktadırlar.

Bu nedenle, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi, Cumhuriyet dönemi mimari mirası kapsamında döneminin simgesel bir yapısıdır ve yıkılmamalıdır.

Mimarlar Odası ayrıca, yıllardır düzenlediği “Ulusal Mimarlık Ödülleri” programında ödül alan yapıların da, ülkemiz mimarlığının çağdaş göstergeleri olduğu ve bir dönemin tasarım ve uygulama anlayışını yansıttığı için kültür varlığı olarak nitelendirilmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu düşüncesini somutlaştırmak üzere gerekli girişimleri yapma kararı almış ve bu girişimlere başlamıştır.

 

Mimarlar Odası, Cumhuriyet’in bir kurumu olarak, Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirasını öncelik ve ivedilikle ele almanın misyonunun önemli bir parçası olduğunun bilincindedir. Amacımız, Türkiye’de 1920’lerden bu yana üretilen mimarlık yapıtlarına ve çevrelerine, koruma ve değerlendirme bağlamında tekrar bakmak, geleceğin mimarlık mirasının öğeleri ve mimarlık kültürünün bir dönemi olan bu mirası her yönüyle ele almak ve bu emaneti bizden sonraki nesillere koruyarak ve değerlendirerek iletmektir.

 

Mimarlar Odası, bu amaca yönelik olarak “Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirasının Belgelenmesi, Korunması ve Değerlendirilmesi”ni kapsamlı ve aşamalı bir proje olarak ele almayı kararlaştırmıştır.

 

İlk aşamada “Cumhuriyet Dönemi Mirasının Bugünkü Durumu” ele alınacak, daha önce değişik kurum ve kuruluşlarca yapılan mevcut envanterler kullanılarak, tehdit altında bulunan ve giderek yok olan Cumhuriyet Dönemi mimarlık yapıtlarının halen içinde bulunduğu durum tespit edilecektir. Bu aşamanın sonuçları ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilerek, gerekli önlemlerin alınması istenecektir.

 

İkinci aşamada ise mevcut envanterlerde bulunmayan yapılar saptanarak “korunması gerekli kültür varlığı olarak” tescil edilmeleri sağlanacaktır.

 

Projenin üçüncü ve son aşamasını ise, ilk aşamadan elde edilen verilerle, Mimarlar Odası’nın Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirasına ilişkin politikasının belirlenmesi oluşturmaktadır. Bu kapsamda Mimarlar Odası Şubeleri ve Birimleri bulundukları kentlerde Cumhuriyet dönemi mirasını kapsayan çalışmalarını halen sürdürmektedir, Bazı çalışmalar ise tamamlanmıştır.

 

Sonuç olarak Mimarlar Odası,

 

- Cumhuriyetin kimi değerlerine karşı çıkışların giderek arttığını bilerek,

- Bu karşı çıkışlara başka nedenlerin de eklenmesiyle, Cumhuriyetin mekâna yansımaları olan alan ve yapıların giderek nitelik yitirdiğini ve hatta yok olduğunu görerek,

- Her dönemde kültürel ve doğal mirasın korunması ve kamu yararına değerlendirilmesine yönelik olarak, bir meslek odasından beklenen her türlü çabayı gösteren ve göstermeye devam edecek bir Cumhuriyet kurumu olarak ilgili kurum, kuruluş ve kamuoyuna çağrı yapmakta,

 

Cumhuriyetin mekân ve yapılarını korumaya ve günümüz yaşamının ayrılmaz parçaları olarak değerlendirmeye ve bağlantılı olarak AKM yıkımını durdurmak için somut girişimlerde bulunmaya davet etmektedir.

 

26 Ekim 2007

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin hükümleri düzenlemek amaç ve kapsamı ile hazırlanan, ancak maddeleri arasına Atatürk Kültür Merkezinin yıkımını hakkında bir maddeyi de ekleyen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının TBMM’ye sunulması üzerine çalışmalarını düzenli olarak gerçekleştiren komite tarafından cumhurbaşkanı ve milletvekillerine konu hakkındaki düşüncelerimizi açıklayan mektuplar iletildi.

 

Sayın Ahmet Necdet Sezer

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı

 

Konu: İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun hk.

 

İstanbul’u 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti olarak hazırlamak, 2010 yılında yapılacak etkinlikleri planlamak ve yönetmek, kamu kurum ve kuruluşlarının bu amaçla yapacakları çalışmalarda koordinasyonu sağlamak üzere kurulması öngörülen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin hükümleri düzenlemek amaç ve kapsamı ile hazırlanan “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun” Tasarısının TBMM’ye sunulduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.

 

Konu ile ilgili sivil toplum girişimlerinin, doğal, topografik emsalsiz özellikleri ve yüzyıllardır içinden geçen tüm uygarlıkların biriktirdikleri tarih ve kültür değerleri ile aslında gerçek bir dünya kültür mirası olan İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmesi için gösterdikleri çaba ve çalışmaların sonucunda toplumsal işbirliği ve ortak anlayışın ürünü olarak ortaya çıkması beklenen ilgi yasa tasarısı, gündeme geldiği andan itibaren büyük bir hayal kırıklığına ve yasa tasarısını hazırlayan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Girişim Grubu’nun dahi tepkisine neden olmuştur.

 

Zira yasa tasarısında, İstanbul 2010 Girişim Grubu’nun metninde yer almayan Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) yıkılıp yeni bir projenin yapılmasına ve Rami Kışlası’nın İstanbul Kütüphanesi ve Kongre Merkezi’ne dönüştürülmesine ve bu konuda yaptırılacak proje, ihale ve inşaat işlemlerine dair hükümlerin eklendiği görülmektedir

 

Bugüne kadar örneği görülmemiş bir biçimde yasama organımız, -aslında özel bir yasa gereksinimi de tartışmaya açık olan- sürecin amaç ve kapsamına aykırı olarak ilgili yasanın üçüncü bölümünün Diğer Hükümler başlığı altında düzenlenen 11. maddesi ile;

Sadece “Türkiye’nin Opera olarak tasarlanan İLK binası” olma niteliği ile bile ulusal ve uluslararası bütün kurallar uyarınca korunması gereken ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ’nin yıkılmasını yasa ile hüküm altına almıştır.

 

Yine tasarının gelirler maddesinde bu uygulamalar için gerekli bütçenin, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bütçesi’nden, Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermayesi’nden, 5846 sayılı Kanun’un 44üncü Maddesi’nin ikinci fıkrasındaki özel ödenekten, İstanbul İl Özel İdaresi Bütçesi’nden, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bütçesi’nden, Başbakanlık Tanıtma Fonu’ndan ve Koordinasyon Kurulu tarafından kararlaştırılacak miktarda bu Kanunun 12inci Maddesi uyarınca açılan özel hesaptan aktarılacak kamusal kaynaklı gelirler sağlanacağı da hüküm alınmış bulunmaktadır.

 

Tasarının uygulanmayacak hükümler başlıklı 19uncu maddesinde ise bu kanun kapsamına giren mal ve hizmet alımlarıyla, yapım işleri, satım, kira ve her türlü işlemlerde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı da hükme bağlanmaktadır.

 

Tasarının denetim başlıklı 18inci maddesiyle bu kanun kapsamında yapılacak iş ve işlemler ile bu iş ve işlemlerle ilgili harcamaların her yıl Başbakanlık Müfettişi, Maliye Bakanlığı Müfettişi, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Müfettişi tarafından denetleneceği hükme bağlanmaktadır. Ancak; ilgili Bakanlardan oluşacak Koordinasyon Kurulu uygulamalarının yine aynı bakanlıklara bağlı denetim organlarınca denetlenmesi hususunun bağımsız denetleme ilkelerine uygun olamayacağı son derece açık olduğu gibi bu denetimin hangi usullere ve yöntemlere göre yapılacağı da belli değildir.

 

2010 Avrupa Kültür Başkenti hazırlığında olan, dünya mirası İstanbul’un Cumhuriyet Dönemi mimarisinin önemli eserlerinden ve Taksim Meydanı’nın simgesel yapılarından biri olan Atatürk Kültür Merkezi binasının yıkımının yasa ile hüküm altına alınması ve bu konuda yapılacak proje ihale vb. işlemlerin de kamusal denetimden kaçırılırcasına aynı yasa tasarısı içerisinde tanımlanarak ayrıcalıklı bir hale getirilmesi; planlama ve idari hukuk sistemimizin devre dışı bırakılması sonucunu doğuracak olup yasama yetkisinin en hafif tabiriyle amaç dışı kullanımına emsal teşkil edecektir.

 

Özellikle son günlerde AKM ve Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu, Radyoevi gibi Cumhuriyet Dönemi mimari ve kültürel miras örneklerinin yer aldığı ve İstanbul’un Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan ilk planında 2’nolu park alanı olarak ayrılan alanlar için kamuoyunu da oldukça tedirgin edecek bir şekilde alınan plan ve ihale kararları ve bu kararların gerekçelerini bir süreç bütünlüğünde ele alıp değerlendirdiğimiz de;

Cumhuriyet Dönemi mimarisi ve kültürel mirasımızın korunarak yaşatılması ve gelecek kuşaklara taşınması sorumluluğu; toplumsal ve mesleki sorumluluklarımızın da ötesine geçerek tarihsel bir görev haline gelmiştir.

Kent kültürümüzün gelişmesinde önemli bir yeri olan mimari ve kültürel değerlerin yasa tasarıları ile; konu ile ilgili her türlü yasa yönetmelik, kurum ve kuruluşu devre dışı bırakarak ortadan kaldırılmasını öngören bir yasama anlayışının da başlatılması tehdidini içeren bu sürecin durdurulması için ilgili kanun tasarısının TBMM gündeminden düşürülmesi için ilgi ve yardımlarınızı arz ederiz.

 

Saygılarımızla.

 

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi – Karanlığa Karşı Sanat Cephesi – Özerk Sanat Konseyi – Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği (TOMEB Genel Merkezi) – TOBAV Genel Merkezi – Nazım Hikmet Kültür Merkezi – UPSD – Kültür Sanat-Sen (Genel Merkezi) – ÇASOD, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği – İSTİŞAN – Türkiye Yazarlar Sendikası – Kemal Türkler Kültür Eğitim Vakfı – Pen – Karikatüristler Derneği – Film-Yön – Belgesel Sinemacılar Birliği – 68’liler Birliği Vakfı – Mizah Üretenler Derneği – Bakırköy Sanatçılar Derneği – Oy-Çed – Yurtsever Cephe – DİSK-Nakliyat-İş – Tiyatro Simurg – Mask-Kara Tiyatrosu – DETİS Genel Merkezi

 

Ek: TMMOB Mimarlar Odası - Atatürk Kültür Merkezi İnceleme Dosyası

 

4 Kasım 2007

ÇAĞRI

Bizler, 4 Kasım saat 18.30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinin önünde buluşmaya hazırlanıyoruz. Ellerimizde meşaleler, fenerler, dillerimizde ortak sözümüz, onurlarımızı birleştirmeye hazırlanıyoruz. Bir çoğul ses olarak, şarkılar söyleyip, şiirler okuyarak Atatürk Kültür Merkezinin önüne kadar yürüyeceğiz. Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ni ve Atatürk Kültür Merkezini yıkmak isteyen, çağın gericilerine karşı sözü olan her bireyin, her kurumun sözüne ortak olmaya hazırız. Bizler; operacılar, senfoni sanatçıları, bale ve tiyatro yaratıcıları, dansçılar, dekor, kostüm, aksesuar, ışık tasarımcıları, sahne teknisyenleri, müzik yaratıcıları, sinema alanındaki yaratıcılar, mimarlar ve yazarlar sizleri birlikte yan yana olmaya çağırıyoruz.

Gelin, seslerimizi çoğalttığımız sanatsal yaratı alanlarımızı birlikte savunalım. Gelin, sözcüklerimizin kalıcı yaratıların ürünleri olduklarını birlikte kanıtlayalım. Gelin, ülke insanlığımızın ortak sesi olduğumuzu, dünya insanlığına duyuralım. Gelin karanlığa karşı birlikte ışık olalım.

Yukarıdaki çağrı ya cevap veren yaklaşık 2000 kişi ile yapılan etkinlik yazılı ve görsel basında büyük yankı buldu.

 

10 Kasım 2007

Kamuoyunda tartışma yaratan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Yasa Tasarısı, içeriğinden “Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) yıkılması” hükmü çıkarılarak yasalaştı. Bu haber basında “Atatürk Kültür Merkezi” kurtuldu şeklinde yer aldı.

Ancak, AKM’nin yıkılması hükmü yerine; “AKM’nin bulunduğu parsel ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait parsel ve eklenebilecek diğer belediye ve Hazine arazilerinden oluşacak alanda yeni bir AKM binası ve müştemilatlarının projesi ve inşaat yapım işleri, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu karar ve görüşleri doğrultusunda yapılacak” gibi yine de alanı yapılaşmaya açmaya yol verebilecek ve belirsizlikte yeni bir hüküm eklendi.