5.1.2. Mimarlık ve Kent Şenliği
5 Aralık 2004 Pazar günü Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde tüm gün devam eden etkinlikler dizisi ile “Mimarlık ve Kent Şenliği” düzenlendi. Amaç, Mimarlar Odası’nın 50 yıllık birikimini katılanlarla paylaşmak, 50. yılını kentlilerle birlikte kutlamak ve bu kutlamayı şenliğe dönüştürmekti. Mimarlar Odası’nın katılımcı kuruluş ve inisiyatiflerin, karikatür ve fotoğraf sanatçılarının “Kent ve Mimarlık” bağlamında buluştukları sergi ve stantlarda çeşitli görseller ve yayınlarla iletişim alanı oluşturulması hedefleniyordu. Gün boyu süren stant-sergilerle (3 mimarlık, 1 fotoğraf, 1 karikatür-3 karikatürist, 1 öğrenci çalışması, 5 yayın, 19 gönüllü kuruluş) başlayan şenliğin açılışından sonra “Kentli Kuruluşlar ve Sanatçılar Kenti Anlatıyor” gündüz sunuşlarını (12 Kuruluş, 7 şair, 3 mimar, 1 sinema, 1 fotoğraf sanatçısı) izledik. Kokteylden sonra başlayan “Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik İstanbul’dan” müzikal gösterisi ile Mimarlık ve Kent Şenliği son buldu.
İstanbul Mimarlık ve Kent Şenliği
Kubilay
Önal
5 Aralık Pazar günü Yeni Melek Gösteri Merkezi, diğer
günlerden biraz daha farklı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Gün ve gece boyu
süren “İstanbul Mimarlık ve Kent Şenliği” ile şenlenen Beyoğlu’nun bu 50 yıllık
mekânını; yeni işlevini, girişi, fuayesi, salonuyla
tıklım tıklım dolduran kentliler, kent dostları, kentli kuruluşlar, mimarlar,
gençler ve sanatçılarla buluşturmanın ve onların birbirleriyle doğrudan
etkileşim kurma ortamını sağlamanın heyecanını yaşıyordu. 50 yaşının
olgunluğuyla bir İstanbullu olmanın tadını çıkarıyordu; ama genç bir yürekle...
Tıpkı o gün, bu mekânda İstanbul Büyükkent Şubesi aracılığıyla 50. Kuruluş
Yıldönümünü İstanbullularla birlikte kutlayan “Mimarlar Odası” gibi...
Mimarlar Odası, 50. yıl etkinliklerine 2 Ekim’de İstiklal Caddesi’nde
düzenlediği “Mimarlığa Saygı Yürüyüşü” ile başlamıştı. 50. yıl dolayısıyla
Ankara’da yapacağı “50. Yıl Buluşması ve Resepsiyonu”nu 9-10
Aralık’ta Ankara’da Cumhuriyet’in en önemli mimari yapıtlarından Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi’nde yapacaktı ve kuruluş günü olan 15 Aralık’ta da mimarlar
Pera Palas’ta “50. Yıl Balosu”nda buluşacaklardı.
Ancak Mimarlar Odası 50. yılında kentlileri, kentli kuruluşları, Oda’nın ve kentlilerin
mücadelesine her zaman destek veren kültür insanlarını unutmayacaktı. Bu amaçla
düzenlediği şenlik duyurusunda belirtildiği gibi “kent dostları, sanatçılar,
kentli kuruluşlar, gençler ve mimarların buluşacağı İstanbul Mimarlık ve Kent
Şenliği ile; Mimarlar Odası’nın 50 yıllık birikimini
katılanlarla paylaşmak, 50. yılını kentlilerle birlikte kutlamak ve bu
kutlamayı şenliğe dönüştürmek” isteyecekti. Ve bu isteğini o gün Yeni Melek’te
gerçekleştirdi...
Mimarlar Odası’nın, katılımcı kuruluş ve inisiyatiflerin,
karikatür ve fotoğraf sanatçılarının “kent ve mimarlık” bağlamında buluştukları
sergi ve stantlarda; çeşitli görseller ve yayınlarla iletişim alanı
oluşturulması hedefleniyordu. Gün boyunca süren stant-sergilerle (3 mimarlık, 1
fotoğraf, 1 karikatür-3 karikatürist, 1 öğrenci
çalışması, 5 yayın, 19 gönüllü kuruluş) başlayan şenliğin açılışından sonra 6
saat süresince “Kentli Kuruluşlar ve Sanatçılar Kenti Anlatıyor” gündüz
sunuşlarını (12 kuruluş, 7 şair, 3 mimar, 1 sinema, 1 fotoğraf sanatçısı)
izledik. Kokteylden sonra başlayan sanatsal gösterinin adı günün anlamıyla
örtüşüyordu: “Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik İstanbul’dan!...”
32 müzik adamı, 1 şair, 1 dans sanatçısı, 2 sinema, 1 gösteri yönetmeni ve 1
mimarın katılımıyla oluşturulan bu muhteşem gösteriyle birlikte tüm şenliğe
emek verenlerin sayısı 200’leri aşmıştı. Gündüz 400’lere ulaşan izleyici
kitlesi de gece 1000’e varacaktı.
Kimler yoktu ki! 13.30’da Odamızın kurucu Yönetim Kurulu
Sekreteri mimar-yazar Aydın Boysan’ın İstanbul ve mimarlık mesleği dolu o
kendine özgü sıcaklığıyla başlayan hoş geldiniz konuşmasından sonra Şube
Başkanımız Eyüp Muhcu’nun “merhabası” ile kuşaklar arası bağ ve gelenek ortaya
konuluyor; Odamızca yönetmen Bengisu Gençay’a yaptırılan “Kent Suçları, Kent
Düşleri” belge filmiyle kentli kuruluşların anlatımlarına hazırlık yapılıyordu.
Bu açılıştan sonra ilk oturuma geçiliyor, mimar-şair Cengiz Bektaş
Kuzguncuk’ta ilk yöresel kentli girişimi olmanın deneyimini anlatıyor;
Arnavutköylü Ayten Görgün’ün “mahalleli” kimliği anlatımına yansıyordu. Mimar
Aysel Can’ın Beykoz ormanları ve yapılaşmasına ilişkin sunuşundan sonra da
Gayrettepe mücadelesinin öncülerinden Özden Gönül, yine “mahalleli” bilinciyle
neler yaptıklarından söz ediyordu. Ve oturumun sonunda TYS üyesi şairlerimizden
Ahmet Necdet ve Aydın Hatipoğlu heyecanlarını hiç dizginlemeden “kendi
İstanbullarını” aktardılar. Arada açılışa gelemeyen Oda Başkanımız Oktay
Ekinci’de “kentsever” insanların mücadelesine duyduğu saygıyı ifade etti.
İnsan Yerleşimleri Derneği’nden mimar Korhan Gümüş’ün kamusal proje üretim
süreçlerine ilişkin eleştirilerini içeren konuşmasıyla başlayan ikinci
oturumda; daha sonra 10. yılını aşan SOS Çevre Gönüllüleri’nden Türksen Başer
Kafaoğlu ve Kentli/Kentsel Araştırma Gönüllüleri’nden Semra Kalkan
izleyicilerle deneyimlerini paylaştılar. Şairlerimiz Melisa Gürpınar ve Mazhar
Alphan’ın şiirleriyle “İstanbul” bir kez daha dillendi yeniden...
Üçüncü oturumda önce sanat tarihçisi Sühendan İlal’le Cihangir yolculuğu
yaptık; sonra mimar Esen Avdel ilk koruma amaçlı örgütlenen semtlerden biri
olan Galata’nın son durumunu aktardı bizlere. Ve belki de en canlı ve
operasyonel çalışan Gazhane Gönüllülerinden Fatma Çaynak ve 6 arkadaşı ile
birlikte İTÜ tarafından yapılan “endüstri müzesi ve kültür merkezi” projesinin
teatral sunuşunu izledik, rengârenk projeleri giyinmişlerdi... Eray Canberk ve
Nurullah Can şiirleri eklendi bu sahneye daha sonra...
TEMA Avrupa Yakası Gönüllü Sorumlusu Güner Açıksöz’ün kentsel toprak
kayıplarını aktardığı sunuşla başlayan dördüncü oturum; Doğa ile Barış
Derneği’nden İklil Çalışkan’ın “İstanbul Boğazı” ağırlıklı anlatımı ve İstanbul
Çevre Konseyi ve Federasyonu’ndan Tünay Gürsel’in deneyim paylaşımı ile devam
etti. Ve aramızdan kısa bir süre önce ayrılan mimar-şair Şener Özler’in
İstanbul Bienali için hazırladığı bir İstanbul Projesi olan “Palamut”un
powerpoint sunumu ve mimar-fotoğraf sanatçısı İlteriş Tezer’in “İstanbul” dia
gösterisi ile sona erdi gündüz bölümümüz.
Saat 20.15’te başlayan gece gösterisi öncesinde salona giren izleyicilere,
şarkılarıyla Zeki Müren eşlik etti kayıttan. Işıklar söndükten sonra bir jenerik düştü perdeye: “Mimarlar Odası İstanbul Şubesi
Sunar: Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik İstanbul’dan” ve 5 dakikalık Nebil
Özgentürk’ün “Sinema’da İstanbul” kolajı ve bu kolaj birinci bölümün sonunda
“Sinema’da Beyoğlu” ve ikinci bölümün başında “Sinema’da İç Göç” olarak devam
edecekti. Ve sahneye Sunay Akın çıktı...
Cemal Süreyya’nın “Üç İstanbul” görsel şiiriyle başladı
anlatımına; o anlatıyor ve sırasıyla mimar-müzisyen Mutlu Torun ve
arkadaşlarından Osmanlı müziği; Üç Kadın’dan (Sumru Ağıryürüyen, Yasemin Göksu,
Yeninur Ada) Ladino, Çerkesçe, Rumca, Ermenice, “Kâtibim” ve “Kavakta Turna
Sesi Var” gibi İstanbul şarkıları; Sema’dan “Yıldızların Altında”, “Kadıköylüm”
ve “Bir İstanbul Sevdası”; opera sanatçısı Jaklin Çarkçı’dan dünyada ikinci
temsilini İstanbul’da yapan “İl Travatore”den bir arya; Timur Selçuk’tan
“Kalamış” ve bir Ümit Yaşar şiirinin yorumunu izliyorduk. Birinci bölüm
biterken bu bölümün 1950’lerin ortasına kadarki sürece ilişkin İstanbul
anlatımı olduğunu anlıyorduk. Ve haklı çıktık 15 dakikalık arada; kulaklarımıza
kayıttan Orhan Gencebay şarkıları geliyordu...
İkinci bölümü böylece karşılayan izleyiciler; Sunay Akın’ın “İstanbullu
Afrikalılar” öyküsünden sonra iç göçle İstanbul’a gelen kültürlerin müziğini
(Alevi, Süryani, Arap, Laz, Tatar, Kürt...) yeniden Üç Kadın’dan dinlediler.
Daha sonra Türkiye siyasi-toplumsal hayatının yaşadığı kesintiler Zeynep
Tanbay’ın “Sandalye” dansıyla aktarıldı. Ve mimar-müzisyen Erol Evgin çıktı
sahneye; bir İstanbul değişim öyküsü olan “İstanbul Bizi Affet” ve “Bir de Bana
Sor” diyerek. Sunay Akın’ın Kızkulesi anlatımında Nazım Hikmet uğrak oldu bir
ara; özlemle kentine bakıyordu. Sonra sırasıyla mimar-müzisyen Nejat
Yavaşoğulları ve Bulutsuzluk Özlemi’nin, fonda Hilmi Etikan’ın “Tarlabaşı,
Tarlabaşı” belgeselinden bölümlerle “Kaybolan Şehir”ve “Sözlerimi Geri Alamam”
şarkılarını, mimar-müzisyen Derya Köroğlu ve Yeni Türkü’nün “Göç Yolları” ve
değişik yorumlarını, Vedat Sakman ve Zuhal Olcay’ı izledik birer şarkıyla...
Gecenin finalinde Mimarlar Odası ve kentli kuruluşların çalışmalarından
görüntüler eşliğinde Üç Kadın’dan şenlik türküleri vardı. Sunay Akın’ın UIA
2005 İstanbul Dünya Mimarlık Kongresi’ne yönelik anlatımıyla sona eren gecenin
bu bölümünde bu gösteriye emek verenler (kurguyu yapan Vecdi Sayar, Hilmi
Etikan ve sanatçılar) çağrıldı ve cıvıl cıvıl genç mimarlık öğrencilerinden
kır-şenlik çiçeklerini aldılar. Organizasyonun Oda adına sorumluluğunu üstlenen
ben de sahnedeydim büyük keyifle...
Dışarı çıktığımda saat 00.15’ti ve insanlar İstiklal Caddesi’nde 6 Aralık
Pazartesi gününü karşılıyordu. Yaşadıkları kültür şokunun etkisiyle İstanbullu
olmanın biraz daha farkına vardıkları görülüyor; yorgunluklarına rağmen
yüzlerinde taşıdıkları mutluluk izleriyle evlerine dönüyorlardı.
Şubemizin Şenlik Basın Duyurusu metninde, şenliğin düzenlenme nedeni olarak şu
belirlemeler yer alıyor: “Kent değeriyle buluşamayan, kentli olamayan
toplumlarda “mimarlık” mesleği de toplumla buluşamıyor. Kaçak yapı kültürünün
giderek yaşamımıza egemen olmasının sonucunda ‘mimarlık mesleği’ yapılamaz hale
gelmektedir. Yaşamımızı katlanılmaz hale getiren bu sürecin önüne geçebilmek
gerekiyor. Biliyoruz ki mimarlığın geleceği, kent değerleriyle buluşan
kullanıcılara; kentlerin geleceği emeğini toplumun hizmetine nitelikli sunan
mimarlara-tasarımcılara bağlıdır.
Mimarlık mesleği ve mimarların, toplum ve kullanıcılarla doğrudan buluşmasının
yolu; bu kopukluğun asıl kaynağı olan örgütsüzlüğü aşmak ve ‘kentli’
olabilmenin ön koşullarından biri olan ‘demokratik’ değerlere sıkıca
sarılmaktan geçiyor. Yaşadığı mekânlara sahip çıkan, kentsel tahribata karşı
çıkan, ‘kültürel ve doğal değerlerimizi’ hatırlayan ve hatırlatan ve bu amaçla
örgütlenmek için yola çıkan ‘kentli kuruluşlar ve inisiyatifler’
geleceğin yaşanılır kentlerinin asıl mimarları olacaklardır.
‘Mimarlar Odası Toplum Hizmetinde, Toplum Hizmetinde
Mimarlık’ belgisiyle yola çıkan Mimarlar Odası, kentsel sorunlara karşı
yönetimleri uyaran, denetleyen, yasalar ve kamuoyu desteğiyle yaptırım
uygulayan, bu nedenlerle de kentlilerin ilgisini çeken bir meslek kuruluşu
olarak; 50. yılında düzenlediği bu etkinlikle, mimarlar, kentli kuruluşlar ve
kent kültürünün taşıyıcılığını sağlayan sanatçıların birlikteliğinin
gelecekteki önemini vurgulamıştır. Bu birliktelik, 2005 Temmuz’unda
İstanbul’da yapılacak ‘Uluslararası Mimarlar Birliği XXII. Dünya Mimarlık
Kongresi’ kapsamında gündem oluşturmayı da amaçlamaktadır.”
Bu hedefe dönük olarak İstanbul Büyükkent Şubesi bir sınavı daha başarıyla
geçmiştir. Ancak önümüzdeki süreçte bizi yeni organizasyonlar beklemektedir. Bu
anlamda yaptığımız “şenliğin” tüm katılımcılarla birlikte değerlendirmesini
yaparak geleceğe hazırlanmamız gerekiyor. Daha da yürekten ve hep birlikte
hissederek:
“Nice Nice Yıllara Mimarlar Odası!.. 50. Yılın Kutlu Olsun!..”
Mimarlara Mektup, 2004/12