1.8.6.1.1. İSKİ Yönetmeliği

Bilindiği gibi, İstanbul'un en büyük handikaplarından biri, kentin, ağırlıklı olarak, yaşam kaynaklarını barındıran kuzey kuşağında, yasa ve hukuk dışı bir biçimde büyümesidir. Bu çerçevede, özellikle TEM otoyolunun hizmete girmesinden bu yana içme suyu havzalarında yaşanan gelişmeler kaygı vericidir. Tümüyle yasadışı olan bu gelişmeler, 1995'ten bu yana İSKİ'nin su havzaları yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle adeta teşvik edilmiştir. İçme suyu havzalarına kirlilik yaratıcı yapılanma hakları getiren ve şubemizce dava konusu edilen üç yönetmelik değişikliğinden sonra, tam da 16-23 Mart tarihlerinde Kyoto'da gerçekleşen "Birleşmiş Milletler 3. Dünya Su Forumu" arifesinde, yeni bir İSKİ yönetmeliği, 21 Şubat 2003 tarihinde İstiklal Gazetesi'nde yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve yönetmeliğin sakıncalı görülen maddelerinin iptali için, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ile birlikte, yargıya başvurulmuştur.

Dava Dilekçesi
İstanbul ( ). İdare Mahkemesi Sayın Başkanlığı'na

Duruşma ve Yürütmenin durdurulması istemlidir.
1.Davacı: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası(İstanbul Şubesi)
Halaskargazi Cad. No:35/1 Harbiye/İSTANBUL
Vekili: Av.Kadir DAYLIK -Av.Yıldız DAYLIK-Av Serkan DİNÇÖL
Kayışdağı Cad. Karaman Çiftliği Yolu Eston Çamlıevler Sitesi Kızılçam D.2 İçerenköy 81120 İSTANBUL
0216 469 04 70 -71 - 72
2.Davacı: TMMOB Mimarlar Odası (İstanbul Büyükkent Şubesi)
Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası Yıldız Beşiktaş / İSTANBUL
Vekili: Av.İlyas BULCAY- 0216.474 50 53
Altunizade Sırmaperde cd. Yetimhane sk.4/6 Üsküdar/İST

Davalı İdare: 1- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Saraçhane-İSTANBUL
2- İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
Aksaray/İSTANBUL

Konu: İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisince kabul edilerek 21 Şubat 2003 tarihinde İstiklal gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe giren "İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği"nin aşağıda açıklanan maddelerinin İPTALİ ve öncelikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI istemimiz hakkındadır.
İlan Tarihi: 21.02.2003

Dilekçe Red Kararı: İstanbul 4.İdare Mahkemesinin 2003/502 E.ve 2003/595 sayılı kararı
Sayın Mahkemece; Dava dilekçemizde iptali istenen yönetmelik maddelerinin yanında Sayın Mahkemenin res'en saptayacağı düzenlemelerin de iptali istenilmiş bulunduğundan, sözkonusu düzenlemelerin neler olduğunun açıkça belirtilmediği, bu konuda iptali istenen işlem varsa tarihi,sayısı, tebliğ tarihi gösterilmek suretiyle yeniden düzenlenerek dava açılması gerektiğinden 2577 sayılı yasanın 3 Maddesine uygun olmayan dava dilekçesinin aynı kanunun 15.maddesinin 1/d maddesine göre eksiklerin tamamlanarak yeniden dava açılması için reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar "resen saptanacak düzenlemelerden" yönetmeliğin iptalini istediğimiz maddelerinin dışındaki yönetmelik maddelerinde Sayın Mahkemenin resen görebileceği kamu düzenine aykırılık kastedilmiş ise bu bölüm dilekçemizden çıkarılmak suretiyle aşağıdaki şekliyle yeniden başvurulmuştur.

Dilekçe Red Kararının
Tebliğ Tarihi: 11.06.2003

Açıklamalar
A) Kişi başına verilen su miktarının 2020 de şimdikinin üçte biri kadar olması beklenirken Birleşmiş Milletler su konusundaki uluslar arası anlaşmazlıkların çatışma noktasına gelebileceği uyarısında bulunurken ve tam da 16-23 Mayıs tarihlerinde Kyoto da 3. Dünya Su Forumu yapılmak üzereyken, Merkezi Paris'te bulunan BM Dünya Su Değerlendirme Programı Başkanı Gordon Young BM'nin 600 sayfalık Dünya Su Gelişme Raporu'nda Kirli içme sularıyla kirlenmiş ırmaklar ve yeraltı su kaynaklarının her gün "onbinlerce insanın yaşamını tehdit ettiğini ve dünya nüfusunun 9.3 milyara ulaşması beklenen 2050 yılına gelindiğinde iklim değişiklikleri nedeniyle 60 ülkede 7 milyar kişinin su kıtlığıyla karşı karşıya kalabileceği, doğal kaynakların tükenme sınırına gelmesi dolayısıyla su hakları konusundaki uluslar arası anlaşmazlıkların çatışma noktasına gelebileceği uyarısında bulunulurken; Davalılar birçok bilirkişi raporu ve verilmiş Mahkeme kararlarına rağmen, Şehrin diğer tüm öznelerinin bütün bu bilimsel gerçekleri ve ortak toplumsal çıkarları gözeten bir Yönetmelik hazırlanması için olağanüstü çaba ve gönüllü katılım gösterme çabalarına karşın ne yazık ki eski sakıncaları önemli ölçüde giderilmemiş ve hatta daha vahim sakıncalar içeren maddeleriyle yeni bir İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliğini hazırlayarak 21 şubat 2003 tarihli İstiklal gazetesinde ilan etmişlerdir.
B) Ülkemizin su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması amacıyla 2872 sayılı Çevre Kanununun 9.maddesi uyarınca dönemin Çevre'den sorumlu Devlet Bakanlığı tarafından "Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği" Resmi gazetenin 4.9.1988 gün ve 19919 sayılı nüshasında yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikte Su kaynaklarının korunması için gerekli asgari önlemler belirtilmiş olup merkezi Yönetim organı tarafından çıkarılan bu yönetmeliğe "normlar hiyerarşisi" kuralı gereğince yerel yönetimlerin uyması ve konuya ilişkin yerel düzenleyici işlemlerin buna göre tesis edilmeleri esastır. İçme ve kullanma suyu kaynaklarının yoğun biçimde kirletildiği İstanbul Kentinde ise Su kirliliği kontrolü kamu sağlığı açısından artık yaşamsal bir önem taşımaktadır. Dolayısıyla İstanbul'da su kirliliğine karşı alınacak önlemleri belirleyen yönetmelik plan ve yönerge gibi yerel yönetsel işlemlerde kamu yararı ve kamu sağlığı gözetilerek merkezi yönetimin asgari önlemleri belirleyen Yönetmelik hükümlerinin ilerisinde ek önlemlerin getirilmesi bir zorunluluk olmuştur.
İstanbul'da su havzalarının korunması amacıyla ilk kez 1984 yılında bir Yönetmelik çıkarılmıştır. Bu Yönetmeliğin tarihi Merkez Yönetimin çıkardığı 1988 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinden dört yıl öncedir. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin yürürlüğe girmesi üzerine İSKİ tarafından 4.9.1988 de yeni bir Yönetmelik çıkartılarak S.K.K.Y.'ne uyum sağlanmasına çalışılmıştır.
Ancak davalı yönetimler 26.12.1995 tarihinde yeni bir yönetmeliği yürürlüğe koymuşlardır. Bu Yönetmelik İstanbul'un Su havzalarını korumaktan öte tam aksine havzaları yoğun yapılaşmaya açan ve havzalara yaklaşık 7.000.000.000.kişilik bir nüfus yerleştirmeyi amaçlayan bir İmar Yönetmeliği niteliğinde olduğundan Müvekkil Kuruluş bu Yönetmeliğin bazı hükümlerinin İptali istemi ile İstanbul 4.İdare Mahkemesinin 1996/198 Esasına kayıtlı bir İPTAL davası açmış davada yapılan keşif ve bilirkişi incelemelerinde ayrı ayrı oluşturulan bilirkişi kurulları iddialarımızı doğrular nitelikte raporlar vermelerine karşın İst 4 İdare Mahkemesi 11. 12. 1997 gün ve 1996/198 E -1997/1313 K sayılı kararı ile davayı reddetmiştir. Red kararı tarafımızdan temyiz edilmiş ve Danıştay 6 Dairesi temyiz aşamasındaki yürütmeyi durdurma istemimizi kabul ederek 8.5.1998 gün ve 1998/1346 Esas sayılı kararı ile "İdare Mahkemesi kararının ve dava konusu işlemin Yürütülmesinin durdurulmasına" karar vermiştir.
Bu aşamada yani henüz temyiz istemi sonuçlanmadan davalı yönetimler; 14.08.1998 tarihli ve gazete bayilerinde hiç satılmayan "son saat" isimli bir gazetede yayımlattıkları İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliği"ni yürürlüğe sokmuşlardır.Bu yönetmeliğinde daha önceki dava konusu Yönetmelikle aynı sakıncaları görüldüğünden ve hatta daha da tehlikeli hükümleri saptandığından ve henüz temyiz aşamasında devam etmekte olan davayı etkisiz kılmayı amaçladığı açıkça anlaşılan bu yeni yönetmeliğe karşıda İst 6.İdare mahkemesi 1999/246 Esas sayılı dosyası ile iptal davası açılmıştır. Bu davada yönetmeliğin başta İstanbul Su havzalarına 5.800.000.civarında nüfus getirmesi, bir yandan da mevcut yasa dışı yapılaşmayı meşrulaştırarak bir tür imar affı getirmesi, Planlamayı gözardı etmesi ve planı bulunmayan yerleşik alanlarda en geç bir yıl içinde plan yapılması zorunluluğunu değiştiren tadil hükmü İst 4.İdare Mahkemesinin 19.02.1998 gün ve 1997/352 E. Ve 1998/8 karar ile iptal edilmiş olmasına rağmen planlama için süre vermemesi nedenleriyle olmak üzere mutlak, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki yapılaşma koşulları ve diğer hükümlerdeki şehircilik ve planlama esaslarına, çevre değerlerine ve kamu yararına aykırı maddelerinin iptali istenmiştir.Yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu iptali istenen maddelerdeki sakıncalar bilirkişi raporunda da yer almıştır.
Bu sırada henüz yargılama safhasındaki 1995 tarihli Yönetmelik ile ilgili olarak İst.4.İd Mh.nin 1996/198 E.1997/1313 Sy kararı Danıştay 6.dairesinin 28.01.1999tarih 1998/1346 E. 1999/470 K sayılı kararı ile bozulmuştur. Kararda;
"Dosyada bulunan bilirkişi raporlarında uyuşmazlığa konu yönetmelikle İstanbul'un su toplama havzalarında yaklaşık 6 milyon nüfusun yerleşmesine zemin hazırlandığı, doğal çevrenin uzun vadeli koruma kullanma dengesine göre tüketilmesine yönelik bir ekonomik-ekolojik muhasebe için su havzalarında yerleşmesi öngörülen kentsel gelişmenin çevresel maliyetinin mutlaka hesaba katılması ve İSKİ idaresinin yönetmelik çıkarırken temel amacının kirlenmenin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması olması gerektiği, uzun mesafeli koruma alanında esas sorunun iki farklı kuşak yaratılması olmadığı, bu koruma bandında atık sular kontrol altına alınmadan, doğal süreçlerle yok edilebilecek miktardan fazla atıksu yaratabilecek yoğunluk ve nüfuslu yerleşmenin oluşmasına olanak tanındığı, 2981 ve 3290 sayılı yasalara göre herhangi bir yasal statü kazanmamış yerler veri kabul edilerek bunlara yerleşik alan olarak yapılaşma hakkı verildiği, asgari parsel alanı ve emsali kavramlarıyla plansız alanların tanımlandığı, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında yerleşik alan nüfusu ve bunların kirlenmeye etkileri bilinmeden bu alanların ihtiyacı olan kullanış ve tesislere izin verme yetkisi getirildiği, mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında kamulaştırma işlemleri tamamlanıncaya kadar mevcut sanayi ve hayvancılık tesislerinin devam etmesinin su kaynaklarının kirlenmesine neden olabileceğinin gözardı edildiği,öncelikle kirlenmeye neden olmayacak nüfus yoğunluklarının teknik gerekçe ve belgelerle ortaya konulması ve gerektiği takdirde bu yoğunlukların aşılmamasını güvenceye alacak ek araçların getirilmesinin uygun yaklaşım olacağı,yönetmeliğin yeterli araçları içermediği, yapılaşma koşullarına göre ortaya çıkacak nüfus yoğunluğu ve büyüklüklerinin belirlenmediği,bu nüfusun getireceği kirlilik yükünün düşünülmediği, insan sağlığını doğrudan etkileyen su kaynaklarının kirlenmesi konusunda böyle belirsizliklerinin kabul edilemez olduğu, her yerleşmeyi kapsayacak atıksu toplama kanalları,arıtma tesisi ve arıtma sonrası atıksuları havza dışına taşıyan kanallar yapılmadan parsel bazında tedbir ve denetimlere bel bağlanmasının büyük riskler taşıdığı ,onbinlerce parselin atıksularını yönetmelik uyarınca havza dışına taşıyıp taşımadıklarının kontrol edilmesinin hemen hemen olanaksız olduğu ,İstanbul Teknik Üniversitesinin çalışmasında halen mevcut yerleşmelerin çoğunda kanalizasyonların yüzeysel su kaynaklarına açılan derelere boşaltıldığının tespit edildiği bu nedenle arıtma tesisleri yapılmadan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinde belirlenenin üzerinde yapılaşma hakkı verilmemesi gerektiği, uyuşmazlığa konu Yönetmelikte ise yapılaşmanın 1.6 kata, nüfus yoğunluğunun 7.5 kata çıkarıldığı geçici maddelerle 1988 ile 1995 yılı arasında kaba inşaatı bitmiş ruhsatlı yada ruhsatsız yapıların bitirilmesine, kısa ve mutlak koruma alanlarında 1988 öncesi yapıların kamulaştırma yapılıncaya kadar kalmasına, bu alanlarda depolama ve sanayi tesislerinin faaliyetlerinin sürmesine, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında mevcut sanayi tesislerinin bir bölümünün faaliyetlerinin sürekli sürdürmelerine olanak tanıdığı yine geçici madde ile yönetmeliğin 10 ve 11 nci maddeleri ile yasaklanan tesislere 5 yıl faaliyette bulunma izni verildiği, Yönetmeliğin dava konusu edilen 8.maddesindeki kısa mesafeli Koruma alanlarında suni gübre ve zirai mücadele ilaçları kullanmamak kaydıyla zirai faaliyetlere izin verilmesi ruhsatsız yapılaşmaya fırsat verilmemesi bakımından kamu yararı olmakla birlikte su kirlenmesine karşı yeterli hassasiyet gösterilmemesi nedeniyle yönetmeliğin kamu yararına ve sağlığına uygun olmadığı ayrıca baraj göllerinde ek bir kirliliğe de tahammülün bulunmadığı" belirtilmiştir.
"Yönetmelikler ve diğer idari işlemlerle ilgili yargılama yapılırken bunların yasa ve tüzüklere uygunluğunun yanında kamu yararına uygunluğunun da incelenmesi gerekir bu durumda yukarıda özetlenen bilirkişi raporlarında yeterli inceleme yapılarak dava konusu yönetmelik maddelerinin kamu yararına uygun olmadığı ,kamu sağlığının gözardı edildiğinin belirtilmesi nedeniyle İdare Mahkemesince bu bilirkişi raporları karşısında yönetmeliğin kamu yararına uygun olduğu hususunun ortaya konulamamasına rağmen davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından anılan mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir." denilmiştir.
Davalılarca Karar düzeltmesi istenmiş; bu talep de Danıştay 6.dairesinin 1999/5924E.2000/2568 K sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Yeniden yapılan inceleme ile İst.4. İdare Mahkemesinin 2000/1111E ve 2000/ 955 K sayılı kararı ile 1998 İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliği ile yeniden bir düzenleme yapılarak dava konusu yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığı bahsi geçen yeni yönetmeliğin iptali istemi ile dava açıldığı ve bu sebeple davanın konusunun kalmadığını 1998 yönetmeliğinin 23. maddesi ile "Resmi gazetenin 13 Mart 1984 tarih ve 18340 sayılı nüshasında yayınlanan ve o tarihten bu yönetmeliğin yayınlandığı tarihe kadar içme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması hakkındaki bütün yönetmelikler ve değişiklikler yürürlükten kaldırılmıştır" hükmünün yer aldığı anlaşılmıştır; denilerek bu durumda bakılmakta olan dava devam etmekte iken davalı idarece hazırlanarak ilan edilen İSKİ genel Müdürlüğü İçme Suyu Havzaları koruma yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmış olması nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir.
Yine bu esnada İşte bu yeni yönetmeliğin iptali için açılmış davada İst 6.İdare Mahkemesi 1999/246 E. 2001/102 K sayılı kararla iptali istenen maddeleri Planlama ve şehircilik ilkelerine, kamu yararı, kamu çevre sağlığına diğer çevre değerlerine su havzalarının korunması ve kirletilmesinin önlenmesi amaçları ile bu doğrultuda çıkarılan Yönetmeliğin amacına ve dolayısıyla hukuka uygun olmadıkları gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Bu kararda davalı idarelerce yürütmesinin durdurulması talebi ile temyiz edilmiş Danıştay 6.dairesinin 2001/5882 E sayılı dosyası ile 6.12.2001 tarihinde yürütmenin durdurulması talebi reddedilmiştir.
Yukarıdaki yargı süreci de açıkça göstermektedir ki davalı idare bütün bu gelişmelerin varlığını dikkate almadan ısrarla ilk Yönetmelikteki iptal nedenlerini ortadan kaldırmadan hatta iptal gerekçelerindeki hususların tam aksi istikamette daha da olumsuz uygulamalar getirerek ısrarla Hukuka, mevzuata, kamu yararına, bilirkişi raporlarına yargı kararlarına aykırı Yönetmelikleri yeniden kabul edip uygulamak istemektedir. Bu ısrarı anlamak mümkün değildir. İdari yargılama sürecini devre dışı bırakmak isteyen bu anlayış, önceki yargılamaları ve oluşturulan kararları yoksaymak istemektedir. Aynı zamanda Kamu tüzel kişiliklerini ve yargıyı gereksiz olarak mesgul etmektedirler.
Davalı idare her zamanki gibi bir önceki Yönetmelik henüz Danıştay da temyiz aşamasında iken bu kez kimi maddelerde olumlu değişikliler yapıldığı izlenimi veren ama eklenen bazı maddelerle tüm bu olumlulukları yok eden yeni bir yönetmeliği (T.C.İstanbul Su ve Kanalizasyon Müdürlüğü İçmesuyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği) 21 Şubat 2003 tarihinde yine okunmayan ve gazete bayilerinde bulunmayan İstiklal gazetesinde ilan etmiştir.
İstanbul için bu derece hayati önemi olan Yönetmelik adeta gözden kaçırılmak, yargı denetiminin dışında bırakılmak istenmekte ve daha büyük sakıncalar içeren yapısı ile yeniden düzenlenmiş bulunmaktadır.

C) Yönetmeliğin iptalini istediğimiz maddeleri şunlardır;

1- Genel Hükümler Başlıklı 5. Madde'nin (b) Fıkrası: Bu madde 1998 yönetmeliğinde de gene 5-b olarak yer almaktaydı ve mevcut planların durumu belirsiz olduğundan, müvekkilim tarafından iptali istenmişti. İst 6.İdare Mahkemesi de maddeyi bu gerekçeyle iptal etti. Maddenin yeni yönetmelikteki şeklinde, planların yapılması ve mevcut planların revizyonu için 2 yıl süre verilmiştir. 2 yıl, yeni planların hazırlanması için uzun bir süre olduğu gibi, mevcut planların revizyonu için de 2 yıl süre tanınması ciddi sakıncalar taşımaktadır. Bu süre zarfında, mevcut planların, yönetmeliğe aykırı da olsa, uygulamada kalacak olması çok sakıncalı sonuçlar yaratacaktır. Örneğin, ciddi kirlenmelere neden olduğu kabul edilerek, kısa mesafeli koruma alanına bu yönetmelikle yapı yasağı getirildiği halde, 1995 ve 1998 yönetmeliklerine dayanarak hazırlanan ve kısa mesafeli koruma alanlarında yapılaşmaya izin veren planlarla, kısa mesafede 2 yıl daha yapılaşmaya izin verilebilecektir. Bu ise, içme suyunun 2 yıl daha, geri dönülemeyecek biçimde kirletilmesine izin verilmesi anlamına gelmektedir.
Öte yandan, "...2 yıl içinde planların yapılması ya da revize edilmesi esastır." ibaresinden, istisnanın da bulunduğu anlamı çıkmaktadır. Ancak, istisnanın ne olduğu, hangi şartlarda istisna oluşacağı belirtilmemiştir. İçmesuyu havzalarında korumayı temel ilke alan planların yapılması ve mevcut planların da bu ilke çerçevesinde revize edilmesi, havzalardaki yapılaşmaya bir disiplin getirerek kirlenmenin önlenmesi açısından önemli bir adımdır. Ancak davalı idare, söz konusu hükümde "esastır" ibaresini kullanmak suretiyle hükmün istisnaları olabileceği imasını yapmış, ancak istisnalardan bahsetmemiş, hangi hallerde istisnanın söz konusu olabileceğine ilişkin herhangi bir saptama yapmamış, istisnai bir hükme atıfta da bulunmamıştır.
Bu nedenlerle, yönetmeliğin 5. maddesinin (b) fıkrasının iptaline karar verilmesini diliyoruz.

2- Genel Hükümler Başlıklı 5. Madde'nin (d) Fıkrası: Yönetmeliğin 5. maddesinin (d) fıkrasında, plansız alanlarda, planlar hazırlanıncaya kadar yapılacak münferit müracaatlara, İSKİ'nin olumlu görüşü alınarak ilgili idari merciler tarafından izin ve ruhsat verilebileceği hükmü getirilmiştir. Plansız alanlardaki yapılaşma hükümleri imar mevzuatında yer almaktadır ve içmesuyu havzalarındaki plansız alanlarda, İSKİ Yönetmeliği ile birlikte, bu yönetmelik hükümleri de geçerlidir. İSKİ Yönetmeliği'nin orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında getirdiği yapılaşma koşulları, imar mevzuatının yerleşme dışı plansız alanlardaki yapılaşma koşullarını aşmaktadır. Orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki yerleşme dışı plansız bölgelerde İSKİ Yönetmeliği'nin yapılaşma hükümlerine göre uygulama izni verilirse, imar mevzuatının plansız alanlarla ilgili yapılaşma hükümlerinin getirdiği sınırların üstüne çıkılmış olacaktır. Bu durumda içmesuyu havzalarındaki yerleşme dışı plansız bir alan, havza dışındaki herhangi bir yerleşme dışı plansız alandan daha fazla imar hakkı kullanmak ayrıcalığına sahip olacaktır. Bu nedenle, sakıncalı ve hukuka aykırı bulunan 5. maddenin (d) fıkrasının iptalini talep etmekteyiz.

3- Genel Hükümler Başlıklı 5. Madde'nin (i) Fıkrası: Bu fıkranın birinci cümlesinde içmesuyu havzalarında organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri açılmasına izin verilemeyeceği belirtildikten sonra, ikinci cümlesinde, "Yönergelerde ismen belirtilen" diye vurgulanan mevcut organize sanayi bölgelerine bir ayrıcalık tanınmış ve bunların atıksularını İSKİ tarafından belirlenen limitlere kadar arıttıktan sonra havza dışına taşımak veya iletmek zorunda oldukları belirtilmiştir.
Yönetmelik bu açıdan da çelişki arzetmektedir. Zira, bir yandan içmesuyu havzalarında sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri kurulmasını yasaklarken, bir yandan da yönergelerde belirtilen organize sanayi bölgeleri açısından bir istisna tanımaktadır. Eğer içme suyu havzalarında sanayi ve küçük sanayi bölgeleri kurulması içme suyunun kirlenmesine neden olacaksa, mevcut organize sanayi bölgeleri açısından istisna getirmenin anlamı nedir? Bir organize sanayi bölgesini taşımak maddi açıdan belki zor olabilir; ancak, yok olan bir içme suyu kaynağını tekrar kazanmak da mümkün değildir. Davalı idare tarafından kabul edilen yönetmeliğin asli amacı ticari ekonomiden ziyade çevre ekonomisini ön planda tutmaktır.
Öte yandan, bu haktan yararlanacak organize sanayi bölgelerinin tek tek isim olarak belirtilmesi yerine, bunun her an yenileri çıkarılabilecek yönergelere bağlanarak muğlak bırakılmasının yanı sıra, hangi koruma alanındaki organize sanayi bölgelerine hangi kriterlere göre istisna tanınacağı dahi belirtilmemiştir. Yönetmeliğin bu konudaki muğlaklığı ve esnekliği endişe vericidir. Maddede, atık sularını arıtıp havza dışına taşımaları için bir süre sınırlaması yer almadığı gibi, "organize sanayi bölgesi bunu yapmazsa ne olacak, bu nasıl denetlenecek, yaptırım ne olacak"gibi soruların cevapları da boşluktadır. İşi yönergelere bırakmadan, faaliyetlerine devam etmelerine izin verilen organize sanayi bölgelerinin, içinde yer aldıkları koruma kuşağıyla birlikte, isim isim yönetmelikte belirtilmesi ve alacakları tedbirler için bir zaman kısıtlaması konarak, bu tedbirler alınmadığı takdirde uygulanacak müeyyidelerin belirtilmesi gerekli iken bunların yapılmamış olması, idarenin haksız olarak kendisine geniş bir takdir alanı bırakmaya çalıştığı kanaatini doğurmaktadır.
Sanayi faaliyetleri içmesuyunun kirlenmesine neden olan başlıca faktörlerden biridir. Sanayi faaliyetleri su kaynaklarında ciddi kirlenmelere ve bundan kaynaklanan toplumsal ölçekte yaygın sağlık problemlerine neden olur. Su kaynaklarına bu derece önemli etkileri olan bir kirleticinin belirsiz düzenlemelere tabi tutulmasının ve belirsiz süre ile havzalarda kirletici etkinin artarak devamına göz yumulmasının kamu yararı ve içmesularının korunması amacı ile bağdaşır hiç bir yönü bulunmadığı gibi, söz konusu faaliyetlerin devam etmesine imkan tanınması çevre mevzuatına da aykırıdır.
Bu nedenlerle, fıkranın ikinci cümlesinin iptaline karar verilmesini diliyoruz.

4- Kısa Mesafeli Koruma Alanlarındaki Düzenlemelerle İlgili 8. Madde'nin (d) Fıkrası: Bu madde, 1998 yönetmeliğinde, "Hayvancılığa ve suni gübre ve zirai mücadele ilaçları kullanılan ziraata izin verilemez" şeklinde düzenlenmişti ve kısa mesafeli koruma alanlarını tarıma açtığı gerekçesiyle iptali istenmişti. Bilirkişi heyetinin de , kontrolün zor olduğunu belirttiği madde 6. İdare Mahkeme'since iptal edildi. Fıkranın 1998 yönetmeliğindeki şekli yargı tarafından sakıncalı görülerek iptal edildiği halde, yeni yönetmelikte, iptal edilen bu madde, "Sadece İSKİ denetiminde 'Ekolojik Ziraata izin verilebilir." ilavesiyle tekrar ve aynen yer almıştır. Bu ilave, yargının iptal gerekçesini ortadan kaldırmamaktadır ve burada açık şekilde yargı kararına uymama söz konusudur. Ayrıca, İSKİ'nin böyle bir denetim yapması da fiilen imkansızdır; zira böyle bir denetim sürekli olarak söz konusu alanlarda hazır bulunmayı gerektirecektir. İSKİ'nin, içmesuyu havzalarındaki kaçak yapılaşmayı, hatta kaçak kentlerin oluşumunu bile denetleyemediği düşünüldüğünde, böyle bir denetimi yapabilmesinin ne kadar olanaksız olduğu açıktır.
Bu nedenlerden dolayı, 8. maddenin (d) fıkrasının iptali gerektiği kanısındayız.

5- Orta Mesafeli Koruma Alanlarındaki Düzenlemelerle İlgili 9. Madde'nin (d) Fıkrası: Bu fıkra 1998 yönetmeliğinde de 9-d olarak yer almaktaydı. Endüstri meslek liseleri ve yüksek öğrenim kurumları dışında, kamu yararına konut dışı yapılara izin veriyor ve "İSKİ Yönetim Kurulu bunların emsalini 9-a' da konutlara verilen emsallerin 2 katına kadar artırabilir" diyordu.Yönetmeliğe karşı açılan davada 6. İdare Mahkemesi, "bu alanları hızlı bir yapılaşma sürecine sokabileceği" gerekçesi ile bu fıkrayı iptal etti.
Onay için meclise giren yeni yönetmelik metninde, 9. maddenin (d) fıkrası, "Bölgenin ihtiyacını karşılamak üzere ilköğretim kurumlarına, P:T:T:, doğalgaz, spor tesislerine, cami vb. kamu yararına olan konut dışı yapılara TAKS=0.07, KAKS= 0.21 ve değiştirilebilir azami arazi oranı : 0.10 olacak şekilde görüş verilebilir.
Trafo, enerji nakil hatları, radyo televizyon aktarma istasyonlarına TAKS=0.05 ve değiştirilebilecek azami arazi oranı 0.10 olacak şekilde görüş verilebilir.
İlköğretim kurumları haricinde diğer eğitim kurumlarına izin verilmez." şeklinde düzenlenmişti. Ancak fıkra, komisyonun önerisine uygun olarak, Büyükşehir Belediye Meclisi'nden, "9-d) Bölgenin ihtiyacını karşılamak üzere kamuya ait konut dışı yapıların Taks max.=0.07, Kaks max.=0.21 ve değiştirilebilir azami arazi oranı 0.10 olacak şekilde görüş verilebilir." biçiminde geçerek yayınlanmış; böylece, bu kuşakta yer almasında sakınca görülen her türlü konut dışı yapıya orta mesafeli kuşakta yer alma imkanı getirilmiştir. Burada, "konut dışı fonksiyonlar" biçiminde bir genelleme son derece tehlikelidir. Konut dışı yapılar demekle hangi fonksiyonların kastedildiği açıkça belirtilmelidir.
Fıkranın yeni şekli yapılaşma haklarını da artırmakta; 1998 Yönetmeliği'nde İSKİ'ye yapılaşma emsalini 0.14'e çıkarma yetkisi veren 9-d maddesi yargı tarafından iptal edilmiş olduğu halde, yeni yönetmelikte emsal 0.21'e yükseltilmektedir.
Yargı kararını ve kararın gerekçesini hiçe sayarak, hem yargının bu kuşakta yer almasını sakıncalı bulduğu fonksiyonlara olanak tanıyan, hem de sakıncalı bulunmuş olan yapılanma haklarını daha da artıran bu fıkranın iptalini talep etmekteyiz.

6- Orta Mesafeli Koruma Alanlarındaki Düzenlemelerle İlgili 9. Madde'nin (e) Fıkrası: 1995 yönetmeliğinde bu fıkra, "Bu alanlarda taş, kum, kil, kömür, ve maden ocağı açılmasına ve işletilmesine izin verilemez" şeklinde iken, " Bu alanlarda YENİ taş, kum, kil, kömür ve maden ocakları açılmasına ve işletilmesine izin verilemez." şekline dönüştürülmüştür. Maddeye getirilen "YENİ" ilavesi, mevcutlar tesisler için işletmeye devam hakkı getirmektedir. Burada açık bir çelişki söz konusudur. Zira, davalı idare bu tür faaliyetlerin kirlilik oluşturacağını öngörerek orta mesafeli koruma alanlarında bu tesislerin kurulmasını yasaklamış; ancak, mevcut tesislerin oluşturduğu ve oluşturacağı kirlenmeye göz yummuş, bunlara meşruiyet tanımıştır. Bu yaklaşımın, kamu yararı ve davalı idarenin kuruluş amacı ve görevleri ile bağdaşan hiç bir yönü bulunmamaktadır.
Öte yandan, yönetmelikte, orta mesafeli koruma alanlarındaki mevcut taş, kum, kil, kömür ve maden ocaklarına meşruiyet tanınmasına rağmen, söz konusu tesislerin hangi şartlarda bu alanlarda kalacakları, almaları gereken tedbirler, tedbirlerin ne kadar zamanda alınması gerektiği , tedbirlerin yerine getirilmemesi halinde uygulanacak yaptırımlar gibi konular açısından yönetmelikte herhangi bir hüküm yer almamaktadır.
Aynı hüküm, uzun mesafeli koruma alanlarındaki düzenlemeleri içeren 10. maddede de (f) bendi olarak, aynen yer almaktadır. Ancak, burada dikkati çeken nokta, Geçici 3. madde ile, uzun mesafeli koruma alanlarındaki işletmelerin 4 yıl içinde taşınması gerektiğinin ve bu 4 yıllık süre içinde almaları gereken tedbirlerin belirtilmiş olmasına karşın, yönetmelikte orta mesafeli koruma alanlarındaki mevcut tesislerle ilgili herhangi bir hükmün yer almamış olmasıdır. Bu durumda, içmesuyu kaynağına daha uzak olan uzun mesafeli koruma alanındaki mevcut tesisler belirli bir zaman içinde taşınacak ve taşınana kadar da belirli tedbirleri alacak; ancak, içmesuyu kaynağına daha yakın olan orta mesafeli koruma alanındaki mevcut tesisler ise, hiç bir tedbir almadan ve zaman kısıtlaması olmadan yerlerinde kalacaklardır. Bu çok sakıncalı ve içmesuyu kaynaklarında ciddi kirlenmelere neden olabilecek bir durum yaratmaktadır
Yukarıda ifade edilen ciddi sakıncaları nedeniyle, 9.maddenin (e) fıkrasının iptalini talep etmekteyiz.

7- Uzun Mesafeli Koruma Alanlarındaki Düzenlemelerle İlgili 10. Maddenin (a) Fıkrası: Yönetmelikte içmesuyu havzası koruma alanları mutlak, kısa, orta ve uzun olarak belirlenmiş iken, 10. maddenin (a) fıkrasında, bu ayrıma ilave olarak, uzun mesafeli koruma alanı , "2000-5000 m. arası" ve "5000-havza sınırı arası" olarak, kendi içinde de iki kuşağa ayrılmış ve her bir kuşağa farklı yoğunluk, yapılaşma emsali ve asgari parsel büyüklüğü getirilmiştir. Böyle bir ayrımı çevrebilim açısından izah etmek mümkün değildir. Zira, koruma alanları belirlenirken, uzun mesafeli koruma alanı," 2000 m. den havza sınırına kadar" bir bütün olarak tanımlanmış, bu tanımlama da uzun mesafeli koruma alanının su kaynağına olan etkisine dayanılarak yapılmıştır. Ayrıca, bu etkiyi belirleyen yegane kriter de uzaklık değildir. Eğer böyle bir ayrım yapılacaksa, eğim, arazinin fiziki yapısı gibi su kaynağında meydana gelen kirlenmeyi etkileyecek başka kriterlerin de gözönüne alınması gerekir. Bunlar da her havza açısından farklılık göstereceğinden, herhangi bir genelleme yapılamaz. İşte bu nedenle, genelleme yapılırken, "2000 m. den havza sınırına kadar" ibaresi tercih edilmiştir.
Görüldüğü üzere, davalı idare tarafından yenilik olarak getirilen ayrımın bilimsel hiçbir izahı da bulunmamaktadır. Uzun mesafeli koruma alanının, havza sınırına yakın ancak eğimli olduğu yerlerdeki kirletme olasılığı, düz ama içmesuyu kaynağına daha yakın yerlerden daha fazla olabilir. Bu gibi yerlerde, "2000-5000m" ile "5000m-havza sınırı" kuşakları arasında, su kaynaklarına olan kirletici etkileri açısından bir farklılık olmayacak, hatta topoğrafik ve jeolojik yapının dezavantaj yarattığı durumlarda, "5000m-havza sınırı" kuşağında kalan bir alanın kirletici etkisi, "2000-5000m." kuşağındaki bir yerden daha da fazla olabilecektir.
Yönetmelikte, havza koruma kuşakları, mutlak, kısa, orta ve uzun olarak zaten belirlenmiş iken, uzun mesafeli koruma kuşağını da ikiye bölerek, farklı kullanım haklarına sahip iki yeni kuşak yaratılması, uzun mesafeli koruma kuşağındaki yapılanma haklarını bir biçimde artırmaktan başka bir gerekçeye dayandırılamamaktadır. Koruma kuşakları su kaynağına etkileri ele alınarak oluşturulmuştur ve bu durumda, uzun mesafeli kuşak kendi içinde bir bütün oluşturmaktadır. Bu kuşağın su kaynağına 5000m.'den daha uzak bölümünü ayırarak ona daha yüksek yapılaşma olanakları getirmek koruma açısından yanlış ve hatalı bir uygulamadır.
Uzun mesafeli koruma alanı, Türkiye genelinde geçerli olan 1988 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve 1984 tarihli İSKİ Yönetmeliği'ndeki gibi tek bir kuşak olarak ele alınmalı ve bu kuşak içinde farklı uygulamaların olduğu bir kademelenmeden kaçınılmalıdır.
Ayrıca, Türkiye genelindeki içmesuyu havzalarında geçerli olan 1988 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki konut yapılaşması için, ancak az yoğun bağ ve sayfiye evlerinin yapımına müsaade etmekte ve bu yapılar için her iki kuşakta da aynı yapılaşma haklarını getirmektedir. 1988 yönetmeliği, bu yaklaşımıyla, konut yapılaşmasının getirebileceği kirlilik açısından orta ve uzun mesafeli koruma alanlarını eşdeğerde kabul etmektedir. Bu kabulün çevrebilimsel bir nedeni olmalıdır ve bugünkü gibi ciddi yapılaşma taleplerinin yoğun baskısıyla karşı karşıya olunmadığı tarihlerde çıkarılan bu yönetmelikteki yaklaşımın, içmesuyu kaynaklarını koruma açısından daha tarafsız , ciddi ve bilimsel bir yaklaşım ürünü olduğu kanısındayız. Bu nedenle, 1988 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nde olduğu gibi, İSKİ Yönetmeliği'nde de, uzun mesafeli koruma kuşağındaki parselasyon, yoğunluk ve yapılaşma koşullarının orta mesafedekilerle aynı olması gerektiğini düşünmekteyiz.
Bütün bu nedenlerle, uzun mesafeli koruma alanlarındaki düzenlemelerle ilgili 10. maddenin (a) fıkrasının iptalini talep ediyoruz.

8- Uzun Mesafeli Koruma Alanlarındaki Düzenlemelerle İlgili 10. Madde'nin (c) Fıkrası: Bu fıkra ile, Liste 1'de yer alan konut dışı yapılara yönetmeliğin 10. maddesi (a) fıkrasındaki hükümlere göre İSKİ görüşünün verileceği belirtilmektedir. Yönetmeliğin 10. maddesi (a) fıkrası uzun mesafeli koruma alanlarındaki konut yapılaşmalarına ilişkindir ve yukarıda da detaylı olarak belirtildiği gibi, bu fıkra ile uzun mesafeli koruma alanları, farklı yapılanma koşullarına sahip iki ayrı kuşağa bölünmüştür. Bu durumda, Liste-1 ile getirilen konut dışı yapıların imar hakları da, "2000-5000m." ve "5000m-havza sınırı" olarak ayrılan her iki kuşakta , konut yapıları için olduğu gibi, farklı olacaktır. Öncelikle, 10. maddenin (a) fıkrasına yönelik iptal talebimizin gerekçesinde yer alan "uzun mesafeli koruma alanlarının farklı yapılaşma haklarına sahip iki kuşağa ayrılmasına" yönelik değerlendirmemize atıfta bulunarak, fıkranın bu yönüyle taşıdığı sakıncayı vurgulamak isteriz. Bunun yanı sıra, konutlar için getirilen yapılaşma haklarına ilişkin itirazlarımız da, bu fıkra için aynen geçerlidir.
Bunun yanı sıra, yönetmeliğin 11. maddesinin (e) bendinde, içmesuyu havzalarında yapılacak planlarda, "sanayiye ve depolamaya izin verilmemesi" hükmü yer aldığı halde, Liste-1'de, odun ve kömür depoları, tomruk ve kereste depoları, soğuk hava depoları, inşaat malzemeleri depoları, yem depoları, hububat depoları gibi depo fonksiyonlarının yer aldığı görülmektedir. Eğer davalı idarelerin, bazı alanların planının yapılması ve buralarda depolama tesislerinin yer almaması, bazı alanların da plansız olarak yapılaşması ve buralarda depolama faaliyetlerine izin verilmesi gibi bir kabulü yok ise, bu durum çok açık bir yönetmelik çelişkisidir. Bu nedenle, depolama faaliyetlerinin Liste-1'den çıkarılması gerekmektedir.
Liste-1'de yer alan fonksiyonlardan bazılarının ise kirlilik yaratma riski yüksektir. 14. sırada yer alan, "Sırlı, sırsız çanak, çömlek, küp ve benzeri toprak mamulleri yapan yerler", küçük atölyeler söz konusu olduğunda problem yaratmazken, kapasitesi büyük fabrikalar kirletici etki yaratacaklardır. Havaya emisyon atığı ve çevreye deşarj arttıkça, kirleticilik de artmaktadır. Bu nedenle, Liste-1'de yer alan bazı fonksiyonlarda belirtilmiş olduğu gibi, motor gücü açısından bir sınırlama getirmek, ya da üretim kapasitesi ile ilgili sınırlamalar koymak gerekmektedir. 16. sırada yer alan "Seralar" da, böcekler için kullanılan zararlı ilaçlamanın (insektisit) kirlilik yaratması dolayısıyla kirliliğe neden olmaktadırlar. Seralara, ancak "organik tarım" yapmaları kaydıyla izin verilmelidir. Ancak, bunun denetlenmesinin de oldukça zor, hatta imkansız olacağı açıktır. 18. sırada yer alan "Hayvan besiciliği faaliyetinde bulunan yerler"in ise, hayvan besiciliğinde ilaç, özellikle de antibiyotiklerin kullanılması ve bunların suya karışarak insan bünyesinde direnç yaratması, hayvanlarda et üretimini artırmak için kullanılan hormonların atıklarla suya karışması gibi nedenlerle toplumsal ölçekte yaygın sağlık problemleri yaratabileceğinden, havzada yer almaları sakıncalı görülmektedir.
Bütün bu nedenlerden dolayı, 10 maddenin (c) fıkrasının ve Liste-1'in 5,6,7, 8,14,16,18,19 ve 20 no.lu maddelerinin iptali gerektiği kanısındayız.

9- Uzun Mesafeli Koruma Alanlarındaki Düzenlemelerle İlgili 10. Madde'nin (e) Fıkrası: 10. maddenin (e) fıkrası, uzun mesafeli koruma alanlarında, poliklinik, sağlık ocağı, ilköğretim okulları, meslek liseleri, P.T.T., doğalgaz, spor tesisleri, cami vb. konut dışı yapılara, TAKS=0.12, KAKS= 0.36 ve değiştirilebilir azami arazi oranı =0.15 olacak şekilde; sürücü eğitim alanı, trafo, enerji nakil hatları, radyo televizyon aktarma istasyonlarına ise, TAKS= 0.05 ve değiştirilebilecek azami arazi oranı 0.10'u geçmeyecek şekilde görüş verilebileceği hükmünü getirmektedir.
1998 yönetmeliğinin 10-e maddesi, "Bu alanlarda tıp fakülteleri, hastane ve kimya laboratuvarları ihtiva eden eğitim ve öğretim kurumları açılmasına müsaade edilemez." (Yani, bunların dışındaki eğitim kurumlarına izin verilebilir) şeklinde düzenlenmiş ve açılan davada, maddenin iptali istenmişti. 6. İdare Mahkemesi de, nüfus artışı için cazibe merkezi oluşturacak nitelikte" olduğunu vurguladığı fıkrayı, "planlama ve şehircilik ilkelerine, kamu yararına, kamu ve çevre sağlığına, diğer çevre değerlerine, su havzalarının korunması ve kirletilmesinin önlenmesi amaçları ile bu doğrultuda çıkarılan yönetmeliğin amacına ve dolayısıyla hukuka uygun bulmayarak" iptal etmiştir. Ancak yeni yönetmelikte, yargı kararı ve gerekçesi hiç dikkate alınmadan, çok zengin bir konut dışı yapılar listesi, üstelik "vb." ibaresi de kullanılmak suretiyle ucu açık bırakılarak getirilmektedir. Sakınca yalnızca bununla da sınırlı kalmamakta, 1998 Yönetmeliği'nin yargı tarafından iptal edilmiş olan 10. madde (d) fıkrası benzer fonksiyonlara konutun 2 misli emsal veriyor iken, bu kez emsal daha da artırılarak konutun 3 misline (0.36) çıkarılmaktadır.
Görüleceği gibi, yeni yönetmeliğin 10. maddesinin (e) fıkrası, yargı kararını da açıkça çiğneyerek getirilmiş olup, kamu yararına, çevre değerlerine, yönetmeliğin amacına ve hukuka aykırıdır ve iptali gerekmektedir.

10- Uzun Mesafeli Koruma Alanlarındaki Düzenlemelerle İlgili 10. Madde'nin (f) Fıkrası ve Bununla Bağlantılı Olan Geçici Madde 3:
Yönetmeliğin 10. maddesinin (f) fıkrası," uzun mesafeli koruma alanlarında YENİ taş, kum, kil, kömür ve maden ocağı açılmasına izin verilemez" hükmünü içermektedir. Yukarıda, orta mesafeli koruma alanlarına ilişkin düzenlemeleri içeren 9. maddenin (e) fıkrasına ilişkin değerlendirmemizde de belirttiğimiz üzere, bu fıkrada da 1995 tarihli İSKİ Yönetmeliği'nde yer alan ilgili maddeye "YENİ" ilavesi yapılarak hükmün niteliği değiştirilmiştir. Bu ilave ile, mevcut tesisler için yasal zemin hazırlanmaktadır. Yönetmeliğin 9. maddesinin (e) fıkrasının iptalini talep ederken vurguladığımız biçimde, 10. maddenin (f) fıkrasındaki "YENİ" ibaresinin de kaldırılması gerektiğini düşünmekteyiz.
Öte yandan, orta mesafeli koruma alanlarındaki mevcut işletmelerden farklı olarak, uzun mesafeli koruma alanlarında yer alan maden, taş ve kum ocaklarına, Geçici Madde 3'ün birinci paragrafı ile, taşınmaları için 4 yıl süre tanınmış ve bu süre içinde almaları gereken bir takım tedbirler getirilmiştir. Burada öncelikle dikkati çeken husus, Geçici Madde 3'ün birinci paragrafının sadece maden, taş ve kum ocaklarını kapsaması, 10. maddenin (f) fıkrasında yenilerinin açılmasına izin verilmeyen kil ve kömür ocaklarına hiç değinmemesidir. Yani, kil ve kömür ocaklarının içme suyunu kirlettiğini kabul ederek yenilerinin yapımına izin vermeyen yönetmelik, mevcutlarının, herhangi bir tedbir dahi almadan ve zaman sınırlamasız biçimde faaliyetlerine devam etmelerine izin vermektedir.
Bunun yanı sıra, Geçici Madde 3'de, "İSKİ yönergesinde belirtilen tedbirler" denmek suretiyle, mevcut maden, taş ve kum ocaklarında alınacak tedbirler açısından bir belirleme yapılmamış; yönergede belirtileceği ifade edilen tedbirlerin alınmaması halinde yaptırımın ne olacağı da belirtilmemiştir. Sayın Mahkemenin de malumu olduğu üzere, ihlali halinde yaptırımı öngörülmeyen bir yükümlülüğün ya da tedbir niteliğindeki düzenlemenin önleyici hiçbir etkisi olamaz. Zira yaptırım, tedbir ya da yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlama açısından, onun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle, ihlali halinde ne gibi bir yaptırım uygulanacağını belirlemeden, mevcut taş, kum, kil, kömür ve maden ocaklarının, bir takım tedbirlerle uzun mesafeli koruma alanlarında kalmalarına izin vermek, alınması gereken tedbir yaptırımdan yoksun olduğundan, bu tesislerin herhangi bir tedbir almaksızın faaliyetlerine devam etmelerine göz yummak anlamına gelir. Bu ise, içme suyunun kirlenmeye karşı korunması amacıyla ve kamu yararıyla hiçbir şekilde bağdaşmaz.
Öte yandan, Geçici Madde 3'ün birinci fıkrası ile bu tesislere tanınan 4 yıllık süre de artık çoktan dolmuş olması gerekli bir süredir. 1995 tarihli İSKİ Yönetmeliği'nin Geçici 4. maddesi bu tesislere 5 yıl, 1998 tarihli İSKİ Yönetmeliği'nin Geçici 4. maddesi gene 5 yıl izin veriyor ve bu süre sonunda taşınmaları öngörülüyordu. 21.02. 2003 tarihli yeni İSKİ Yönetmeliği'nin, yönetmelik yürürlüğe girdikten sonra tekrar bir 4 yıl daha izin vermesini ve bu izinlerin her yönetmelikte tekrarlanarak sürekli bir kalışa dönüştürülmesini anlamak mümkün değildir. Yeni yönetmelikte, Geçici Madde 3 ile tanınan ilave sürenin Şubat 2007 yılına kadar olduğu göz önüne alınırsa, 1995'ten itibaren tekrarlanan yönetmelik maddeleriyle bu tesislere 12 yıllık bir sürenin tanındığı görülmektedir. Gözlenen bu süreç, tanınan bu sürenin yeni yönetmelik maddeleriyle sonsuza kadar uzatılması olasılığının da oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Bu durumun, içme sularının kirlenmeye karşı korunması amacı ve kamu yararı ile hiç bir şekilde bağdaşmadığı açıktır.
Geçici Madde 3'ün ikinci paragrafında ise, malzeme özelliğinden dolayı, Alibeyköy havzasının orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında 14.08.1998 tarihinden önce mevcut olan taşocaklarına 4 yıl daha faaliyette bulunma izni verileceği ve ilave tedbirlerin yönergesinde belirtileceği ifade edilerek " yeni bir ek süre verilemez" vurgulaması yapılmaktadır. Bu vurgulama, öncelikle, maddenin birinci paragrafında yer alan tesisler için verilen 4 yıl sürenin uzatılabileceği çağrışımı yaratarak, bu konudaki endişelerimizi daha da artırmaktadır. Maddenin birinci paragrafına ilişkin olarak yukarıda belirttiğimiz sakıncalar, Alibeyköy havzası ile ilgili bu özel hüküm için de aynen geçerlidir.
Bütün bu nedenlerle, yönetmeliğin 10. maddesinin (f) fıkrasının ve Geçici Madde 3'ün iptalini talep etmekteyiz.
 

11- 11. madde'nin (a) ve (j) Fıkraları: Birçok fıkrası olan bu madde, yeni hazırlanan veya revize edilen teklif imar planlarına İSKİ görüşü vermek üzere yapılan incelemede dikkat edilecek hususlarla ilgilidir. Böyle bir madde daha önceki yönetmeliklerin hiç birinde yoktu ve aslında olması da gerekmez. Bu planlar açıktır ki hem imar mevzuatının planlama ile ilgili hükümlerine, hem ilgili tüm yasa ve yönetmeliklere, hem de İSKİ Yönetmeliği'nin hükümlerine uyularak hazırlanmalı ve değerlendirme de buna göre yapılmalıdır. 11. maddedeki fıkraların çoğu, planların hazırlanması, değerlendirilmesi ve onaylanması sırasında uyulacak hususların bazılarına, gereksiz de olsa değinmekle, değinmediği bir çok hususun atlanabileceği gibi bir yanıltma yaratma tehlikesi de taşımaktadır.

11. maddenin incelenmesi, bu maddenin, bazı konularda yönetmeliğin daha önceki maddelerinde getirilen kısıtlamaları aşmak için konulmuş olduğunu, bu arada da, işi kamufle etmek için, manasız , gereksiz bir sürü hükümle süslenmiş olduğunu düşündürtmektedir. Mesela 11-d, "Orman alanları için Orman Teşkilatından alınan görüşe uyulması gerektiğini" belirtmektedir. Bunun aksi zaten mümkün değildir; bu zaten yasal bir zorunluluktur ve yönetmeliğe bir madde şeklinde girmesine gerek yoktur. Ayrıca, bir plan hazırlanırken sadece Orman İdaresi'nden değil, planlanan alanla ilgileri açısından daha bir çok başka kurumunda görüşünün alınması ve bu görüşlere uyulması gerekmektedir. Mesela DSİ, Karayolları, Koruma Kurulları, TEDAŞ, Köy İşleri, vb. 11. maddenin, bütün bu kurumlardan sadece birine değinen gereksiz bir fıkrası ile, diğer kurum ve kuruluş görüşlerinin dikkate alınmayabileceği gibi bir yanıltmaca ortaya çıkmaktadır.
Maddenin (h) fıkrasında mutlak koruma alanlarında, (i) fıkrasında ise kısa mesafeli koruma alanlarında yönetmelik hükümlerine uyulması gereği yer almasına karşın, orta ve uzun mesafeli koruma alanları için bu içerikte bir hükmün bulunmaması, bu kuşaklarda yönetmeliğin 9. ve 10. maddeleri hükümlerine uyulmayabileceği gibi bir yaklaşım yaratmaktadır. Mademki bir yönetmelik vardır ve bu yönetmelik içmesuyu havzalarındaki uygulamalarda uyulacak kuralları belirlemektedir, havza için yapılacak tüm planlarda havza bütününde bu kurallara uyulması esastır ve bunu, kuralları belirleyen yönetmelik içinde ayrı bir madde haline getirmenin de bir anlamı yoktur. Bu yaklaşım ancak, hem genel kuralları getirip hem de bu kuralları aşmanın yollarının arandığı bir durumda söz konusu olabilir ki, aslında yeni İSKİ Yönetmeliği'ndeki yaklaşım da budur. Bu yaklaşımın 11. maddeye yansıyan şekli, maddenin (j) fıkrasında açıkça ortaya çıkmaktadır.
11. maddenin (j) fıkrası, kanaatimizce, "imar planlarına İSKİ görüşü vermek üzere yapılacak incelemede göz önüne alınacak hususları belirleyen" bir yönetmelik maddesi oluşturmanın ana gerekçesidir. (j) fıkrası, " Liste-3'te belirtilen yerleşmelerin belediye ve mücavir alan sınırlarında, verilen yoğunluk değerlerinin aşılmaması, diğer alanlarda, ilgili koruma kuşaklarında belirtilen yoğunlukların aşılmaması gerekmektedir" diyerek, İstanbul İli sınırları içindeki tüm ilçe ve belde belediyelerinde, yönetmeliğin orta ve uzun mesafeli koruma alanları ile ilgili yapılaşma koşullarının aşılmasının zeminini oluşturmaktadır. Burada dikkati çeken önemli bir nokta, daha önceki yönetmeliklerde, "zaten yapılaşmış alanlar, bir şey yapılamaz" mantığıyla dile getirilen bir yaklaşımın ürünü olarak, yerleşik alanlardaki boş parseller için getirilen özel yapılaşma hükümlerinin, bu kez, neredeyse havzaların tamamında, yerleşik olmayan alanlar için de getirilmiş olmasıdır. Böylelikle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkisindeki alanların (3030 sayılı yasa kapsamındaki alanlar) tamamında ve Büyükşehir Belediyesi sınırları dışındaki tüm ilçe ve belde belediyeleri ile mücavir alanlarında, yönetmeliğin 9. ve 10. maddeleriyle getirilen yapılaşma haklarının kat kat üstünde yapılaşma hakları getiren bu fıkra yönetmeliğin en sakıncalı maddelerinden biridir ve bu özel hükümle, İstanbul içme suyu havzalarının büyük kısmında, kaçak yapılaşmanın oluşturduğu mevcut yoğunluklar esas alınarak, hem kaçak ve kirletici yapılaşmaya "imar affı" getirilmekte, hem de yoğun bir yeni yapılaşmaya olanak sağlanmaktadır
Burada dikkati çekmek istediğimiz bir nokta, Yönetmeliğin 9. ve 10. maddelerinde belirtilen yoğunlukların net yoğunluklar, (j) fıkrası eki olan listede belirtilen yoğunlukların ise brüt yoğunluklar olduğudur. 11. maddenin (j) fıkrası ile getirilen (Liste-3) yapılaşma haklarının 9. ve 10. maddeler ile getirilen yapılaşma haklarıyla bir karşılaştırması yapılmak istendiğinde, bu noktanın özellikle dikkate alınması gerekmektedir. Brüt nüfus yoğunluğunun karşılığı olan net nüfus yoğunluğu, yerleşmenin nüfusuna ve brüt yoğunluğa göre değişmekle birlikte (Yerleşmenin nüfusu arttıkça, brüt yoğunluğa karşılık gelen net yoğunluğu da artmaktadır), en küçük ve donatı alanları minimumda tutulan bir yerleşmede bile, yerleşim alanının en az %50'sinin donatı alanına ayrılması gerekmektedir. (Brüt yerleşme alanının %20-25'i yollara gitmektedir) Bu durumda, Liste-3'te yer alan yerleşmelerin net nüfus yoğunlukları, en iyimser tahminle, brüt nüfus yoğunluklarının en az iki katı olacaktır. Böylesi global bir yaklaşımla dahi, 11-j ile havzalara getirilen yapılaşmanın boyutlarının ürkütücülüğü ortaya çıkmaktadır. İçmesuyu havzalarında yoğun yapılaşma yaratarak ciddi çevre problemlerine yol açacak olan (j ) fıkrası, kaçak yapılaşmanın oluşturduğu yerleşmeleri yasallığa kavuşturma çabasıyla, hukuka da aykırıdır ve eki Liste-3 ile birlikte iptal edilmelidir.
11. maddenin (a) fıkrasında, "Görüş için sunulan imar planında, havzaların koruma-kullanma dengesinin ve bu maddede belirtilen diğer kriter ve şartlarının sağlandığının üniversitelerin orman ve çevre bölümleri v.b tarafından hazırlanmış bilimsel raporlar ile belgelenmesi" istenmektedir. Bu madde ile, İSKİ kendi görevini başka kurumlara havale etmektedir ve böylece bir kamu görevini ücretli bir hizmete dönüştürmektedir. İSKİ kendi alanında uzman bir kuruluştur ve bu görevi yerine getirecek uzmanları vardır. Bir imar planının belirtilen çerçevede incelenip değerlendirilmesi de İSKİ'nin bilgi ve birikiminin üstünde olmasa gerek. Ayrıca, eğer gerçekten çok sorunlu özel bir durum ortaya çıkar ve bunun için çok özel, İSKİ uzmanlarını aşan bir değerlendirme yapılması gerekirse, bu planı hazırlayıp İSKİ'ye sunanın değil, ancak ve ancak değerlendirmeyi yapacak olan İSKİ'nin talebiyle gerçekleşecek bir üniversite değerlendirmesi söz konusu olmalıdır. ÇED Raporlarıyla ilgili olarak yaşanan olumsuzluklar bu konudaki endişelerimizi haklı kılacak niteliktedir.
Bütün bu nedenlerle, 11. maddenin (a) ve (j) fıkraları ile Liste-3'ün iptalini talep etmekteyiz.

12- 21. Madde: Bu maddenin, Küçükçekmece Gölü ile ilgili olan (a) fıkrasının birinci paragrafında, "K.Çekmece Gölü çevresinde lüzum görülecek yerlerde yürürlükte olan plan kararlarına bağımlı kalınmaksızın koruma alanlarının teşkil edilebileceği ve bu alanlarda koruma alanlarına ait şartlara uyulmasının zaruri olduğu" ifade edilmektedir. Ancak fıkranın ikinci paragrafında, mutlak mesafeli koruma alanları hariç, planlı alanlarda mevcut planların uygulanmaya devam edileceği belirtilmiştir. Bunun gerekçesi olarak da, bu havza içinde teknoloji koruma koşullarının İSKİ tarafından uygulamaya başlanmış olması gösterilmiştir. Söz konusu madde, bu şekliyle, yönetmelikte kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanları açısından getirilen kısıtlamaların, bu havzadaki mevcut planlı alanlarda uygulanmaması sonucunu doğurmaktadır. Yönetmeliğin, kısa mesafeli koruma alanları için yapı yasağı getirmiş olduğu hatırlandığında, bu hüküm yönetmeliğin kendi içindeki açık bir çelişki olarak da ortaya çıkmaktadır. Bir diğer çelişki de fıkranın kendi içinde görülmektedir. Birinci paragrafta, teşkil edilen koruma alanlarında bu alanlara ait koruma koşullarına uyulmasının zaruri olduğu ifade edilmişken, ikinci paragrafta bunun tam tersi bir yaklaşım ortaya konmaktadır.
Öncelikle şunu belirtmek istiyoruz ki, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarına getirilmiş kısıtlamalar açısından, teknoloji koruma koşullarının uygulanmaya başlanmış olması gerekçesiyle, bu havzaya istisna tanınmasını izah etmek mümkün değildir. Zira, yönetmeliğin 8., 9. ve 10. maddelerinde belirtilen kısıtlamaların bu havzada geçerli olması teknoloji koruma koşullarının uygulanmasını engellemediği gibi, bu koşulların uygulamaya başlanmış olması da havzadaki faaliyetlerin ve yapılaşmaların hiçbir sınırlama getirilmeksizin devamını sakıncasız kılmaz. Yönetmelikte öngörülen kısıtlamaların uygulanmaması, kirlenmenin sürekli olarak artması olasılığını ortaya çıkarmaktadır. Zira bazı kirleticilerin kontrol edilmesi, arıtılması mümkün değildir. Yani davalı idare bir yandan teknolojiyi kullanarak bölge suyunu temizlemeye çalışacak, bir yandan da kirlenme devam edecektir.
Fıkranın üçüncü paragrafında, plansız alanlarda 2 yıl içinde planların hazırlanması ve K.Çekmece Gölü'nün içmesuyu kaynağı olarak kullanılmaya başlandığı tarihten itibaren de 1 yıl içinde mevcut planların revize edilmesi öngörülmektedir. Buradan anlaşıldığı gibi, K.Çekmece Gölü içmesuyu kaynağı olarak kullanıldığında, fıkranın ikinci paragrafında İSKİ tarafından başlatıldığı ifade edilen teknoloji koruma koşulları içmesuyunu kirlenmeye karşı korumakta yetersiz kalacak ve mevcut planların getirdiği kirletici etkileri gidermek için planların revize edilmesi gerekli olacaktır. Bu durumda, fıkranın ikinci paragrafındaki yaklaşımın mantığını anlayabilmek mümkün olamamaktadır. Madem ki ileride Çekmece Gölü içmesuyu kaynağı olarak kullanılacak; o halde, bu tarihe kadar havza koruma koşullarına uymayan mevcut planların uygulanmaya devam etmesine izin vererek kirlenmenin devam etmesine neden olmak yerine, kirlenmenin bugünden önüne geçmek gerekmez mi? Paragrafta, plansız alanların planlarının ise 2 yıl içinde hazırlanacağı ifade edilmekte olup, bu süreyi de, yönetmeliğin 5. maddesini (b) fıkrasına yönelik değerlendirmemizde de ifade ettiğimiz gibi, çok uzun bulmaktayız.
Fıkranın son paragrafından ise, göl içmesuyu kaynağı olarak kullanılmaya başlanana kadar, kirletici etkisi olacak tesislerin yapımının devamına izin verileceği anlaşılmaktadır. Buradan anlaşıldığı kadarıyla, göl içmesuyu kaynağı olarak kullanılmaya başlandığında bu tesislere izin verilmeyebilecektir; zira bunlar arasında havzada kesinlikle yer almaması gereken tesisler de mutlaka bulunacaktır. Burada da, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız aynı tehlikeli ve hatalı yaklaşım söz konusudur ve bu yaklaşım, K.Çekmece Gölü'nü hiçbir zaman içmesuyu kaynağı olarak kullanılamayacak bir zehir deposu haline getirecektir.
Yönetmeliğin amacı ve kamu yararı açısından, Küçükçekmece Gölü havzasının, yönetmelikte belirtilen gerekçeyle, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarına ilişkin kısıtlamalardan istisna tutulması kabul edilemeyeceği gibi, bu durumun belirsiz bir süre devam edeceğinin kabulü de mümkün değildir. Fıkranın, kamu yararına ve hukuka aykırı olan ikinci, üçüncü ve dördüncü paragraflarının iptal edilmesi gerektiği kanısındayız.
Maddenin (b) fıkrasında ise, İstanbul'un içmesuyu havzalarının kısa ve mutlak koruma alanlarında kalan Durusu, Tepecik ve Çavuşbaşı belde belediyelerinin ve mücavir alanlarının 11. madde hükümlerine (i bendi hariç) göre yapılaşmaya açılmasına izin verilmekte, eki Liste-3 ile de, bu alanlarda yapılacak planların brüt nüfus yoğunlukları getirilmektedir. Görüleceği üzere, "yeni hazırlanan ya da revize edilen imar planlarına İSKİ görüşü verilmek üzere yapılacak incelemede gözönüne alınacak hususları belirleyen" 11. madde, (i) bendi ile," Kısa mesafeli koruma alanlarında bu yönetmeliğin 8. maddesi hükümlerine uyulması" kuralını vurgulamaktadır ve yönetmelik, "konulan kurallar, kuralları çiğneyen kurallar ve kuralları çiğneyen kuralları çiğneyen kurallar" gibi sonsuza dek uzatılabilecek bir istisnalar silsilesi ile, neredeyse tüm kısıtlamaları kaldırarak, İstanbul'un içmesuyu havzalarını tamamen yapılaşmaya açmaktadır. Oysa yönetmeliğin 7. maddesi 0-300 m. arasındaki mutlak koruma alanında hiçbir şekilde yapı yapılamayacağını ve bu alanların kamulaştırılacağını, 8. maddesi ise, 300-1000 m. arasındaki kısa mesafeli koruma alanlarında yapı yapılamayacağını vurgulamaktadır.
Bütün bu nedenlerden dolayı, son derece sakıncalı bulduğumuz 21. maddenin (b) fıkrasının iptal edilmesi gerektiği kanısındayız.
21. maddenin (c) fıkrasında ise, Ümraniye-Dudullu bölgesinde, Organize Sanayi Bölgesi'nin ihtiyacını karşılayacak depolama alanlarının onanlı plan doğrultusunda gelişmesine devam edeceği ifade edilmektedir. Bu fıkra, içmesuyu havzalarında sanayi ve depolamaya izin verilemeyeceğini vurgulayan 11. maddesinin (e) fıkrası ile açıkça çelişmekte ve bu nedenle iptali gerekmektedir.
Sonuç olarak, bütün bu nedenler dikkate alınarak, 21. maddenin (a) fıkrasının ikinci, üçüncü ve dördüncü paragrafları ile (b) ve (c) fıkralarının tamamının iptalini talep etmekteyiz.

13- Geçici Madde 1'in (a) ve (c) fıkraları :
Maddenin (a) fıkrasında,"Bölgenin havza olarak ilanından önce yapılmış yapılar ile 2981 sayılı imar affı kanunu ve bu kanun ile irtibatlı diğer kanunlara göre kanuni statü kazanmış yapılar için bu yönetmelik hükümlerine uygunluk aranmayacağı" belirtilmektedir. Fıkranın bu haliyle, yasal statü kapsamında bulunduğu kabul edilen bu yapılar sadece hukuki statüleri ile değerlendirilmekte, yönetmeliğin amacına aykırı olarak, içmesuyu kaynağında yaratacakları kirlilik dikkate alınmamakta ve kirlenmenin önlenmesine ilişkin olarak kabul edilen tedbirlerden de muaf tutulmaktadır. İmar affı kanununun bu yapılara tanımış olduğu böyle bir ayrıcalık yoktur. İmar affı kapsamında olan ya da havza ilanından önce yapılmış yapıların su kaynaklarını kirletmesine göz yummanın, su havzalarının korunması için alınması gereken tedbirlerden bu yapıları muaf tutmanın hukuki bir mesnedi bulunmadığı gibi, bu yapılara böyle bir ayrıcalık tanımak yönetmeliğin amacı ile de bağdaşmamaktadır. Ayrıca, 1998 tarihli İSKİ Yönetmeliği'nde, bu fıkrada "mutlak koruma alanları hariç" ibaresi yer almakta iken, yeni yönetmelikte bu ibare kaldırılarak, hükmün, yapı yasağı ve kamulaştırma kararı olan mutlak koruma alanı için de geçerli hale getirilmiş olduğunu da vurgulamak isteriz.
Fıkranın devamında ise, yönetmelik hükümlerine uygun olmayan yapıların 2 yıl içinde yönetmelik hükümlerine uygun hale getirilmemeleri halinde yetkili idarelerden yıkımının isteneceği belirtilmektedir. Bu kabulün, kirleticilik derecesini hiç dikkate almadan bütün yapılar için getirilmesinin sakıncalı bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Bunun yanında, bu hüküm mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları da dahil olmak üzere, tüm havza için geçerlidir. Oysa bu hükmün uygulanma olanağı sadece orta ve uzun mesafeli koruma alanları için söz konusu olabilir. Çünkü, yönetmelik mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında yapı yasağı getirmektedir ve bu kuşaklardaki yapıların yönetmelik hükümlerine uygun hale getirilmeleri demek yıkılmaları demektir. Fıkranın getirdiği, "2 yıl içinde yönetmelik hükümlerine uygun hale getirilmesi, aksi takdirde 2 yılın sonunda yıkılması" hükmünün mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları için anlamı, "bu yapıların 2 yıl içinde yıkılması, aksi takdirde 2 yılın sonunda yıkılması" olmaktadır.
Maddenin (c) fıkrasında ise "Mutlak mesafeli koruma alanlarında bölgenin havza olarak ilanından önce ve/ veya 2981 sayılı imar affı kanunu ve bu kanun ile irtibatlı diğer kanunlar ile kanuni statü kazanmış ruhsata tabi olarak inşa edilmiş yapılar belli bir program dahilinde kamulaştırılır. Mükellefleri kamulaştırma işlemleri tamamlanıncaya kadar İSKİ'nin öngördüğü tedbirleri alırlar" denilmektedir. Burada, mutlak koruma alanında 2981 sayılı İmar Affı Yasası ile kanuni statü kazanmış yapılara değinilmektedir. Oysa, 2981 sayılı yasa içmesuyu havzalarının mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarını af kapsamı dışında tutmaktadır. Yasanın 14. maddesinin (e) fıkrasında, mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarındaki yapıların bu kanun hükümlerinden yararlanamayacakları açıkça belirtilmiştir.
Fıkrada, bu yapıların, belli bir program dahilinde kamulaştırılıncaya kadar, İSKİ'nin öngördüğü tedbirleri alacaklarından bahsedilmektedir. Ancak, İSKİ Yönetmeliği'nin çıkarıldığı 1984 tarihinden başlayarak, bugüne dek (tam 19 senedir) yönetmeliklerde "mutlak koruma alanlarının belli bir program dahilinde kamulaştırılacağı" hükmü yer almakla birlikte, bugüne kadar bu konuda bir program oluşturulmadığı gibi, yeni yönetmelikte de bu konuda bir zaman açınımı getirilmemektedir. Bu durum, kısa mesafedeki bu yapıların bir gün bölgeden taşınacağı konusunda herhangi bir umut vermemektedir. "Tedbir" konusuna gelince; fıkrada sadece "İSKİ'nin belirleyeceği tedbirlerin alınacağından" söz edilmekte, ancak bu tedbirlerin neler olacağı, nasıl denetleneceği ve tedbir alınmayan yapılara ne tür müeyyideler uygulanacağına hiç değinilmemektedir.
Maddenin (a) fıkrasında, havza bütünü için, yönetmeliğe uygun hale getirilemeyen yapıların 2 yıl içinde yıkılacağı belirtilmişken, mutlak koruma alanı için hazırlanmış (c) fıkrasında bu anlamda bir hükme neden yer verilmemiş olduğunu anlamak da mümkün değildir. Bu hükmün mutlak koruma alanlarındaki karşılığı, bu alanlardaki yapıların yönetmeliğe uygun hale getirilerek yerlerinde kalmaları mümkün olmadığından (mutlak koruma alanlarında yapı yasağı olduğundan), yapıların yıkılması demektir. (a) fıkrasındaki bu hükmün (c) fıkrasında da yer almaması, mutlak koruma alanlarındaki yapıların, belirsiz, denetimsiz ve yaptırımsız tedbirlerle, kamulaştırma yapılıncaya kadar, yani sınırsız bir süre daha bölgede kalmasına neden olacaktır.
Bütün bu nedenlerle, kendi içinde ve yönetmeliğin ilgili diğer maddeleriyle çelişkiler taşıyan, yönetmeliğin amacına, hukuka ve kamu yararına aykırı olan Geçici Madde 1'in (a) ve (c) fıkralarının iptalini talep etmekteyiz.

14- Geçici madde 2 : 1998 Yönetmeliği'nde, Geçici madde 2'nin (a) fıkrası, "Mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında 4 Eylül 1988'den önce veya su toplama ilanından önce yapılmış olan depolama ve sanayi tesislerinden zararlı olanların faaliyetlerine son verilip kamulaştırılarak kaldırılır. Diğerleri, kamulaştırılıncaya kadar idarece gerekli tedbirler alınır" diyordu. Maddenin (b) bendi orta mesafeli, (c) bendi uzun mesafeli koruma alanları ile ilgiliydi ve 1998 yönetmeliğine karşı açılan davada maddenin tümünün iptali istenmişti. (Zira alınacak tedbirler belirsizdir, süre belirsizdir, esas alınan tarih 4 Eylül 1988'dir) Sayın Bilirkişiler, "mevzuata aykırı olarak 1988 tarihinin esas alınması, kamulaştırmaya kadar denerek kısıtlı bir süre konmaması nedeniyle sakıncalı bulup iptali gerekli olduğu görüşünü getirmiş ve Sayın Mahkeme de, bilirkişilerin belirttiği gerekçelerle, maddeyi iptal etmişti. Yeni yönetmelikte, Geçici 2. Madde yeniden düzenlenirken, yargı kararı gerekçelerine uyularak, 1988 tarihi kaldırılmış ve tesislerin taşınması için süre konmuştur. Ancak, maddenin yeni yönetmelikteki şekli, getirdiği değişikliklerle, bir çok açıdan, eski halinden de daha sakıncalıdır. Şöyle ki; 1998 Yönetmeliği'nin (a) fıkrasında, "Mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında zararlı atık üreten tesislerin faaliyetlerine derhal son verilir" denirken, mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarını ayrı fıkralarda düzenleyen yeni yönetmelikte, (a) ve (b) fıkralarında, bu ifade "… faaliyetlerine derhal son vermek için gerekli işlemler yapılır" biçiminde muğlak bir ifadeye dönüştürülmüştür. Yeni Yönetmelik'te ( a ve b fıkraları), zehirli ve tehlikeli atıkları olmayan tesislere taşınmaları için süre konmuştur. Ama bu süre, mutlak koruma alanlarında, evsel ve konvansiyonel atıksuyu olan tesisler için 2 yıl; kısa mesafeli koruma alanları için ise, evsel vasıflı atıksuyu olan tesisler için 2 yıl, kirleticiliği konvansiyonel parametrelerle tespit edilen vasıflarda proses atıksuyu olan faaliyetler için ise 5 yıl gibi uzun sürelerdir . Bu süreler zarfında "tedbir" alınacağı ifade edilmekle birlikte, bu tedbirlerin neler olacağı, nasıl denetleneceği, tedbirlerin alınmaması halinde yaptırımın ne olacağı belirtilmemiştir. İhlali halinde yaptırımı öngörülmeyen bir yükümlülüğün ya da tedbir niteliğindeki bir düzenlemenin ise önleyici bir etkisinin olamayacağı açıktır. Mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarındaki her türlü yapılaşmanın, kırsal ölçekte bir bağ evinin bile, kirletici etkisi olacağını kabul ederek yasaklayan bir yönetmeliğin, bu süreler içinde, ondan çok daha fazla kirletici olduğu açık olan sanayi, depolama ve hayvancılık gibi tesislerin faaliyetlerinin devamına izin vermesi içmesuyu havzalarında ciddi kirlenmelere neden olacaktır. Ayrıca, bu tesislerin kaçak olup olmadığı ayrımı da yapılmamaktadır. Böylelikle, yasal olmadığından hemen yıkılması gereken tesislerin de, bir nevi süreli imar affı getirilerek, faaliyetlerine devam etmelerine, üstelik de yönetmelik gibi bir hukuki düzenleme araç kılınarak, göz yumulmaktadır.
Maddenin (c) fıkrası ise, mevcut organize sanayi bölgeleri ile orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki sanayi tesisleri ile ilgilidir ve bu tesislerin faaliyetlerine, İSKİ tarafından istenecek tedbirleri almaları kaydıyla izin verilebileceği ifade edilmektedir. Fıkrada, organize sanayi bölgeleri için bir kuşak sınırlaması getirilmemekte, böylelikle İSKİ'ye, yönetmeliğin her türlü yapılaşmayı yasakladığı mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarındaki organize sanayi bölgelerini dahi kalıcılaştırma olanağı getirilmektedir. Maddenin (c) fıkrasında da alınacak "tedbirlere" değinilmekte, ancak (a) ve (b) fıkralarındaki gibi, burada da, bu tedbirlerin neler olacağı, denetimin nasıl yapılacağı ve tedbirlerin alınmaması halinde hangi yaptırımların uygulanacağından hiç bahsedilmemektedir.
Yönetmeliğin 5. maddesinin (i) bendi de havza içindeki organize sanayi bölgeleri ile ilgilidir ve dava dilekçemizin iptalini talep ettiğimiz bu fıkra ile ilgili bölümünde belirtilen gerekçeler, Geçici madde 2'nin (c) fıkrası için de aynen geçerlidir.
Geçici Madde 2'nin (a), (b) ve (c) fıkralarının, dolayısıyla maddenin tamamının, içmesuyu havzalarında ciddi kirlenmeler yaratacak içerikte olduğu kanısındayız.. Madde ayrıca, yönetmeliğin amacıyla ve diğer maddeleriyle de çelişki içindedir. Kamu yararına ve hukuka aykırı olan Geçici Madde 2'nin tamamının iptalini dileriz.
Hukuksal Nedenler : Anayasa, İmar Yasası, İmar Planlarının Yapılmasına ve Değişikliklerine ait esaslara ilişkin Yönetmelik, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname, 1580 sayılı Belediye Kanunu, 2.Eylül 1999 tarihli Yönetmelik ve konuyla ilgili diğer tüm mevzuat. Çevre Kanunu, İSKİ Kuruluş Kanunu, Su kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve konuyla ilgili diğer tüm mevzuat.
Delillerimiz : Davalı İdarelerden dava konusu işlem dosyalarının ve 21 Şubat 2003 tarihinde ilan edilen TC.İSTANBUL SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İÇME SUYU HAVZALARI KORUMA VE KONTROL YÖNETMELİĞİ'NİN celbi, İst 4. İdare Mahkemesi'nin 2000/1111 E. sayılı dosyası, İst 6.İdare Mahkemesi'nin 1999/246 E. sayılı dosyası, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan dava konusu yönetmeliğe ilişkin Meclis kararının ve tutanakların celbi, İSKİ Genel Müdürlüğü'nden gerekli bilgi ve belgelerin getirtilmesi, gerektiğinde dosya üzerinde bilirkişi kurulu incelemesi ve konuyla ilgili diğer tüm deliller.
Netice ve Talep: Yukarıda açıkladığımız ve resen dikkate alınacak nedenlerle Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca İstiklal gazetesinde 21 şubat 2003 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren dava konusu " TC.İSTANBUL SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İÇME SUYU HAVZALARI KORUMA VE KONTROL YÖNETMELİĞİ'NİN,

1- Genel Hükümler başlıklı 5. maddesinin (b) ve (d) fıkraları ile (i) fıkrasının ikinci cümlesinin,
2- Kısa mesafeli koruma alanları ile ilgili 8. maddenin (d) fıkrasının,
3- Orta mesafeli koruma alanları ile ilgili düzenlemeleri içeren 9. maddenin (d) ve (e) fıkralarının,
4- Uzun mesafeli koruma alanları ile ilgili düzenlemeleri içeren 10. maddenin (a), (c), (e) ve (f) fıkraları ile, (c) fıkrasının eki olan Liste-1'in 5, 6, 7, 8, 14, 16, 18, 19 ve 20 no'lu maddelerinin,
5- 11. maddenin (a) ve (j ) fıkraları ile (j) fıkrasının eki olan Liste-3'ün,
6- 21. maddenin (a) fıkrasının ikinci, üçüncü ve dördüncü paragrafları ile (b) ve (c) fıkralarının,
7- Geçici Madde 1'in (a) ve (c) fıkralarının,
8- Geçici Madde 2'nin,
9- Geçici Madde 3'ün,
iptallerine ve öncelikle yürütmenin durdurulmasına ve yargılamanın duruşmalı yapılmasına karar verilmesini,yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı idarelerden tahsilini davacılar adına saygılarımızla diler ve sunarız. 04/07/2003
Davacılar Vekilleri
Av.Kadir DAYLIK
Av.İlyas BULCAY

Ekler :
1) Onaylı Vekaletname Örneği
2) T.C.İstanbul Su Ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü İçme
Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği örneği
3) 1988 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği örneği.
4) Başbakanlık 20.11.1992 tarih B.02.0.PPG.0.12.363.28289 sayılı
genelgesi örneği.
5) 1 Temmuz 1999 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Hakkında Yönetmelik örneği.
6) 1994 tarihli İçme ve Kullanma Suyu Temin edilen ve edilecek
olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması
hakkındaki yönetmelik örneği.
7) Danıştay 6.dairesinin 28.1.1999 tarih 1998/1346 E. ve 1999/470
sayılı kararı
8) 1998 Yönetmeliği ile ilgili olarak İst 6.Daire Mahkemesinin
1999/246 E sayılı dosyası ile açılan iptal davasının dava
dilekçesi.
9) İst 6.İdare mahkemesinin 29.01.2001 tarih 1999/246 E. ve
2001/102 sayılı kararı

Basın açıklaması
TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi
TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi

20.04.2003
İstanbul'un İçme suyu Kaynakları, Yeni İSKİ Yönetmeliği'nin Tehdidi Altında
Yönetmeliğin Uygulanması Halinde, Su Kaynakları Zaten Kısıtlı Olan İstanbul'u Yakın Tarihte Bekleyen Felaket "Susuzluk" Olacak

Dünya çok büyük bir "su sorunu" ile karşı karşıya. Birleşmiş Milletler Raporlarına göre, halen 1 milyar kişi su sıkıntısı çekiyor. Bu sayının 2025 yılında 3,5 milyara, yani dünya nüfusunun yarısına ulaşması bekleniyor. Salgın hastalıkların %80'i kirli sudan bulaşıyor ve her yıl 3,4 milyon kişi suya bağlı hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor. Artan su talebinin yanı sıra kısıtlı su kaynaklarının azalması, tüm dünyada, özellikle de Ortadoğu'da anlaşmazlıklara yol açıyor. Birleşmiş Milletler, uluslararası çevre örgütleri ve bilim insanları, " su konusundaki uluslararası anlaşmazlıkların önümüzdeki yıllarda çatışma noktasına gelebileceği ve 21. yüzyılda petrol yerine suyun savaş nedeni olabileceği" uyarısında bulunuyorlar.
Uluslararası kuruluşlarca su kaynakları yönetimi konusunda başarısız bulunan ülkemiz, 2025 yılından sonra "su krizine" girme tehlikesinde olan ülkeler arasında gösteriliyor...
Tüm bu ürkütücü gerçeklere ve açıkça görülebilen yakın tehlikeye karşın, tam da 16-23 Mart tarihlerinde Kyoto'da gerçekleşen "Birleşmiş Milletler 3. Dünya Su Forumu" arifesinde, 1995 yılından bu yana 3 kez değiştirilerek içme suyu havzalarını yoğun yapılaşmalara açan İSKİ Yönetmeliği yeniden gündeme gelmiş; amaç maddesi'nde, "İstanbul'un yüzey ve yer altı sularının çeşitli yollarla kirlenmesini önlemek amacı ile" hazırlandığı ifade edilen yeni bir İSKİ Yönetmeliği, 21 şubat 2003 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
İstanbul'un içme suyu kaynaklarını kirlenmeye karşı koruyacak önlemleri almakla sorumlu İSKİ tarafından hazırlanan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nce onaylanıp,yayınlanarak yürürlüğe giren "İçme suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği", bir çok sakıncalı maddesinin yanı sıra, getirdiği yeni istisnai hükümler ile de, tüm ilçe ve belde belediyeleri ve mücavir alanlarını -içme suyu havzaları için getirilen genel hükümlerin dışında tutarak- yapılaşmaya açmaktadır. Bu özel hükümler ile, İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki (3030 sayılı yönetmelik kapsamındaki) tüm alanlar, İSKİ Yönetmeliği'nin içme suyu havzaları için getirmiş olduğu kısıtlamalardan muaf tutulmaktadır. Üstelik bu kez, mevcut yapılaşmış alanlara imar affı getirilmekle yetinilmemiş, belediye ve mücavir alanlar içindeki boş alanlardaki yeni yapılaşmalara da bu muafiyet tanınmıştır.
Yönetmelik, mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında yapı yasağı getirmekte, ancak istisnai hükümlerle bu genel hükümleri çiğneyerek, bu alanlarda da yeni yapılaşmaya ve mevcut kirletici tesislerin faaliyetlerinin devamına izin vermektedir.

İstanbul'un içme suyu havzaları koruma alanlarını süregelen yasadışı ve kirletici imar sürecine teslim eden, havzalarda yaşanan bu yağma sürecini meşrulaştırarak yağmaya yasal zemin hazırlayan ve kentin içme suyu kaynaklarının kullanılamayacak derecede kirlenerek devre dışı kalmasına yol açacak yeni İSKİ Yönetmeliği'nin bazı hükümlerinin iptali ve yürürlülüğünün durdurulması için İstanbul İdare Mahkemesi'nde dava açtık.
14 milyon yurttaşımızın yaşadığı İstanbul'un yaşam kaynaklarını tehdit eden İSKİ Yönetmeliği'nin yürürlülüğünün bir an önce durdurulması, sakıncalı hükümleri düzeltildikten sonra yürürlülüğe konması gerekiyor. Aksi takdirde telafisi olmayan çevresel sorunlarla karşı karşıya kalacağız.
Kamuoyuna duyurulur.


MİMARLAR ODASI
İSTANBUL BÜYÜKKENT ŞUBESİ


İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İSTANBUL ŞUBESİ


21.02.2003 Tarihli İçmesuyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği'nin İptalini Talep Ettiğimiz Hükümleri:

1- Havza içindeki, kirletici etkisi olabilecekler dahil, daha önce yargı kararıyla iptal edilmiş yönetmelik maddelerine göre hazırlanmış mevcut sakıncalı imar planlarının uygulanmasının 2 yıl daha sürmesine izin veren 5. madde (b) fıkrası,

2- İçme suyu havzalarındaki plansız alanlarda, imar mevzuatının plansız alanlarda getirdiği yapılaşma haklarının aşılmasına olanak sağlayan 5. madde (d) fıkrası,

3- Birinci cümlesinde, içme suyu havzalarında organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri yapımını yasaklayan, ancak ikinci cümlesi ile, havzaların yapı yasağı getirilmiş olan mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları dahil, tümünde, mevcut organize sanayi bölgelerinin belirsiz, denetimi ve yaptırımı olmayan tedbirlerle ve süre kısıtlaması olmadan çalışmaya devam etmelerine olanak sağlayan 5. madde (i) fıkrasının ikinci cümlesi,

4- 6. İdare Mahkemesi'nce, kontrolün sağlanamayacağı ve havzalarda kirliliğe neden olacağı gerekçesiyle iptal edilmiş olan 1998 yönetmeliği hükmünü yeniden getirerek, kısa mesafeli koruma alanlarında suni gübre ve zirai mücadele ilaçları kullanılmayan ziraata izin veren ve bu kez, 1998 yönetmeliğinin aynı maddesinde hayvancılığa getirilmiş olan yasaklamayı da kaldıran 8. madde (d) fıkrası,

5- 1998 yönetmeliğinin, 6. İdare Mahkemesi'nce " bu alanları hızlı bir yapılaşma sürecine sokabileceği" gerekçesiyle iptal edilmiş olan hükmü yerine, bu kez , "konut dışı yapılar " diye bir genellemeyle, orta mesafeli koruma alanlarında her türlü kamuya ait konut dışı yapılara, üstelik de yapılaşma haklarını 0.14'den 0.21'e çıkararak, izin veren 9. madde (d) fıkrası,

6- Orta mesafeli koruma alanlarındaki mevcut taş, kum, kil, kömür ve maden ocaklarının, ciddi kirletici etkileri göz ardı edilerek, süre ve önlem belirtilmeksizin, faaliyetlerine devam etmelerine olanak sağlayan 9. madde (e) fıkrası,

7- İçme suyu havzaları, su kaynağına etkileri açısından, mutlak, kısa, orta ve uzun olmak üzere 4 kuşağa ayrılmışken, herhangi bir bilimsel dayanağı olmaksızın, uzun mesafeli koruma alanını da kendi içinde iki ayrı kuşağa ayırarak ikinci kuşakta birinci kuşaktakinden daha yüksek yapılaşma hakları getiren 10. madde (a) fıkrası,

8- Yönetmeliğin 11. maddesinin (e) fıkrasında içme suyu havzalarında sanayi ve depolama tesislerinin yapılamayacağı açıkça belirtilmiş olduğu halde, uzun mesafeli koruma alanlarında, Eki liste-1 ile, depolama tesislerine ve içme suyu havzalarında kirlenmeye neden olacak fonksiyonlara izin veren 10. madde (c) fıkrası ve eki Liste-1'in 5,6,7,8,14,16,18 ve 20 no.lu maddeleri,

9- 1998 yönetmeliğinin, 6. İdare Mahkemesi'nce, "nüfus artışı için cazibe merkezi oluşturacak nitelikte olduğu" vurgulanarak, "Planlama ve şehircilik ilkelerine, kamu yararına, kamu ve çevre sağlığına, diğer çevre değerlerine, yönetmeliğin amacına ve dolayısıyla hukuka uygun bulunmayarak " iptal edilen hükmünün yeni yönetmelikteki karşılığı olarak getirilen ve yargı kararının gerekçesini hiçe sayarak, çok zengin bir konut dışı yapılar listesine, üstelik de 1998 yönetmeliğinde getirilen yapılaşma emsallerini daha da artırarak izin veren 10. madde (e) fıkrası,

10- Uzun mesafeli koruma alanlarındaki mevcut taş, kum, kil, kömür ve maden ocaklarının, ciddi kirletici etkileri göz ardı edilerek, faaliyetlerine devam etmelerine olanak sağlayan 10. madde (f) fıkrası,

11- İçme suyu havzalarının orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki tüm ilçe ve belde belediyeleri ve mücavir alanlarını (sadece yerleşik alanlar içindeki boş parselleri değil, tümüyle boş alanları da), ilgili kuşaklar için getirilmiş yapılaşma koşullarının üstünde yapılaşma hakları ile imara açan ve böylelikle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetki alanı içinde kalan orta ve uzun mesafeli koruma alanlarının tamamı ile İstanbul İl sınırları içinde kalan orta ve uzun mesafeli koruma alanlarının, Bayındırlık ve İmar Müdürlüğü'nün yetki alanındaki kısıtlı bir bölümü hariç, büyük kısmını içme suyu havzalarındaki genel yapılaşma koşullarından muaf tutan 11. madde (j) fıkrası ve brüt yoğunlukları belirten eki Liste-3,
Görüş için İSKİ onayına sunulacak imar planlarında, havzaların koruma- kullanma dengesinin ve 11. maddede belirtilen diğer kriter ve şartların sağlandığının, üniversitelerin orman, çevre bölümleri v.b tarafından hazırlanmış bilimsel raporlar ile belgelenmesi istenen ve bu içeriğiyle, İSKİ 'nin sorumluluğunda ve ihtisas alanındaki bir görevi başka kurumlara havale ederek , bir kamu görevini ücretli bir hizmete dönüştüren 11. madde (a) fıkrası,

12- İçme suyu kaynağı olarak kullanılması öngörülen Küçük Çekmece Gölü havzasının kısa , orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki mevcut planların aynen uygulanmaya devam etmesini , planların revizyonunun ancak göl içme suyu kaynağı olarak kullanılmaya başladıktan sonraki 1 yıl içinde yapılmasını öngören, 21. madde (a) fıkrası ikinci, üçüncü ve dördüncü paragrafları,
İçme suyu havzalarının mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında kalan Durusu, Tepecik ve Çavuşbaşı belde belediyelerinin ve mücavir alanlarının ( yönetmeliğin kısa ve mutlak koruma alanlarında yapı yasağı vardır), yerleşik olmayan bölgeleri de dahil olmak üzere, yapılaşmaya açılmasına olanak sağlayan 21. madde (b) fıkrası,
Yönetmeliğin 11. maddesinin (e) fıkrası havza içinde depolama tesislerinin yapılmasını yasakladığı halde, Ümraniye-Dudullu bölgesinde yeni depolama tesislerinin yapımına izin veren 21. madde (c) fıkrası,

13- Bölgenin havza alanı olarak ilanından önce yapılmış yapılar ile 2981 sayılı imar affı kanunu ile yasal statü kazanmış yapılar için, kirletici etkileri olup olmadığına dahi bakmaksızın, yönetmelik hükümlerine uygunluk aranmayacağını vurgulayan; diğer yapıların yönetmeliğe uygun hale getirilmeleri için 2 yıl süre tanıyan, böylece kaçak yapılara yeni olanaklar ve kısmi imar afları sağlayan; yapılaşmanın yasak olduğu mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında yönetmeliğe uygunluk "yıkım" demek olduğuna göre, bu alanlardaki yapılar için "yönetmeliğe uygun hale getirilmeleri için 2 yıl süre tanınır, bu süre sonunda yönetmeliğe uygun hale getirilmezlerse yıkılırlar" hükmünün ne anlama geldiğinin anlaşılmaz olduğu Geçici Madde 1'in (a) fıkrası,
"Mutlak koruma mesafeli alanlarında bölgenin havza olarak ilanından önce yapılmış yapılar ile 2981 sayılı imar affı kanunu uyarınca yasal statü kazanmış, ruhsata tabi olarak inşa edilmiş yapılar belli bir program dahilinde kamulaştırılır" şeklindeki ifadesi ile, öncelikle 2981 sayılı imar affı kanununun 14 maddesinin (e) fıkrasının mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarındaki yapıları af kapsamı dışında tutmuş olduğunu unutmuş görünen; yapıları kirletici etkilerini hiç dikkate almadan sadece yasal statüleriyle değerlendiren, kamulaştırılıncaya kadar ne tür tedbirler alınacağı ve denetimin nasıl yapılacağına hiç değinmeyen; bu niteliğiyle, mutlak mesafeli koruma alanlarındaki yapıların belirsiz, denetimsiz ve yaptırımsız tedbirlerle, sınırsız bir süre daha bölgede kalacağı endişesi yaratan Geçici Madde 1'in (c) fıkrası,

14- Mutlak koruma alanlarındaki evsel ve konvansiyonel atıksuyu olan sanayi, depolama ve hayvancılık tesislerine 2 yıl; kısa mesafeli koruma alanlarındaki evsel vasıflı atıksuyu olan sanayi kuruluşlarına 5 yıl, proses atıksuyu olan faaliyetlere 2 yıl; orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki evsel ve konvansiyonel atıksuyu olan tesislere ise, süre sınırlaması getirmeksizin, faaliyetlerine devam etme olanağı sağlayan Geçici Madde 2'nin (a), (b), ve (c) fıkraları,

15- Uzun mesafeli koruma alanındaki maden, taş ve kum ocaklarına, 1995'ten bu yana her İSKİ yönetmeliğinde olduğu gibi, gene ek bir süre tanıyan; böylelikle, 1998 yönetmeliğinde verilen süre dolmak üzereyken, bu kirletici tesislere 4 yıl daha havzayı kirletme olanağı sağlayan; bunun yanı sıra, yenisinin açılması yasak olan kil ve kömür ocaklarına ise hiç değinmeyerek onların yerlerinde kalmalarına izin veren Geçici Madde 3,

İSKİ Genel Müdürü'nün Odamızı Ziyareti
İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur, 20 Şubat 2003 tarihinde yürürlüğe giren Havza Koruma Yönetmeliği ve havzaların korunma sorunlarıyla ilgili olarak görüşmelerde bulunmak üzere basın danışmanı ve özel kalem müdürüyle birlikte İstanbul Büyükkent Şubesi'ni ziyaret etti. Şubemiz adına başkan Eyüp Muhcu, sekreter Bülend Tuna ve Planlama ve Kentleşme Komitesi başkanı Yıldız Uysal'ın katıldığı görüşmede; Havza Koruma Yönetmeliği'nin sakıncaları ve dava açılmasının gerekçeleri, Havza'nın karşı karşıya bulunduğu sorunlar değerlendirildi. Görüşmede aşağıdaki konularda mutabakat sağlandı.
1. Karşılıklı bilgi ve belge alışverişi sağlanacak.
2. İSKİ uygulamaları şeffaf olacak.
3. Havzanın korunmasında her iki kuruluş işbirliği halinde çalışacak.
4. Havza Koruma Yönetmeliği sakıncalar taşımaktadır; sakıncalı maddeler birlikte revize edilecek.
5. İSKİ, Oda tarafından açılan "Yönetmeliğin bazı maddelerinin iptali" davasının kadük hale getirilmesi yönünde girişimde bulunmayacak.
Kuşkusuz, samimi bir havada geçen ziyaretin sonuçlarının yaşama geçirilmesi, bunun takipçisi olunması önemli bir adım olacaktır.