1.8.3.13. Davalarla İlgili Basın Açıklamaları ve Yazılar
Basın Açıklaması
Yargı Kararını Yerine Getirmeyen Gürtuna'ya Mahkumiyet!
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna aleyhine yapılan şikayet başvurusu önceki günlerde sonuçlanmış ve Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 30.10.2003 tarihli kararı ile sanık Ali Müfit Gürtuna'nın görevde yetkiyi kötüye kullandığı anlaşıldığından cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Büyükyalı Deresi ıslahı ve yol düzenlemesine ilişkin olarak yapılan 26.2.1998 onanlı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli nazım ve uygulama imar planı değişikliklerinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmış bulunan davada, İstanbul 6. İdare Mahkemesi, 18.03.1999 tarihinde şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı, dolayısıyla da sebep ve konu unsurları yönünden hukuka uygunluk görülmeyerek, "yürütmeyi durdurma" kararı, 22.11.1999 tarihinde ise, iptal kararı vermiştir. Kararı temyiz eden ve yürütmesinin durdurulmasını isteyen davalı idarelerin istemi ise, Danıştay 6. Dairesi tarafından, 10.05.2000 tarihinde reddedilmiştir.
Ancak, plan iptal gerekçelerinin göz ardı edilerek, ufak tefek, sözüm ona değişikliklerle aynı planın tekrar ve yeni bir planmış gibi onanması üzerine söz konusu yeni plana karşı da Odamız tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Maltepe Belediye Başkanlığı aleyhine İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 2001/963 esas sayılı dosyası ile iptal talepli dava açılmıştır.
Bu arada çevre sakinlerinden bir vatandaş tarafından da aynı konuda aynı istemle İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nin 2000/1493 esas sayılı dosyası ile açılan iptal davasında Mahkemece 22.02.2001 tarih ve 2000/1493 sayı ile yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
Davalılarca İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'ne yürütmenin durdurulması kararına yapılan itiraz İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nin 2001 /1214 esas ve 11.06.2001 tarihli kararı ile reddedilmiş böylece yürütmenin durdurulması kararı kesinleşmiş ve söz konusu karar ilgili idarelere tebliğ edilmiştir.
Başından beri bu yasa dışı, imar mevzuatına aykırı yapıyı inşa etmek için çabalayan idari görevliler ise mahkeme kararına rağmen çalışmaların aralıksız sürdürülmesini ve yolun bitirilmesini sağlamışlardır.
Bu durum İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 2001/ 963 esas sayılı dosyası ile 08.11.2001 tarihinde dava konusu alanda yapılan keşif sırasında Mahkeme heyetince yerinde tespit edilmiş ve tutanak tanzim edilmiştir.
Yargı kararlarına uymadıkları tespit edilen sanıklar hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak idari görevliler hakkında gerekli hukuki ve cezai yaptırımların uygulanması için 24 Ocak 2002 tarihinde İçişleri Bakanlığına başvurulmuş ve sayın Bakanlık 14.05.2002 tarih ve 2002/221 sayılı yazısı ile soruşturma izni verilmemesine dair karar vermiştir. Bu kere Danıştay 2. Dairesi'ne başvurularak bu kararının kaldırılması istenmiştir.Yapılan yargılama sonucu 1.11.2002 tarih, 2002/98 E ve 2002/3668 sayılı kararla soruşturma izni verilmemesi yolundaki karar kaldırılmış, dosyanın yetkili Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilmesine karar verilmiştir.
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nin şikayet başvurusu ve soruşturma izni verilmemesi kararının kaldırılması üzerine- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ne sunulmak üzere hazırladığı iddianamede Sanık Ali Müfit Gürtuna'nın Görevde Yetkiyi Kötüye kullanmak suçundan eylemine uyan TCK 240 maddesi gereğince cezalandırılması istenmiş ve yapılan yargılama sonucunda sanığın önce takdiren bir yıl hapis 142.365.000 TL ağır para cezası ve üç ay süre ile memuriyetten yoksun kılınma cezaları ile cezalandırılmasına, hafifletici nedenler sonucu ise cezanın paraya çevrilerek ertelenmesine karar verilmiştir.
Ülkemizde İdare tarafından -soruşturma izni verilmemesi ve uzayan yargılama sürecine de güvenerek- yargı kararlarına uyulmaması alışkanlık haline getirilmiştir. Verilen bu karar halen pek çok hukuksuz işlem ve eylem içinde bulunanlar için tekrarının yaratacağı sonuçlar düşünüldüğünde caydırıcı etki yaratacağına inanıyoruz.
Karar, yaşanılır kentler, tarihî ve doğal çevrenin korunması, kamu ve toplum yararı doğrultusunda çalışmalarını sürdüren Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından "örnek karar" ve "hukukun üstünlüğüne olan inancın perçinlenmesi" olarak değerlendirilmektedir.
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
Danıştay Hukuksuzluğa Pencere Açtı!
Av. İlyas Bulcay
Başbakanlığa bağlı Denizcilik Müsteşarlığı tarafından İstanbul Boğaziçi'nde kurulmak istenen radar kulelerine izin verilmesi amacıyla İstanbul III numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu'na yapılan başvurunun reddi üzerine çıkan uyuşmazlığın hakem eliyle çözülmesi için Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in hakem olarak atanmasına ilişkin 21.09.1999 tarih ve 99/13321 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından açılan dava, Danıştay 10. dairesince reddedilmiş ve red kararı tarafımızdan temyiz edilmişti.
Red kararında, Sayın Mahkemece; "3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete ve Hususi İdarelere Ait Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolu ile Halli Hakkındaki Kanun'un 2. maddesinde 'Umumi Bütçeye dahil daireler arasında tahassüd edecek ihtilaflar, İcra Vekilleri Heyetince seçilecek İcra Vekilleri azasından bir hakem vasıtasıyla hallolunur' hükmünün yer aldığı, dava konusu Bakanlar Kurulu'nun 24.7.1996 tarih ve 8370 sayılı kararıyla İstanbul ve Çanakkale Boğazı ile Marmara Denizi Gemi Kontrol Sistemi Projesinin Denizcilik Müsteşarlığı'nın programına alındığı, bu çalışmalar kapsamında uygulamaya konulmaya çalışılan Türk Boğazları Gemi Trafik Yönetim ve Bilgi Sistemi projesi kapsamında İstanbul Boğazı bölgesinde 8 adet, Çanakkale Boğazı bölgesinde 5 adet Trafik Gözetleme İstasyonu yeri belirlendiği, İstanbul Boğaziçi'nde kurulması istenen radar kulelerine ilişkin olarak olumlu görüş verilmesi isteğiyle Kültür Bakanlığı İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na başvurulduğu, anılan Kurulun 17.03.1999 tarih ve 539 sayılı kararıyla doğal ve mimari dokusu kesin koruma altına alınmış ve yeni inşaat yasağı da getirilmiş Boğaziçi sit alanı öngörünüm bölgesinde kulelerin yapılmasının kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle isteğin reddedildiği, projenin devamının sağlanabilmesi amacıyla Kültür Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığı arasında doğan ihtilafın çözülmesi için Denizcilik Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Devlet Bakanlığı'nın 21.9.1999 tarih ve 796 sayılı yazısında istek üzerine Bakanlar Kurulu'nun 21.9.1999 tarih ve 1999/13321 sayılı kararıyla Devlet bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in hakem olarak seçildiği anlaşılmaktadır" denilmiş ve "bu durumda umumi bütçeye dahil oldukları tartışmasız Kültür Bakanlığı ile Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı arasında çıkan uyuşmazlığın Bakanlar Kurulu üyeleri arasından bir hakem aracılığı ile çözümlenmesi için Devlet Bakanı R. Kazım Yücelen'in hakem olarak seçilmesine ilişkin dava konusu kararda 3533 sayılı Kanuna aykırılık bulunmamaktadır" denilerek oyçokluğuyla davanın reddine karar verilmişti.
Oysa karara katılmayan iki Sayın üyenin de ayrışık oy gerekçesinde açıkladıkları gibi her ne kadar 3533 sayılı Kanunun 2. maddesinde Genel Bütçeye dahil daireler arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkların Bakanlar Kurulunca seçilecek bir Bakan hakem aracılığıyla çözümleneceği kuralına yer verilmişse de; öte yandan 2683 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 3386 sayılı Kanunla değişik 51. maddesinde yurtiçinde bulunan ve bu Kanunun kapsamına giren korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili hizmetlerin bilimsel esaslara göre yürütülmesini sağlamak üzere Kültür Bakanlığı'na bağlı "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu" ile Bakanlıkça belirlenecek bölgelerde "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları "kurulacağı öngörülmüş ve aynı kanunun 57. maddesinde ise kamu kurum ve kuruluşları (belediyeler dahil) ile gerçek ve tüzel kişilerin koruma kurullarının kararlarına uymak zorunda oldukları yolunda düzenleme getirilmiş bulunmaktadır. Bu nedenle 3533 sayılı Yasa uyarınca idarenin bütünlüğü ilkesi gereği sayılan kurumlar arasındaki uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümlenebilmesi, tahkime konu uyuşmazlığın ilgili Bakanlık tarafından sonuçlandırılabilme yetkisinin olmasına bağlıdır.
Dava konusu olayda ise Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kurulları Kültür Bakanlığı bünyesinde bulunmasına karşın, bu kurullarca alınan kararların idari-icrai ve bağlayıcı olması nedeniyle verilen Koruma Kurulu kararı sebebiyle Kültür Bakanlığı ile Deniz Müsteşarlığı arasında çıkan uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenle tahkime konu olması mümkün bulunmayan bir uyuşmazlık nedeniyle bir bakanın hakem olarak belirlenmesini öngören uyuşmazlık konusu Bakanlar Kurulu kararının iptali gerekirken, davanın reddine karar verilmesi yasalara ve Hukuka uygun bulunmamaktadır.
Nitekim bu karara dayanılarak dava konusu olaya ilişkin verdiği 17.03.1999 tarih ve 10805 sayılı kararda "...her biri yaklaşık 30 metre yükseklikteki kulelerin ve teknik servis binalarının doğal ve mimari dokusu yasalarla kesin koruma altına alınmış ve bu nedenle yeni inşaat yasağı da getirilmiş Boğaziçi SİT alanı öngörünüm bölgesinde koruma ilkeleri ve yasal gerekçeler açısından da kabul edilmesinin mümkün olmadığı"nı belirtmiş olan İstanbul 3 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, hakem R. Kazım Yücelen tarafından devre dışı bırakılmıştır.
Kaldı ki 3533 sayılı kanunun 1. maddesinde ihtilaflardan "...Adliye Mahkemelerinin vazifesi dahilinde bulunanlar bu kanunda yazılı tahkim usulüne göre halledilir" denilmektedir.Yani uyuşmazlığın Adli Yargının görev alanına giriyor olması bir ön koşuldur. Oysa dava konusu uyuşmazlık tümüyle idari yargının görev alanına giren bir idari işlemden kaynaklanmaktadır.
Bu nedenlerle karar temyiz edilmiş ancak geçtiğimiz günlerde gelen Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun 6.6.2003 tarih ve 2002/234 E., 2003/417 K. sayılı kararı ile 9'a karşı 12 oyla temyiz istemimiz reddedilmiş ve hukuka uygun olmayan karar onaylanmıştır. Karara karşı oy yazan 9 üye yukarıda açıkladığımız nedenleri uygun görmüş ancak sayıları Hukukun doğru uygulanmasına yetmemiştir.
Bu sürecin kabulü çok tehlikeli başka gelişmelere yol açacak niteliktedir. Bu yolla kanunların idari-icrai ve bağlayıcı saydığı pek çok madde uyuşmazlık gerekçesiyle devre dışı bırakılabilecek ve yetki gaspı yapılarak, yetkisiz mercilerce çözümlenecektir!!! Bu nedenle verilen karar ile ilgili olarak tarafımızdan karar düzeltmesi talebinde bulunulmuştur.