1.8.1.3. İstanbul Deprem Master Planı Çalışmaları:
İstanbul Deprem Master Planı'nın hazırlanması aşamalarında ve sonrasında Mimarlar Odası diğer meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte projeyi öğrenmeye ve değerlendirmeye çalışmış; bu kapsamda düzenlenen toplantılara temsilcilerimiz katılarak bilgi edinmişler ve katkı yapmışlardır. Bu toplantıların bilgisi ışığında Şubemiz bünyesinde de değerlendirme toplantıları yapılmış, Mimarlara Mektup bültenimizde İDMP ile ilgili yazı ve yorumlara yer verilmiştir. Ayrıca İKK bünyesinde bir toplantı düzenlenerek konunun tartışma platformunun genişletilmesine çalışılmıştır. Şube Başkanı Eyüp Muhcu'nun bültende yer alan yazısını sunuyoruz:
Deprem Master Planı, Depreme Çare mi?
Eyüp Muhcu
Tarihin en büyük sorunu, zamanın hızlı akışı olsa gerek. Giderek zaman daha hızlı geçiyor ve biz pek çok şeye yetişemiyoruz. Toplumsal belleğimiz sanki nasırlaşmış. Zaman bize neredeyse her şeyi çabucak unutturuyor. Büyük yıkımlar ve acılar yaşadığımız depremlerde de öyle olmadı mı? Genellikle, depremler yaşandığında depremleri anımsıyoruz. Depreme karşı hazırlıklarımızı büyük ölçüde askıya almışız. Deprem anına odaklanmışız ve sanki depremden sonra normal yaşantımıza devam edebilecekmişiz gibi bir algılama içindeyiz. Şüphesiz bu yanlış gidişte, toplumsal sorumluluk anlayışımızın yanında, kurumların payı da çok büyük.
Böylesine olumsuz koşullarda, 17 Ağustos Marmara Depremi'nin dördüncü yılını da geride bırakıyoruz. Her deprem yıldönümünde geçmiş dönemin muhasebesi yapılıyor ve tablonun hiç de iyi olmadığını görüyoruz. Bilinen yetersizlikleri art arda sıralamanın artık bir anlamı ve yararı yok.
Depreme hazırlık bakımından gecikilmiş de olsa İTÜ, YTÜ, Boğaziçi ve ODTÜ tarafından tamamlanmakta olan "Master Plan", İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Zeytinburnu ilçesinin pilot bölge ilan edilmesinin ardından, Dünya Bankası'ndan kredi alma koşulunun il düzeyindeki planlama çalışmasına bağlanması nedeniyle genişletilerek "İstanbul İçin Deprem Master Planı" olarak gündeme getirildi. Nasıl gündeme gelirse gelsin, üniversitelerimizin bu çalışması, kentsel dönüşüm ve yenilemenin yönünü belirlerken, aynı zamanda depreme karşı güvenli yapı, güvenli çevre gereksinimine de yanıt vermek misyonunu taşıma açısından önemli bir aşama ve eşik oluşturmaktadır.
Çalışma, a) İstanbul'da mevcut durumun değerlendirilmesi, b) Yapıların deprem dayanımlarının incelenmesi ve güçlendirilmesi, c) İstanbul deprem master planı kapsamında yerleşim, hukuk, kaynak, idari yapı ve bilgi altyapısı, d) Deprem zararlarının azaltılmasında eğitim, sosyal, afet ve risk yönetimi olmak üzere dört başlık altında, 100'e yakın bilim insanı tarafından bilimsel esaslara dayanarak hazırlanmıştır.
Desteklenmesi ve uygulamaya geçirilmesi gereken bir çalışma olmakla birlikte, bir tartışma-değerlendirme sürecine bağlı olarak eksikliklerinin giderilmesi ve uygulamakla yükümlü kurumların sahiplenmesi, toplumsal bir seferberlik anlayışı içerisinde desteklenmesi ve katkı sağlanması gerekir. Bu bağlamda, kentsel politikalar bakımından yerel seçimler, olumlu bir tartışmanın sürdürülmesi ve toplumun sahiplenmesi açısından bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Tartışma ve değerlendirme, ancak raporun teslim edilmesiyle başlayacaktır. Süreç, bitmiş bir süreç olarak algılanmamalıdır. Raporun tamamlanma ve tartışmanın yeni başlamakta olduğu bir aşamada, bazı öncelikli tespitleri yapmakta yarar var.
Çalışmada, yerleşme ve planlama konularında iki farklı rapor bulunmaktadır; bunların tekleştirilmesi gerekir. Tekleştirilmesi bilimsel gereklilik olmakla birlikte, savunulması ve uygulamaya geçirilmesi bakımından da rapora güç katacaktır.
Çalışma, planlı kentleşme ve kentleşmenin yönü konusunda doğru yaklaşımlar getirse de, İstanbul'un kuzeyindeki su toplama havzaları, doğal SİT'ler gibi yerlerin de, iskân dışı alan ilan edilerek yapılaşma yasağı kapsamına alınması gereklidir.
Günümüzde tek yapım seçeneğiymiş gibi uygulanan "betonarme yapı" sistemi tek tercih olmaktan çıkarılıp, ahşap, çelik vb. diğer yapı sistemleri de teşvik edilmelidir.
Planda, kaynak önerileri bulunmakla birlikte, yapısal dönüşümü sağlayabilecek kaynak önerilerinin olmaması önemli bir eksikliktir. Uluslararası kredi kuruluşlarını esas alarak dışa bağımlılığı pekiştiren kaynak anlayışı reddedilerek, ulusal kaynakların değerlendirilmesi, toplumsal seferberlik ve dayanışma esas alınmalıdır. Bunlar olmadan planının gerçekleşmesi mümkün değildir. Geçmiş, bunun örnekleriyle doludur.
Hazırlanan "Deprem Master Planı"na bağlı olarak Nazım Plan, Rehabilitasyon Strateji Planı niteliğinde hazırlanmalıdır.
Master Plan'la birlikte "Eylem Planı"nın hazırlanması gerekir. Eylem Planı ile planın uygulanması güvenceye alınmalıdır.
Planın yasal güvencesinin oluşturulması için "Çerçeve Yasa" hazırlandıktan sonra yasa hazırlanmalıdır. Gerekli yasa hazırlıklarının çalışmanın ruhuna uygun olarak yapılması ve TBMM'nde yasalaşması gerekir. Yasama sürecinin günümüzdeki sancıları olan orman, SİT, kıyı alanlarıyla ilgili yasalardaki olumsuz gelişmeler dikkate alındığında, çalışmanın yasa ile de geçersiz, amacı dışında ya da rant amacıyla kullanılma riski olduğu görülür. Dolayısıyla, planın yasal dayanaklarının oluşturulması, temel bir kural olduğu gibi doğru uygulanabilmesinin de güvencesidir.
Öte yandan Plan, Türkiye için yeni bir kent modeli olarak da değerlendirilmelidir. Zira, ülkemiz topraklarının tamamı deprem riski altında bulunmakta ve çalışma girdileriyle model olabilecek özellikler taşımaktadır.
Çalışmanın önemli bir eksiği, çalışmayı değerlendirecek nitelikte bir kurulun mevcut olmamasıdır. Çalışmanın, bürokratik ve siyasal değerlendirmeye bağlı olarak amacına aykırı kullanılması söz konusu olabilir. Doğru ve nitelikli bir değerlendirme ve uygulamaya geçmesinin temel koşulu, ilgili kamu kurumları, üniversiteler, meslek kuruluşları ve sivil toplum katılımı ile bir danışma kurulunun oluşturulmasıdır. Böylece üniversitelerimiz yaptıkları çalışmaya sahip çıkma olanağı bulurken, diğer kuruluşlar da görüşlerini aktarma ve denetleme olanağı bulabileceklerdir.
Kapsamlı bir çalışma olan planın, uygulamada daraltılması riski de vardır. Tüm kentsel yaşamı kapsayan planın, bina sağlamlaştırmaya indirgenmemesi gerekir. Nitekim, Zeytinburnu'nda sürdürülen çalışmaların bu yönde olduğuna dair ciddi bulgular vardır. Planın, bir dayatma olarak başlatılan Zeytinburnu uygulaması ile ilişkisi ne olacaktır? Henüz Master Plan çalışmaları tamamlanmamışken, Zeytinburnu'ndaki çalışmalar nasıl sürdürülebilmektedir?
Gelişmeler bütünsel ve plana uygun değildir. Planı uygulamakla görevli İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin amacının ve uygulamalarının, planın amacıyla çelişmemesi gerekir. Aksine davranışlar, "Master Plan" çalışmalarının hazırlanıp rafa kaldırılması anlamına gelecektir ki, bedeli yurttaşlara çok ağır olacaktır.
Plan, seçim malzemesi olmamalıdır. Şimdiden o yönde endişeler oluşmaya başlamıştır bile. Belediye Başkanı'nın yaptığı "Depremi 20-30 gün önceden haber veren bulgulara ulaştık" ve depreme hazırlık çalışmaları sanki tamamlanmışçasına "Deprem Master Planı'nı yaptık" gibi spekülatif ve siyasi şova yönelik açıklamalar, çalışmanın geleceği hakkında kuşkular uyandırmaktadır. Oysa Plan olmadan da, bitmesini beklemeden de yapılabilecek işlerin yapılmadığını biliyoruz. Örneğin deprem risklerinin dışlanması, bu bağlamda viyadüklerin, vapur iskelelerinin, okul, hastane vb. yerlerin güçlendirilmesi, kent içindeki tehlikeli gayri sıhhi müesseselerin kapatılması veya kent dışına çıkarılması sağlanabilirdi.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında; eğer süreç doğru ve amacına uygun olarak değerlendirilebilirse, "Deprem Master Planı"nın sağlıklı bir kentleşmenin, dolayısıyla deprem zararlarından korunmanın bir aracı olabileceğini söylemek mümkündür. Fakat bunun için rapordan başka dayanak ve araçlar da üretilebilmiş değil. Süreç çoğu zaman olduğu gibi, niyetlere bırakılmış durumda. Şimdi, tüm ilgili kamu kuruluşları, meslek kuruluşları, uzmanlar ve toplum kesimleri olarak bizlere, plana sahip çıkmak, geliştirmek, katkı sağlamak ve uygulanması yönünde çaba sarf etmek düşüyor.