1.13.3. İMOK Basın Açıklaması (22.10.2002)

Yaklaşan 3 Kasım erken genel seçimiyle ülkemizde yürütülen demokrasinin "gerekleri" bir kez daha yerine getirilecektir. Yıllardır biriken ve çözüm getirilmemiş sorunların yanı sıra son yıllarda yaşanan Cumhuriyet döneminin en derin ekonomik-sosyal krizine bağlı olarak olumsuz yönetimler eliyle bütün ülke; kaynaklarını, zenginliğini, gelecek umudunu kaybetme noktasına getirilmiştir.
Bir yandan AB, bir yandan küresel sistemin parçası haline getirilmek istenen ve bu yüzden çalışma yaşamından hukuk sistemine kadar değişimlerin yaşandığı politik alan, erken genel seçimlerle yeniden şekillendirilmek istenmektedir. 3 Kasım seçimlerinin halkın ekonomik ve demokratik talepleri, ülke bağımsızlığı temelindeki seçenekleri yerine mevcut sistemin aynı işi yapacak "farklı" kadrolarının tercihine indirgenmesi problemin kendisini oluşturmaktadır.
İstanbul'da faaliyetlerini sürdüren TMMOB'ye bağlı 21 meslek odası, İstanbul Barosu, İstanbul Tabip Odası, Veterinerler Odası, Eczacılar Odası, Diş Hekimleri Odası, Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası ve İnsan Hakları Derneği olarak kamu yararına yönelik çalışmalarımız ve uzmanlık alanlarımız gereğince toplumsal sorunların çözümü için iktidara aday olan siyasi partilere yöneltilmek üzere soru, görüş ve önerilerimizi yaklaşan genel seçimler öncesi ortaya koyuyoruz. Yıllardır mesleki faaliyetlerimizin uğraş alanı olan ve mücadelesini sürdürdüğümüz temel konuların başlıklarını kamuoyu ile paylaşmayı sorumluluğumuzun bir gereği olarak görüyor ve yerine getiriyoruz.
Bugün, bilinmektedir ki, emeğin değil, sermayenin entegrasyonu ile küreselleşen dünya küreselleşen yoksulluk, savaş, göç, açlık, soykırım, ekolojik yıkım ve diğer felaketleri üretmektedir.
İnsanlığın ortak ürünü olan teknolojik gelişmeler, hukuk normları tüm insanlara daha mutlu ve güvenli bir yaşamı sunabilecek düzeye geldiği halde; çok geniş toplum kesimlerinin bu gelişmelerden yararlanması engellenmekte, ekonomik ve siyasal bağımlılıkla birlikte yoksullaşma süreci yaşanmaktadır. Bu süreçte, zengin ülkeler daha da zenginleşmekte, yoksul ülkeler daha da yoksullaşmakta, uçurum büyümektedir.
Bugün 6 milyarlık dünya nüfusunun 2.8 milyarı günde 2 dolardan (3 milyon 300 bin TL.), 1.2 milyarı da 1 dolardan daha az bir gelirle yaşamaya çalışmaktadır. En zengin 20 ülkede ortalama gelir, en yoksul 20 ülkedeki ortalama gelirin 37 katına ulaşmıştır. Azgelişmiş ülkelerdeki yaklaşık 4 milyar 600 milyon kişiden; 800 milyonu yetersiz beslenmektedir; 850 milyonu okur-yazar değildir; 2.5 milyarı sağlık hizmetlerinden yoksundur; 3.3 milyarı temiz suya, 1.5 milyarı ise içme suyuna ulaşamamaktadır. Her yıl 11 milyon çocuk önlenemeyen hastalıklardan ölmektedir.
Borç batağına düşürülmüş Türkiye'nin iç ve dış politikaları ne yazık ki uluslararası sermaye örgütleri tarafından belirlenmektedir. Bu ortamda Türkiye'nin üretici güçleri bir kenara itilmekte, emekçi sınıfların haklı talepleri göz ardı edilmekte, milyonlarca insan insanlık onurunun ayaklar altına alındığı bir yaşama mahkum edilmektedir.
Yetersiz de olsa gerçekleştirilen kimi olumlu yasal düzenlemeler büyük oranda kağıt üzerinde kalmakta, insan hakları ihlalleri devam etmekte; düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller fiilen sürdürülmektedir. Bir insanlık suçu olan işkence halen polis ve jandarma merkezlerinde sorgu yöntemi olarak uygulanmakta, sanık hakları yok sayılmakta, cezaevleri tecridin, hak ihlallerinin odaklandığı yerler halinde bulunmaktadır.
Bütün bu koşullar, emekçi sınıfları ve onların bir bölümünü oluşturan hukukçu, sağlık elemanı, mühendis, mimar ve diğer meslek sahiplerinin büyük çoğunluğunu doğrudan yakıcı bir şekilde etkilemektedir. Özellikle son yirmi yılda üretim ekonomisinin bırakılarak rant ekonomisine ağırlık verilmesi ülkemizin ve halkımızın geleceğini tehlikeye attığı gibi, meslek mensuplarının da varlık nedenlerini tehdit etmektedir. Ulusal bilim, teknoloji, sanayileşme ve kalkınma politikalarının belirlenmesi ve gerçekleştirilmesi, halkımızın ve dolayısıyla biz meslek mensuplarının refah düzeyinin yükseltilebilmesi için en önemli araçlardan birisidir. Bu politikaların belirlenmesini ve yaşama geçirilmesini sağlayacak siyasal iradenin yokluğu, ülkemizi maalesef gelişmiş ülkelerin taşeronu durumuna düşürmektedir.
Bütün alanlar; sanayileşme, tarım, enerji, kentleşme, hukuk, sağlık, kültür, çevre, eğitim vb. ülkenin gerçeklerine ve halkımızın gereksinmelerine göre değil, uluslararası sermaye gruplarının çıkarlarına göre yönlendirilmekte, "her şeye karşın özelleştirme" dayatması sürdürülmektedir. Kamu yararı, hukuksal belgeler ve bilimsel gerçekler bir yana bırakılarak gündeme getirilen uygulamalar kurumsallaştırılmaya, yasal düzenlemelerle güvence altına alınmaya çalışılmakta, yaşamın bütün alanları yürütmenin denetimine ve yönetimine terk edilmektedir. Bilime ve tekniğe aykırılıkla, hukuka aykırılığın baş başa gittiği olumsuz süreç günümüze damgasını vurmaktadır.
ABD'nin doğal kaynaklar üzerindeki denetim ve yeni egemenlik arayışları bölgemizde yoğunlaşmıştır. Öncelikle Irak'ı kapsayan; ülkemizi de çok yakından etkileyecek savaş rüzgarları esmeye başlamış, ABD, BM 'den gelen eleştirilere rağmen "tek taraflı olarak" Irak'a savaş ilan etmiştir. Şimdi de ülkemizi bu savaşın içinde rol almaya zorlamaktadır.
Erken genel seçim sonrasında mevcut politikaları sürdürecek bir siyasi iktidarın oluşması durumunda, bu siyasi iktidar demokratikleşmeyi AB ile pazarlık sınırlarında tutarak, uluslararası sermayenin dayattığı düzeni pekiştirmeye çalışacaktır. Halkın yararına olmadığı bugüne değen defalarca ispatlanmış yapısal düzenlemeler, bu kez daha teknik ayrıntıları da kapsayarak sürecek, özelleştirmeler hızlanacaktır. Uluslararası sermayenin ve yerli ortaklarının beklentisi, halkımızın temel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi talebinin, AB kriterleriyle sınırlanarak IMF'nin dayattığı mevcut ekonomik programa devam edilmesidir. Bu durumda seçimler sonucunda oluşturulan "siyasi kompozisyonun" genel olarak krizin olumsuz etkilerini geniş kitleler üzerinde yayarak sürdüreceği, ülke çapında yoksullaşmanın artacağı anlaşılmaktadır.
IMF ve Dünya Bankası patentli uluslararası sermaye tarafından dayatılan ekonomik ve siyasi programın emekçiler açısından hiçbir olumlu sonuç üretmediği açıktır. Israrla sürdürülen, seçimlere giren partilerin büyük çoğunluğunun da sürdürmeyi vaat ettiği ve sermaye kesimi açısından bile beklenen gelişmeleri yaratmayan IMF programlarının toplumun önünü kapatacağı, yeni krizlere yol açacağı görülmektedir.
Aşağıda imzaları olan biz meslek kuruluşları ve insan hakları savunucuları; silahlanma ve faize ayrılan bütçeler yerine eğitime, sağlığa, kültüre, yatırıma bütçe ayrılmasını, yolsuzluk ve talan anlayışıyla sürdürülen rant ekonomisi yerine insana ve ülkeye yatırım yapılmasını, IMF politikalarının reddedilmesini istiyoruz.
Bu görüşlerimizden yola çıkarak siyasi, ekonomik ve toplumsal alanlarla ilgili sorularımızı ülkeyi idare etmek iddiasında olan partilere sorarken, yarın nelerle karşı karşıya kalacağımızı daha net bir şekilde ortaya çıkarmayı, kendi çözüm önerilerimizi sergilemeyi, kentimizin ve ülkemizin sadece "sakini" değil "gerçek sahibi" olduğumuzu bir kez daha göstermeyi hedefliyoruz.
İktidara aday partilerin de, gerekli sorumluluğu göstererek bizlerin olduğu kadar geniş kesimlerin de endişe ve meraklarını ifade ettiğini düşündüğümüz sorularımıza yanıt vereceğine inanıyor, bu yanıtların her fırsatta takipçisi olacağımız için özellikle iktidarlarında kendilerine döneceğini şimdiden belirtmek istiyoruz.

A- HUKUK
- Türkiye 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünü olan bir Anayasa ile yönetilmektedir. Her seçim öncesi bu Anayasa'nın tamamen değiştirilmesine dair vaatlerde bulunulmaktadır. Ancak 20 yıldır bu Anayasa ile yönetilmeye devam ediyoruz. 12 Eylül Anayasası'nı tamamen değiştirmek için çalışacak mısınız?
- Siyasetin yargıya müdahalesini önlemek için Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu mali açıdan kendine yeter, bağımsız bir kurum haline getirecek misiniz? Bu kurul üzerindeki Adalet Bakanlığı'nın denetimini kaldıracak mısınız? Adalet Bakanlığı'nın bütçesini cezaevleri yerine adalet hizmetlerine ayıracak, bütçe payını artıracak mısınız? Yargının siyasallaşmasını önlemek için, görev ve yetkilerini suistimal eden yargı mensuplarına karşı hak arama mekanizmaları ve olanakları yaratacak mısınız?
- İktidarınızda idare yargı kararlarına uyacak mı? Bakanlar Kurulunuz Bergama'daki siyanürlü altın madeni için yargının vermiş olduğu karara saygı gösterecek mi? Yoksa geçmiş Bakanlar Kurulu üyeleri gibi yargı kararına uymamak nedeniyle tazminata mahkum edilecek mi?
- Vatandaşın hak arama özgürlüğünü fiilen kullanabilmesi için avukat tutma, mahkeme harçlarını ödeme ve diğer yargı masrafları için Adli Yardım sistemi etkili bir şekilde çalıştırılacak mı? Yoksa adalet parası olanların önünde eğilmeye devam edecek mi?
- Susurluk çetesi, kontrgerilla ve bunlarla bağlantılı eski başbakanlar, bakanlar, devlet görevlileri ve diğer vatandaşlar hukukun denetimi altına alınacak, derin devlet hukuk tarafından su yüzüne çıkarılacak mı?

B- İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER
- Kişilerin başkalarından soyutlanarak tek başına ya da küçük gruplar halinde tutulması, yani izolasyon, ulusal ve uluslararası demokrat kişi ve kurumların, standartların tartışmasız kabulüne göre işkence, insanlık dışı muamele niteliğindedir. Siz iktidara geldiğinizde izolasyonu sağlamak amacıyla inşa edilen ve bugün yüzlerce mahpusu birbirlerinden tecrit edilmiş bir şekilde barındıran F tipi cezaevlerini kapatacak mısınız?
- Uluslararası standartlar düzleminde, başta BM ve Avrupa metinlerinde olmak üzere, mahpusların tıpkı özgür yurttaşlar gibi temel haklara sahip olduğu ve bunlara hiçbir koşul altında el koyulamayacağı belirtilmiştir. Ancak ülkemizde yasal olarak güvence altına alınan mahpus hakları bile bakanlık genelgeleriyle ortadan kaldırılmakta, kullanımı gayrı insani şartlara bağlanmaktadır. Siz iktidara geldiğinizde bu temel mahpus haklarını hiçbir anti-demokratik yasa, tüzük ya da genelgeyle ortadan kaldırılamayacak şekilde yaşama geçirecek misiniz?
- İktidarınızda, farklı siyasal görüşlere, kendilerini tanıtabilmeleri, propaganda yapabilmeleri ve örgütlenebilmeleri için maddi kaynak ve olanaklar sağlanacak, azınlığın çoğunluk olma hakkı korunacak mı? Etkili siyasal çalışma yapma ve örgütlenebilme sermaye sahibi kesimlerin tekelinde kalmaya devam edecek mi?
- İnsan hakları alanında temel metinlerden biri olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi insan haklarının "ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya diğer bir görüş, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statü gibi herhangi bir nedenle ayrım gözetilmeksizin" tanınması gerektiğini kabul eder. Siz iktidara geldiğinizde Türkiye'de yaşayan Kürt, Arap, Çerkez, Boşnak vb. ulusal kökenlerden insanların Türk kimliği taşıyanlarla aynı haklara sahip olmasını sağlayacak mısınız? Yoksa size göre bu konuda herhangi bir hak eşitsizliği bulunmamakta mıdır?
- Türkiye bir tahammülsüzlükler ülkesi, yıllardır farklı inanç ve düşünceden olanlara yönelik egemen olanların baskısı vardır. TBMM'de sizden farklı olan, farklı düşünen bir milletvekili sizin hiçbir şekilde tasvip etmediğiniz bir düşünceyi kürsüden dillendirdiğinde tepkiniz ne olur? İktidarınızda şiddeti savunmayan her görüş, Türkiye'nin de henüz onaylamamakla beraber imza attığı Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nde kabul edilen ulusların kendi kaderini tayin hakkıyla ilgili olsa dahi serbestçe kendini ifade etme hakkına sahip olacak mı?
- Sivilleşme, insan haklarının ve demokrasinin gelişmesinde en önemli gösterge olduğuna göre, halen siyasal yaşamımızda önemli ve belirleyici yeri olan Milli Güvenlik Kurulu'nun kaldırılması için çaba harcayacak mısınız? Bu sorulara yanıt verirken ya da iktidarınızda uygulama imkânlarına sahip olduğunuzda kendinize referans noktası olarak MGK'yı mı alacaksınız, yoksa halktan alınan yetkiyle kendinizi sadece halka karşı mı sorumlu hissedeceksiniz?
- Anayasa, CMUK, Ceza Kanunu vb. yasalarda gerçekleştirilen kimi olumlu düzenlemelere rağmen sanıkların gözaltında tutuldukları sırada, adliyede avukatları ile görüşmelerine, adli yardım almalarına fiili engeller çıkarılmakta, işkence yoğun biçimde soruşturmanın asli aracı olarak kullanılmaktadır. Siz iktidara geldiğinizde sanık haklarını ayaklar altına alan, işkence yapan kamu görevlilerinin görevlerine devam etmelerine izin verecek misiniz?
- Milyonlarca vatandaşın tercihini meclis dışında tutan, temsiliyetini ortadan kaldıran seçim barajları iktidarınızda aynı şekilde kalacak mı?

C-EĞİTİM
- Üniversiteleri kişiliksizleştiren, idari, bilimsel bağımsızlıklarını yok eden YÖK iktidarınızda kaldırılarak bir koordinasyon kurulu haline getirilecek mi?
- Eğitime katkı payı, kayıt paraları, kitap-defter vb. maliyetler, üniversite harçları, yetersiz burslar, müfredattaki yetersizlikler, öğretmen açığı, niteliksiz eğitim, mesleki eğitimin yetersizliği, üniversitelerin nicel ve nitel yetersizliği anayasada güvence altına alınan eğitim hakkını göstermelik bir düzeye indirmekte, nüfusun çoğunluğunu eğitim olanağından fiilen mahrum bırakmaktadır. Nüfusun tamamının kendini eğitme hakkının varlığını kabul ediyor musunuz? İktidarınızda bu hedefe ulaşabilecek misiniz?

D- SAVAŞ
- Yayılmacı ve sömürgeci bir amaç taşıdığı açıkça belli olan Irak'a yönelik olası bir savaşta doğrudan ya da üsleri, topraklarımızı kullandırarak dolaylı biçimde ABD ve müttefiklerinin yanında yer alacak mısınız? Bu savaşta Türk, Kürt, Arap, Amerikalı vb. uluslardan insanların can vermesinin haklı, meşru bir yönü sizce var mı? Savaşın maliyeti sadece ekonomik mi, yoksa insani boyutla beraber mi değerlendirilmeli?

E - CİNSEL AYRIMCILIK
- Cinsel kimliğini kadın ya da erkek olarak nitelendirmeyen bireylerin kadın ve erkekler gibi eşit haklara sahip olmasını, ayrımcılıkla karşılaştıklarında korunmasını sağlayacak düzenlemeleri iktidarınızda yaşama geçirecek misiniz?
- İktidara gelirseniz kadına yönelik cinsel şiddet konusunu TCK'da özel bir bölüm olarak değerlendirmeyi düşünüyor musunuz?
- Bugün cinsel taciz TCK'da suç olarak tanımlanmıyor. İktidara gelirseniz cinsel tacizin bir suç olarak tanımlanması için çalışma yapacak mısınız?
- Tecavüz, Yargıtay içtihatlarına göre "erkek cinsel organının kadın cinsel organına duhulü" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımın çok yetersiz olduğu gerçeği karşısında tecavüz suçunun tanımının genişletilmesi için yasal çalışma başlatmayı düşünür müsünüz?
- Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesine ek olan ve kadınlara bireysel başvuru imkânı sağlayan protokolü imzalamak için çaba harcayacak mısınız?
- Kadına yönelik şiddetin boyutları karşısında ve kadın sığınma evlerinin yetersizliği düşünüldüğünde yeteli sayıda kadın sığınma evi açmayı düşünüyor musunuz?
- Türkiye BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin anadilde eğitim, azınlık kültürleri, örgütlenme-düşünce-ifade özgürlüğü ile ilgili 17, 29 ve 30. maddelerine çekince koymuştur.
Siz iktidara geldiğinizde bu çekinceleri kaldıracak mısınız?

F- SOSYAL-EKONOMİK YAŞAM - MALİ SİSTEM VE VERGİ
Ülkenin ekonomi yönetimi ve kamu idaresinin kaynaklarını ticaret, sanayi ve çalışan kesimden vergi olarak toplanması tam bir çekişmeye sahne olmaktadır. Borçlanarak 'kalkınma modelinin' uygulanması, bütün kamu açıklarının yüksek faizli iç ve dış borçla kapatılmaya çalışılması ülkeyi; üretime yatırım yapılmayan büyük bir borç batağına sürüklemiştir. Ekonominin büyük bir bölümünün kayıt dışı olması, kamu kaynaklarının doğru kullanılmaması, çeşitli çevrelere usulsüz olarak kullandırılması, vergi adaletinin sağlanamaması ve bu yüzden sağlıklı bir şekilde vergi toplanamaması toplumun çözüm bekleyen sorunları olarak sıralanmaktadır. Ülke sınırlı kaynaklarının yine toplum yararına döndürülmesi bakımından:
- Vergi sistemi ve vergi adaleti hukukun üstünlüğü ilkesiyle, üretim ve istihdamı engellemeden nasıl oluşturulacaktır? Toplumsal uzlaşma nasıl temin edilecektir?
- Ekonomide yazılan belgelerin nama yazılı hale getirilmesi, kurum kazançlarının gerçek usulle vergilendirilmesi, yüksek, çok oranlı ve çelişkili KDV uygulamalarından vazgeçilmesi, kurumlarda geçici vergi oranının azaltılması konularında nasıl hazırlıklarınız var?
- Vergi, SSK oran ve primlerinin azaltılması, asgari ücretle SSK taban ve tavan çelişkisinin düzenlenmesi, hayat standardı esasının kaldırılması, işlem vergi oranlarının azaltılması, nakit harcamalara sınır getirilmesi; kayıt sistemine alınması konularındaki projeleriniz nelerdir?
- Halka güven veren ve şeffaf harcama yapan bütçe reformu, sosyal güvenlik kurumlarının (Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı) tek çatıda birleştirilmesi ana başlıklarında nasıl tavır geliştireceksiniz?
- Asgari ücretten vergi almaya devam edecek misiniz?
- İşsizlik toplumsal sorunların en başlarında yer almaktadır. İstihdam sağlayıcı, üretime yönelik politikalar yerine rant ekonomisinin tercih edilmesi, büyük ve orta ölçekli şirketlerin karlarının yarıdan fazlasını faizden elde ediyor olması bu sorunu daha da büyütmektedir. İktidarınızda işsizlik oranını indirecek misiniz?
- İktidarınızda memurlara grev hakkı tanınacak mı?

G- TOPLUM SAĞLIĞI, SAĞLIK HİZMETLERİ
Sağlık hizmetleri ve İlaç
Devletin temel sağlık hizmetleri alanında bireye karşı olan sorumluluklarını yerine getirebilecek sağlıklı yaşam hakkı doğuştan kazanılmış en temel bireysel ve toplumsal bir haktır. Kronikleşerek süren ekonomik kriz yanında demokratik haklar, hukukun üstünlüğü ve şeffaflığının sağlanması için başta ifade özgürlüğünün sağlanması gibi atılması gereken adımların derhal atılması gerekir. Şu anda dağınık ve sorunlar kümesi halindeki sağlık sistemimizin yeniden organize edilmesi için pek çok düzenleme gerekmektedir. Bu amaçla:
- Bu ülkede yaşayan her bireyin sağlık hizmetlerinden eşit ve ücretsiz yararlanması,
- Dünya Sağlık Organizasyonu önerileri doğrultusunda genel bütçeden sağlığa ayrılan payın % 2.5'tan en az % 8-10'a artırılması sizin için bir anlam taşıyor mu?
- Koruyucu sağlık hizmetleri içinde birinci basamak sağlık hizmetlerini etkin kılınması için projeleriniz nelerdir?
- Sosyal güvenlik alanı, sağlık sisteminin fiziki ve teknolojik yapısı, sağlık insan gücü ve hekimlerin özlük hakları-maddi koşulları gibi sıralanabilecek konularda çözüm işareti olarak Türkiye'den mezun olmuş ve işçi olarak bekletilen hekimlerin tümüne iş sağlanacak mıdır?
- Tıp alanında faaliyetlerin niteliği ve denetimi açısından Tıp Fakültelerindeki eğitim, mezuniyet sonrasındaki sürekli eğitim ve uzmanlık eğitimi , akademik kadro düzenleme kriterleri; Tabipler Birliği ve bağlı Tabip Odaları inisiyatifi tanınarak ve onay alınarak gerçekleşecek midir?
- Sağlık sorunları açısından özel risk grupları olarak gördüğümüz çocuklar-gebeler-yaşlılar- kimsesizler-cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler gibi toplum kesimlerinin yaşam standartları ve kendilerine sunulan sağlık hizmeti seviyesi yükseltilecek, diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte TTB ve bağlı Tabip Odaları taraf olarak kabul edilip karar mekanizmalarında yer verilecek midir?
- IMF'e verilen sözler doğrultusunda alınan kararlarla eczacıların haklarını yok eden ve hizmet veremez konuma getiren uygulamalara ve "İlaç Fiyat Kararnamesini" düzenleme yetkisini Sağlık Bakanlığı'na devreden kararların kaldırılması için somut önerilerinizi sıralar mısınız?

H- HAYVANCILIK POLİTİKALARI
Ülkemizde son yıllarda yanlış kaynak yönetimi ve IMF politikalarıyla hayvancılık çok kötü bir noktaya sürüklenmiştir. Türkiye'de tarım ve hayvancılığın yeniden ele alınması, sektörel bazda ve il, ilçe bazında örgütlenmeye gidilmesi şart olmuştur.
- Hayvan ve hayvansal ürünlerde, hayvan yemi kullanımında AB ülke kriterlerine uygun destek verecek misiniz?
- Tarımın içinde hayvancılığın payını % 20'lerden olması gereken yere, % 40-45'e çıkaracak mısınız?
- Damızlık hayvan ithalatına, entegre hayvancılığa ve hayvansal üretim işletmelerine destekleyecek politikalarınız var mıdır?
- Ülke tarım ve hayvancılık politikanızda; hayvancılığı üreticiden tüketiciye kadar destekleyecek, Et, Balık - Yem Sanayi - Süt Endüstri Kurumlarını özerk bir yapıya kavuşturacak mısınız?

I- PLANLAMA-KENTLEŞME-MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK HİZMETLERİ
Hizmetlerin Serbest Dolaşımı

Türkiye'nin gündemine oturtulan "AB ye entegrasyon süreci" geniş kesimlerin haklarını gözeten bir yaklaşımla ele alınmamaktadır. Teknik elemanlar için bugün yaşanan sıkıntıların 2005 yılında yürürlüğe girecek olan GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) sonucunda yabancı teknik elemanların serbestçe hizmet verebilmesiyle çok daha artacaktır. Bu anlaşma sonuçları itibariyle mühendislik-mimarlık hizmetlerinde yabancılarla rekabet şansımız ortadan kaldırılmaktadır.
- Hizmetlerin serbest dolaşımını nasıl düzenlemek, hangi somut önlemleri almak istiyorsunuz? GATS anlaşmasının mühendislere ve mimarlara etkilerini, yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen yasaları ne şekilde hazırlayacaksınız?

Deprem Tehlikesi
İstanbul ve Marmara bütün bilimsel inceleme ve raporlara göre depremini beklemektedir. Her durumda yıkıcı bir ve ya birkaç depremin önümüzdeki otuz yıl içinde gerçekleşeceği kesin olmasına rağmen afet zararlarının azaltılması yönünde kenti büyük bir organizma olarak gören ve fiziki yapının değiştirilmesine yönelik ciddi, sonuç alıcı bir çaba henüz gösterilememiştir. Yapılmış olan çalışmalar yerel yönetimler ve valilik tarafından afet sonrasına ilişkin kurtarma amaçlı olarak kalmıştır.
- On milyonun üzerinde nüfusun yaşadığı, ülkenin sanayisinin önemli bir ağırlığının bulunduğu en büyük kentinde yaklaşan doğal afetin zararlarının azaltılması için yaklaşımlarınız nedir? Bu kent ve ülke için yaşamsal önemdeki bu sorun için geliştirdiğiniz projeniz var mı, hazırlıklarınız nelerdir? İktidara gelirseniz bugünden farklı olarak neyi değiştireceksiniz? İstanbul'u nasıl hayata döndüreceksiniz?

Sanayileşme Politikaları
Tüm ekonomik sektörler gibi sanayide küreselleşmeden büyük ölçüde etkilenmiş, merkez ülkelerdeki teknoloji ve bilgi üretimi, çevre ülkelerdeki klasik sanayi üretimini taşeronlaştırmıştır. Finans kapitalin yenidünya düzeninde iletişim ağlarıyla elde ettiği sürtünmesiz düzlem, uluslararası dolaşımı ve spekülatif sermayenin olağan üstü boyutlara erişmesini berberinde getirmiştir. Ülkemiz için ise AB'ye katılım sürecinde yaşanan değişimler, "Gümrük Birliği" anlaşmasının yarattığı etkilerle uluslar arası düzeyde yaşadığı anlamsız, eşitsiz ve kıran kırana rekabet, en son olarak da yaşanan ekonomik kriz sanayileşmenin en azından kısa dönemde hızını kesmiş, diğer sektörlerde yaşandığı gibi içini boşaltmıştır.
- Siyasi parti olarak sanayide planlama kavramı hakkında düşünceleriniz nelerdir? Makro dengelerin kurulması ve sektörel bazda düzenleyici bir stratejiniz var mıdır? Mevcut teknolojileri hangi yolla yenilemeyi ve eksik olan AR-GE çalışmalarını arttırmayı, yapısal dönüşümler gerçekleştiren inovasyon (yenilikçi buluşlar) politikalarını hayata geçirmeyi düşünüyor musunuz? Nasıl?

Yaşam Alanları- Su Havzaları
İstanbul nazım planına göre doğu batı aksında öngörülen büyüme, 17 Ağustos 1999'dan sonra "sağlam zemin" arayışı ile fiili olarak kuzeye yönelmiştir. Yoğun bir yapılaşma baskısı altına giren kuzey ormanları, Ömerli su toplama havzası İSKİ yönetmeliklerindeki
gevşeklikler, belde belediyelerin popülist tutumları sonucu plan değişiklikleriyle tehdit altındadır.
- İstanbul'u çevreleyen kuzey ormanlarının korunması, su havzalarının, yaşam alanlarının harap edilmemesi hakkında düşünceleriniz ve yaklaşımlarınız nelerdir?

Güvenli Çevre- Fiziki Yapılaşma
Anayasa'nın 56. ve 57. maddeleri sağlıklı bir çevrenin oluşturulmasını devletin görevi kamunun da ödevi olarak ele almaktadır. Kentsel mekânların, alt yapı tesislerinin ve konut yapılarının üretilmesinin neredeyse son elli yıldır içeriğinden boşaltılarak salt kara dönük olarak üretilmesi, "ucuz sermaye birikim süreci" olarak ele alınması mevcut güvensiz, kırılgan, yaşam kalitesinden uzak fiziki çevreyi meydana getirmiştir.
- Kaçak, güvensiz, denetimsiz yapılaşmaya karşı getireceğiniz önlemler nelerdir?
- Yapı üretim sürecini her bakımdan kayıt altına almayı, müelliften müteahhide, kullanıcıdan ilgili kamu idaresi yöneticisine kadar sorumluluk zinciri oluşturmayı planlıyor musunuz?
- Bütün ülkede rant ekonomisinin sırtını dayadığı en büyük alanlardan olan "inşaat alanına" nasıl müdahale edeceksiniz? Modern şehirler, güvenli çevreler, güvenli konutlar üretmek için anlayışınız, kadronuz ve birikiminiz var mı?

Planlama Süreci
Yapılı fiziki çevrenin karşımıza bugün çıkan bir çok olumsuzluğu ve özellikle son büyük depremlerde ortaya çıktığı gibi afetlerin felakete dönüşmesinin asıl nedeni "plan" fikrinin son yıllarda terk edilmesidir. Planlamaya önem vermemek, yapılmış planların kararlarına uymamak, plan kararlarını bilim dışı ve ranta dayalı gerekçelerle revize etmek "kamu yöneticilerinin" olağan davranışları haline gelince içinde yaşadığımız kaotik görüntü ve güvensiz çevre kollektif bir sorumsuzlukla meydana getirilmiştir.
- Kademelendirilmiş plan bütünlüğü sürecinin başlatılması ve ödünsüz sürdürülmesi
- Tüm planlama kademelerinde kişi ve kurumların bilgi edinme, katılım ve başvuru hakları gözetilmesi
- Ülke kalkınma planları ile uyumlu, ülke kaynaklarının planlı kullanımını sağlayan, bölgesel gelişmişlik farklarını en aza indirgeyen ve dengeleyen, ekonomik sosyal ve ekolojik kararları birlikte veren, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluğunu, çeşitli fonksiyonlardaki yerleşme alanlarını, gelişme yön ve büyüklükleri ile belirleyen, Bölge Planları, Alt Bölge Planları (plan bütünlüğü gerektiren fonksiyonel alt bölgeler ve metropolitan bölgeler) yapılması konularındaki düşünceleriniz nelerdir?

Ulaşım Politikaları-Kent İçi Ulaşım
Yıllardır ülkemizin "karayolları ağırlıklı" ulaşım politikalarına ilişkin eleştiriler kamuoyuyla paylaşılmıştır. Kent içi ulaşımda ise öncelikli hedefin taşıtlar değil, insanlar olması ve kamusal hizmet alanı olarak ele alınması gerektiği özellikle vurgulamıştır. Ulaşım bütün bir sistem olup, demiryolu, denizyolu ve karayolu bütünün parçalarını oluşturmaktadır.
- Yapılmak istenen ve sık sık gündeme sokulan kentin morfolojisini değiştirecek olan 3. Boğaz Köprüsü projesinden vazgeçecek misiniz?
- Kent içi toplu taşıma sistemlerini temel alacak, kitle taşımacılığını hedefleyecek misiniz? Kent içi toplu taşımada raylı sistemleri temel alacak, bu sistemi lastik tekerlekli sistemlerle destekleyecek, İstanbul kentinin coğrafi yapısı dikkate alınarak, deniz yolu ulaşımının kent içi ulaşımdaki payını arttıracak mısınız?
- Toplu ulaşım araçları, ulaşım sistemleri ile tüm alt yapı özürlü ve engellilere uygun bir biçimde düzenleyecek misiniz?